Ebedî âleme intikalinin Dördüncü Yılı Dolayısıyla
MEHMET TURGUT VE ESERLERİ
TÜRKİYE NASIL KALKINIR?
Tanıyanlar bilirler: Mehmet Turgut nefsini; ihtiraslardan, mütehakkim tavırlardan, tek adam olma düşüncesinden, kin, intikam, haset, kıskançlık gibi kirli duygulardan arındırmış, vatan ve millet menfaatlerini, şahsî menfaatlerinin daima önünde tutan, kendisini; mensubu bulunduğu milletin refah ve mutluluğuna, candan aziz vatanın mamurluğuna ve kalkınmasına, adayan tam, mükemmel ve kâmil insandır.
Ülkesinin kalkınmasına hizmet etmeyi kendisine en önemli hedef olarak belirlemiştir. Bütün eserlerinde bu düşüncesini görmek mümkündür. ‘Türkiye Nasıl Kalkınır’ isimli 16 X 23,5 santim ölçülerinde 284 sayfalık eseri, O’nun bu konudaki çalışmalarının örneği olan baş eserdir.
Kitaba 7 sayfalık giriş yazısı yazan Kayınbirâderi Sosyolog Dr. Turhan Yörükân; Mehmet Turgut’un kendisini nasıl gerçekleştirdiğini anlattıktan ve kısa hayat hikâyesini verdikten sonra bu kitabın, ‘ülkemizin satışa çıkarıldığı’ bir dönemde aklımızı başımıza toplamamız için önemli ipuçları verdiğini, uyarılarda bulunduğunu belirtiyor.
‘Türkiye Nasıl Kalkınır’ isimli kitap, 2007 yılında yayınlandı. 20 yıl öncesinden başlayan ‘mozaik’ ve ‘Türkiyeli’ isimlendirmeleri, 2013 yılının ortalarına gelindiğinde hâlâ devam etmekteydi. Bir şehirde yaşayanlara uygun görülebilecek isimlendirmeyi, aidiyet duygusu ile oluşan ve en az 5.000, kimilerine göre de 40.000 yıldır kullanılmakta olan ‘Türk’ kelimesine tercih eden çarpık zihniyet, bilinmektedir ki yerli malı bir üretim değildir. Batının, sömürge aydınlarına dayattığı bir sinsi projenin maymuncuğudur. Millî ve mânevî değerlerimizi aşındıracak her türlü kirli, zararlı, menhus düşüncelerin kapılarını açmakta kullanılmak üzere ‘batıcıların’ ellerine tutuşturulmuştur. ‘Batıcılar’ iki anlamda da ‘batıcı’dır: İğne gibi batıcıdırlar ve batı taraftarıdırlar. Batıya eklemlenmişlerdir ve batıdan aldıkları emirlerle, millî manevî değerlerimize bir taraftan zehirli iğneler batırmaktadırlar, bir taraftan da yabancısı oldukları değerlerimizi arsızca kemirmektedirler.
Türkiye sevdâlısı Mehmet Turgut; doğduğu Gökmusa köyündeki altı toprak-üstü toprak tek odalı baba ocağından okumak için ayrıldığı dönemlerde memleket meseleleriyle ilgilenmeye başlamıştır. Derin tahlilleri, isâbetli teşhislerine dayalı uygun tedâvi yöntemleriyle gerçeği belirlemiş ve o gerçeği bütün eserlerinde, konuşmalarında sohbetlerinde duyurmaya çalışmıştır: ‘Kendi değerlerimizi bir tarafa bırakarak, batıyı taklit etmekle kalkınamayız. Görünürdeki batı yerine, batıyı kalkındıran ilmi ve teknolojiyi keşfedip uygulamadığımız sürece enerjimizi boşa harcamış, bulunduğumuz yerde patinaj yapmış oluruz.’
