DİLİMİZ KİMLİĞİMİZDİR / HİKÂYELER:
Türk Dilinin gelişmesine hizmet etmek maksadıyla kurulan Dil ve Edebiyat Derneği, maksadına hizmet etme yolunda; İstanbul’daki liseler arasında çeşitli yarışmalar düzenliyor. Yarışmalarda finale kalan yazılar çok şık kitaplarda toplanıp okuyucuya sunuluyor. Birincisi ‘Denemeler’ konusunun ele alındığı yarışmadan sonra, ikinci olarak ‘Hikâye’ konulu yarışmada finale kalanlar da kitap hâline getirildi. 13,5 X 21 santim ölçülerinde, 452 sayfalık şık görünümlü kitapta lise öğrencisi tam 99 kişinin birbirinden güzel, okuyucuyu, yazarının anlatım gücüne ve muhayyile zenginliğine hayran bırakacak hikâyeleri var. 
Üniversite öğrencilerinin çoğunun ‘500 kelime ile konuştukları, dağarcıklarındaki kelimelerin yarısını yanlış kullanıp hatâlı telaffuz ettikleri veya yanlış yazdıkları’ iddialarını haklı bulan bunca insana rağmen; lise öğrencileri arasında, geleceğin Müftüoğlu Ahmet Hikmet’lerini, Ömer Seyfettin’lerini, Tarık Buğra’larını, Sait Faik Abasıyanık’larını, Bahaeddin Özkişi’lerini, Emine Işınsu’larını, Sevinç Çokum’larını, Mustafa Kutlu’larını ve Selim İleri’lerini görebilmek ne büyük saadet. Bu saadeti yaşatanlara teşekkür borcumuz vardır. Hem de iki defa…Birincisi, gençlere gelişme imkânı sağladıkları, teşvik ettikleri için, ikincisi de hikâyeseverlere sanat değeri olan yeni ürünler sundukları için… 
Dil ve Edebiyat Derneği’nin 2010 yılında düzenlediği hikâye yarışmasına 534 öğrenci katılmış. İlk 3 öğrenci dizüstü bilgisayar, dördüncü dijital kamera, beşinci fotoğraf makinesi ve dereceye giren 25 öğrenci MP 4 çalar ile ödüllendirilmiş. Onların kalem ürünlerinin bir kitapta toplanıp yayınlanması da çok yönlü ve ayrı bir armağandır. Dil ve Edebiyat Derneği’nin her türlü takdirin üzerindeki çalışması da tebriklere ve minnettarlık ölçüsünde teşekkürlere lâyıktır. Bu tür yarışmaların; üniversite öğrencileri arasında da yapılması, mizah hikâyeleri, çocuk masalları, mâniler, manzum hikâye gibi alanlara yayılması dilimize ve edebiyatımıza büyük hizmet olacaktır. 
Dil ve Edebiyat Derneği Başkanı Ekrem Erdem, kitaba yazdığı önsözde; 
‘Yazı dili olarak 1.500, konuşma dili olarak ise yaklaşık 5.000 yıllık bir geçmişi olan Türkçe, bugün dünyanın dört bir yanında 220.000.000 konuşanıyla, dünyanın beşinci büyük dilidir. Daha 1072’de Kâşgarlı Mahmud tarafından yazılan Divanü Lugati’t-Türk’te yer alan kelime sayısı 8.624’tür. Oysa aynı dönemde hazırlanmış bir Latince-İngilizce sözlükte 3.000 kelime yer almıştır. Türkçedeki kelime sayısı, bu dönemde, İngilizcedeki sayının yaklaşık üç katı kadardır.
Tarihimizde, ‘Bu denizler, bu ırmaklar bize yetmez! Daha deniz, daha ırmak istiyoruz. Yurdumuzu öylesine büyütelim ki, gök kubbesi ona çadır, güneş de bayrak olsun.’ diyen Oğuz Han; yine Çaldıranda kendisine isyan etmiş bir orduya etkili hitâbetiyle zafer kazandıran Yavuz Sultan Selim Han ve daha nice cihangirler, tarihî zaferlerini, biraz da kitlelere söz söyleyişlerindeki inandırıcı lisana borçludurlar.
Maalesef bu gün dilimizle ilgili birtakım sıkıntılarımız vardır. Bugün dilimiz iyi konuşulup yazılamamaktadır. Türkçemiz her gün biraz daha bozulmakta ve bunun neticesi olarak hemen herkesin konuşmasında cümle bozukluklarına rastlanılmaktadır.’
Muhterem Başkan günümüzle ilgili gözlemlerine dayanan bu hükümlerinde son derece haklıdır. 
Yayınlanmasına öncülük ettiği ‘Dilimiz Kimliğimizdir / Hikâyeler’ isimli ve benzeri kitaplarda gençler âdetâ; ‘Ey Başkan, hüzünlerin sona ersin: yetişiyoruz, gümbür-gümbür geliyoruz.’ Diyorlar. Onların yazdıkları hikâyelerdeki her satır, gelecekle ilgili ümitlerimizi temsil eden fidanlara verilen su gibi, bitki vitamini gibi değerli katkı maddeleridir.  
Kitap, üniversite öncesi eğitim-öğretim kurumlarının 2. ve 3. dörtler kademesinde yardımcı ders kitabı olarak okutulacak değerdedir. 
Emeği geçen herkese gönül dolusu teşekkürler…  
(DİL VE EDEBİYAT DERNEĞİ hakkında, 07 Kasım 2012 tarihli ÖNCE VATAN GAZETESİ’nde, KİTÂBİYAT- 20 başlıklı bölümle bilgi verilmişti)   
      
