AZERBAYCAN-TÜRKİYE STRATEJİK ORTAKLIĞI

Târihî ve Güncel Boyutlar

Azerbaycan topraklarına Milattan önceki asırlardan itibâren 11. asra kadar farklı boylardan pek çok Türk gelmiş, az sayıda bir kısmı yerleşmiş, diğerleri Karadeniz’in kuzeyinden batıya gitmişlerdir. Bölgenin tamâmen Türklerle iskânı 11. Asırda Selçuklular döneminde olmuştur.  13. asırda Moğolların İlhanlılar kolu bölgeyi hâkimiyeti altına aldı. İlhanlıların 7. Hükümdârı Gazan Han (1272-1304) kendisinin tahta çıkmasına yardımcı olan ve daha önce Müslümanlığı kabul eden  Moğol Emri  Nevruz’un yönlendirmesiyle 1295 yılında İslâmiyet’i kabul edip ‘Mahmud’ adını aldıktan sonra, bölgedeki Moğolların büyük bölümü Müslüman oldu. Bölge halkının çoğu Türk olduğu için Türk kültürünü benimsediler ve Türkleştiler. İlhanlılar’dan sonra ‘Küresünniler’ olarak da anılan Çobanlılar, (ki bunlar daha sonra Anadolu’ya geçip muhtelif şehirlere dağıldılar) hepsi Türk asıllı olan Celâyirliler, Timurlular, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevîler hüküm sürdü.

1514 yılında Yavuz Sultan Selim Han, Tebriz’e girdi. Buradaki Osmanlı hâkimiyeti 1603 yılına kadar kesintili olarak devam etti. 1828 yılında Türkmençay Anlaşması ile Azerbaycan toprakları ikiye bölündü. Kuzey Azerbaycan (Bakü Azerbaycan’ı) Rus Çarlığı’nın, Güney Azerbaycan (Tebriz Azerbaycan’ı) İran’ın oldu. Rus Çalığı Komünist İhtilâli ile devrildikten sonra 28 Mayıs 1918 târihinde Mehmet Emin Resulzâde tarafından Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti kuruldu ise de, 27 Nisan 1920 târihinde Rusya’nın işgaline mâruz kaldı. 71 yıl devam eden işgalden sonra 1991 yılında Azerbaycan tam bağımsız bir cumhuriyet olarak târih sahnesinde yerini aldı. İlk tanıyan ülke Türkiye oldu.

Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilk stratejik ilişki, 1918’de Enver Paşa’nın kardeşi Nuri (Killigil) Paşa (1881-1949) önderliğindeki Osmanlı subaylarının Bakü’ye gelmesiyle başladı. Nuri Paşa, Azerbaycan Türklerinden bir ordu oluşturarak Bakü’nün işgalden kurtulmasını sağladı.

Dr. Cavid Veliyev, 13,5 X 21 santim ölçülerindeki 390 sayfalık eserinin ikinci bölümünden itibâren 1991’den sonraki gelişmeleri, diplomatik ilişkilerle başlatıp tığ ile dantel örer gibi bütün incelikleriyle anlatıyor. Türkiye-Ermenistan Protokolleri ile başlayan sıkıntılı dönem, bu bölümde dikkat çeken konudur.

Üçüncü bölümde askerî ilişkiler, Dördüncü bölümde ekonomik ilişkiler, beşinci bölümde enerji işbirliği, altıncı bölümde taşımacılık koridorları ile alakalı bilgiler var.

Dr. Veliyev, isâbetli bir değerlendirme ile Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin çok kısa dönemler hâlinde gevşemesine rağmen, milletlerarası alışılagelmiş teâmüllere göre bunun tabiî karşılanması gerektiğini belirttikten sonra iki ülkenin ilişkilerini, ‘stratejik ortaklık’ hâline dönüştürülmesinde başarılı olduğu neticesine varıyor.

Diğer tespitleri de şöylece özetlenebilir:
- Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin stratejik ortaklığın şartlarına uygundur. 

- Her iki ülkenin, millî menfaatlerini düşünen aydınları, ilişkileri desteklemektedirler ve başarılı neticelere ulaşılacağından sâdece ümitli değil, emindirler.

- Türkiye'deki muhalif partiler, Azerbaycan'a destek gösterileri düzenlemiş ve iktidarın Azerbaycan’la alâkalı çalışmalarını desteklemişlerdir.

