ZİYA GÖKALP / YENİ MECMUA YAZILARI

Yeni Mecmua; İstanbul’da, 12 Temmuz 1917 târihinde, (daha sonra parti hüviyeti kazanan) İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin desteği ile Türk Ocakları Genel Merkezi tarafından,  ‘İlim, sanat ve ahlâka dair haftalık mecmua tanıtımıyla yayın ve kültür hayatımıza kazandırıldı. 

Sâhibi ve Sorumlu Müdürü: (İttihatçıların Talât Paşası olan) Mehmed Talât idi.  20 Ocak 1923 târihine kadar 90 sayı yayınlanan Dergi çevresinde, Türkçülük akımının benimsenmesine ve gelişmesine hizmet eden geniş bir aydınlar kadrosu yer alıyordu. Bu isimlerden bâzıları: Ziya Gökalp, Ahmet Ağaoğlu, Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Celâl Sâhir (Erozan), Mehmet Fuad (Köprülü), Necmettin Sâdık (Sadak), Hâlim Sâbit  ve Yahya Kemal Beyatlı idi. 

Birinci Dünya Savaşı sırasında yayımlanan dergi Mondros Mütarekesi üzerine 26 Ekim 1918 târihinde birinci yayın dönemini kapattı. Bu ilk dönemde 66 sayı çıkmıştır. Derginin neşriyatını yürüten Ziya Gökalp tevkif edilerek Malta'ya sürüldü. 

Yeni Mecmua,  l Ocak 1923 tarihinde yeniden yayımlanmaya başladı. Bu defa imtiyaz sahipliğini Fâlih Rıfkı (Atay) üstlenmişti.  On beş günde bir yayın programının uygulandığı bu dönemde 23 sayı çıktı. Yine Türkçülük akımının sözcülüğünü yapmış olan Yeni Mecmua'da özellikle Ziya Gökalp'in yönlendirdiği milliyetçilik düşüncesi geliştirildi. Dergide Ziya Gökalp, Harsî Türkçülük (kültür birliği, kültür Türkçülüğü)  olarak isimlendirdiği fikir cereyanının edebiyat alanında başladığını vurgulayarak iktisâdî  Türkçülük – millî iktisat  ve dayanışmacılık  görüşlerini  açıkladı  İçtimaiyat başlığı altında yazan Gökalp Halkçılık kavramını ilk defa bu dergide kullandı.  Halkçılık kavramına sosyolojik bir muhtevâ vermeye çalıştı. Gökalp'in bu çerçevede yayımladığı yazılardan bazılarının başlıkları: * İhtilat ve içtima, * İçtimaî mezhepler ve içtimaiyat. * Halkçılık. * En eski Türk devleti. * İçtihat ve mücahede. * Hilafetin istiklâli. * Milliyetçilik ve beynelmilelcilik. * Milliyetçilik ve cemaatçılık.  * İçtimaiyat:  / Hars ve medeniyet.

Ayrıca; Ziya Gökalp Yaratılış-Türk kozmogonisi adlı destanını da burada neşretmiştir. Dergide, Dil meselesi sâdeleşme yolunda ısrarla işlendi. Ziya Gökalp'in yazıları dışında Ömer Seyfeddin'in,  başta Falaka ve İncili Kaftan  lmak üzere pek çok hikâyesi Yeni Mecmua’da yayımlandı. Yunan debiyatından  İlyada’nın tercümesi okuyucuya sunuldu. Yalnız Efe’nin tefrikasına başlandı.  Yeni Mecmua'da Yahya Kemal (Beyatlı)’nın şiirleri Bulunmuş sâhifeler başlığı altında yayımlandı. Halide Edib (Adıvar)’ın Mev'ud Hüküm adlı eseri 10. nüshadan itibâren tefrika edildi. Dostoyevski'nin Beyaz Geceler ve Ölüler Evinin Hatıraları tefrika edilen tercüme eserlerdendir. Refik Hâlid (Karay)’ın Yatık Emine adlı hikâyesi de Yeni Mecmua sayfalarında okuyucuya ilk defa sunulan edebî eserler arasındadır. Fuad Köprülü'nün Bizde Mersiye ve Mersiyeciler başlıklı incelemesi, 16. sayıdan itibâren sayfalarda yer aldı.  