TÜRK EDEBİYATINDA HİKÂYE:
Türk edebiyatında hikâye türünün ilk ve en parlak örneği Dede Korkut hikâyeleridir. Dede Korkut hikâyeleri, Oğuz Han döneminin destan türündeki sözlü edebiyatı olarak bilinir. Oğuz Han’ın, Hazret-i İbrâhim ile çağdaş olduğuna dâir bilgiler vardır. Hz. İbrâhim, M.Ö. 2.000’li yıllarda yaşamıştır. Bu durumda, Türk hikâyeciliğinin en az 4.000 yıllık geçmişi vardır. Dede Korkut hikâyeleri, 1300’lü yıllarda yazıya geçirilmiştir. 
Köroğlu Destanı da Türk hikâyeciliğinin şaheserlerindendir. Sözlü edebiyatımıza hangi yıllarda kazandırıldığı bilinmemekle birlikte, 16. yüzyılda yazıya geçirildiği ve edebî bir hüviyet kazandığı, güvenilir kaynaklarda kayıtlıdır. 
Osmanlı Devleti’nin son dönemleri ile Cumhuriyetin ilk yıllarında, nesir türünde edebî eserler veren yazarlarımız, hikâye ve roman türünü bir arada denemişlerdir. 
Okunmaya değer hikâye yazarlarımız hikâye kitaplarından birkaçı:
Recaizâde Mahmud Ekrem (1847-1914): Muhsin Bey (1889), Şemsa (1895).
Nâbizâde Nâzım (1862-1893): Karabibik (1890), Seyyie-i Tesâmüh-Hoşgörünün Kötülüğü (1891) 
Müftüoğlu Ahmed Hikmet (1870-1927): Haristan ve Gülistan (1901), Çağlayanlar (1922)
Mehmed Rauf: (1875-1931): Âşıkane (1909), İhtizar (Can Çekişmek / Ölüme Yaklaşmak) (1909), Son Emel (1913), Menekşe (1915), Üç Hikâye (1919), Aşk Kadını (1923)
Ömer Seyfeddin (1884-1920): Yüksek Ökçeler, Falaka, Diyet, Eski Kahramanlar ve bütün eserleri. 
Refik Hâlid Karay (1888-1965): Memleket hikâyeleri (1919), Gurbet Hikâyeleri (1940)
Sait Fâik Abasıyanık (1906-1954): Semaver (1936), Sarnıç (1939), Son Kuşlar (1952), Öyle Bir Hikâye (1953)
Samet Ağaoğlu (1909-1982): Zürriyet (1950), Büyük Aile (1957), Katırın Ölümü (1965)
Târık Buğra (1918-1994): Oğlumuz (1949), Yarın Diye Bir Şey Yoktur (1952), İki Uyku Arasında (1954), Hikâyeler (1964 ve 1969)
Bahaeddin Özkişi (1928-1975): Bir Çınar Vardı (1959), Göç zamanı (1975)
Emine Işınsu Öksüz: (Bir Gece Yıldızlarla (1991), 
Sevinç Çokum: Eğik Ağaçlar (1972), Derin Yara (1984), Evlerinin Önü (1997), Gece Kuşu Uzun Öter (2001)

