TÜRK EDEBİYATI DERGİSİ - 4

Türk Edebiyatı Dergisi 2022 yılına 579 sayı ile Serhat Kabaklı’nın sâhipliğinde, İmdat Avşar’ın Genel Yayın Yönetmenliğinde girdi. Bu sayı ile dergi. 50. yaşını idrak ediyordu. 

Şubat 2022’de 580. sayı okuyucu ile buluştu. Kapaktan tanıtımı yapılan yazılar ve yazarları: *Millî Edebiyatımızın Kalesi Türk Edebiyatı Dergisi 50 Yaşında: M. Mehdi Ergüzel. *Ahmet Kabaklı’nın İlk Şiirleri: Tahsin Yıldırım. *Almanya Mektupları / Sürgünde Bir Mezar ve Mustafa Çokay: Orhan Aras. *Şiir ve Düşünce: Kâzım Yetiş. *Kafka ve Soljenitsin’de Totalitarizm / Şato ve Gulak: Akşın Yenisey. *Günay Karaağaç’ın Terkçe Verintiler Sözlüğü: Vahit Türk. Söyleşi: Mustafa İsen ve Tuba Işınsı Durmuş ile ‘Kılıcın ve Kalemin Sultanları’ Kitabı Üzerine / Konuşan: Bilâl Güzel. 

Diğer kalem ürünleri ve yazarları: *Son Gün: Ahmettahsin Erdoğan. *Dik Durma: Hüzeyme Yeşim Koçak. *Şâir Sözü Yalandır: Cemal Kurnaz. *Dostoyevski’nin ‘Suç ve Cezâ Romanının Şerhi 2: Zeki Özdemir. *Toprağın Terbiye Ettiği Bir Güzel adam / Günay Karaağaç: Özkan Öztekten. *Ben Bilal Hadi: Özsan Koban. *Nurettin Topçu / Sorumlu Bir Öğretmen, Akademisyen, Fikir Adamı, Filozof, Yazar: Şaban Kumcu. *Fotoğraf (Hikâye): Zübeyde Andıç. *Perde (Hikâye): Yıldırım Türk. *Kayıp Miras (Deneme): Sultan Polat. 

Derginin bu sayısındaki şiirler: Şâdi Oğuzhan, Rıdvan Yıldız, Celâlettin Kurt, Selim Tunçbilek, Mehmet Baş, Aysel Hanlarkızı ve Mahmut Bahar’ın kalem ürünleriydi. 

İsmail Tuna, Tayfur Özer, Mehmet Menderes, Ali Çeviksoy, Emrah Aydemir tarafından hazırlanan ‘Kitaplık’ sayfasında tanıtımı yapılan kitaplar ve yazarları: *Mâveraü’-Nehr’in Sosyal ve İdârî Yapısı (8-12. Yüzyıllar) (Selenge Yayınları): Sinan Şâhin. *Batarya İle Ateş: Süleyman Nazif (Ötüken Neşriyat): İmparatorluklararası Türkler (1856-1914): James H. Meyer. Tercüme: Renan Akman (Türkiye İş Bankası Yayınları) *Türklerle Berâber / Osmanlı Cephelerindeki Avusturya Askerî Birlikleri 1914-1918: Emre Saral ve İsmail Tosun Saral (Kronik Kitap) *Osmanlı Manzum Hadis Edebiyatı: Dr. Mustafa Yüceer. (Türkiye Diyânet Vakfı Yayınları) 

Derginin; ‘Ajanda’ başlıklı sayfalarında: Mehmet Konuk; İranlı şâir Füruğ Ferruhzad’ın sahnelenen oyunu, Samet Lüleci ise ‘İstanbul’dan Bizans’a Yeniden Keşfin Yolları’ isimli sergi hakkında bilgi veriyor.

