KABİL’DEN GAZZE’YE 

SOĞUK SAVAŞI GÖZETLERKEN

OMURGASIZ POLİTİKA

Makine Yüksek Mühendisi ve İşletme İktisatçısı İbrahim Okur,  11,5 X 17 santim ölçülerinde 319 sayfa olarak ikinci baskısı yapılan eserinde; Türkiye için beka meselesi hâline gelen gelişmelerle alakalı soruları cevaplandırıyor: *Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, büyük güçler, Türkiye’ye nasıl bir çevre, daha doğru bir deyimle nasıl bir kafes hazırlamışlardır? *Türkiye, gücünün son haddinde azaldığı dönemlerde bile, neden büyük güçleri ürküten bir konumda olmuştur? *Soğuk savaş döneminde bölgemizde yüzyıllardır varolan siyâsî, etnik ve kültürle alakalı problemler nasıl kaşınmıştır? *Bu problemler, büyük güçlerin işlerini kolaylaştıracak biçime nasıl sokulmuştur? *Hangi mahallî problem ne zaman ve ne biçimde sahneye çıkarılmıştır? *Bölge insanlarının büyük güçlerin oyununa gelmek konusundaki kabiliyetlerinin arka planında nasıl bir kültür ortamı vardır? 

Bu soruların cevabı ile alakalı olarak geçmişte yaşanmış bütün hâdiseler, az bilinen şaşırtıcı teferruatla birlikte açıklanıyor. Şüphesiz müellifin maksadı geçmişteki tatsız olayları hatırlatmak, târihten husumet çıkarmak değildir. Hedef, Türkiye’yi yönetenlere ve yönetime tâlip olacaklara, geleceği tanzim etmekte kullanılacak malzemeleri sunmaktır. 

Birinci bölümde Anadolu Medeniyeti’nin kuruluşu, MÖ 3000’li yıllardan başlatılıyor. Türkiye’nin eksen ülke olmasının sebebi: ‘Balkanlarda, Basra Körfezi’nde, Arap-İsrail arenasında, Rusya’da, Akdeniz, Ege ve Karadeniz havzalarında ABD’nin çıkarları için hayatî önem taşıması’ olarak açıklanıyor. Dikkat çeken bir tespit: 2050 yılında Türkiye çevresinde (Rusya hariç) 460.000.000 insan yaşıyor olacaktır. Avrupa Birliği’nin nüfusu 2000 yılında 374.000.000 iken 290.000.000’a düşecektir. Bir başka ifâde ile Türkiye, yakın bir gelecekte AB’nden daha büyük bir pazara sâhip olacaktır. 

İkinci bölümde, 4000 yıllık târihi ve bir mezhep devleti olan İran târihi, heyecanlı bir mâcerâ romanı gibi anlatılıyor. Asırlar boyunca Türkler tarafından idâre edilen ülke yönetiminin entrikalarla Farslara ikram edilmesi ve yönetime gelen iki kişilik Pehlevî Hânedânı’nın yönetimleri altındaki Türkleri ezme-yok etme faaliyetleriyle İran’ın;  İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya ve ABD tarafından nasıl sömürüldüğü anlatılıyor.  

Üçüncü bölümde MÖ 20.000 yılından İsrail Devletinin kuruluşuna kadar çevrilen entrikalar gözler önüne seriliyor. Filistin halkının topraklarını Yahudilere satışlarının hazin hikâyesi dikkat çekiyor. 

İsrail Devleti’in kuruluşunun, defalarca suikasta mâruz kaldıktan sonra 1881 yılındaki suikast neticesinde, Rus Çarı İkinci Alksandr’ın öldürülmesiyle mümkün olduğunu biliyor muydunuz? Peki, Truman’ın nasıl bir insan olduğunu, nasıl başkan seçildiğini? İngilizlerin Ermenileri Hazar Denizi’nden Basra Körfezine kadar uzanan Ermeni İmparatorluğu vaadi ile nasıl iğfal ettiğini? Lenin’in babasının Kumuk Türklerinden, annesinin Yahudi olduğunu? Bu çok uzun metrajlı film, dördüncü bölümde de devam ediyor. Pehlivan tefrikası gibi…

Beşinci bölümde Müslüman ülke liderleri önce konuşup sonra düşünürlerken ABD’nin Orta Doğu’ya hâkim oluşu, Mısır’da Kral Faruk’un devrilmesinden sonraki karışıklıklar, General Necip ve Nâsır dönemleri, Macaristan’da batılı ülkelerin desteğini alamadığı için Moskova tarafından boğulan bağımsızlık mücâdelesi, bu bölümün başlıca konularıdır.

