EBEDÎ ÂLEME İNTİKALİNİN 37. YILI VESİLESİYLE 

 ÜSTAD, SULTÂNÜ’Ş-ŞUARÂ / ŞÂİRLERİN SULTANI 

NECİP FÂZIL KISAKÜREK’İN BÜTÜN ESERLERİ

(İKİNCİ BÖLÜM)

BATI TEFEKKÜRÜ VE İSLÂM TASAVVUFU

Bu eser, 1962 yılının Ramazan ayında üç gece terâvihten sahur vaktine kadar konferans şeklinde verildikten 20 sene kadar sonra bizzat Necip Fazıl tarafından kitaplaştırılmış ve İdeolocya Örgüsü'ne bağlı olarak en başa alınması gereken verimlerinden biri olarak gösterilmiştir.

İki ana bölümden oluşan kitapta, ‘Batı Tefekkürü’ başlığı altında İlkçağ felsefecilerinden başlayarak günümüze kadar ulaşan Batı düşünce çizgisi kısa ve kalın hatlarıyla ele alınmış ve hükme bağlanmıştır. İkinci bölümde ise İslâm tasavvufu, en ince ve mahrem çizgileriyle anlatılmıştır.

Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu yayınlandığı 1982 senesinde Türkiye Yazarlar Birliği'nin fikir ödülünü kazanmıştır. (216 sayfa)

BÂBIÂLİ

Bu kitap, Necip Fazl’ın Türk entelektüeller muhiti Bâbıâliyi, bizzat merkezinde olarak şahıs şahıs bir kıymet hükmüne bağladığı, kendini ise acımasız bir nefs muhasebesine tâbi tuttuğu otobiyografik eseridir.

O ve Ben’le birlikte Necip Fazıl mevzuunda anahtar olmak hususiyetiyle de ayrı bir değer kazanan eserde, ‘Bâbıâli, Tanzimat sonrası, her an oluş veya bir türlü olamayış buhranları içinde kıvranan Türk cemiyetinin boğaz anaforu; şahıslarsa aynı damga altında gelip geçen ve akıp giden dalgacıklar...

O ve Ben ile Bâbıâli, Necip Fazıl'ın hayat hikâyesi bütününün, birbirinde tekrarlanmayan iki ayrı dilimi...’ (344 sayfa) 

SOSYALİZM, KOMÜNİZM VE İNSANLIK

Eserde, evvelâ yarım ve eksik bir sistem hâlindeki sosyalizm, daha sonra da onun kıvamını tam bulmuş şekli olarak komünizm muhâsebe edilir.

Tabiat, insan ve toplum arasındaki münâsebet ile iş ve kıymet denkleşmesini ana ölçülere kavuşturan metafizik planda bir ‘Giriş’ten sonra, eserin yazılış maksadı yönünde insan ve kâinat iptalcisi sosyalizm ve komünizm mezheplerinin fikrî analizi ve kenkidi yapılır. (112 sayfa)

HİTÂBELER

Necip Fazıl Kısakürek'in, 1934 yılında D Grubu Resim sergisinde yaptığı ‘Beklenen Sanatkâr’ başlıklı konuşmasından, 21 Mayıs 1983 Cumartesi günü (vefatından 3 gün önce) Basında 50. Yılını dolduranların Şilt Törenine gönderilmek üzere yazdırdığı satırlara kadar, her biri kesif ve keskin bir fikir ve aksiyon ruhu ifâde eden, muhtelif yerlerde verdiği kısa konferans ve hitâbeler… 304 sayfa

PEYGAMBER HALKASI

Sâhabîyi, ‘Ümmetin temel yapısı; kalbini, duygu ve düşüncesini peşin olarak O'na bağlayan ve sonra bu bağlanış etrafındaki hakîkat dâiresi üstünde dilediği gibi akıl atını koşturan ve artık hiçbir akıl sıkıntısı çekmeyen büyük insan örneği’ olarak târif eden Necip Fazıl, bu eserinde, ‘Sâhabi keyfiyetinden bir pırıltı verebilmek gayesini gütmüş’ ve alınlarında Sâhabîlik nurunu taşıyan ebediyyet kahramanlarından bir kısmını örnekleştirmiştir. (264 sayfa)

İBRAHİM ETHEM (Temsil)

 Belh sultanıyken tâcını tahtını terk edip dervişlik yoluna düşen, Velîler kervanının şanlı öncülerinden İbrahim Ethem Hazretleri’nin hayatından sahneler... (Yazıldığı târih: 1978) (80 sayfa)

HESAPLAŞMA

 (Hesaplaşma, Târihte Yobaz ve Yobazlık, Türkiye ve Komünizm)

Necip Fazıl, mücâdele târihinin bilançosunu kalabalıklar önünde ‘Hesaplaşma’ konferansıyla çıkarırken, ‘Târihte Yobaz ve Yobazlık’ isimli konferansında, en ulvî hakikatleri kendi basit anlayışı içinde hapseden, donduran ve ‘ahmakça inanışla aptalca reddediş’ arasında gezen Yobazın ruhî portresini çizer, vasıfları üzerinde durur ve târihî örneklerini verir.