- Azerbaycan elitlerinin Türkiye’yi tercih etmeleri gelişmeleri hızlandırmıştır.

- Stratejik ortaklığın gelişmesi için imkânlar kadar mecburiyet de söz konusudur.

- Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu ve Güney Gaz Koridoru gibi projeler sâdece iki ülkeye değil, çevre ülkelere de maddî-mânevî kazanç sağlayacak, refah ve huzur getirecektir.

- Her bir ülke, yekdiğeri için stratejik bir değere sâhiptir.

- Enerjide Bakü Tiflis Ceyhan, Trans-Anadolu Boru Hattı projesi Azerbaycan enerji kaynaklarının dünya enerji piyasasına ulaştırılması, Türkiye'nin enerji köprüsü rolünü kuvvetlendirmesi ve enerji arz güvenliğine katkı sağlaması açısından son derece önemlidir. Bu unsurlar iki ülke arasında karşılıklı bağımlılığı gerekli kılmaktadır.

- Türkiye-Azerbaycan arasında askerî eğitim antlaşması, NATO'nun Barış için Ortaklık çerçevesinde iş birliği ve karşılıksız yardım antlaşmaları ile savunma sanayi alanında iş birliği Azerbaycan’ı bölgenin önemli askerî gücü hâline getirecektir.

- İki ülkenin dış ve güvenlik politikalarında uyumun da ötesinde stratejik ortaklık açısından önem arz eden bir koordinasyonun olduğu, yapılan araştırmanın sonucunda ortaya çıkmıştır.

- 2007 yılında kurulan Yüksek Askerî Diyalog ve 2010 yılında kurulan Yüksek Düzeyli Stratejik İş birliği Konseyi güvenlik ve dış politikalarında ilgili kararların uyum ve koordinasyonunu sağlayan sağlam bir zemin üstünde yükselmektedir.

Esere takdim yazısı yazan Altınbaş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan’ın değerlendirmesi:

Şüphesiz Türkiye ve Azerbaycan dostluk ve kardeşlik ilişkilerini uzun yıllar boyunca devam ettirecektir. Bu iki devletin birbirleriyle olan ilişkileri, başka hiçbir devlet ilişkilerinde olmayan kendine özgü bir tabiata sâhiptir. Bu biricikliğin özünde, Dr. Veliyev’in ısrarla üzerinde durduğu bir asır öncesine uzanan fikri altyapı bulunmaktadır. Türkiye ve Azerbaycan’daki genç kuşakların, gündelik ortak çıkar hesaplarının ötesinde bir ilişkinin bütün yönlerini öğrenmeleri, cihanşümul ve mahallî dengeler ne yönde gelişirse gelişsin Türkiye- Azerbaycan birlikteliğine her şartta sâhip çıkmaları için bu kitap gibi eserlerin kültür hayatımıza kazandırılması gerekir.
ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş.

İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50

Belgegeçer: 0.212-251 00 12 e-Posta: [email protected]  www.otuken.com.tr  

Dr. CAVİD VELİYEV:


1979 yılında Azerbaycan'ın Sumgayt şehrinde doğdu. 1996 yılında Türkiye Cumhuriyeti burslusu olarak Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde okudu. 2002 yılında bu üniversiteden mezun olduktan sonra Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde Yüksek Lisans sertifikası aldı.

2006 yılında Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde doktora programında ‘ABD-Azerbaycan İlişkileri’ konulu tezi kabul edildi ve ‘Dr’ unvanına hak kazandı.

2005-2009 yılları arasında, Türkiye Ulusal Güvenlikleri Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde Güney Kafkasya uzmanı, daha sonra Güney Kafkasya şubesinin başkanı olarak çalıştı. Güney Kafkasya ile ilgili Türkiye'de millî haber programlarına katıldı. 2009-2019 yılları arasında Azerbaycan Cumhurbaşkanı himâyesindeki Stratejik Araştırmalar Merkezinde vazife gördü ve 2015-2019 yılları arasında merkezin dış politika dâire başkanı oldu. Aynı zamanda merkezin Türkiye sorumlusu görevini de yürüttü. 2017-2019 yılları arasında İngilizce yayınlanan Caucasus International dergisinin editörlüğünü üstlendi ve aynı dönemde Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Düşünce Kuruluşları ve Akademik Kurumlar Ağının Bakü temsilcisi oldu. Bakü merkezli Uluslararası İlişkiler Analizler Merkezi’nde şube başkanı ve aynı zamanda Türkiye sorumlusu görevi kendisine verildi.

