KİTAP…

Bilgilerin yazıldığı kâğıt ve benzeri malzemelerin, iki kapak arasında bir araya getirilmiş şeklidir.

Kitabın tarihinin, günümüzdeki Irak’ın güneyinde yaşayan Sümerlerle başladığı bildirilmektedir. Sümerlerin M.Ö. 3300’lü yıllarda yaşadığı göz önünde bulundurulursa, kitabın 5.000 yıllık tarihi vardır.

Sümerlerde kültür hayatı o çağın şartlarına göre ‘muazzam’ denilecek kadar gelişmişti.

Sümer dilinde Türkçe kelimelerin bulunması sebebiyle Sümerlerin Türk ırkına mensup oldukları iddia edilmekte ise de, ilim adamları bu iddiaları kabule şâyan görmemekte, yeni belgelere ulaşmaya çalışmaktadırlar. Bu demektir ki Sümerlerin Türk olmadıklarına dair kesin bir karar da verilmiş değildir.

Yazıyı bulan Sümerler, fırınlanmış veya kızgın güneşte kurutulmuş kil levhalar üzerine yazı yazarak ilk kitabı meydana getirmişlerdir. Kil levhalar, birbirleriyle bağlantılı olmaksızın yan yana, üst üste konuluyordu. Buna rağmen, aynı konudaki tabletlerin bütününe ‘kitap’ demek mümkündür.

Aynı bölgede yaşayan Asur İmparatorluğu’nun M.Ö. 669-629 yılları arasındaki hükümdârı Asurbanipal’in inşa ettirdiği ‘kütüphâne’ diyebileceğimiz tablet evinde, 20.000 adet tablet bulunmuştur. Bu tabletlerde; edebî, ilmî bilgilerin kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.

Hz. Musa’ya gönderilen mukaddes metinler de kil levhalara yazılmıştır.

Birbiri ile bağlantılı yapraklardan oluşan ilk kitaplar, Mısır’da bulunmuştur. Milattan önce 3000’li yılların ilk yarısında oluşturulan bu kitaplarda, ‘papirus’ denilen ve bitkiden yapılan, üzerinde yazı bulunan kâğıtlar birbirine yapıştırılmıştır. Bu kitaplar, deri kılıflar içerisinde korunuyordu. Bu sistem, bütünüyle Romalılar tarafından da kullanılmaya başlandıktan sonra Avurupa’ya yayıldı.

M. Ö. 200’lü yıllarda Mısır’ın İskenderiye şehrindeki kütüphânede 700.000 kitap vardı. Aynı yıllarda günümüzde Türkiye sınırları içerisinde bulunan Bergama Krallığına ait kütüphânedeki kitapların sayısı da 200.000 idi.

İslam dünyasında iki kapak arasındaki sayfalardan oluşan ilk kitap, 632-634 yıllarında Halife olan Hz. Ebubekir döneminde bir araya getirilmeye başlanan ve 644-656 yılları arasında Halife olan Hz. Osman döneminde bir araya getirilen Kur’an-ı Kerim’dir.

781-868 yıllara arasında yaşayan Arap âlimi el-Câhiz, kitap hakkında şunları yazıyor: ‘Uyumlu yoldaş, mütevazı öğretmen, yanlış yola saptırmayan, bıktırıp usandırmayan bir arkadaştır.’

Kitaplar, 1468 yılında ölen Alman asıllı mûcit, Guterberg’in ‘matbaa’ denilen gazete ve kitap basma âletini icad edinceye kadar elle yazılırdı.

Kitabın, insan hayatının vazgeçilmez unsuru olmasında önemli etkisi olan matbaa hakkındaki bilgiler, bir başka Kitâbiyat bölümünde ele alınacaktır.


Version:1.0 StartHTML:0000000167 EndHTML:0000036717 StartFragment:0000000494 EndFragment:0000036701

TÜRK SÖYLENCE SÖZLÜĞÜ

Deniz Karakurt’un 2011 yılında hazırlanan 250 sayfalık inceleme dalındaki eseri, bilgisayar ortamında ihtiyaç sâhiplerinin istifâdesine sunuldu.

Türk söylencelerindeki temel unsurlar ve bileşenler tespit edilerek bir sözlük haline getirilmiştir. Derlemelerden veya başkalarına ait eserlerden yararlanılmasının yanısıra yazar Anadolu’nun değişik yerlerinde köy hayatının içinde bulunarak pek çok motifi, figürü bizzat işitmiştir.

Türk mitolojisine dair zaten çok az olan bütün kaynaklar içerisinde Türkiye'de yazılmış ilk sözlük olan kitabın klasik sürümü ücretsiz olarak dağıtılmış ve e-kitap sürümünün de serbestçe paylaşılmasına izin verilmiştir. Yerli ve yabancı internet medyasında kitap tanıtım sitelerinde eserle ilgili çeşitli yorumlara yer verilmiş ve tanıtımı yapılmıştır.