AHMET KABAKLI HOCA’NIN 2 ŞİİRİ

FATİH SÖYLER

Ferman eylerim şan ile

Şehitlerim at üstüne

Ceng-olunsun hengâm ile

Şer kırılsın düşman deyû

Ta be zaman sefer olsun

Şafaklar rengi kan ile

Allah’ın seher be seher

Gökyüzünden mavilikler

Yüklenen kemer be kemer

İnşa edin iman ile

Söylenesiz insan deyû

Yurduma nur bahşeylerim

Yeşil vatanlar süsüdür

Evliyalar görgüsüdür

Türk’e gurur bahşeylerim

Karanlık çevrem dışıdır

İrfan ilen eğleşiriz

Şâirler sofran başıdır 

Sohbet ilen bilişiriz

Sevda padişah işidir

Usul iken sevişiriz

Zulüm yıkılsın

Adâletten gayrı demem

İstanbul’u alır isem

İslâm demem, gayri demem

Bir sayarım insan deyû

Kadıların hükmeylesin

Zamanlara ihsan deyû

Tanrım kitabının dili

Gülpembe vatanlar yolu

Görgülü atam töresi

Beyler büyüsü adalet

Behey vatanlar güzeli

Çok denizli İstanbul’um

Pembe batın gül şafağın

Yedi tepen başüstüne

Sen gibi oynaş üstüne

Ceng-olunsun destan ile

Baka... yiğitlerim benim

Sema oldum üstünüze

Göresiz her seher beni

Kubbelendim denizlendim

Vatan oldum üstünüze

Sevesiz her seher beni

Mart 1954 

ESKİ KAVGA

Ben kurumuş incir ağacı

Koyu koyu yeşerirdim bir zaman

Baharlarda yeraltından, semâdar

Renk ile bal devşirirdim bir zaman

Çalım satma komşum incir ağacı

Gölgem vardı, senin yaprağın ermez

Neşem vardı, senin rüyâna girmez...

Sevdam vardı komşum, kelâma gelmez.

İyi dinle komşum incir ağacı:

Geçen yıllar Nisan yeli esende

İnsan oğlu aşk derdine düşende

Benim gölgem hasbahçeye dönerdi

Nasıl mı ya... komşum incir ağacı

Nasıl mı ya... sen sevişme gördün mü?

Ak giyimli, boylu boslu bir güzel

Yiğidin dizinde yatar, gördün mü?

Kurumuş gitmişsem ne beğenmezsin!

Yaşamaya pırıl pırıl başlanır...

Şahdamardan can çekilir, iş biter.

Yoksul komşum... sen hayatı bilmezsin

Görüp sevdiğimiz bizlere yeter.

Sefâ sürdüm, komşum incir ağacı

Kumrulara, bülbüllere naz oldum.

Süslü yaprak arasında

İri, ballı meyvem ile

Sevdasına el ulaşmaz kız oldum

Anladın mı komşum incir ağacı?

Senin yaprakların daha çiğ yeşil

Küçük gölgen âşıkları gizlemez

Çalım satma, gökçe dostum

Senin ömrün benimkine benzemez.

Ocak 1956 

AHMET KABAKLI’NIN İLK ŞİİRLERİ

580. sayıda, yukarıdaki başlıkla Tahsin Yıldırım imzâlı yazı dikkat çekici bilgiler ihtiva ediyor:

Türk Edebiyatı Vakfı, Türk Edebiyatı Dergisi ve eserleri ile adını ve ideallerini unutulmaz kılan Ahmet Kabaklı daha öğrenci iken müktesebatı ve kendine güveninin yansıması olan yazıları ile yayın dünyasına adım atmış, Türk kültürünün tezâhür biçimi olarak gördüğü şiire her zaman önem vermiş ve bu sâhada kalem oynatmıştır. O’nun şâir kimliğine dâir detaylı çalışma yapılmasa da kendisi ‘Şâir’ unvanını hak eden bir edebiyatçıdır. Yayınladığı şiirler, dönemin önemli kalemleri tarafından dikkate değer bulunan Ahmet Kabaklı'ya dâir ilk müstakil değerlendirme, Nurullah Ataç tarafından yapılmıştır. Yayın yeri ve yayın târihini tam olarak tespit edemediğimiz ‘Kadın Sesi’ adlı şiiri dönemin önemli ismi Nurullah Ataç'ın yazısına konu olmuştur.

KADIN SESİ

Şu gelen kadın sesidir...

Aklın donuklaşır serinlikte,

İçinde ihtilal olur.

Anan sütü gibidir delilik,

Helal olur.

İnce esişine kul olduğumun

‘Hey gidinin efesi!’

Dolaşı dolaşı hal olduğumun!

Adam kahrından ölesi...