Yurtdışında Güney Kafkasya ile ilgili milletlerarası konferanslara konuşmacı olarak katıldı.

Türkiye’de yayımlanan Hürriyet Dailynews (İngilizce), Yeni Şafak, Cumhuriyet Gazetesi eki Strateji ve Karar gazetelerinde, Anadolu Ajansında, ABD'de yayınlanan Eurasian Daily Monitor ve National Interest gibi dergilerde Güney Kafkasya ile ilgili 100'den fazla kısa yorumlar yazdı.

2011 yılında Araz Aslanlı ile birlikte Türkçe yayınlanan Güney Kafkasya: Enerji, Jeopolitik Rekabet ve Toprak Bütünlüğü, Reşat Resullu ve Kenan Aslanlı ile birlikte 2012 yılında Türkçe yayınlanan Türkiye-Azerbaycan İlişkileri: Dostluk, Kardeşlik ve Stratejik Ortaklık) isimli kitapların editörlüğünü yaptı.  

KUŞBAKIŞI
YAHUDİLİK-MASONLUK - DÖNMELİK


Bilindiği gibi Yahûdîlik ırk, Mûsevîlik dindir. Her Yahûdî Mûsevî’dir; fakat her Mûsevî, Yahûdî değildir. Türk, Fransız ve Rus Mûsevîler vardır.

‘Kuvvetten başka hak yoktur.’ Ve ‘Hıristiyan kavimler bir gün gelecek öyle sarsılacaklardır ki, bizim hâkimiyetimizde âlemşümul bir hükûmet isteyeceklerdir.’

Bu sözler, kehânetinin doğruluğu ispatlanmış olağanüstü güç ve yollardan, geleceği bildiğini iddia eden bir şahsın ifâdeleri değildir. Kendilerinden olmayanları, kendilerinin olağanüstü güç sâhibi olduğuna inandırma gayreti içerisinde olan Yahudilerin gelecekle alâkalı hayalleridir.  

Üstat Necip Fâzıl Kısakürek, bu iddialarda bulunan Yahudileri anlatan kitabına müthiş bir açıklama ile başlıyor:

Yahudi emellerinin iç yüzü, resmî ve alenî bir vesika ifâdesiyle 1906 yılma kadar meçhul kaldı. 1906 Ağustosunda, Londra’da (Britiş Müzeum) kütüphanesinde birdenbire ele bir kitap geçti.

Bu kitap (Küçük içinde büyük - İsâ aleyhtarlığının siyâsî imkânları) ismini taşıyordu ve Rusça yazılmıştı.

Bunu ‘Bir Ortodoks'un Notları – 1905’ isimli Rusça bir eserin meydana çıkması tâkip etti. Bu kitap, 1919’da İngilizceye çevrilmiş ve (Sportiavud) matbaasında (Siyon Hâkimlerinin Protokolleri) adiyle tabedilmiştir. Eser, Londra gazetelerine aksetti ve İngiliz basınında fırtınalar kopardı. İngiliz dilinde yayınlanmaya başlayan eser, derhal Almancaya çevrildi ve her tarafa dağıldı. Hâdise büyüyüp Time gibi gazetelere düşünce, birdenbire ve usûlen, son derece dikkate şâyan bir iş oldu: Eserin tek nüshasını bile elde etmeye imkân kalmadı.

Bundan sonra gerek Fransa ve gerek Amerika’da bir takım akisler olduysa da aslında ’Serj Nilus’ adlı Rus profesörüne atfedilen eserin bütün izleri, harikulâde gizli teşekküller tarafından yok edilmeye çalışıldı ve bunda bir dereceye kadar muvaffak olundu.

