EBEDÎ ÂLEME İNTİKALİNİN 37. YILI VESİLESİYLE  

ÜSTAD, SULTÂNÜ’Ş-ŞUARÂ / ŞÂİRLERİN SULTANI 

NECİP FÂZIL KISAKÜREK’İN BÜTÜN ESERLERİ

(ÜÇÜNCÜ BÖLÜM)

İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ

Üstad, bu eseri için şunları söylüyor: 

Bu eser, benim bütün varlığım, vücut hikmetim her şeyim... Ben, arının peteğini hendeseleştirmeye memur bulunması gibi, bu eseri örgüleştirmek için yaratıldım. Şiirlerim de, piyeslerim de, hikâyelerim de, ilim ve fikir yazılarım da sadece bu eserin belirttiği bina etrafında bir takım müştemilâttan başka bir şey değil...

Güzelim Türkçenin ‘katık’ tâbiri ne kadar yerinde. Gerçek gıda ‘nân-ı aziz’ dediğimiz ekmektedir ve gerisi, ona katılmaktan kinâye ‘katık’tan ibâret... İçinde yüzde elliden fazla (hidro-karbone) cevher bulunduran ekmek, pastaların üstündeki her türlü krema ve (fantezi) oyunlarına sırt çevirmiş, kuru ve yavan, fakat besleyici ve kurtarıcı fikre ne güzel remz!

İşte, ezel kadar eski ve ebed kadar yeni, topyekûn insanlık çapındaki dâvanın bu eserini tamamlarken, onu, gıdasını Büyük Doğu ekmeğine borçlu bildiğim Anadolu gençliğine ithaf ederim.’ N.F.K. / 1968. (576 sayfa)

MÜMİN – KÂFİR

* Mümin-Kâfir, *Vecdimin Penceresinden, *Bir Pırıltı Bin Bir Işık

Diyalog tarzında kaleme alınan eserde, iman ve küfür kutuplarını temsilen Mümin ve Kâfir isimli iki hayâlî kişi, çeşitli konularda tartışır ve birbirilerine fikrî üstünlük kurmaya çalışır. Gerçekte ise Mümin, karşısında sâdece soru sormaya, itirâza ve inkâra memur. Kâfir vasıtasıyla her inanmış insanın sâhip olması gereken saf iman ve fikir diyalektiğini temsil eden ve ortaya koyan ideal tipten bir örnektir.

İnsan, İspat, Akıl, Peygamberler, Felsefe, Kutsal Kitaplar, Namaz, Oruç, Hac, Zekât, Merhamet, Zina, Sirkat (Hırsızlık), Ceza, Laisizma, Muhabbet-Nefret, eserdeki diyalog konularıdır.

VECDİMİN PENCERESİNDEN: Sorarak, ölçerek ve şüphe ederek arayan aklın değil, doğrudan doğruya kavratan, kalb yoluyle açıkça gösteren vecd ışığı altında keyfiyetler âlemine bakış...

BİR PIRILTI BİN BİR IŞIK: Çoğu Hazret-i Ömer'in hayatına ait bin bir ibret levhası... İbretli sözler, menkıbeler ve ölçülerden bir demet..

Eserin ilk yayın târihi Kasım 1986'dır. (192 sayfa) 

KONUŞMALAR

Eser, Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in 1931-1983 yılları arasında (27 yaşından başlıyarak) çeşitli zaman ve mekânlardaki sohbet, röportaj ve anket sorularına sözlü olarak verdiği cevapların kronolojik bir sıra içinde bir araya getirilmesi sûretiyle derlenmiştir. (256 sayfa) 

ÇÖLE İNEN NUR 

‘Eserimi...

Her yıldızla her yıldız arası yollar ve yönler kadar çok ve dolaşık... Dünyâ yolları ve yönlerinden... Biricik ulaştırıcı yolu ve eriştirici yönü bana gösteren... Otuz yaşımdan sonraki hayatıma temel atan... Altun Halka'nın asrındaki en büyük kutbu... Efendim, irşad edicim, can kurtarıcım... Es- seyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri'nin yüce ruhâniyetine ithaf ediyorum...’ 26.05.1972 N.F.K.

Allah Resulünün mübârek hayatları...

Eserin yazılışı bir hayli macerâlıdır. İlk olarak 1950 yılında kaleme alınmış, 1952 Büyük Doğularında ‘Allahın Sevgilisi’ ismiyle pek kısa bir bölümü tefrika edilmiş, 1956'da bu defa ‘O’ başlığıyla yayınlanmaya başlamış, fakat yarım kalmış ve arada birkaç eksik kalan teşebbüsten sonra, 1969'da nihaî şekline ve ismine kavuşmuştur.