İsrail’in hikâyesi altıncı ve yedinci bölümde de devam ediyor. İkinci dünya savaşı en çok İsrail’e yaramış, ABD’de türeyen Yahudi asıllı savaş zenginleri kaynak aktarmışlar, Filistin’i yok etme ameliyesini başlatmışlardır. ABD’de Kennedy’nin başkan seçilmesinde İsrail’in rolünü öğrenmek isteyenlerin okuması gereken bölümdür. Ve sonrası mâlum: ABD, Yahudiler tarafından yönetilmeye başlamıştır. 

Sekizinci bölümün konusu 1967 ve 1973 Arap-İsrail Savaşları… Ayrıca Yemen’in hikâyesi, silah alımına aktarılan Orta Doğu petrol gelirleriyle zenginleşen, güçlenen İsrail… Aynı zamanda toprak da kazanıyor: 1967 yılında âni bir baskınla Mısır’ın 300 uçağını imha ederek başlatıp 6 gün devam eden savaşın sonunda 20.725 km olan topraklarına 61.200 km’si Sina’dan, 1150 km’si Golan tepelerinden, 5880 km’si Batı Şeria’dan, 362 km’si Gazze Şeridi’nden olmak üzere 68.500 km toprak kazandı. Yaser Arafat’ın teklifi üzerine İsrail’i dize getirmek için müşterek terör örgütü kurulur. Örgüt için Amerika’dan alınan silahların kârı yine İsrail’e akar. Ve hikâye içinde hikâyelerle, ‘Soğuk Savaş’ isimli kitap, casusluk, entrika ve polis romanı hâline dönüşür. 

İngiltere’de sahnelenen tiyatro eserinden bir bölüm, Sayın Okur’un eserini renklendiriyor: Petro-dolarları ülkesine çekmek isteyen İngiliz bakan, misâfirleri olan bir Arap şeyhi ile ilgili olarak karısına şöyle diyordu: ‘İstediği her şeyi hazır et.’ Karısı, ‘hayatım o beni istiyor’, deyince de cevap veriyordu: ‘Sevgili karıcığım gözlerini kapat ve İngiltere’yi düşün.’ 

Mısır’ın ve Lübnan’ın hatâlarla ve talihsizliklerle kararan bahtı, İran-Irak Savaşı, Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve çöküşle ilgili olarak İbrâhim Okur’un harikulâde yorumu, Afrika’da ilmî sosyalizme kapı açanlar, Somali’de zengin toprakların fakir bekçileri, Afganistan halkının dramı, Kuveyt’in Irak tarafından işgali ve sonrası, medeniyetler çatışması mı, yoksulların direnci mi? Soğuk savaştan sonra başlatılan sinsi savaş: terör… ile devam eden eser, yazarın şu değerlendirmesi ile sona eriyor: ‘Dünya dengeleri denildiğinde, bir kurşun kalemi sivri ucu üzerinde dik tutma problemi akla gelmelidir. Çünkü şartlarda çok küçük değişiklikler ortaya çıktığında kıyas kabul etmez ölçüde büyük sonuçlar doğabilir. Yeni Dünya Düzeni söylemleri, sanki bu gerçeği saklamak için uydurulmuş gibi bir görüntü veriyor. Bütün uygulamalar, bütün kararlar düzensizliği körüklüyor. Sadece günü kurtarmak için!

İbrahim Okur bu eserini de diğerleri gibi bölge aktörlerini uyandırmak için yazmış olmalı. Yıllardır bölge insanları aynı kâbusları, uyanıkken görüyor. Liderleri uyuduğu için…

***

İbrahim Okur’un kitapları, [email protected]  // www.ibrahimokur.com  adreslerinden ve internet kitap satış mağazalarından temin edilebilmektedir.    

İBRAHİM OKUR

1952, Bursa doğumludur. 

1974 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi’nden mezun oldu, aynı okulda ihtisas yaptı. Ayrıca, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme İktisadı Enstitüsü’nden ve İstanbul İktisâî ve Ticârî İlimler Akademisi İşletme Bilimleri Enstitüsü’nün Uluslararası İşletmecilik bölümünden 1978 yılında diploma aldı. 

Yedek subaylığını Deniz Harp Okulu’nda Teknik Resim ve Makine Elemanları öğretim görevlisi olarak yaptı. Daha sonra yurt dışına çıkarak mesleğini çeşitli Orta Doğu ülkelerindeki şantiyelerde icra etti.  Irak, Libya ve Suudi Arabistan’da, sulama, şehir içi alt yapı ve karayolu inşaatlarında çalıştı. 1985′de Türkiye’ye dönerek iş hayatına atıldı. 