Şu gelen kadın sesidir…

Kabaklı’nın Ataç'a yazdığı mektuba eklediği yukarıdaki şiirini ‘Bir Şiir’ başlığı altında değerlendiren Ataç, ‘Kadın Sesi’ni beğendiğini yazıp, ondan bahsetme ihtiyacı duyarak şu satırları kaleme almıştır: ‘Güzel bir şiir. Benim bugün size okuyacağım şiir, belli ki vergili bir şâirin elinden çıkmıştır. Eskilerden değil yenilerden birinin, bir gencin, daha ilk şiirini yazan bir gencin. Ahmet Kabaklı'nın adını belki duymamışsınızdır, ben de duymamıştım. Kendini de görmedim, tanımıyorum. Bu şiirini okuduktan sonra kendisine bir mektup yazdım. Cevap verdi. Bütün dostluğumuz ahbaplığımız işte bu kadar. Karşılaşsak belki de sevmeyiz birbirimizi. Kendi de söylüyor: Okurmuş benim yazılarımı ama düşüncelerim arasında, kullandığım kelimeler arasında hoşlanmadıkları varmış. Kızıyordur onlara. Kızsın. O’nun hatırı için düşüncelerimden, kullandığım kelimelerden, kimini özene özene seçtiğim, kimini de benim uydurduğum tilciklerimden geçecek değilim a! Ahmet Kabaklı ile geçinmeğe niyetim yok. Ama inanın bana, iyi bir şâir.’

Ataç'a göre Kabaklı şiir üzerine kafa yormuş, çalışmış ve duygularını bütünlüklü olarak sunmuştur.

Genç yaşta dile hâkimiyetini şiirlerinde gösteren Kabaklı, bâzı şiirlerini sâde dille yazsa da dikkatlerinize sunduğumuz şiirler diğerleri kadar sâde değildir. Kabaklı, genç yaşta aruz ölçüsü ile kaleme aldığı bu şiirlerde devrin siyasîlerini şiire malzeme yaparak dönemi îtibâriyle güncel siyâsetin panoramasını çıkarmıştır. CHP'nin yıllardır topluma yaşattığı olumsuzluklara yer verilen şiirlerde bir umut olarak görülen Demokrat Parti övgüsü yer almıştır. Politik, keskin ve eleştirel şiirleri ile dönemin siyasî atmosferine, günümüz îtibâriyle unutulan hadiselerine kayıt düşülmüştür. Kelime hâzinesinin zengin, milliyetçi ve dînî bir söylemin hâkim olduğu şiirlerde dönemi îtibâriyle bilinen ancak günümüzde unutulan birçok hâdise olduğunu düşünmekteyiz. Bundan dolayı onun bazı göndermelerini çözmek imkânına sâhip olamadığımızdan bunlara bilgilendirici notlar eklenememiş ve metinlerde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır.

NEDİM’CE OKUMA

Gez memleketi gör ki ne hâlet var içinde 

Gaflet ve cehalet ve sefâlet var içinde

Kurtulmadı millet C.H.P. saltanatından 

Mensuplarının sanma nedâmet var içinde

Hürriyeti baştan başa gasbetti Celâli   

Güya ki demokrat ama hiddet var içinde

Ken'an gibi arslanlara saldırmada Yalman

Ali Kemal'inruhuna rahmet var içinde

Vazgeçtiği demden beri Çek'ten Gagavuz’dan

Hamdullah'ı gör ekmel-ül ümmet var içinde

Sinmiş ‘Vatan’ın bağrına küffar ile efrenç  

Marşal, Eden, Atle, Emin, Ahmet var içinde

Türk'ün yeri yoktur ‘Yedigün’lerle ‘Salon’da 

Dans, içki ve şehvet diye sohbet var içinde

Hayır umma; a dostum: ne siyahtan, ne kızıldan

Her lahza emin ol ki hıyanet var içinde

‘İnsan’diye bir yosmaya meftun şuâralîk  

‘Milliyeti nisyan diye feryat var içinde

Düştük kaderin destine hep ah çekerken

Esbâ-ı ceta kahrına lânet var içinde

Seyranda Boğaz'da yine ‘üç çifte kayık’lar 

Gel gör ki Nedima ne rezâlet var içinde

Devletlilerin şanına hürmet ne Kabaklı  

Şad ol ki senin koskoca millet var içinde

[Mefûlü/mefâîlü/mefâîlü/feûlün] [Kabaklı, Bizim Türkiye, Ocak 1948, S: 1.]

C.H.P. TÜRKÜSÜ

Halk Partisiyiz... hey!.. Süreriz zevk u safayı,

Şu ümmet-i merdudeyi dilşâd ederiz biz. 

Halk Partisiyiz... Hey!.. Çekeriz hatta kafayı,

İstersek eğer milleti berbad ederiz biz.

Merdane misal mürd ederiz merd-i gayuru, 

Asla komayız elden öğün meyle gururu. 

Var ise; şudur fırkamızın şart-ı zuhuru,

İslâm'ı boğar; âlemi hem şad ederiz biz.