‘Türkiye ve Komünizm’ ise, bir antitez olarak gördüğü Marksizmin fikrî tahlili yanında, komünizmin Türkiye macerasına dikkatleri çeker. 144 sayfa.  

ESSELÂM

Bu eser, bir mevlid mi? Hayır! Sadece O'na olan eritici aşkımın ve gevşemez bağlılığımın vecd destanı.’ N.F.K.

Kıyamete kadar gelecek mukaddesatçı Türk gençliğine ithaf edilmiş olan ve sonuna ‘Vasiyet’ bölümü de eklenmiş bulunan, Peygamberler Peygamberinin mukaddes hayatının 63 Levhada manzum olarak anlatıldığı eser, 1960-61 hapsinde yazılmaya başlanmış, son şekline ise 1972 Ramazanında kavuşmuştur. (152 sayfa)

DÜNYÂ BİR İNKILÂP BEKLİYOR

(Dünyâ Bir İnkılap Bekliyor, Yolumuz Halimiz Çâremiz, Ruh Muvazenesi, Her Cephesiyle Komünizm)

Evet, İslâm, 16. Asır sonlarına doğru temsil kadrosunda zaafa uğramıştır. Ama daha sözünü söylemiş değil. Son sözünü temsil kadrosunda ve yeni telakkiler önünde henüz söylememiştir. Bu son sözü söyletecek nesli yoğurmaya çalışıyoruz.’ N.F.K. 

Her konferans, bu çabanın eseri hâlinde, konu başlığının işâret ettiği meselelerde sosyal bir şuur zemini oluşturma teşebbüsüdür. (136 sayfa)

HAC

1973 yılında Hac mükellefiyetini yerine getirmek üzere mukaddes topraklara yüz süren Necip Fazıl’ın, o mübârek iklimin çizgi, renk ve sesleriyle örülü seyahat intibâları...

Ayrıca, kitabın ‘Veliler Diyarı’ bölümünde, Van'ın Arvas köyünde medfun Seyyid Fehim Hazretlerini; ‘Vatanımı Buldum’ bölümünde ise, kabri, Hakkari'nin Şemdinli kazasında bulunan Seyyid Taha Hazretlerini ziyâret yolculuklarının hikâyesi var… (192 sayfa)

TÂRİH BOYUNCA BÜYÜK MAZLUMLAR

Mazlum, her dinde, her inanış tarzında bulunabilir. Hatta hiçbir şeye inanmayan insanda, insan şöyle dursun, hayvanda bile... Mazlum, kendi hâline göre değil, zulmediciye nisbetle sıfatlanandır.’ N.F.K.

İşte, ‘Târih Boyunca Büyük Mazlumlar’, bu ölçüye uyan, her millet ve her cinsten mazlumun bir araya toplandığı, dünyâ edebiyat târihinde örneği pek bulunmayan eser...

Büyük Yunan Filozofu Sokrates'ten başlayarak, İsa dininin mazlumları, İslâm’ın ilk kurbanları, Peygamber torunu iki şehit Hazreti Hasan ve Hüseyin, Haccac'ın zulümleri, İmam-ı Âzam ve diğer mezhep imamları, Mansur, Jan Dark, Cem Sultan, San Bartelomi Kurbanları, Genç Osman, Jan Kalas, Büyük Fransız İhtilâli kurbanları, Dreyfus ve İttihat Terakki cinâyetleri...