Mehmet Turgut, batıyı reddeden, batıya sırtını dönmüş bir münevver değildir. Batının teknolojisine, gerçek ilim adamlarına saygılıdır. Fikirlerinden yararlandığı ilim adamlarından biri de Claude Levi-Strauss’tur. Straus, 1908 yılında Brüksel’de doğmuş, 2009 yılında 101 yaşında ölmüş Yahudi asıllı Fransız antropolog ve filozoftur. O’nun bir belirlemesini naklediyor:
‘Çevrenize bir bakın, en azından yüz yıldan beri dünyada neler olduğuna dikkat edin, o zaman bütün kavgalarınız geçersiz kalacaktır. Kendi içine kapanıp kalmamış bütün medeniyetler, birbiri ardınca, aralarından birinin, batı medeniyetinin üstünlüğünü kabul ediyorlar. Bütün dünyanın yavaş yavaş onun teknolojilerini, onun hayat tarzını, onun kalkınma metodunu, onun eğlencelerini ve hatta onun giydiklerine kadar her şeyini, yani onun kültür değerlerini benimsemeye ve taklit etmeye çalıştığı görülüyor. Kültürlerin yürüyüşü de, tarihte eşi benzeri görülmemiş ortak bir katılımla, bir medeniyetin diğer bütün medeniyetlerden üstün olduğunu kabulüne doğru gitmektedir. Bu gidiş, insanoğlunu tek düzeliğin ve tek biçimliliğin hâkim olacağı bir dünyaya götürmektedir. Bu ise geleceğimiz için büyük bir tehdittir. Dolayısıyla kültürlerin çeşitliliğini korumak gerekir. Bu maksada ulaşmak için de mahallî geleneklerin üzerine titremek kâfi değildir. Kurtarılması gereken millî kültürler ve bunların çeşitliliği hâdisesidir.’
Mehmet Turgut kitabına; ‘Türkler kimdir, güçleri nedir?’ sorusunu cevaplandırarak başlıyor. Bu bölüm, büyük işler yapmak mecburiyetinde olan Türk insanına yapacağı işler için güç ve moral vermektedir. Diğer bölümlerde Kalkınma ve Eğitim, Kalkınma ve Devlet İdâresi, Kalkınma ve Millî Kültür, Kalkınma ve Sosyal Adalet, Kalkınma ve Güven Duygusu, Kalkınma ve Bürokrasi, Kalkınma ve Düşünebilme Gücü, Kalkınma ve Sermâye, Kalkınma ve Yabancı Sermâye, Kalkınma ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Kalkınma ve Çevre Problemleri, Kalkınma ve Avrupa Birliği ilişkileri ele alınıyor.
NOBEL YAYIN DAĞITIM: İvedik Organize Sanayi Bölgesi, Ağaç İşleri Sitesi, 521. Sokak Nu: 22-24 Ostim, Ankara.
Telefon: 0.312-394 52 64 Belgegeçer: 0.312-394 52 68 e-posta: [email protected] / www.nobelyayin.com
MEHMET TURGUT HAKKINDA:
Kaleme aldığı eserlerinde; isâbetli teşhisler, akılcı çözüm önerileri, yönetim disiplini, bilgi, teknik, metod, sevgi, hizmet anlayışı, vatanseverlik ve milliyetçilik duyguları bal petekleri gibidir. Estetik, sağlam, sanatkârâne ve fonksiyonel… Tek kelimeyle: Muhteşem…
O yalnızca dünyamızı ve gönlümüzü değil, ruhumuza ve geleceğimizi de aydınlatan beşerî bir güneşti.
Siyâset hayatında aldatıldığı oldu. Fakat O kimseyi aldatmadı. Dâima dürüst, her zaman dengeli, hiddetinde ölçülü, sevgisinde samîmi, dostluğunda güvenilir insandı.