Yeni Mecmua iki defa özel sayı çıkarmıştır. Birincisi Mayıs 1918’de çıkan Çanakkale, ikincisi l Mayıs 1923’te çıkan Bursa’dır. Yukarıda isimleri geçenlerin dışındaki yazarlar arasında;  Fâruk Nâfiz (Çamlıbel), Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), Hüseyin Rahmi (Gürpınar), Reşat Nuri (Güntekin), Ağaoğlu Ahmet, Hâlit Fahri (Ozansoy), Müftüoğlu Ahmet Hikmet, Hakkı Süha, Ahmed Refik, Ali Canib (Yöntem) bulunmaktadır.

Prof. Dr. Sâlim Çonoğlu’nun yayına hazırladığı 12 X 19,5 santim ölçülerinde 759 sayfalık eserde, Ziya Gökalp’in Yeni Mecmua’da yayınlanan makaleleri, kütüphânelerin tozlu raflarından ve kitaplıklardan gün ışığına çıkarılıyor.  

Eserde; ‘İçtimâiyat’ (Sosyoloji) başlığı altında 59, ‘Târih’ başlığı altında 5 adet olmak üzere 64 makale yer alıyor. (s: 27-631) Şiir bölümünde ise 3’ü Dede Korkut masallarıyla alâkalı olmak üzere 8 adet şiir var. (s: 635-683) Son bölümde ‘Kavramlar ve İsimler Sözlüğü’ başlığı altında eserde geçen yer, sahıs ve kavramlar hakkında bilgi veriliyor. (s: 686-759) Böylece okuyucu, ansiklopedilere bakma zahmetinden kurtarılıyor ki, son derece faydalı bir hizmettir. 11-18. yüzyıllar arasında yayınlanan ilmî kitaplarda tatbik edilen bu sistemin tekrar uygulamaya konulması memnuniyet vericidir. 

Makaleler takriben 100 yıl önce yazılmış olmasına rağmen okuyucuda bugün yazılmış intibaını uyandırıyor. Husûsen ‘Ahlâk’ mevzulu 16 adet makalede dile getirilen meseleler, dünün meselesi olmaktan ziyâde bu günün meselesidir. Bilhassa ‘Ahlâk buhranı’ başlıklı yazı, bu tesbitin doğruluğunu ortaya koyuyor. 

Ahlâk kavramı; gücünü, dinin hükümlerinden alır. Ziya Gökalp buna ‘zühdî ahlâk’ adını veriyor. Bilindiği gibi zühd ‘her türlü zevke karşı koyarak kendini ibâdete verme’ mânâsında Arapça isimdir. ‘Zühtü’ şeklinde erkek adı olarak da kullanılmaktadır. ‘Ahlâk’ kelimesini, doğuya ait ve din ile bağlantılı olduğu için lügatlerden kovmaya çalışanlar, ‘etik’ adını verdikleri ve içini dolduramadıkları, dolduramayacakları bir kelimeyi ikame etmeye çalışıyorlar. Ziya Gökalp günümüzde yaşasaydı, mutlaka daha sert bir yazı yazardı. 

Asrî Aile’ olarak isimlendirdiği ‘batı özentisi ile mâlûl aile’ yapısı ile Gökalp’in şikâyetçi olduğu feminizm, içtimâî hayatımızı çökerten problemlerimizdendir. Gökalp, ‘kudsiyetten (mukaddes / mübârek-temiz) olmaktan uzaklaşmış kadın, güzellik sıfatını tamâmen kaybeder’ diyor. Ve devam ediyor: ‘Onlar ancak ‘hoş’ görünürler, ‘güzel’ görünemezler. Günümüzde yarı çıplaklıkla cesur giyinmeyi ayırt edemeyenler, ‘hoş’ olmakla ‘güzel’ olmayı da ayırt edemiyorlar. 

Mütefekkir müellifimiz ne kadar şanslı… Bedîi zevklerin bedenî zevklere dönüştüğünü görmedi. 