Dök derdini ağyare! Devâ bekleme bizden,  

Söylevle tüzük; gayrisi gelmez elimizden... 

‘Halk’ ismi eğerçi yine düşmez dilimizden; 

İcaba göre... Şan ile ric'at ederiz biz…

Falih ile Behçet ile âlem bizi bilsin.  

Şalcıyla, Yücel'le beli, âlem bize gülsün. 

Bir başka Fazıl var ise koşsun o da gelsin;   

Billah... rey-i âm ile evlad ederiz biz.

Allah'a atıp sonra koduk sizleri, dilsiz;

Bin devrimi, Sehhar elimiz yaptı, temelsiz  

Enstitü kurup köylere; Tonguç-ca-Misilsiz 

Engels ile Marks'ı ana üstad ederiz biz.

Vicdanımızın kürkünü sayman meded Allah!

Geçmişimizi ortaya koyman! Meded Allah! 

Suphi gibi şeytanlara uyman! Meded Allah!  

Bak! Kahrımızı sizlere cellad ederiz biz.

Barbar elinin farkı şudur ellerimizden,

Kanun-sesi ayyuka çıkar tellerimizden

Hoşnud ola millet de Düşünsellerimizden!

Mebusanı çün zam ile abad ederiz biz.

Malum ki derununda neler var daha saklı

Gel olma fakat, şirk ile sen kanlı bıçaklı

Allah'a güven... Gayrine-boş ver-ki Kabaklı

Layık olan hayr ile hem yad ederiz biz.

[Mefûlü/mefâîlü/mefâîlü/feûlün] [Kabaklı, Bizim Türkiye, Mart 1948, S. 2]


D.P. DESTANI

Uyup iz'an ile Cellü Celale

Sizi gark eyledik vad-i muhale 

Sazak'tan Menderes'ten arzuhal’le

Ne potlar kırmadık biz bu emelle.

Sorulsa fikrimiz bir gün kazara 

Deriz kim, meylimiz var iktidara 

Bu yüzden eyleriz halka müdara  

Ne potlar kırmadık biz bu emelle.

Edip davayı hürriyet atıldık

Muhalif namını bünyad-kıldık 

Peker'den korkmadık amma ki yıldık  

Ne potlar kırmadık biz bu emelle

Düzen bizlerle kaimdir ‘Vatan’da

Celâl kaptan, miço Yalman dümende 

Behey Ken'an gel insaf eyle sen de,   

Ne potlar kırmadık biz bu emelle

Bilinsin farkımız çok var ölüden

Nümayân bir zeban bir Köprülüden 

Dîmen kim; ayni şey mamûl deliden; 

Ne potlar kırmadık biz bu emelle

Silivri namına olsun mu lânet? 

Biraz bahşişle kopsun mu kıyamet?

Eğer maksud ise yarana hizmet; 

Ne potlar kırmadık biz bu emelle

Biçip Tahta-kılıçla Al-doğanı 

Senihi dınlü yıprattık mekânı 

Nafiz âsa kuruttuk hüsn-ü ânı  

Ne potlar kırmadık biz bu emelle

Kabaklı: derd-i milletten haber sal!

Pahalılıktan, sefaletten, haber sal!  

Işıksız mülk-i zulmetten; haber sal! 

Neler umduk, neler bulduk, kederle.

[Mefâîlün/mefâîlün/feûlün] [Kabaklı, Bizim Türkiye 17 Mart 1948, S. 3]                                                                                                                               

1-Beşir Ayvazoğlu, Ahmet Kabaklı,Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, 2006, S.8 s. 550. 

2-Devrin yöneticilerinin kasdedildiğini düşünmekteyiz. 

3-Ahmet Emin Yalman (1888-1972) Gazeteci ve yazar. 

4-Ali Kemal (1867-1922): Yazar, gazeteci ve siyaset adamı. İkinci Meşrutiyet ve Mütareke döneminde İttihat ve Terakki karşıtı görüşleriyle tanınmıştır.

5-Hamdullah Suphi Tanrıöver (1885 -1966): Yazar, öğretmen, milletvekili, siyasetçi, tanınan bir hatip.

6-Ahmet Emin Yalman tarafından kurulan ve 1940- 1975 yılları arasında yayımlanan Vatan gazetesi kasdedilmektedir.

7-Efrenç: Frenk, Avrupalı.

8-15 Mart 1933 ile 12 Mart 1949 tarihleri arasında 836 sayı yayımlanan Sedat Simavi'nin genel yayın müdürü ve sahibi olduğu Yedigün dergisi kasdedilmektedir.