Çöle İnen Nur, Siyer kitaplarının alışılmış anlatımlarından farklı bir üslûbu yansıtıyor. Eserin takdiminde bu farklılık şöyle ifadelendirmektedir:

‘Tefsir, Hadîs, siyer ve nakil olarak en emin kaynaklardan devşirili ve kaynaklarını tek tek göstermek tasasından uzak bir eser. Başlangıç yazısında da belirtildiği gibi, sâdece iman sâhiplerine hitap edici, hiçbir aklî teftiş, tespit ve ispat gayretine düşmeyici, mutlak doğru üzerine hissî ve teessürî bir çatı kurucu ve eğer bir kıymeti varsa onu bu noktada toplayıcı bir denemedir. Akla verdiği pay, onu bazı noktalarda yine akılla iptal etmekten ibârettir. Bu bir ilim değil, sanat eseridir ve ilmin içini ve dışını tahkik selâhiyetinde olmadığı mukaddes kapıya, ancak, inanmış ve teslim olmuş sanat tavriyle sokulmaktan başka çâre yoktur.’ N.F.K.  (608 sayfa) 

SON DEVRİN DİN MAZLUMLARI

‘Bu eser, 'Târih Boyunca Büyük Mazlumlardan sonra beklenmesi ve ona eklenmesi gereken bir bahsi çerçeveliyor. İmân ve ideal uğrunda umûmî mazlumluk dâvâsının çok yakından, öz hayatımızdan, yakın târihimizden ele alınması ve husûsî planda gösterilmesi... Bu yakın târih ve husûsî plân, İttihad ve Terakki ile başlayan, Cumhuriyetle yerleştiğini gördüğümüz İslâm nefretinin zeminini çizer ve o zemin üzerinde en kuduz zulüm kılıciyle düşürülen mazlum başların hikâyelerini anlatır.’ N.F.K. (336 sayfa)

ÖFKE VE HİCİV

 Eser, Necip Fazıl Kısakürek'in 1947 yılından başlayarak çeşitli gazete ve dergilerde ‘Ozan’ veya ‘Ozanbaşı’ imzasiyle yayınladığı, satirik mâhiyetteki günlük şaka ve fantezileriyle, nazım formu içinde anlık tespit ve öfkelerini noktalayan manzumelerinden derlenmiştir.

Öfke ve Hiciv'in ilk yayın târihi, Temmuz 1988'dir. (272 sayfa)

SABIR TAŞI (Temsil)

Olayın ezeldeki mazi ve ebeddeki istikbalde geçtiği ifâde edilen piyes, ana hatlarını eski bir Türk masalından alır.

1940'da yazılan eser, 1947 senesinde açılan bir yarışmada C.H.P. sanat mükâfatını kazanmıştır. Ancak Juri'nin birincilik kararı, Parti ileri gelenleri tarafından iptâl edilerek piyes yarışma dışı ilân edilmiş ve olaydaki komedi(!) günün gazetelerine aksetmiştir. (96 sayfa) 

ULU HAKAN

Bir biyografi yazarı olarak da dikkati çekmesi gereken Necip Fazıl'ın, güttüğü toplum dâvâsında Türk târihi ve sahte inkılâplar bilmecesinin ‘anahtar şahsiyeti’ gördüğü Abdülhâmid Han'ın hayatı, bu eserde bir tez, bir manifest, bir dâvâ çerçevesi hâlinde ortaya çıkartılmaktadır.

Keşif mutlak ve orijinal olarak Necip Fazıl'ındır ve bir aralık sâhibini hapse kadar sürüklemiştir. 

Marifet, büyük kısmı kursaktan doğma uydurmalarla Abdülhâmid'i konuşturmakta değil, Abdülhâmid hakkında konuşabilmek ve bir sentez örebilmektedir’ diyen Necip Fazıl'a göre:

36 Türk hükümdârı arasında belki en büyüğü ve târihî hakkı muazzam bir zat mevzuunda Yahudi, dönme, mason, kozmopolit ve emperyalizma ajanlariyle el ele, İttihat ve Terakki eşkıyasının imal ettiği ve Cumhuriyet rejimi boyunca devamına şâhit olduğumuz yalancı târihe paydos!.. Dünyâda her şeyin sahtesi görülmüş, fakat ilim ve târihin devamlı yalancısına rastlanmamıştır!’ (688 sayfa)

BAŞBUĞ VELÎLERDEN (Altun Silsile)

Velîler Ordusu’ isimli kitabında hayatı anlatılan 333 Velînin içine, ‘Bir’ sayısını Allah Resulüne verdikten sonra mukaddes emâneti O'ndan alıp günümüze kadar getiren, O'nunla beraber 33 büyük velî, esere bilhassa alınmamıştı.