Türkiye’de ihracat hamlesinin Turgut Özal tarafından başlatıldığı konusunda yaygın bir kanaat vardır. İşin gerçeği şudur: Türkiye’de ihracat hamlesini Mehmet Turgut başlattı, Turgut Özal geliştirdi. Mehmet Turgut aynı zamanda Türkiye’de otomotiv sanayinin kuruluş ve gelişme hamlesini gerçekleştiren kişidir. Turgut Özal da bilgisayar ve teknolojik âletler alanında benzer hizmetleri gerçekleştirmiştir.
Mehmet Turgut; bakanlıkları döneminde güvendiği insanları göreve getirdi. Onlara hedefler gösterdi ve katı bir disiplinle gelişmeleri tâkip etti. Güvendiği elemanlarını dâima destekledi. Onlara öyle bir şevk verdi ki, başarısız olmaları hâlinde kendilerinin kaybedecekleri, başarılı olmaları hâlinde ise Türkiye’nin ve Türk milletinin kazanacağının şuuru içerisinde çalıştılar. Görevlendirdiği üst düzey yöneticilere, siyâsilerden gelen olumsuz baskılara karşı aşılmaz bir duvar oldu. Korkmadı, yılmadı, ülkenin geleceğini, kendi şahsî geleceğinin dâima önünde tuttu.
KUŞBAKIŞI
SİYASETTEN PORTRELER
13 X 19,5 santim ölçülerinde 635 sayfalık kitap, Mart 1987’de Boğaziçi Yayınları A.Ş. tarafından yayınlandı.
Adından da anlaşılacağı üzere kitapta Mehmet Turgut’un politika hayatında tanıdığı isimler hakkında bilgiler var. ‘Ana ve Oğullar’ başlıklı birinci bölümde, Adnan Menderes’in idamı ile dünyada ve Türk insanında oluşan mâtem havası, duygu yüklü cümlelerle 30 sayfa boyunca anlatılıyor.
‘Kurucu Profesör’ başlıklı ikinci bölümde Ethem Menemencioğlu, ‘Lider’ başlıklı üçüncü bölümde Adalet Partisi’nin kurucu Genel Başkanı Emekli Orgeneral Ragıp Gümüşpala yer alıyor.
Hiçbir bölümde ismi verilmeyen kişiler, ancak ilgili dönemlerin politika hayatı ile yakından ilgilenenler tarafından biliniyor. Sonraki bölümlerlerden bâzılarının kahramanları ise şöyle: Tahsin Demiray, Saadet Kaçar, Sadettin Bilgiç, Dr. Faruk Sükan, Cihat Bilgehan ve Ali Nâili Erdem, karakter ve davranış tahlilleri ile yer alıyor.
SİYASETTEN SAHNELER
Boğaziçi Yayınlarının 124. kitabı olarak 1991’de yayınlanan 320 sayfalık kitapta; Mehmet Turgut’un, ders alınması gereken olaylar üzerine tahlilleri yer alıyor. İrdelenen olayların çoğu, yazarın bizzat içerisinde bulunduğu sahnelerdir. Her biri birer ibret belgesi olan 13 bölümde; çift standartlı bakış açısı veya düşünce tarzının zararları sergileniyor.
Yazarın tespit ve değerlendirme ahlakı ve devlet adamı sorumluluğu ile hareket ederek, bâzen herkesin huzurunda, bâzen de perde arkasında cereyan eden bilinen ve bilinmeyen olayları; şüphesiz kişileri noksanlıkları ile teşhir etmek veya yükseltmek maksadıyla değil, ‘tarihe not düşmek’ suretiyle ders alınması için yazmıştır.
TÜSİAD RAPORLARI VE TÜRKİYE EKONOMİSİ
Aralık 1991’de Boğaziçi Yayınları tarafından bastırılan 232 sayfalık kitapta; Türkiye Sanayici İş Adamları Derneği (TÜSİD) tarafından yayınlanan ekonomi konulu 2, eğitim konulu 1 adet raporun tahlilleri yapılmaktadır.