9-Ramiz Gökçe tarafından çıkarılan 1 kasım 1947 ile 15 Nisan 1950 tarihleri arasında 60 sayı yayınlanan dergidir.

10-15 Nisan 1938 ile 1 Ağustos 1943 tarihleri arasında Hilmi Ziya Ülken tarafından 25 sayı olarak çıkan İnsan dergisinin kasdedildiğini düşünmekteyiz. 

11-Şuara: Şairler.

12-Lîk: Lâkin, fakat.

13-Milliyetçiliği unutanlara vurgu yapılmıştır.

14-Dest: el, kucak.

15-Osmanlı dönemine aıf yaparak yöneticilerin şatafatını eleştirmektedir

16-Nedima: Lâle devrinin ünlü Divan şairi Nedim'in (1681-1730) mahlası

17-Ümmet-i merdude ümmitin dışlanmış kişileri anlamına gel en tipkiden halk kasdedilmektedir.

18-DiIşâd: Gönlü sevinçle dolu, sevinçli (kimse).

19-Mürd etmek: öldürmek.

20-Merd-i gayur: çalışkan mert kişi. 

21-Şart-ı zuhur: ortaya çıkma sebebi.  

22-Ağyar: yabancı.

23-Ric'at etmek: geri çekilmek, sözünden dönmek. 

24-Falih Rıfkı Atay (1894-1971): Yazar, gazeteci ve milletvekili.

25-Behçet Kemal Çağlar (1908-1969): Devrin önemli şairi.

26- İsmail Nihat Erim (1912-1980): hukukçu, akademisyen ve siyasetçi ‘Gerekirse demokrosilerin üstüne şal örtmeli.’ sözü sebebiyle de Aziz Nesin tarafından kendisine ‘Şalcı Nihat’ denmiştir.

27-Hasan Âli Yücel (1897-1961): Yazar, Milli Eğitim Bakanı.

28-Fâzıl Ahmet Aykaç'ın (1884-1967, Yazar, şair, öğretmen, milletvekili.) kasdedildiğini tahmin etmekteyiz.

29-Rey-i âm: Umumun görüşü.

30-Sehhar: Sihirli.

31-Köy Enstitüleri kasdedilmektedir. Köy enstitüsü, Türkiye'de ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açılan okul türü.

32-İsmail Hakkı Tonguç (1893-1960): Eğitim bilimci, Köy Enstitülerinin mimarı ve dönemin İlköğretim Genel Müdürü.

33-Hamdullah Suphi Tanrıöver'in kasdedildiğini düşünmekteyiz. 

34-Dönemi itibariyle yaygınlaşmaya başlayan türetme eki olan ‘sel, sal’ ile dil anlayışının tenkit edildiğini düşünmekteyiz.

35-Mebusan: Milletvekilleri. 

36-Vad-i muhal: sözü yerine getirme.

37-Mehmet Emin Sazak (1882-1960): Siyasetçi.

38-Ali Adnan Ertekin Menderes (1899 - 17 Eylül 1961): 1950-60 yılları arasının başbakanı.

39-Bünyad kılmak: inşâ etmek, yapmak.

40-Mehmet Recep Peker (1889-1950): 1931-1936 yıllarının Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri, 7 Ağustos 1946-10 Eylül 1947 tarihleri arasının başbakanı. 

41-Celâl Sait Siren (1906- 1991): 9 Mart 1943- 31 Mayıs 1945 tarihlerinin Ticaret Vekili.

42-Ahmet Emin Yalman.

43-Nümayân: Görünen, meydanda olan, ayan.

44-Zeban: Lisan, konuşma.

45-Mehmet Fuad Köprülü (1890-1966): Edebiyatçı, tarihçi ve eski dışişleri bakanı.

46-Dîmen: Kötü manzara.

47-Ahmet Tahtakılıç (1909-2000): Siyasetçi.  

48-Sadık Aldoğan (1888-1965): Asker ve siyasetçi.

49-Nafiz-âsa: etkili.

50-Mülk-i zulmet: Zulmün icra edildiği yer. 

:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

19,5 X 27 Cm. ölçülerinde, karton kapak içerisinde ithal kitap kâğdına renkli olarak basılan Türk Edebiyatı Dergisi’ne ait iletişim kanalları: 

TÜRK EDEBİYATI VAKFI: Dîvanyolu Caddesi Nu: 14 Sultanahmet, Fâtih-İstanbul.

Telefon: 0.212-527 50 32, 526 16 15

Belgegeçer: 0.212-513 77 49

e-posta: [email protected]  //  www.turtedebiyati.com.tr