Hak olan inanış sâhibi mazlumların aynı zamanda Şehit ve öz nefsleriyle erişilmez bir makam sâhibi olduğunun altını hassasiyetle çizen Necip Fazıl, ‘esere ait bütün kıymet hükümlerini, her kim bu değer ölçüsünün, bekçisiz ve koruyucusuz, uçup gittiği mânevî bir yangın yeri arsasında rüzgâra salıveriyorum’ dediği takdim yazısında, bu hüzünlü satırların devamını şöyle getirir:

Târihî zulüm ve mazlumluk dâvâsına büyük bir giriş diye kabul edebileceğiniz bu eserin, aynı çapla bir de çıkış noktası olmalıydı. Belki bir gün o da olur. Ama bazı zaman ve mekânlarda öyle sokaklar görülmüştür ki, girseniz de, tam içine dalacağınız evin önüne gelince geriye dönmek zorunda kalırsınız. Ve mazlum, bahsettikleriniz midir, siz misiniz, ayırt edemezsiniz.’ (632 sayfa

TÜRKİYE’NİN MANZARASI (Temsil)

 İlk defa 1973'de, Cumhuriyetin 50. Yılı münâsebetiyle yayınlanan kitap, müthiş bir bakış açısı genişliği ve vizyon derinliğiyle adetâ günümüz için yazılmıştır.

1839 Tanzimat hareketiyle başlayan Türkü ruh kökünden koparma hamleleri ve Batılılaşma gayretlerinin ekonomik, sosyal, siyâsî, ilmî, ahlâkî ve dinî yönlerden ülkeyi ne hâle getirdiğinin kuşbakışı resmi ve acı tahlili... (160 sayfa)

 

KANLI SARIK (Temsil)

Eser, Anadolu kapılarının Müslüman Türk’e açıldığı 1071 Malazgirt Zaferi’nden başlayarak, ‘Türkiye Târihi’ne memleketin doğu ucundaki bir köşesinden terkibî bir bakışın temsilidir. 1967'de yazılan piyeste, Altun Halka'nın yedincisi Ebu'l Hasan Harkaanî'nin kabriyle şereflenmiş Kars şehri, zamanın bir sinema şeridi gibi üzerinde canlandığı bir târih tablosudur. 112 sayfa.

NUR HARMANI

Binlerce Hadîs içinden bir demet hâlinde, Peygamberler Peygamberinin topyekûn eşya ve hâdiseleri aydınlatan mübârek sözleri...

Hakîkat’ ve ‘Ahlâk’ ana başlıkları altında 254'er Hadîs'in derlendiği kitabın son bölümünde Manzum 101 Hadîs yer almaktadır. 200 sayfa.

İMAN VE İSLÂM ATLASI

Son dönemlere ait alışılmış din kitaplarının çok dışında bir anlayış ve anlatışla kaleme alınmış, şekille ruhu, amelle hikmeti birbirine emdirmek gayesi etrafında, en emin ilmihâlle en şaşmaz tefekkürü birleştirme iddiasında büyük eser.

1960-61 hapsinde yazmaya başlayıp ‘20 yıl müddetle şeklini bulamadan bir rüşeym (protoplazma) hâlinde’ içinde yaşattığı bu eseri 1981 senesinde tekrar ele alır. Eseri ve eserle yapmak istediği şeyi şöyle anlatır:

‘Bütün sanat, fikir, vecd, hassasiyet ve imân melekelerimi birleştirerek yepyeni bir hâdise mâhiyetinde ortaya atmak ateşiyle yandığım İman ve İslâm Atlası... O zamanlar bir yığın malzeme toplamış olmama rağmen, bunları tablolaştıramamış ve aşkımın gerektirdiği nizam ve ifâdeye kavuşturamamıştım. Zira göz açıp kapayıncaya kadar hapis müddetim bitmiş ve haberini başıboş köpeklerden aldığım dış hayatın, bana kapısı açılmıştı. Buyur bakalım, o kadar özlediğin köpeklerin dünyâsına!..

Bir sayfiye yerindeki evime çekildim, Marsilya sokakları kadar yabancısı olduğum şehre mevsimler boyu hemen hiç inmedim hattâ bahçeme bile çıkamaz oldum ve bir güne on günlük çalışmalarla ‘İman ve İslâm Atlası’nı kalıba dökebildim. Bu defa evimde geçen bilmem kaçıncı hapsim...

İman ve İslâm Atlası’, her biri aynı kaynaktan tas dolduran kitaplara nispet, doğrudan doğruya ve en az vasıta kullanarak o kaynağa diz üstü abanma ve suyuna avuç açma vâkıasıdır; ve bundan sonra Hak ne nasip eder, bilemem, bütün eserlerimi tamamlayıcı mâhiyettedir. 

Târife yazmak yerine gayeyi özüyle ruhlara sindirmek, reçete yerine mânâda ilacın kendisini tattırmak... Buna çalıştım. Ve bu aziz dâvayı papağan ağızlardan kurtarmak...