Türkiye’nin meselelerini çok iyi bilen Mehmet Turgut, üç rapordaki fâhiş değerlendirme ve rakam hatâları ve hazırlayıcısının bilgi yetersizliği sebebiyle oluşan memnuniyetsizliğini, şu cümlelerle sonuca bağlıyor:
‘Yaşadığımız dünya ve bu dünyanın ulaşmış bulunduğu imkânlarla gelişme ve bilgi seviyesi göstermektedir ki, yalpan her şey, gelinen her nokta ve elde edilen her sonuç, insan faktöründe düğümlenmektedir. Yani her şey insana ve insan faktörüne bağlıdır. İnsanı da ele alarak geliştirecek, değiştirecek, belli bir seviyeye ulaştıracak eğitim ve öğretimdir. Ve biz henüz bu işimizi istediğimiz seviyeye götüremedik, bu problemimizi çözemedik.’
HÂTIRA NEVİNDEN NOTLAR
Geçmişe bakmak kolaydır ve gereklidir. Geçmişi yazmak, herkesin üstesinden gelebileceği bir iş değildir. Zamanında küçük-küçük de olsa notlar tutulması, olayın görünenin gerisindekilerin bilinmesi, güçlü bir hâfızaya sâhip olunması gerekir. Hâtırâlar genellikle sübjektiftir. Değer ifâde edebilmesi için objektif olmak şarttır. Herkes objektif olamaz. Hele kendisi ‘taraf’ ise… Bütün bu sebeplerle hâtırâ yazmak, cesâret isteyen güç bir iştir. Mehmet Turgut bu güç işi, kendisine yakışır bir kaliteyi de tutturarak başarabilmiştir.
Kitapta kimsenin bilmediği veya olayın kahramanlarının bile güçlükle hazırladığı birbirinden ilgi çekici yaşanmış olaylar, nefis bir üslupla ve okuyanı derin-derin düşüncelere sevk edecek cümlelerle anlatılıyor. Olaylarda adı geçenlerin olumlu ve olumsuz yönleri ak ve kara kadar net bir şekilde okuyucuya yansıtılıyor.
Boğaziçi yayınları arasında çıkan kitap, 13,5 X 19,5 santim ölçülerinde ve 356 sayfadır. Aralık 20007de okuyucu ile buluşmuştur.
BAŞKANLIK SİSTEMİ, ORDU VE DEMOKRASİ
Mehmet Turgut; Boğaziçi Yayınları’nın 251. kitabı olarak 1998 yılında okuyucuya sunulan 13,5 X 19,5 santim ölçülerinde, 176 sayfalık eserinde başkanlık sistemini tahlil ediyor.
Başkanlık sistemi, 1990’yı yıllarda Turgut Özal tarafından telaffuz edilmesiyle Türkiye’nin gündeminde yer almıştı. Bu satırların yazıldığı 2013 yılının ortalarında bu defa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu makama tâlip olmasıyla yeniden tartışılmaya başlandı. Türkiye’nin iç politikasında yaşanan krizlerin ilacı, başkanlık sistemi olabilir mi? Mehmet Turgut, bu tartışmaya girmeden önce ‘sistem mi? Yoksa insan mı’ sorusunun cevabının verilmesinin doğru olacağını söylüyor.
Yazar, konu ile bağlantılı gördüğü için, çok uzun ve başarılı palitik hayatının ürnü olan birikimleriyle; ABD’nin başkanlık sistemini tahlil ediyor, parlamenter Sistem veya parlamenter Rejim tahlilini yapıyor, Türkiye’de sistemin ne olması gerektiği sorusunu cevaplandırıyor. Son bölümlerde de demokrasiye engel kavram kargaşası ve dengesizliklere işâret edip, tartışılan kavramlara, gerçek târifler sunuyor.
