Bu yıl Ramazan Bayramından sonra yine koronavirüsün gölgesinde ve tahditler altında idrak ettiğimiz Kurban Bayramınızı, en kalbi dileklerimle kutlar, sağlık, mutluluk, huzur ve barış içinde daha nice nice bayramlar dilerim. Ve bu arada malumları Kurban Bayramından önce 20 Temmuz’da Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 46ncı yılını, 24 Temmuz’da da Lozan Barış Anlaşmasının kabulünün 97nci yılını kutladık. Ve yine 86 yıl önce müze haline getirilmiş olan Ayasofya Müzesi de 24 Temmuz günü kılınan Cuma namazı ile ibadete açıldı ve tekrar Ayasofya Camii olarak anılmaya başlandı. 

Böylece Temmuz ayının son 10 gününde Kurban Bayramı yanında özellikle Cumhuriyet Tarihimizin onurlu ve gururlu önemli günleri ile Devletimiz ve Ordumuzun Mavi Vatanı sıkıca kavrayan faaliyetleri aziz milletimize gerçek bir bayram hediyesi gibiydi.  

Ben bu vesile ile Kıbrıs Barış Harekâtı ve Kıbrıs’la ilgili bazı hususlara değinmek istiyorum. 

Bilindiği gibi 1830’da bağımsızlığını kazanan Batının şımarık çocuğu Yunanistan’ın bugünkü sınırları içindeki topraklarının, adalar dahil tamamı bizim topraklarımızdı. Ve bu toprakların tamamına yakını Düveli Muazzamanın baskısı ile Yunanistan’a verilmişti. O günlerde Avrupa’nın hasta adamı olan Osmanlı mecalsizdi, çaresizdi. Ne yazık ki bu oldubittileri kabullenmişti. 

Ancak İkinci Dünya Harbi’nden sonra sıra İngiltere’nin Kıbrıs’ı terk etmesine gelince artık muhatap TC idi ve pek çok şey değişmişti. Kıbrıslı soydaşlarımızın hak, hukuk ve güvenlikleri yanında Türkiye; Anadolu’nun güvenliğini hiçbir şekilde, ne Yunanistan’a ne de bir başka ülke veya NATO, AB vs. gibi teşkillere bırakmama kararlılığı içinde olduğundan, Kıbrıs’a sahip çıkmıştı. Halen de bu kararın ne kadar yerinde olduğu, gelecekte de asla değişmemesi gerektiği, son Doğu Akdeniz olayları ile iyice ortaya çıktığı aşikardır.

Değerli okuyucularım, 19ncı yüzyılın son çeyreğine kadar Kıbrıs’ta adanın efendisi olan soydaşlarımız; adayı kiracı statüsü ile ele geçiren İngiltere’nin himaye ettiği Rumların her türlü baskı, zulüm ve saldırılarına asla teslim olmamış, dimdik ayakta durmuşlardır. İkinci Dünya Harbi’nden sonra bu hunharca saldırılar tam bir soykırıma dönmüşse de Kahraman soydaşlarımız damarlarındaki kanın asaletine yakışan bir şekilde karşı koyarak direnmişlerdi. Özetlemek gerekirse Kahraman soydaşlarımız bugünkü hür, bağımsız ve mutlu yaşamlarının ve sahibi oldukları KKTC’nin bütün bedelini son kuruşuna kadar ödemişlerdi. Ve Kıbrıslı soydaşlarımız, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz sorununun lehimize çözümü için bugüne kadar olduğu gibi gelecekte de yardım ve destek alabileceğimiz Anadolu’nun has evlatlarıdırlar. 

Değerli okurlarım, 1974’ten bu yana Kıbrıs’ta bölgemizde ve dünyada pek çok gelişmeler oldu Örneğin Ege Denizi’nde tutulmaya çalışılan Türk-Yunan sorunları yenileri ile birlikte Doğu Akdeniz’i de kaplayıverdi. 

Ve ayrıca Kıbrıs’ta ve Türkiye’de, Yunan emperyalizminin hedefleri unutulmaya, halkımızın duyarlılığı da aşınmaya başladı. Zira meydanlar etkili emperyalist güçlere bırakılmış gibiydi. Ve bugün bu emperyal etkili güçler, Türkiye’de Kıbrıslı soydaşlarımız, Kıbrıs’ta da Türkiyeliler hakkında ipe sapa gelmez propagandalarla, aramıza kama gibi girme gayreti içindedirler. 

Dikkatli, hem de çok dikkatli olmalı ve şu hususları da hiç unutmamalıyız. 

Kıbrıs Anadolu’nun Akdeniz’deki eşiği, bizim ileri karakolumuzdur. 

Doğu Akdeniz’in hem batmayan uçak gemisi hem de füzeler için batmayan bir rampa olan Kıbrıs Adası, aynı zamanda Süveyş Kanalı’nın da tıpası gibidir. 

Ve ayrıca bütün Ortadoğu’nun izlendiği mükemmel bir gözetleme kulesi olan Kıbrıs Adası aynı zamanda bölgenin hava ve deniz yolları ile hidrokarbon dahil bütün kaynakları için en ideal üs konumundadır. 

Bütün bu nedenlerle Türkiye; Kıbrıslı soydaşlarımızın can ve mal güvenlikleri ile hak ve hukuklarının korunması yanında uluslararası antlaşmalardan doğan kendi haklarının gasp edilmesini önlemek ve Anadolu’nun güvenliğini sağlamak için kararlıdır ve kararlılığını İkinci Dünya Harbi’nden bu yana her fırsatta ispat da etmiştir. Bundan sonrası için de kararlı olduğu apaçık ortadadır. 

Bu güçlü gerçek ve yükselen Türk gücü karşısında gözünü Kıbrıs’a dikmiş olanlarla O’nların Kıbrıs’taki yardakçılarının hiçbir şansı olmadığı da ortadadır. 

Değerli okurlarım, Kurban Bayramını ve Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 46ncı yılını tekrar kutlarken kahraman şehitlerimizi, mücahit ve mücahidelerimizi ve gazilerimizi yüksek bir saygı ile anıyorum. Kahraman Şehitlerimizin, ebediyete intikal eden mücahit, mücahide ve gazilerimizin ruhları şad, mekanları cennet olsun.