Serj Nilus’un eserinin temeli, 1897’de Bâl’de toplanan Siyon Cemiyetleri’nin gizli kararları, programları ve maddî mânevî hedeflerinden ibârettir. Bunu, son olarak ‘Roje Lâmbelen’ isimli bir Fransız ele geçirip tercüme etmiş, bundan da General Sami Sabit Karaman ‘Siyon Önderlerinin Protokolleri’ ismiyle, 134 sahife Türkçe bir tercüme vücuda getirmiştir. Fakat 1943’de intişar eden bu Türkçe nüsha da beklenen aksi yapamadan ortadan silinmiştir.

‘Netice şudur ki, bir millet ve memleket birlik ve bütünlüğünü güve gibi için için yiyen gizli kuvvetleri tanımak; onları ister isimlendirerek ister isimlendirmeyerek, fakat mutlaka kurmay sırlariyle teşhis etmek ve ruh vatanında nüfuz ve istilâ nâhiyelerini fark etmek bakımından bu Protokoller birinci derecede kıymet ve ehemmiyettedir.’

12,5 X 19,5 santim ölçülerindeki 200 sayfalık eserde Merhum Kısakürek, bütün esrariyle ve Tanzimat ricâlinden İttihat ve Terakki büyüklerine kadar, isim isim her türlü mensuplariyle ve meş’um tesiriyle Masonik faaliyetlerle alâkalı bilgileri okuyucuya sunuyor.

Gizli Kuvvetin 23 Maddelik İş Hülasasının ilk 5 maddesi:

-Genç nesilleri ahlâka zıt telkinlerle ifsad etmeli.

-Aile hayatını yıkmalı... Herkes zevkinde ve sefasında hür olmalı.

-İnsanlara, suçları ve ayıplariyle hükmetmeli.

-Sanatı düşürmeli; bilhassa edebiyatı müstehcen ve şehevî istikamete çevirmeli.

-Mukaddesata saygıyı tahrip etmeli... Muhterem sayılan insanlara rezâlet isnat etmeli, akideleri kökünden baltalamalı.

BÜYÜK DOĞU YAYINLARI: Uzunçayır Caddesi Sarılar İş Merkezi Nu: 24/16 Hasanpaşa, Kadıköy-İstanbul.Telefon: 0.216-546 10 25 Belgegeçer: 0.215-546 10 24 e-posta: [email protected]  www.buyukdogu.com.tr

DUYGULARIN PSİKOLOJİSİ


Psikiyatri Ana Bilim Dalı uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Duyguların Psikolojisi isimli eserinde duyguların beyin ile ilişkisini, biyolojik temellerini, sağ, sol ön beyin unsurlarının özelliklerini ve gördüğü vazifeleri inceliyor. Eserinin asıl konularına girmeden önce duygu ile zekâ ilişkisini açıklıyor.

Sözü elden özellikler ve ilişkilerin, insanın mutluluğu üzerindeki etkileri ve neticeleri hakkında bilgiler veriliyor. Meselâ: Duygu ve zekâ bağlantısı kuvvetli olanlar, kendi duygularıyla birlikte diğer insanların duygularını da okuyabilirler. Bağımsız davranırlar,  uzlaşmayı başarırlar, Maksada ulaşmak için ne yaptığı kadar nasıl yaptığını da dikkate alan, zorluklar karşısında sebat edebilen, problem çözmekten kaçınmayan, uyum yetenekleri yüksek kişilerdir. Aynı zamanda zekidirler.

Prof. Tarhan’a göre insanların varlık amacı mutlu olmaktır.

Genel kabul görmüş kanaate göre mutluluk, gelip geçici, kısa süreli bir duygudur. Uzunca süre mutlu olanlara mes’ut denilir. Ömür boyu devam eden mutluluk ise saadettir.

Prof. Tarhan, uzun vâdeli mutluluğun ön beyin ile alakalı olduğunu belirtiyor. Ön beyin aynı zamanda kişiliğin şekillenmesini de sağlıyor. Sözün burasında ön beynin çalışma sistemi ve vazifesi konusunda dikkate değer bir olayı anlatıyor: Gage Vak’ası… Alâka çekici

Belirtildiğine göre irâde şoföre benzer; otomobilde şoför, uçakta pilot gibidir. Otomobilin direksiyonu da mantıktır. İrâdenin bir adı da ‘seçme yeteneği’dir.

13,5 X 21 santim ölçülerindeki 240 sayfalık eserin ikinci bölümünde, ‘Olumlu Duygular’ başlığı altında sevgi, sevginin kullanımı, sevginin davranışlara yansıması,  sevgi - değer ilişkisi, sevgi ve evlilik konuları işleniyor.