Yayınlanmış 25 kitabı vardır. Söz konusu kitaplar ve içerikleri hakkında geniş bilgi www.ibrahimokur.com  adresinde incelenebilir. 

Kitaplarından bâzılarının isimleri: *İkinci Bin Yılın Muhasebesi, *Sümer Matematiği ve Sayıların Gizemi, *Nanoteknolojiye Giriş, *Boyasını Kazıyınca, *Terörün Patronları, *Altın, *Tarih ve Felsefe Üzerinden Kültür Savaşı, *Uygarlığa Giden Yol, Atom ve Kuantum Fiziği. 

Ayrıca herhangi bir dergide, gazetede yayınlanmamış makaleleri GÜNÜMÜZE IŞIK TUTAN TARİHÇELER başlığı altında www.ibrahimokur.wordpress.com  adresinden okunabilir. Söz konusu makalelerden bâzılarının başlıkları: *Osmanlı Mimârîsi, *Eski Türklerde Adâlet, *Başkanlık Sistemi ve *Tarım Kentleri.  

KUŞBAKIŞI:

Sosyalizmden Türkçülüğe KAZANLI AYAZ İSHAKÎ:

Kazan Türklerinden yazar, şâir ve siyâset adamının asıl adı İshakî İdilli’dir. 1878 yılında Kazan’da Yavşirma şehrinde doğdu. 

Medrese tahsili gördü. Bir süre imamlık yaptı. Gaspıralı İsmail Bey’den etkilenerek Rusya’daki Müslümanların haklarını korumak için kurulan gizli teşkilata katıldı. Değişik şehirlerde çıkardığı gazete ve dergilerdeki yazıları sebebiyle hapis yattı ve sürgüne gönderildi. 1920 yılında Bolşeviklerin özerk İdil-Ural bölgesini ele geçirmelerinden sonra ülkesinden ayrıldı. Mançurya, Kore, Japonya ve Almanya’da bulundu. 1928-1939 yıllarında Berlin’de yayımladığı Millî Yol Dergisi Alman hükümeti tarafından kapatılınca 1940 yılında Türkiye’ye geldi. Yazı hayatına Ankara’da devam etti ve 1954 yılında ebedî âleme göçtü.

Kazan Türkçesiyle yazan İshakî’nin ilk eseri 1898 yılında yayınlanan ‘Taallümde Saadet’tir. Günümüz Türkçesiyle ‘Öğrenmede Mutluluk’ olarak ifâde edilebilecek olan eserde; millî eğitimle ilgili konular ele alınmıştır. Hâtıralarını 1927 yılında ‘Utız Yıllığım’ isimli kitapta topladı. Diğer eserlerinden bâzıları: *Kelepusçi Kız (1900), *İki Âşık (1903), *Dilenci Kızı (1907), *Zindan (1907)  *İki Yüzyıldan Sonra İnkıraz (tükeniş, bitmek) (1908), *Familya (Aile) Saadeti (1912), *Yolsuzlar (1917), *Züleyha (1918), *Jan Bayeviç (1939) ve *Uluğ Muhammed (Kazan Hanlığının kurucusu Uluğ Muhammed Han’ın Hayatı) (1947).

Prof. Dr. Ahmet Kanlıdere, 13,5 X 21 santim ölçülerinde 318 sayfalık eserinde, Türkiye’de dar bir çevre tarafından tanınan Ayaz İshakî’yi bütün yönleriyle tanıtıyor, makalelerini Türkçe olarak sunuyor. Kitapta ayrıca; İshakî’nin Fikrî Oluşumu ve Rusya’daki Hayatı, Milliyetçi Düşünceye Yönelmesi başlıkları altında Ayaz İshakî’nin fikir dünyası hakkında bilgiler veriliyor. 

Sonraki bölümde Ayaz İshakî’nin Rusya’daki Müslümanları Osmanlı Türklerine tanıtmak maksadıyla kaleme alıp Sırât-ı Müstakîm Mecmuası’nda yayımlanan;  *Kazan Türklerindeki Üstün Meziyetler,  *Kazan Edebiyatı ve Halkçılık Akımı, *Türkiye, Türk Dünyasına Rehberlik Edecek mi? *Ortak Bir Türk Dili Oluşturulabilir mi? *Rusya Türklerinde Birlik ve Dayanışma Duygusu, *Türk Birliğinin Önündeki Engeller, *Türk Birliğine İtirazlar, *Türk Kadınının Hürriyeti Hakkında, *Lâtin Alfabesine Geçme Meselesi ile *Hayal Kırıklığı ve Sessizlik Yılları başlıklı makaleleri var. 