Eserde müellifin ziyâdesiyle üzerinde durduğu diğer mevzular şöylece özetlenebilir: *Türkçülük / Milliyetçilik, *Türklerde din, (Gökalp’in ‘hars’ olarak isimlendirdiği) kültür ve terbiye

Târih bölümünde mütefekkirimiz Gökalp; Türk târihini Sümerlerden, İskitlerden, Sakalardan başlatmanın doğru olmadığını belirtip, taşlara kazınmış yazılarla sâbit olduğu için Göktürklerden başlatmayı tercih ediyor. O dönemde Sümerler ve topluluklarla ve bilhassa Hun Türkleriyle irtibatımız bütün teferruatı ile ve de vesikaya dayanılarak ortaya konulamadığı, Servet Somuncuoğlu, taşlardeki târihi henüz okumadığı; ‘Heyy, 6500 yıldır Anadolu’dayız’ diye bağırarak ve heyecanla dünyaya duyurmadığı için, Ziya Gökalp’in tespitinin yalnızca o gün için doğru olduğunu kabul edip mâzur görmek mümkündür. (s: 585-594)  Hatırlanacağı üzere Hüseyin Saadettin Arel’in (1880-1955), 1969 yılında neşredilen ‘Türk Mûsıkîsi Kimindir?’ isimli eserini okuma imkânını (hâliyle) bulamadığından Gökalp üstâdımız, ‘Türk Mûsıkîsinin Bizans kökenli’ olduğunu yazmıştı. Bu durumu da mâkul karşılamak mecburiyetindeyiz. 

Fakaaat! Eserde, eski Türklerin ilk kahramanı olarak M.Ö. 220 yılı civarında yaşamış olan Teoman’ın ismi veriliyor. Buna rağmen ilk Türk Devleti’nin Göktürkler (552-746) olduğu belirtiliyor. Değerli mütefekkirimizin böyle bir hatâya düşmesi söz konusu olamaz. Muhtemelen, “unvanında ‘Türk’ kelimesi bulunan ilk Türk Devleti” demek istemiştir. 

‘Târih’ başlıklı bölümdeki üçüncü makale ‘Türklerin İttihadı’ (birliği) mevzuu ele alınıyor. Gökalp, Çin topraklarını zapt etme, Çin’i hâkimiyet altına alma imkânını elde etmişken, bu imkânın neden kullanılmadığını, târih felsefesi ilmiyle muhteşem bir tarzda vuzuha kavuşturuyor. Okunmaya, bilinmeye ve ders alınmaya değer. (s: 607-614)

Husûsen İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batılı ülkelerle daha fazla yakınlaşmak gayreti içerisinde olan aydınlarımız, keşke Gökalp’in tespit ve yorumlarını okusalardı… 

Bu bölümün dördüncü makalesinde Osmanlıların mensup olduğu Kayı Sülâlesi’nin kadim ve asil olduğu anlatılıyor. 

Son makalede ise ‘Rusya’daki Türkler ne yapmalı?) sorusunun cevâbı veriliyor. Bu bölümün en dikkate şâyan tespiti; ‘Kazan ve Kırım Türklerine ‘Tatar’ nâmı verilmesi yanlıştır.’ Cümlesindedir. 

Ziya Gökalp Rus Çarlığı’nın dağılmasından sonra Asya’daki Türklerin büyük bir fırsatla karşı karşıya geldiğini, bu fırsatın kullanılması için neler yapılmasını gerektiğini anlatıyor. Anlatılanlar yapılsaydı, 74 yıl sonra Sovyetler Birliği de kendiliğinden dağıldığında Doğu ve Batı Türkleri için harikulâde neticelere ulaşılırdı. Yine de imkânlar tamâmen yok olmamıştır. Tacikistan da dâhil edilirse, 7 Türk Cumhuriyeti, istiklâliyetini kazandı. Bu, Cenab-ı Allah’ın Türk milletine bir lûtfudur. Hebâ edilmemeli. Türk Cumhuriyetleri için, Moskova değil, her şeye rağmen Ankara merkez kabul edilmeli. Bu düşüncenin tercihi için haklı gerekçeler vardır ve sayı itibâriyle pek çoktur. Yöneticiler ne düşünürlerse düşünsünler, Asya Türk Cumhuriyetlerindeki soydaşlarımızın-dindaşlarımızın gönlünde yatan arslan, akıllarındaki ideal budur. Varlığı ayan beyan olan bu arzuya ve ideale resmiyet kazandırılmalı. Gökalp günümüzde hayatta olsaydı, her halde bu yönde tavsiyede bulunur, gerçekleşmesi için var gücüyle çalışırdı. 