İşte, Necip Fazıl'ın kaleminden oraya alınmayan ve hususî bir kolu, ‘Silsile-i Zeheb-Altun Halka’yı oluşturan 33 mânâ kahramanının kelâma bürünebildiği kadarıyla mukaddes hayatları... (368 sayfa)

MUKADDES EMÂNET (Temsil)

Piyes, Birinci Meşrutiyet’in ilânından günümüze doğru gelen zamanın panoraması üzerinde, yüzyıllardır bir türlü şuurlandırılamayan Anadolu derdini gözler önüne serer ve dönem dönem ucuza harcanan Anadolulu’yu kendi derdine sâhip çıkmaya dâvet eder. (Yazıldığı târih; 1971)      (96 sayfa) 

İMAN VE AKSİYON 

*İman ve Aksiyon. *Özlediğimiz Nesil

Necip Fazıl Kısakürek'in iki ayrı konferansı... Her konferans, farklı târih ve şehirlerde çeşitli defalar binlerce dinleyiciye hitâben verilmiş olup büyük ilgi doğurmuştur. 1949'da Büyük Doğu Cemiyeti’nin kuruluşundan itibâren Anadolu'yu bir uçtan öbür uca sarsan Necip Fazıl için, mevzuu ne olursa olsun verdiği her konferans, ‘Tanzimat’tan beri gelen sahte inkılapların çürüttüğü ruh kökümüzü kurtarma, kainat çapında hesaba vurma, Türkün ruh ve madde dünyâsını Batının da hayran olacağı ve içinde her derde devâ bulacağı bir ideolocya planında kurma ideali’ne bağlıdır. (144 sayfa)

RÂBITA-İ ŞERİFE

Önüne gelenin din eseri çıkardığı ve Kutsî eşyayı işportalaştırdığı bu perişanlık devrinde, hemen hiç kimsece riâyet edilmeyen muazzam bir din ölçüsüne uyarak, içindeki âyet ve hadîsleri ve mübârek kelâmları asıllariyle vermediğim, böylece onları ticâret vesilesi olmaktan ve asla uyuşamayacağı ifâde çerçevelerine sokulmuş bulunmaktan korumaya çalıştığım bu eser, vecd kaynağımızdan hayat iksiri değerinde bir damlacıktır ve Büyük Doğu ideâlinin tâcıdır.’ N. F. K. 

Necip Fazıl’ın, her kelimesi üzerinde beynini kanatıcı ve kalemini yakıcı bir saygı, kaygı ve titizlikle üzerine eğildiği, Abdülhakîm Arvasî'ye ait Rabıta-i Şerife, isminden de anlaşılacağı üzere, çok özel bir bahsi, Râbıta’nın nasıl yapılacağını, usûl ve âdabını çerçeveliyor.

 Kitabın ikinci bölümünde ise, Efendi Hazretlerinin ders, takrir ve mektuplarından çeşitli mevzular, Vahdet-i Vücud bahsinin geniş bir mütalâası ve ‘Ruh Risalesi’ var. (208 sayfa)

DOĞRU YOLUN SAPIK KOLLARI

Kendisinden sonra ümmetinin 73 fırka olacağını, bu fırkalardan da sâdece birinin nura yöneleceğini haber veren Allah Resulü'nün vefatlarından sonra ilk alâmetleri Hazret-i Osman zamanında  görülmeye başlayan sapık itikad ve davranışlar, dallardaki bütün ihtilaflı manzarasına rağmen aynı illetli kökte birleşirler: Kuru akıl ve şeytanî hayal...

Ümmetin temel yapısı olan Sâhabi diyor ki:

O'nu dinlerken öyle olurdu ki, âdetâ başımızın üstünde, kirpiğimizi kımıldatsak uçup gidecek ışıktan bir kuş varmış gibi mıhlanır kalırdık.’

Sâhabînin temsil ettiği vecd ve teslimiyetin zamanla kabuk tutmaya başlamasiyle, meydan yerini, gönül ateşi yerine tüten akıl dumanının kaplaması kaçınılmazdı; öyle de oldu ve ardından, ilk olarak siyasî bir ihtilâf hâlinde başgösteren ve dâima Yahudinin güttüğü ayrılık ve aykırılıklar itikadî sapıklıklara yol verdi.