Kitabın yazarı Deniz Karakurt, işçi olarak çalışmak için Türkiye'den göçerek Almanya'ya yerleşmiş bir ailenin ilk çocuğudur. Bremen eyâletinin liman şehri Bremerhaven'de 1978 yılında dünyaya geldi. Bu ülkede kaldığı süre zarfında klasik aile çatısı altında, ebeveyninin yanı sıra dedesi ve babaannesi ile birlikte yaşadı. Babasının bir iş kazası sonucu ölümü üzerine ailesi ile birlikte Türkiye’ye kesin dönüş yaptı. Bundan sonra yaz tatillerinin büyük bir kısmını Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Akçakışla bucağında geçirdi. Burada ve zaman zaman gezdiği çevre köylerde köy hayatını ve halk edebiyatını yakından tanıdı. İlk, orta ve lise öğrenimini memleketi olan Sivas’ta tamamladı. Eskişehir’de aldığı Maden Mühendisliği eğitimini ikinci yılında bırakarak Sivas’a döndü. Cumhuriyet Üniversitesi’nde İşletme Bölümü’nü bitirdi. İki yıla yakın bir süre Kütahya’da Devlet Memurluğu yaptıktan sonra istifa etti. Askerlik görevini İstanbul’da tankçı olarak tamamladı. 2009 yılında basılan, Anadolu sözlü anlatım geleneğinden ve halk anlatılarından yararlanarak yazmış olduğu ‘Elma’ adlı bir romanı da bulunan ve hâlen Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde, Muhasebe dalında Öğretim Görevlisi olarak meslek hayatını devam ettirmekte olan yazar evlidir.

Yazar kitabı yazma gerekçesini şöyle açıklıyor: ‘Eskiden kış günlerinde köy topluluğunun ortak malı olan köy odalarında ocağın etrafında günlerce, hatta haftalarca süren masalsı hikâyeler anlatılırdı. Bunlar teknolojinin henüz gelişmemiş olduğu dönemlerde dizi filmlerin, arkası yarınların yerini tutardı. Ben çocukluk yıllarımda bu sözlü anlatım geleneğinin son örneklerine şâhit olma fırsatını yakaladım.’ Bu gelenek yeni nesiller tarafından da bilinsin istiyorum.

Türk Söylence Sözlüğü isimli esere; http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:TurkSoylenceSozlugu.pdf adresinden ulaşılabilir.

Söylence: Halkın gözünde ve anlatanın hayal gücünde biçim değiştirerek olağanüstülükler kazanmış ve gerçekten olmuş gibi anlatılan hikâyelere verilen addır. ‘Efsâne’ olarak da adlandırılır. Efsâneler, eski çağlardan beri söylenegelen ve olağanüstü olay ve kahramanları konu alan hayâli hikâyelerdir. Mitolojiler de edebiyatın söylence dalında yer alan yazılı metinlerdir. Mitolojiler; tanrılar, kahramanlar ve çok eski çağların olayları üzerine anlatılan yazılı metinlerdir. Eski Yunanlı şair Homeros, İlyada ve Odysseia adlı hikâyelerinde, krallara ve kahramanlara ilişkin söylencelerden yararlanmıştır. Kral Arthur ve şövalyeleriyle ilgili birçok hikâyenin kaynağı söylencelerdir.

Efsâneler ve mitolojileri destan türü yazılardan ayıran husus, destanların temelde, bilinen bir kahramanlık gerçeğine dayanmış olmasıdır.

Türk edebiyatında; Oğuz Han Destanı, Yaratılış Destanı, Alp Er Tunga Destanı, Bozkurt ve Ergenekon destanları, Göç Destanı, Cengiz Han destanı, Seyit battal Gazi Destanı, Danişment Gazi Destanı ve Köroğlu Destanı en çok bilinen destanlardır. Kırgız Türklerinin Manas Destanı, Abhazların Abraskil Destanı, Çerkezlerin Nart Destanları kendi bölgelerinde ve Türkiye’de bilinmekte ve okunmaktadır.

Mitoloji Yunanca bir kelimedir. Zâten mitoloji de Yunan kültürünün ürünüdür. Eski Yunan'da ‘geçmişte söylenenlerin tekrar edilmesi’ gibi bir anlam barındırmaktayken zamanla batı dillerinde efsâne anlamı kazanmıştır. Çağdaş kullanımda, mitoloji ya belirli bir din veya kültürdeki mitlerin bütününü tanımlar veya mitlerin incelenmesi, yorumlanması anlamındadır. Mit kelimesi gerçekte doğru olmayan bir hikâye için tercih edilir ve çoğunlukla bir yanlışlık, doğru olmayan unsur vurgusu barındırır. Bununla birlikte bu tip bir mit kullanımı veya anlamı mitolojide kabul edilmez ve kullanılmaz.