Eserde zuhûl eseri oluşan küçük hâtalar elbette eserin değerine halel getirmez. 

Tekrar tekrar okunmak üzere başucunda bulundurulması, el altında tutulması gereken eseri, yayına hazırlayan Prof. Dr. Sâlim Çonoğlu’na, Heyet Başkanı Prof. Dr. Ali Duymaz’a ve kitap hâlinde yayınlayan Ötüken Neşriyat’a gönül dolusu teşekkürler… 

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş. 

İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul

Telefon: 0.212- 251 03 50

Belgegeçer: 0.212-251 00 12

e-Posta: [email protected]  www.otuken.com.tr  

   

Prof. Dr. SÂLİM ÇONOĞLU:

1970 yılında Samsun’un ilesi Havza’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Havza’da, lisans eğitimini 1993 yılında Erzurum Atatürk, Yüksek lisan eğitimini l995 yılında, Doktora Eğitimini 2000 yılında Balıkesir Üniversitesi’nde tamamladı. 2001 yılında Yrd. Doç. Dr, 2010 yılında Doçent, 2015 yılında Prof. unvanını elde etti. Hâlen Balıkesir Üniversitesi’nde Türk Dili ve edebiyatı Profesörü ve Bölüm Başkan Yardımcısı olarak vazife yapmaktadır. 

Kitap hâlinde yayınlanmış eserleri: *Hikâye ve Romanlarda Ahmet Mithat Efendi, *Çiğdemler Çiçek Açtığı Zaman, *Kamlığın Entelektüel Sahnedeki Görüntüsü: Hüseyin Nihal Atsız. 

Bir Dostu Tanıyalım’ başlığı altında kaleme aldığı makalelerden bazıları: *Prof. Dr. Turan Yazgan, *Fethi Gemuhluoğlu, *Nevzat Kösoğlu, *Emine Işınsu, *Mümtaz Turhan, *Erol Güngör, *Sâmiha Ayverdi, *Necmettin Hacıeminoğlu, *Kenan Görsoy, *Remzi Oğuz Arık, *Servet Somuncuoğlu, *Nuri Gürgür ve diğerleri…

KUŞBAKIŞI

ABDÜLHÂMİD'İN KURTLARLA DANSI:

Sultan İkinci Abdülhâmid Han’ı; ‘Gök Sultan-Ulu Hakan’ olarak göklere çıkaranlar da, ‘Kızıl Sultan, İstibdatçı-Hürriyet katili’ diyerek aşağılayanlar da hakîkati değil, şahsî değerlendirmelerini ifâde ediyorlar. Hükümlerini neye dayanarak verdikleri sorulduğunda, iki cümleden fazlasını söyleyemiyorlar. O; şahsiyetiyle, yaptıklarıyla, yapmak isteyip de yapamadıklarıyla bilinmesi gereken bir Türk büyüğüdür. Osmanlı Devleti’ni hangi şartlar altında ayakta tutmaya çalıştığını bilmeyenlerin hakkında hüküm vermeye hakları yoktur.  

Mustafa Armağan, üç cilt hâlinde yayınlanan eserinde, ilk defa gün yüzüne çıkan belge ve fotoğraflarla, afâki değerlendirmelerin önünü kesmeye çalışıyor. 

KETEBE YAYINLARI:  Maltepe Mahallesi, Fetih Caddesi Nu: 6/2 Topkapı, İstanbul.

Telefon: 0.212-612 29 30

e-posta: [email protected]  //  www.ketebe.com  

CASUSLAR KİTABI: 

Eserin yazarı Gazeteci ve araştırmacı yazar Murat Yetkin, tanınmış bir yazarın  ‘Casusluk siyâsetin görünmeyen yüzü, savaşın başka araçlarla devamıdır.’ Cümlesinden yola çıkarak Türkiye’de perde arkasında yaşanan hâdiseleri anlatıyor.  Özbek Türklerinden Ruzi Nazar’ın Türkiye’de görev yaptığı 11 yılda iki askerî darbe olşunu, KGB’nin Ortadoğu operasyonlarına yön veren Azerbaycan Türklerinden ve Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev’in Soğuk Savaş döneminde yönettikleri operasyonları anlatıyor. 