GAP’IN SÂHİPLERİ
Kısaca GAP olarak anılan Güneydoğu Anadolu Projesi’nin bir ünitesi olan Atatürk Barajı’na ait Şanlıurfa Tüneli’nin temeli 3 Nisan 1977’de atıldı. Türkiye Cumhuriyeti tarafında, yapımına teşebbüs edilen en büyük yatırım projesidir. Başbakan Süleyman Demirel’di. 12 Eylül 1980’de Askerî Darbesi ile Demirel iktidardan uzaklaştırıldı. 6 Kasım 1983 tarihinde milletvekili genel seçimleri yapıldı. Seçimden birkaç gün önce, ihtilal yönetiminin desteklediği Emekli Orgeneral Turgut Sunalp’in genel başkanı olduğu Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP)’nin seçimi kazanmasına yol açar düşüncesiyle dönemin Devlet Başkanı Kenan Evren tarafından yeniden temel atma töreni yapıldı. Bir anlamda Evren Paşa, GAP’ı sahiplendi. Seçimden sonra Başbakan Olan Turgut Özal da GAP ile yakından ilgilendi. Bir anlamda O da GAP’ı sâhiplendi. Sonraki yıllarda Süleyman Demirel siyasî haklarını kullanma hakkına sâhip olunca; ‘GAP’ı kimselere gaptırmam’ dedi. Böylece ‘GAP’ın sâhibinin kim olduğu’ sorusu gündeme yerleşti.
Mehmet Turgut, eserinde; 2013 yılının ortalarında tamamı hâlâ bitirilemeyen GAP’ı anlatıyor ve tarafsız gözlemlerlerini anlattıktan sonra, muhteşem proje GAP’ın sâhiplerini belirliyor. Bunu yaparken de, Türkiye’de yaşanan politik entrikaların iç yüzünü tarihe düşülen notlar olarak okuyucuya sunuyor.
MEHMET TURGUT İÇİN NE DEDİLER?
1965 Martında kurulan rahmetli Suat Hayri Ürgüplü'nün başbakan ve Süleyman Demirel'in başbakan yardımcısı olduğu çok partili koalisyon hükümetinde Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanıydı. 1965 Ekiminde AP tek başına iktidar olunca Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına getirildi. 36 yaşında Türkiye ölçülerine göre erken sayılacak bir yaşta bakan olmuştu. Son derece dirayetli ve başarılı bir bakanlık yaptı. Oyak-Renault ve Fiat-Tofaş'ın Bursa'da kurulmaları O’nun eseridir. Dilerim ki, Bursalılar bunu unutmasınlar ve O’nun ismini Bursa'nın çok önemli bir tesisine versinler. Gururlu ve vakur insandı. 1965 şartlarında hükümet olmak da çok zordu. 27 Mayıs'ın ve askerin gölgesi iktidarın ve devletin üzerindeydi. 1965 şartlarında Mehmet Turgut gayet cesur bir bakanlık yaptı. Bakanlığına kimseyi karıştırmadı. Hükümetin 1967 Kıbrıs krizinde askerî müdahale kararı alınmasında etkili oldu. Bir de 1981-1983 arası Bülent Ulusu Hükümeti’nde ikinci bir Sanayi Bakanlığı dönemi oldu. 1983’ten sonra ise siyasete dönmedi.
Ankara’ya geldikçe beni arar, Çayhane Sokağındaki evinde benimle uzun uzun görüşürdü. Fikir sâhibi insandı. Konuştuğundan çok karşısındakini dinlerdi. Ben de ne zaman İstanbul’a gitsem mutlaka ziyaretine giderdim.
Kitaplar yazdı, yayınevi kurdu, kitaplar çevirtti. Kendisini bu yönüyle DP’nin önde gelen isimlerinden Samet Ağaoğulu’na benzetirdim. Kendisine de söylemiş ve bu O’nun çok hoşuna gitmişti. Başbakan Demirel ile 1967’de Rusya gezisine katıldı. Gezi hatıralarını ‘Taşkent’e Doğru’ isimli kitabında topladı. Gerçek bir milliyetçiydi. Bu kitap O’na büyük bir prestij kazandırdı.
AYDIN MENDERES