Olumlu duyguların ikincisi ‘Güven Duygusu’dur. İnsanda güven duygusu arayışı doğuştan itibâren vardır.

‘Ümit’ olumlu duyguların üçüncüsüdür. Ümit insanı hayata bağlayan bir duygudur. Ümitli insanlar mes’ut ve bahtiyar olurlar. Bu ise, ümitvar olmakla mümkündür. Yazar ümitvar olmanın da yollarını açıklıyor. Dördüncüsü: İyimserlik, beşincisi: merhamet ve şefkat… Altıncısı Mutluluk… Mutluluktan kasıt, saadet olmalı. Nasıl ulaşılabileceği hususunda ipuçları var. Sorumluluk duygusu, çevreye ve çevredeki insanlara saygının gereğidir. İnsanın kusur işlemesini engeller. Vefa, adâlet, sabır ve sonsuzluk duygusundan sonra ‘Olumsuz Duygular’ inceleniyor. Bunlar: bencillik, gurur, kibir, üstünlük duygusu, utanç, şüphe, kıskançlık, öfke, kin, üzüntü, nefret…

Dördüncü ve son bölüm duygu ile alakalı zekâ başlığını taşıyor.

Her bir bölümde başarılı ve mutlu olabilmenin ipuçları var.

TİMAŞ YAYINLARI:

Alayköşkü Caddesi Nu: 11 Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-511 24 24 Belgegeçer: 0.212-512 40 00   e-posta: [email protected] /  www.timas.com.tr
 

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRİMİZİN ALTIN SAYFALARI:

Sedat Umran ve Hasan Akay hazırladıkları eser için diyorlar ki: Biz bu kitapta sâdece kendimizle ve sağlamlığına inandığımız prensiplerin ürünü anlayışla yetinmeyerek yıllardır şiir zevkine güvendiğimiz kişilerin görüşlerine de başvurduk. Böylece çok iyi veya  ‘şaheser’ hükmüne vardığımız şiirler -yahut bazı şiirlerin sadece bu sıfatı hak eden bazı parçaları- seçilmiş oldu.
Yaptığımız bu seçmeler sırasında gözümüzden kaçmış olanlar muhakkak vardır; ancak onları elbirliğiyle bulup ortaya çıkarmak -hem bu tür çalışmaların eksiğini tamamlayacağı, hem de istemeden de olsa hakkı yenmiş, günışığına çıkamamış olanların da lâyık oldukları değer ve itibarı kendilerine iade etmiş olacağı için- bizi sevindirecektir. Bu bağlamda eklemek gerekir ki: Şiirimizin Altın Sayfaları denilmekle birlikte bu çalışma da, aynı zamanda zannı gâlibimize göre hazırlanmış bir güldestedir, o yüzden tadımlıktır.
Şiirin orta hallisi veya kötüsü için kurallar, ustalıklar bir ölçü olabilir. Ama iyisi, yükseği, hârikulâdesi aklın kurallarını aşar.  Onun güzelliğini tam ve sağlam olarak görenler bir şimşeğin ihtişamına benzer bir parıltı görmekle kalırlar. Büyük şiir muhakememizi tatmin etmez, allak bullak eder.
HAT YAYINLARI: Selamiali Efendi Caddesi Nu: 3 Huzur Çarşısı Nu:15 Üsküdar,  İstanbul

Telefon: 0.216-334 48 30 e-posta: [email protected]  /  [email protected]  www.hatyayinevi.com   

KISA KISA… / KISA KISA…

1-TÜRK İSLÂM MEDENİYETİ TÂRİHİ: Prof. Dr. Mehmet Şeker - Yrd. Doç. Dr. Süleyman Genç / Mihrabad Yayınları.

2-DERBE İÇİNDE DARBE: Merdan Yanardağ / Kırmızı Kedi Yayınları.

3-TURAN: Ömer Seyfettin. Derleyen Çınar Özkan / Kamer Yayınları. 

4-ÇEÇENYA’DA KAYIP: Muhittin İzzet Kandur / Apra Yayıncılık.

5-ERTUĞRUL’UN RÜYÂSI: Tâlip Arışâhin / Genç Damla.