Türkiye’yi de alâkadar eden operasyonlar karşısında Fuat Doğu’nun başkanı olduğu Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) ne yapıyordu? Soğuk Savaş döneminde karşı cephelerde mücâdele edenler, sonra nasıl aynı safta birleştiler ve neler yaptılar? Türk istihbaratının en başarılı ve en tartışmalı operasyonları neydi? Karşınıza bâzan CIA, bâzan da KGB ajanı olarak çıkacak hiç tahmin edilemeyecek isimler kimlerdir? Ve daha nice soruların cevabını mâcera romanı tadında veriyor. 13,6 X 21 santim ölülerinde 428 sayfalık kitap Kasım 2018’de yayımlandı. 

DOĞAN KİTAP:

19 Mayıs Caddesi Nu: 1, Golden Plaza Nu:1 Kat:10 Şişli 34360 İstanbul.

Telefon: 0.212-373 77 00

Belgegeçer: 0.212-355 83 16  www.dogankitap.com.tr 

e-posta: [email protected]  

BEDEL:

Abuzer Orhan’ın yazdığı 12,5 X 19,5 santim ölçülerinde 190 sayfalık roman, Balkan, Trablusgarp ve Çanakkale savaşlarının iç içe geçtiği; bütün coğrafyanın kan, barut ve gözyaşına boğulduğu acı dolu yılları, memleketin ve milletin yükünü omuzlayan gariban insanları, Malatya’nın bir köyünü merkeze alarak anlatıyor.  Üstünde yaşadığımız toprakların vatana dönüşmesi için ödenen bedelin ortaya çıkardığı kader, aynı zamanda romanın trajik yapısını da oluşturan acıklı ve dokunaklı bir hikâyenin aslî unsuru oluyor. Eserin târihin boşluklarını da dolduran değişik bir anlatımı var. 

Malatya yöresi ile bir şekilde gönül bağı olanlar da kendilerinden bir şeyler bulabilirler..

BENGİSU YAYINLARI:

Refik Saydam Caddesi Nu: 195/A Aslan Han Kat: 6, Oda: 604 Şişhane, Beyoğlu-İstanbul. 

Telefon: 0.212-249 49 16

Belgegeçer: 0.212-249 49 17

e-posta: [email protected] // www.bengisu.com.tr   

DERKENAR:

ATTİLA İLHAN DİYOR Kİ…

OSMANLICA TÜRKÇEDİR!

Millî Eğitim Bakanlığı’ndan gelip; ‘Tedrisatta ne yapmak lâzım?’ diye sordular. Söyledim: 

Osmanlıca bütün liselerde mecbûrî ders olarak okutulmalı. Arapça ve Farsça da ihtiyârî olarak okutulmalı. Eğer bu yapılmazsa 20 yıl sonra Türkler, geçmişlerinden hiçbir şey okuyamayacak hâle gelecekler.  

Türkiye ya Türkiye olacak ya bitecek…’

ATTİLA İLHAN: Yarın Dergisi, Kasım 2004

………….

2019 yılındayız. Attila İlhan’ın verdiği sürenin dolmasına 5 yıl kaldı…

Millî Eğitim Bakanı da diyor ki: ‘Köy Enstitüleri devam etmeliydi…’  

(Hürriyet Gazetesi, 05 Kasım 2018 s: 17)

Acelesi mi var, nedir?


PEYÂMİ SAFA DİYOR Kİ:

Bir milleti yok etmek isterseniz, askerî istilâya lüzum yoktur. Târihini unutturmak, dilini bozmak, dininden soğutmak… Ve dolayısıyla mânevî değerlerini, ahlâkını yozlaştırmak kâfidir. 

KISA KISA / KISA KISA…

1- SELÇUKLU KİMLİĞİ – Bizans Târih Yazımında Öteki Selçuklu Kimliği: Âdem Tülüce / Selenge Yayınları. 

2-ZEHİRLİ MASALLAR: Arzu Özev / Doğan Novuz Kitap. 

3- GÖK-TANRI İNANCININ BİLİNMEYENLERİ: Günnur Yücekal Arpacı / Çatı Kitapları.                                                                            

4- KOVULMUŞLARIN EVİ: Ali Ayçil. Timaş Yayınları.

5-MUSTAFA KEMAL ATATÜRK – Mücâdelesi ve Özel Hayatı: İpek Çalışlar / Yapı Kredi Yayınları.