Üçüncü bölümde; İshakî’nin Avrupa’daki Kültür ve Siyâsî Faaliyetleri, Türk Birliği, Târihî Olaylara Ait Yorumları, Avrupa’daki gelişmeler hakkındaki düşünceleri veriliyor. 

‘Ek’ başlıklı bölümde Ayaz İshakî’nin 20 adet makalesi, yayınlandığı dergi ve gazete ismi ile tarihi belirtilerek yer alıyor. Son bölümler; *Bibliyografya, *İshakî hakkında yazılanlar ve O’ndan bahseden kaynaklar, *Dizin ve *Fotoğraflar başlıklarını taşıyor.  

Türk dünyası düşüncesine ve düşünce yapısına dâir hakkında önemli bilgiler sunan kitap, Türkiye’de Ayaz İshakî hakkında geniş kapsamlı olarak hazırlanan ilk ve tek kitaptır. Mühim bir Türk aydınını, günümüz Türk münevverlerine tanıtması fevkalâde büyük bir hizmettir. Yazarı ve yayınevinin bu hizmeti teşekkürü hak ediyor. 

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş. İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul

Telefon: 0.212- 251 03 50 

Belgegeçer: 0.212-251 00 12

e-Posta: [email protected]  www.otuken.com.tr

BÖRÜ 1: YENİDEN DİRİLİŞİN ve İNTİKAMIN KİTABI:

Bir intikama kaç taht sığabilir?

Acılı parmaklarla yapılmış kaç gösterişli taç, burçlarından kan taşan sarayların pürüzsüz merdivenlerinden yuvarlanabilir?

Hayat Ağacının köklerinde filizlenen kötülük, acunun direğindeki çatlağı zorluyor. Sürek avı gibi insan avlayan canavarlaşmış kralların tahtları sallanıyor!

Kanının sesini dinleyen ve küllere gömülmüş iki hanedanlık, öç ateşiyle yanıp tutuşanları ordularında birleştiriyor.

Büyük mâbedin (Göbeklitepe) ve Agarta’nın üstatları, hep bir ağızdan şu soruyu sordular; ‘O gün geldi mi? Gökyüzünün üç yılanın üzerine kan rengi uyanacağı zaman. Bâkir kar örtüsünün taze kanla ısınıp ırmaklara karışacağı an. Rüzgârın şâhit olacağı ateşten bir gazabın altından kumları darmadağın edip, taştan tanrılarına sarılan zavallıların yalvaracağı, öç ateşinin yakıldığı o gün geldi mi?’

Beklenen cevap Börü Han’ın dudaklarından döküldü: ‘Canavarlaşmış kralların yönettiği topraklarda öç, sadece katliamla alınabilir!’

Acun artık kurt ve aslanın pençeleri arasında…

Kandan ırmakların coşkulu sesine kulak verin!

Çağlayan Yılmaz’ın romanı 13,5 X 21 santim ölçülerinde, 408 sayfa. 

BÖRÜ 2: KURT İMPARATORLUĞU

Ey benim demirden dağlarım!

Yağı külleri savurduğum kadim ormanlarım! 

Demirdağın tinleri geldi bu gece ateşimize! 

Ey Börüler!

Uluyun… 

Parçalayın…

Haykırın! 

Börüler ant içtiler yağı kanı akıtmaya!

Ey Ulu Tengri, güç ver gökte doğan oğullarına!

Ey Toprak Ana, yol göster bize ulu kayın ağaçlarınla!

Ey Çakay Han, aydınlat önümüzü, göğü aydınlatan gazap kırbaçlarınla!

Ey Kızagan Tengri, ant içtik adına!

Salınsın kara atlar, çıksın Erlik Han cenk meydanına!

Börü, arasına başka savaşçı sokmaz! Börü, karşısındaki ordunun sayısına bakmaz! Börü, dağların efendisi, karanlığın öfkesidir! Börü, her cenge sağ çıkmayacağını bilerek girer! İmkânsızı başarır, yağının kâbusu olur!

Börü olmak için hazır mısınız?”

Ağzında kan tadı varsa, bakışlarında sadece ölümün parıltısı vardır.

Çağlayan Yılmaz’ın yazdığı roman, 12,5 X 21 santim ölçülerinde, 416 sayfa.  