İskeletsiz vücud olmaz ya; bir de iskelet üzerine vücudu ve uzuvları kul çapında yerleştirebilmek var... Peteği dosdoğru çizdikten sonra onu en hâlis balla doldurmak... Asırlardır hakkiyle yapılabildiğini sanmadığım bu cehd üzerinde başarı derecemi, tam 45 yıldır Büyük Doğu teknesinde hamurunu yoğurmaya çalıştığım yeni iman ve İslâm nesli tâyin edecektir.

O olmasaydı oluşun olmayacak olduğu, Kâinatın Efendisine salât ve selâm olsun!..

Allah, Sevgilisinin ümmetine 15. İslâm Asrının birinci yılından ileriye, yeni bir anlayış, duyuş, görüş ve oluş nasip etsin...’ (728 sayfa) 

MÜDAFAALARIM

Necip Fazıl Kısakürek'in mahkeme arşivlerinde çürüyüp yok olmuş pek çok savunmasının dışında, 1946'da Sümerbank dâvasından başlayarak, özellikle ünlü ‘Malatya suikasti dâvası’nın yer aldığı; onun mücadele târihine ışık tutan, ‘zor günler’deki üslûbunu, üstün mantık ve diyalektiğini örneklendiren kitaptaki savunma konusu diğer dâvalar şunlardır:

*Türklüğe Hakaret Dâvası (1947); *Rejimi Kötüleme Dâvası (1947); *Şapka Dâvası (1950);  *Hükümetin Mânevî Şahsiyetini Tahkir Dâvası (l965); *b.d. Fikir Kulübü Dâvası (1967); 5816 sayılı kanuna muhalefet Dâvası (1968); *Devletin temel nizâmını din ölçüleriyle değiştirmeyi kast suçunu düzenleyen 163'üncü maddeyi İhlâl Davası (1969); *İdeolocya Örgüsü Dâvası (1970)...

Kitapta, Malatya Hadisesi’nden hemen sonra yayınladığı ‘Maskenizi Yırtıyorum’ adlı broşürü, 1,5 yıl mahkûmiyetle neticelenen ve vefatı sebebiyle infaz edilemeyen Vahidüddin Dâvası'na dair bilgi ve belgeleri ve çeşitli dâvâların basına yansımalarını gösteren gazete kupürlerini de bulmak mümkün. (400 Sayfa)

VELİLER ORDUSUNDAN 333 (Halkadan Pırıltılar)

Evliyâ menkıbeleri...

Ebu Hâşim Sofi'den başlıyarak, herhangi bir silsile ve târih endişesine kapılmadan, kol kol, karmakarışık ve umumî şekilde yüz binlerce namsız ve nişansız velî arasından 333'ünün; aklın patladığı ve hesabın kül olduğu sınırdan ilerideki âlemde meclis kuranları hikâyesi...

Kitabın son bölümünde, ‘Kadın Erenler’den bir kısmı şu ölçü altında levhalaştırılmakta: ‘Kadın, velîlik şartlarına büründüğü zaman, fazl bakımından erkeği geçer.  

1945 Büyük Doğu dergilerinde tefrika edilen ve ‘Halkadan Pırıltılar’ ismi altında defalarca basılan, fakat bir türlü lâyıkiyle bütünleştirilemeyen eser, nihâyet 1976 yılında bizzat kendisi tarafından son şekline kavuşturulmuştur. (528 sayfa)

BENİM GÖZÜMDE MENDERES

Demokrat Parti, daha kurulduğu andan itibâren Necip Fazıl için bir ‘muvazaa partisi’ olmaktan öte bir mânâya sâhip değildir. Adnan Menderes ise hep bir ümit mevzuu olarak kalmış, fakat bir türlü kendisinden beklenen ‘hep’çi ve ‘gözü kara’ tavrı takınamamıştır.

Necip Fazıl bu eserinde Adnan Menderes vasıtasıyla bir nevi kendi hal tercümesini kaleme almıştır. Adnan Menderes ile Demokrat Parti’yi de kendi ruh aynasında biçimlendiği şekliyle anlatmıştır. Gerçeğe tam bağlı sübjektif bir metod kullandığı eseri hakkındaki şu uyarısı önemlidir: ‘Eserime alaka duyacak olanlar, orada önce beni, dâvâmı, sonra Adnan Bey’i, partisini ve etrafını bulacak ve bütün bunların iç hakîkatlerini bende tecelli etmiş şekilleriyle göreceklerdir.’ (504 sayfa) 

(İKİNCİ BÖLÜMÜN SONU / DEVAM EDECEK)