Bellibaşlı mitolojik hikâyelere örnek olarak şu isimler verilebilir: *Artemis ve Orion, *Hero ile Heandros, *Medusa, *Pegasus.

KUŞBAKIŞI:

BALKAN SAVAŞINDA ASKERİ YENİLGİMİZİN SEBEPLERİ

Ali İhsan Sabis Paşa, ‘Bir seferberlik olsa olsa ancak bu kadar karışık ve kötü olabilirdi.’ Diyor ve ‘Balkan Savaşlarında Askerî Yenilgimizin Sebepleri’ isimli kitabında, Bolayır Muharebesindeki Başarısızlığımızın Sebepleri ile Balkan Savaşı ve Doğu Ordusunun Bozgunu anlatıyor.

Ali Fethi Okyar, kitap için diyor ki: ‘Düşman karşısında, tarihî günler yaşandığı zaman, askerî vazifenin, vatana layık şekilde yerine getirilmesi için gösterilen gayretlerin, bu kadar ağır ve kötü değerlendirildiğini görmek, vicdan sâhibi olan kişiler için huzur vesilesi değildir. Ağır ithamlarda bulunmak ve buna cüret göstermek kolaydır. Bunun kadar kolay olmayan bir şey varsa o da iğnelemeden hakikate hizmet etmektir. Bu satırlar, bu hizmeti yerine getirmeye yeterli olmuşsa ne âlâ!’

Ömer Zeki Çobanoğlu’nun kitap hakkındaki düşünceleri: ‘Görüyorum ki yalan yanlış birtakım fikirler, makaleler ve eleştiriler yayımlanmaya başlandı. Bu eser de bunlardan biri olacaksa da doğru, sağlam bir karar alarak bozguna uğramamızın sebeplerini anlamak için, bu kolordunun savaşın başından sonuna kadar bütün harekâtını anlatayım da herkes şüpheden kurtulsun ve kitaptaki bu hikâyeleri okuyarak kararı kendi versin. Eleştiriyi kendi yapsın da ötekinin berikinin fikriyle geçinmesin, yanlış vadilerde dedikodu yapmasın!... İşte sizi düşünmeye, değerlendirmeye sevk etmek ve karar vermek üzere yazılan bu kitap, amacına ulaşırsa bahtiyardır, mesuttur.’

288 Sayfalık kitap, Hülya Toker tarafından günümüz Türkçesine çevrilmiş, Kasım 2012’de yayınlanmıştır.

ALFA BASIM YAYIM DAĞITIM İLETİŞİM:

Ticarethane Sokağı Nu:53 Cağaloğlu 34410 İstanbul. Tel: 0 212-511 53 03 Belgegeçer:: 0 212-519 33 00

www.alfakitap.com [email protected]

SULTAN ABDÜLAZİZ

Canına mı kıydı? Canına mı kıydılar?

Türk sinemasının ve dizilerin ünlü aktörü Yılmaz Gruda’dan çağa ve hızlı yaşayışa uygun; piyasadaki romanlara karşı bir roman!

Halk arasında bir söz vardır: ‘Lafın uzunu, aptala söylenir.’ halk deyişinden destek alarak kısa, göndermeler yapan, ironik öğelerle de süslenmiş, hâfızâları kullanılır duruma getirecek; okuyucunun hayal gücünü artırıp, zenginleştirecek bir kitap…

168 sayfalık kitap, 2012 yılının Kasım ayında basılmış.

BİLGİ YAYINEVİ A.Ş.

Gülbahar Mahallesi Gübbağ Cadddesi Nu:33, A Blok, Mecidiyeköy 34387 İstanbul. Telefon: 0.212-217 63 40 Belgegeçer: 0.212-217 63 45 www.bilgiyayinevi.com.tr e posta:: [email protected]

AŞK VE AKIL - DOĞU VE BATI:

Acaba bizim vatanımız gibi, geniş bir memleketi olup da onu asla görmeyen, edebiyatta gözleri ecnebi bir âleme dalmış ve yalnız o âlemden bahseden başka bir millet var mıdır?’

Düşünce mesaisinin önemli bir bölümünü batı felsefesinin, mûsikîsinin, edebiyat ve sanatının zirvelerini, dehâlarını anlamaya hasretmiş bu satırların müellifi, Yahya Kemal’in yukarıdaki sözlerinden payına düşeni almakta samimidir. Büyük şâirimizin bu satırlarla meseleyi can evinden kavradığına inanmaktayım. Kendi gök kubbelerinden uzaklaşan fânilerin yabancı iklimlerde hayat ateşini kaybetme riski her zaman mevcuttur. Yabancı bir kültürün başlangıçta göz kamaştıran, fakat sonra bir anafor gibi onu kendi dehlizlerine çeken düşünce tuzaklarına düşmemek için, ufukların ötesini görebilen keskin bakışlı rehberlere ihtiyaç vardır. Tıpkı Dante’nin çelişkiler cehenneminde üstadı Vergil’i yanına kılavuz alması gibi. Tıpkı Muhammed İkbal’in, batı metafiziğinin tehlikeli geçitlerinde Mevlâna’ya sığınması, diyâr-ı Rûm’un bu Pîr’inin eteğine tutunması gibi.