ŞEYH EDEBÂLİ:
400 çadırlık bir aşiretten ‘cihangirâne bir devlet’ çıkaran Osmanlıların kuruluş döneminin kilit şahsiyetlerinden biri olan Şeyh Edebâlî’nin adını hepimiz öğrencilik yıllarımızdan beri biliyoruz. Peki, Anadolu’nun İslamlaştırılmasında önemli katkıları bulunan, kıtalara hükmedecek bir dünya devletinin kurucusu olan Osman Gazi’yi yetiştiren bu gönül sultanını ne kadar tanıyoruz? 
Osman Gazi’nin kayınpederi ve hocası olan Şeyh Edebâlî, pek çok âlimden fıkıh, tefsir, hadis ve diğer ilimleri tahsil etmiş, daha sonra tasavvuf yoluna girip manevî olgunluğa ulaşmıştır. Kendi parasıyla Bilecik’te bir dergâh yaptırmış, yolculara, fakirlere ve muhtaçlara ikramda bulunmuş, Osman Bey de birçok defalar burada misâfir olmuş, daha sonra Şeyh Edebâlî, kızını Osman Bey’e nikâhlamıştır.
Ebul Faruk Önal ve Osman Doğan tarafından hazırlanan, tam adı; ‘Osmanlı’nın Mânevî Önderlerinden Şeyh Edebâli ve Türbesi’ isimli eserde; Osman Gazi’yi aklıyla, fikriyle bilgisiyle beylikten devlete giden yolda yetiştiren Şeyh Edebâlî anlatılıyor.
Osman Bey’in bağlanıp büyük hürmet gösterdiği ve hemen her alanda kendisine rehber kıldığı Şeyh Edebâlî 125 yaşlarında vefat ettiğinde dergâhının yanına defnedilmiştir. Türbesi ve zâviyesi Sultan Abdülmecid Han döneminde tâmirat görmüş, en kapsamlı proje ise 1903 yılında Sultan İkinci Abdülhamid Han tarafından yaptırılmıştır. Bu kitapla ilk defa gün yüzüne çıkan fotoğraflar ve arşiv belgeleri, türbenin planı ile göz okşayan gönül dolduran bir kitap-albüm şeklinde okuyucuya sunuluyor. Hem okumak, hem de seyretmek için… Muhteşem Türk milletinin kadim köklerini hâlâ sulamaya devam eden bu irfan denizini tanımak isteyenler için…
2012 yılında basılan albüm-kitap, 24 sayfa. 
ÇAMLICA BASIM YAYIN: İnciliçavuş Sokağı Nu: 27 Sultanahmet, İstanbul www.camlicabasim.com
Telefon: 0.212 - 514 06 37                            
        