(Tanıtım Bülteninden)

 PANAMA YAYINCILIK:

Yüksel Caddesi Nu: 7-A/7 Kızılay Ankara.

Telefon ve Belgegeçer: 0.312-432 14 80

e-posta: [email protected] internet: www.panamayayincilik.com 

ESKİ TÜRK EDEBİYATI:

Eski Türk Edebiyatı terimi, Divan edebiyatı, İslâmî Türk Edebiyatı gibi terimlerin yerine de kullanılmakla birlikte, daha geniş bir çerçevede, bilinen ilk sözlü örneklerden, Yeni Türk edebiyatının başladığı 1908 Tanzimat dönemine kadar devam eden çok uzun bir edebî süreci ifâde etmektedir. Bu sebeple, Prof. Dr. Cemal Kurnaz’ın 13,5 X 23 santim ölçülerindeki 558 sayfalık eserinde, ilk sözlü edebî örnekler olan sav, koşuk sagu ve detaylar ile ilk yazılı edebî örnekler olan Göktürk Kitâbeleri`nden başlayarak ortaya çıkan edebiyatın temsilcileri ve eserleri ele alınmıştır. Bunlar arasında Halk edebiyatı, Divan edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatı mensupları bulunmaktadır.

Bahse mevzu eser, Eğitim Fakültelerinin Türkçe Öğretmenliği, Sınıf Öğretmenliği, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği ve Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümlerindeki Eski Türk Edebiyatı derslerinin müfredatları göz önünde bulundurularak hazırlanmıştır. Bununla birlikte edebiyata ve kültüre meraklı şahıslar için de alaka ile okunabilecek bir başucu kitabıdır. 

BERİKAN YAYINEVİ:

Kültür Mahallesi, Kızılırmak Caddesi Nu: 61 Gonca Apartmanı Daire: 6 Kızılay, Çankaya, Ankara.

Telefon: 0.312-232 62 18

Belgegeçer: 0.312-232 14 99

e-posta: [email protected]  www.berikanyayinevi.com  

KISA KISA / KISA KISA…

1-AŞK’TAN AŞK’A: M. Mustafa Emlik. Yakın Plan Yayınları.   

2-CEBERRUT MARTİN: William Golding – Fadime Kâhya / İş Bankası Kültür Yayınları.

3-KAÇINILMAZ ÇÖKÜŞ: Prof. Dr. Ümit Özdağ / Destek Yayınları

4-SELÇUKLULARIN HAÇLILARLA İMTİHANI: Muharrem Kesik / Timaş yayınları. 

5-AH İSTANBUL Şiirler: Recep Yaşar. Bilgeoğuz Yayınları.  

DERKENAR: 

‘AMAÇ’ KELİMESİ…

amaç: Kelime uydurmayı ve uydurduğu kelimeleri dilimize yerleştirmeyi başlıca gaye olarak benimseyen Nurullah Ataç (1898-1957), Hukukçu Ömer Âsım Aksoy (1898-1993) ve köy enstitüsü kökenli edebiyatçı Emin Özdemir (1931-2017); amaç kelimesinin dilimize girmiş yeni kelimelerden olduğunu ve yabancı karşılıklarının atılıp kullanılmaması gerektiğini söylemişlerdir. Türk dili ve edebiyatı profesörleri Fâruk Kadri Timurtaş (1925-1983) ve Necmettin Hacıeminoğlu (1935-2008) ise amaç kelimesinin gâye, maksat, hedef karşılığı bulunan yanlış bir kelime olduğu, ayrıca menşeinin de belli olmadığı görüşündedir. Prof. Dr. Türk Dil Kurumu eski yöneticilerinden Doğan Aksan (1929-2008), kelimenin Dîvânü Lûgâti’t-Türk’te geçtiğini, ancak Farsçadan mı Türkçeye, Türkçeden mi Farsçaya geçtiğinin belli olmadığını, buna rağmen tutunmuş olduğunu belirtmiştir. 3548 kelimelik ‘Öztürkçe Sözlük’ isimli lügati hazırlayan lise mezunu şâir Ali Püsküllüoğlu (1935-2008) amaç’ın çok eleştirildiği ancak sonuçta kabul edildiğini ve dilimizdeki yerini aldığını ifâde etmiştir.

Netice: Amaç kelimesi hedef, gaye ve maksat gibi, herkesin bildiği ve kullandığı kelimeleri atmak suretiyle dilimizi fakirleştirmektedir. 

(Not: Amaç kelimesinin Dîvânu Lugati’t-Türk’teki kaşlıkları: hedef ve saban.)