 Kitapta, ‘Sünnet ve Cemaat Ehli’ anlayışı dışında kalan bâtıl ve sapık kollar, ilk örneklerinden itibâren târihî bir geliş hâlinde teşrih edilir ve günümüze bağlanırken, gaye şöylece ifâdesini bulur: Dâvâ, İslâmî olduğu gibi bulmak, dinin ulvî ve mücerred hakîkatini meydana çıkarmaktır; uydurmak ve kendi hakîkat vehmine fedâ etmek değil... (176 sayfa) 

KÜNYE (Temsil)

Birinci Dünyâ Savaşı’nda cepheden cepheye koşmuş, Harbiye mektebinde hocalık yapmış, Balkan savaşına katılmış, divanı harpte yargılanmış; başarıyı ruh, disiplin ve bilginin eseri bilen, şahsî hayatı olmayan, her şeye toplum açısından bakan ve insanı, Künye'sini aşmaya memur sayan bir dâvâ adamının, Plevne şehidi bir zâbitin oğlu Gazanfer Bey'in trajik hikayesi… (Yazıldığı târih; 1939)  58 sayfa)

TASAVVUF BAHÇELERİ

İrşad edicim, Kurtarıcım ve Efendim Abdülhakîm Arvasî Hazretleri'ne ait, dışından öğretici mâhiyette bu son asrın en büyük din eserini, en titiz sadakat, en derin dikkat ve en keskin haşyetle sâdeleştirirken, kendimden ekleyeceğim biricik ölçü, Büyük Veli'nin muazzez ruhâniyetine sığınmak ve affını dilemektir.’  N.F.K. 

Kitapta, târifinden başlayarak, Tasavvufun gayesi, konusu ve terimleri; Nakşî Yolunun Hususiyetleri ve ayrıca Sufî, Mutasavvıf, Melamî ve Fakir gibi tâbirler izah edilmektedir. (160 sayfa)

PARMAKSIZ SALİH (Temsil)

 Eserde, ‘en canhıraş sebepleri ve neticeleriyle doktor ve ilacı olmayan hastalığı, 'kumarı' göstermek’ istediğini söyleyen Necip Fazıl, Parmaksız Salih ile ilgili olarak kendisine yöneltilen bir suale şu cevabı veriyor:

Eserde ifâdelendirmek istediğim tek dâvâ, binbir tezad ve bin bir zıt kader cereyanı içinde hakîki fışkırışını bulamamış ve hatta kötülük baskısı altında uyuşmuş bir ruhun, en büyük saike kavuşur kavuşmaz birden şahlanışı; ve tam 55 yıl bilmeden hasret çektiği ve dâima istekli yaşadığı ulvî aksiyona şiddetle atılışıdır.’

Eser 1948-1949 kışında İstanbul şehir tiyatrosunda temsil edilmiştir. (Yazıldığı târih: 1948) (104 sayfa)

NAMIK KEMÂL

Tanzimatın ilânı ve Namık Kemâl'in doğumunun 100'üncü yıldönümü münâsebetiyle Maarif Vekâleti tarafından 1939'da kendisine yapılan teklif üzerine yazdığı bu eser, hem Necip Fazıl'ın ilk biyografisi, hem de ‘Ulu Hakan Abdülhâmid’ isimli eseriyle ortaya attığı tezlerin hazırlığı niteliğindedir.

Eserde, şahsı, eseri ve tesiriyle ele alınan Namık Kemâl hakkındaki toplayıcı hüküm, O'nun kucaklamaya çalıştığı sanat şubelerinde şahsî bir zevk ve idrak belirtmediği, sâdece tebliğci bir cemiyet adamı olduğu noktasındadır. (352 sayfa)

HÜCUM VE POLEMİK

 Necip Fazıl, içini doldurduğu fikir ve sanat şubeleriyle eğer çok köşeli bir yıldıza benzetilecek olursa, bu yıldızın en sivri ve göze batan köşesi, şüphesiz ki, onun polemikçi kimliğidir. O büyük bir polemikçidir. Aslında bu büyüklüğün en iyi farkında olanlar da, onun fikir düşmanlarıdır. ‘Hücum ve Polemik’, fikir öfkesini, kıymet hükümlerinin hamle ve irade kaynağı bilen Necip Fazıl’n, Bâbıâlide geçen 50 senelik ömrü müddetince bir an geri adım atmadığı ve sendelemediği kavgasının belgeleri olarak derlenmiş ve kitaplaştırılmıştır. (272 sayfa) 

(ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU / DEVAM EDECEK)