Senail Özkan’ın, 12 X 19,5 santim ölçülerinde, 208 sayfalık eseri, 2006 yılında basıldı.

ÖTÜKEN NEŞRİYAT: İstiklal Caddesi Ankara Han Nu: 65/3 Beyoğlu 34433 İstanbul. Telefon: 0.212-251 03 50 Belgegeçer: 0.212-251 00 12 www.atuken.com.tr e-posta: [email protected]

VAKTE KARŞI SÖZLER:

Zaman bilincinin zirvesi ‘ibnü’l-vakt’ olmak; mekân bilincinin zirvesi ise ‘medenî’ olmaktır. İbnü’l-vakt, her an yeniden doğandır, akıp giden vakte karşı dâima yeni ve yenileyen sözler söyleyendir. Medenî olmak, insana zimmetlenen yeryüzünü bozmadan, kirletmeden îmâr etme çabasıdır. Ömer Tuğrul İnançer, zaman ve mekân bilincini sözünde ve özünde taşıyan ‘tek kişilik medeniyet’ olan er kişiler zümresindendir. Ağzından çıkan her kelime, O’nun Türk Mûsikîsi’nin haddesinden de geçen dudaklarından her an tâze ve can tâzeleyen inciler gibi dökülmektedir. Kelimelerin yalama olduğu günümüzde bu incilerin bütün ışıltısıyla yeni muhataplara ulaşması kültürümüze yapılacak önemli bir hizmettir.

Vakte Karşı Sözler isimli 2012 yılında basılan 192 sayfalık kitap bu önemli hizmeti gerçekleştiriyor.

SUFİ KİTAP:

Cağaloğlu Alemdar Mahallesi, Alayköşkü Caddesi Nu: 5 Fatih İstanbul. Telefon: 0.212-511 24 24

Belgegeçer: 0.212-512-40 00 www.sufikitap.com.tr e-posta: [email protected]

NİFAK:

Emekli Felsefe Öğretmeni Ömer Faruk Hüsmüllü, 1979 yılında kaleme alıp, kendi imkânlarıyla 2011 yılında bastırdığı 132 sayfalık romanında; 1980 öncesi Türk gençliğinin yaşadığı dramı, bir ülkücü gencin hayatından hareketle anlatmaktadır.

Yazar diyor ki: ‘Bu dönemdeki solcu gençlerin yaşadıklarını anlatan çok sayıda roman yazılmıştır. Ancak ülkücü gençlerle ilgili olanların sayısı, bir elin parmakları kadar bile değildir. O sebeple, bu roman, sözünü ettiğimiz alanda yazılmış eserlerin ilklerinden biridir. 1980 öncesi gençlik üzerinde oynanan oyunların günümüzde de sahnelenmek isteniliyor. Bu romanla onları ikaz edebilmeyi ümit ediyorum. İster sağcı, ister solcu, ister ülkücü, isterse devrimci olsun. Onların hepsi bizim çocuklarımızdır.’

Yazarın yayınlanmış diğer kitapları: Memleketimin Delileri: Roman, Bilge Karınca, 2011. Oruç Baba’dan Aforizmalar: Özdeyişler. P Kitap, 2012. Mağaranın Kamburu: Roman, 2. Baskı. P Kitap, 2012.

İLETİŞİM KANALLARI: [email protected] Telefon: 0.535-723 35 79

KISA KISA / KISA KISA…

1- OSMANLI HEKİMLERİNİN SAĞLIK KURALLARI: Prof. Dr. Ayten Altıntaş. Maestro Yayıncılık. Telefon: 0.212-243 75 10 e-posta: [email protected]

2- TÜRKÇENİN GRAMERİ: Tahsin Banguoğlu. Türk Dil Kurumu Yayınları. Telefon: 0.312-457 52 00 e-posta: [email protected]

3- TÜRK TARİHİNDE YANLIŞ BİLİNENLER, YANLIŞ YORUMLANANLAR: Erdoğan Aslıyüce. Togan Yayıncılık. Telefon: 0.212-585 66 28

4- AŞKTAN DİNLE: Cemalnur Sargut. Nefes Yayınları. 0.216-359 10 20 e-posta: [email protected]

5- OĞUZLAR (TÜRKMENLER): Prof. Dr. Faruk Sümer. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı. Telefon: 0.212-511 10 06 e-posta: [email protected]