TÜRK SİYASÎ TARİHİ: 
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra ABD’ye yerleşen ve orada, siyasî ve sosyal ilimler alanında Profesör olarak uzun yıllar kalan Kemal H. Karpat; ‘Türkiye’deki politik sistemin dengesizliğini, öncelikle anlaşmazlıkların giderilmesinde uygulanan klasik yöntemlerin bir kenara bırakılmasıyla ve sosyopolitik değişime uyum süreciyle açıklamak gerekir. Yine de Türkiye’deki politik sistemin yaşadığı kesintisiz bunalımı anlayabilmek için bu sistemin evrimini sosyal gruplar, yönetici seçkinler ve yapı ile ilgili farklılaşma sürecinin parçası olmuş bazı milletlerarası olaylar arasındaki etkileşimi göz önünde bulunduran geniş bir çerçeve içinde çözümlemek mecburiyetindeyiz.’ Diyor. 
Prof. Karpat, Türkiye’de hâl-i hazırda var olan siyasî sistemi, Osmanlı Devleti’nin son döneminden başlayarak kendine has üslubuyla yaptığı dikkat çekici analizlerle anlatıyor. 
Türkiye’de modern siyasî sistemin başlangıcı olarak 1876 Tanzimat Fermanı’nı kabul eden Kemal Karpat, bu yeni anayasa süreciyle beraber Osmanlı toplumunda nelerin değiştiğini, dönemin önde gelen edebiyatçıların ve düşünürlerinin eserlerinden, gazete yazılarından yola çıkarak yorumluyor. Bu yorumlarını da belgelerle zenginleştiriyor. 
Daha sonrasında Meşrutiyet’in ilânı ve Jön Türk Devrimiyle Osmanlı Devleti’nin siyasî rejimi olan istibdat döneminin bitişi ve akabinde Cumhuriyet’in ilânı, CHP’nin tek parti olarak devletin başına gelmesi, en nihayetinde çok partili sisteme geçiş, ordunun her dönemde nasıl siyasî rejimin en önemli unsuru hâline geldiği ve aralarda yaşanan darbeler, kitabın konusunu oluşturuyor.
Birinci baskısı 2011, ikinci baskısı 2012 yılında basılan 13,5 X 21 santim ölçülerindeki kitap 368 sayfa. 
TİMAŞ YAYINLARI: Alayköşkü Caddesi Nu: 11 Cağaloğlu, İstanbul.
Telefon: 0.212-511 24 24 Belgegeçer: 0.212-512 40 00 www.timas.com.tr  e-posta: [email protected]  

ÜLKÜCÜNÜN ÇİLESİ:
Galip Erdem’in, Ötüken Neşriyat tarafından Haziran 2012’de piyasaya verilen ‘Ülkücünün Çilesi’ 251 sayfalık kitabında, Ülkücü Gençlerin Galip Ağabey’i diyor ki:  
‘Ülkücünün, ülküsü ile münâsebeti, hakîki bir aşkta sevenle sevgilinin münâsebetine benzer. Hep verir, hiç almaz. Sevgili nazlıdır, sitemi eksik etmez, incinmeğe de hiç gelemez. Diğer sahalarda umumiyetle dikkatsiz hareket eden Ülkücü, sevgili bahis konusu oldu mu baştanbaşa hassasiyet kesilir. Şahsına fenâlık yapanlara pek aldırmaz ama, ülküsüne yan gözle bakanlara tahammülü yoktur. Sadâkati için karşılık beklemez, mükâfat istemez, bir garip kişidir... Ülküsüne hizmet edenlere son derece hürmetkârdır. Gerçek âşıklar gibidir; kıskanmaz. Sevgilinin sevildikçe güzelleşeceğini bilir. Sevmenin gururu yegâne süsüdür.
Ülkücünün en çok dinlediği, nasihattir. ‘Yapma!’ derler, ‘Hayatını hebâ etme!’ derler, ‘Gününü gün et!’ derler. O kadar çok şey söylerler ki, hiç bitmez. O hepsini dinler, ama hiçbirini tutmaz, gene bildiği gibi yaşar.’ 
ÖTÜKEN NEŞRİYAT: İstiklal Caddesi Ankara Han Nu: 65/3 Beyoğlu 34433 İstanbul.  0.212-251 03 50  www.atuken.com.tr  e-posta: [email protected]  

FATİH SULTAN MEHMED:
Fransız yazar Andre Clot’dan, Necla Işık tarafından Türkçeye çevrilen kitapta Fatih Sultan Mehmed Han, ‘İki Kıtanın ve İki Denizin Hükümdarı’ olarak anılıyor. 
André Clot, Fatih Sultan Mehmed’in siyasetine olduğu kadar kişiliğine ve düşünce dünyasına da ışık tutuyor, henüz 21 yaşındayken İstanbul’u fetheden Sultan’ın hükümdarlığı boyunca gerçekleştirdiği fetihleri mercek altına alıyor. 
Yazar bir yandan, bu azimli hükümdarın kişiliğini, onun batılı ve doğulu âlimlerin eşliğinde gelişen zengin düşünce dünyasını sergilerken, diğer yandan da O’nun fetihlerini, Venedik’le uzun süren askerî mücâdelesini, Osmanlı Devleti’nin yapısını geliştirmekte ve İstanbul’u imar ve iskân etmekteki çabalarını ortaya koyuyor. 
Fatih’in sebebi kesin olarak bilinmeyen ölümüyle son bulan kitap, dengeli ve kapsamlı bir İkinci Mehmed Han biyografisidir. 14 X 20 santim ölçülerinde, 284 sayfalık kitap 2012 yılında basılmıştır. 
Kitaptan bir bölüm:

‘Sultan Mehmed, İstanbul’u alıp şehrin yeniden imar ve iskânı kararlarını ilan ettikten sonra, zaman kaybetmeden fetih tasarılarını gerçekleştirmeye girişti. Bu tasarılar uzun süredir zihnini meşgul ediyordu ve son güne kadar da hareketlerine yön verecekti.

Sultan Mehmed’in nihâi hedefi dünya hâkimiyetiydi. Fakat en güçlü hükümdarların ve en iyi orduların bile, bir savaşı kazanır veya bir şehri alır gibi, dünyayı fethedemeyeceğini çok iyi biliyordu. Böylesine kapsamlı bir girişim için bir strateji oluşturmak ve düşmanların öngörülemez girişimleriyle boşa çıkacak askerî harekâtlar planlamak imkânsız bir düş gibiydi. Dolayısıyla O’nun tâkip edeceği yöntem, kendi üstünlüğünden ve düşmanlarının zaaflarından yararlanarak ortaya çıkan her fırsatı değerlendirmek, düşmanların karşı tasarılarını bozup bunları onlara karşı kullanmak ve birleşmelerini engellemek olacaktı.  Bir uzun vâdeli stratejiden çok, şartlara göre değişen taktikler söz konusuydu. Ne var ki aklında hep kendi kaderi olduğundan şüphe duymadığı nihâi hedef vardı: Müslüman ve Hıristiyan dünyasının efendisi olmak...
DOĞAN KİTAP:
19 Mayıs Caddesi, Golden Plaza Nu:1 Kat:10 Şişli 34360 İstanbul.
Telefon: 0.212-373 77 00 Belgegeçer: 0.212-246 66 66  www.dogankitap.com.tr  e-posta: [email protected]  

HAYATA EDEBİYATLA BAKMAK: 
M. Fatih Andı, Eylül 2011’de ilaveli 6. baskısı yapılan kitabında; ‘Hayata edebiyatla bakmak, hayatı çoğaltmaktır, büyütmektir, zenginleştirmektir.’ Diyor. Ve devam ediyor: ‘Hayata edebiyatla bakmak, hayatı bir sanatın estetik açılımları ile güzelleştirme inceliğidir. Hayata edebiyatla bakmak, hayata bir çift göz yerine, birçok çift göz ile bakabilme çoğalışıdır. Hayata edebiyatla bakmak, bugünü olduğu kadar, derin geçmişi ve sınırsız geleceği de yaşayabilme imkânıdır. Hayata edebiyatla bakmak, hayatın sınırlarının dışındaki hayatı da tanıyabilme başarısıdır. Hayata edebiyatla bakmak, hayatı özümseye özümseye, tadında yaşayabilmektir.
HAT YAYINLARI: Selamiali Efendi Caddesi Nu: 3 Huzur Çarşısı Nu:15 Üsküdar,  İstanbul

KISA KISA / KISA KISA…
1- ÇAPRAZ BİÇİLDİ İSYANLARIM: Haluk Kırcı. Bilgeoğuz Yayınları.  Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul.  
Telefon:
0.212-527 33 65 Belgegeçer: 0.212-527 33 64  e-posta: [email protected]  www.bilgeoguz.com.tr  
2-ÖYKÜ YILLIĞI 2012: Sadık Yalsızuçanlar. Edebiyat Ortamı Dergisi Yayınları. [email protected]  
3- KUT VE TÖRE: Sait Başer. İrfan Yayımcılık. 0.212-518 38 66
4- İSTANBUL’UN 100 SEYYAHI: Nazmiye Çetinkaya –Nebahat Nalçacı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür A.Ş. Yayını. Telefon: 0.212-467 07 00 e-posta: [email protected]  www.kultursanat.org 
5- YÜZELLİLİKLER: Emin Karaca. Altın Kitaplar. Telefon: 0.212 – 513 63 65  e-posta: [email protected]