TÜRKİYE-TÜRK CUMHURİYETLERİ İLİŞKİLERİ 1983 - 1993
Prof. Dr. Abdulvahap Kara, Türk dünyası sevdalısı bir ilim adamıdır. Özellikle Kardeş Türk Cumhuriyetlerinin en önemlilerinden biri olan Kazakistan uzmanıdır.
Eylül 2012’de IQ Kültür Sanat Yayıncılık ve Milletlerarası Tanıtım Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi tarafından kültür dünyamıza kazandırılan 13,5 X 23 santim ölçülerinde 270 sayfalık kitabına; ‘Turgut Özal’ın 13 Aralık 1983 tarihinde Başbakan olarak iktidara geldiğinde, 62 yıllık Türk-Sovyet ilişkilerinin durağan bir döneme girmiş’ olduğunu belirterek başlıyor.
Oysa ki Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1933 tarihinde yaptığı konuşmada;
‘Bugün Sovyetler Birliği, dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya – Macaristan İmparatorluğu gibi parçalanabilir, ufalanabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir... Bizim bu dostumuzun idâresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sâhip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak, susup o günü beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Mânevî köprülerini sağlam tutarak. Dil bir köprüdür... İnanç bir köprüdür... Tarih bir köprüdür...
Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Sovyetler Birliği yönetimi altındaki Türk topluluklarının bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekli...’ Diyerek, gerekli tâlimatı vermişti. Vefatına kadar geçen 5 yıl içerisinde herhangi bir uygulamaya geçme imkânı bulunamadı ise de bu fikir, diri tutuldu. 1938’den sonra ise, Sovyetler Birliği’nden korkanlar veya hiç değilse, onunla iyi geçinme arzuları içerisinde bulunanlar, Türkiye sınırları dışında bulunan Türkleri ağızlarına bile almadılar. Alanları ise; ‘Irkçı-Turancı’ suçlamalarıyla tabutluklarda işkencelere tâbi tuttular.
1980 yılına gelindiğinde; mucize denilebilecek tarzda adı ile fikriyatı; özdeşleşmiş olan Prof. Dr. Turan Yazgan, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nı kurdu. Turgut Özal, 13 Aralık 1983’te başbakan olunca vakfa destek verdi. Ayrıca Moskova ile yakın ilişkiler kurdu. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, bu yakın ilişkilerin sonucudur. Teşkilat’ın aktif hâle getirilemeyişi, tıpkı Atatürk’ten sonraki kadrolarda olduğu gibi Özal’dan sonra gelen kadroların konuya ilgisizliğinin, meselenin önemini kavrayamamış olmalarının neticesidir.
Turgut Özal, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlıklarını kazanan Türk Cumhuriyetlerine de çok büyük önem verdi. Her birinde ay-yıldızlı bayraklar dalgalanan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan ile siyasî ve ticârî ilişkileri geliştirmeye azamî gayret gösterdi. Bu ülkelere yaptığı 11 günlük dostluk ve işbirliği gezisinden iki gün sonra, 17 Nisan 1993 tarihinde vefat etti.
Tohumlar atılmıştı. O tohumlar kısa zamanda meyveye durdu. Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı, bu meyvelerin en önemlisidir.
Türk Cumhuriyetleri ile Atatürk’ün sözünü ettiği ‘hazırlık’ konusunda yetersizlikler sebebiyle gelinmesi gereken noktanın gerilerinde olmamıza rağmen gelecekten ümitsiz olmamız için hiçbir sebep yoktur.
* * *
Geçmişin câhili olanlar, geleceğin körüdürler. Onların, gerçekleşmesi mümkün olan parlak bir geleceği planlamaları mümkün olamaz.
‘Turgut Özal ve Türk Dünyası / Türkiye – Türk Cumhuriyetleri İlişkileri 1983-1993’ isimli eser, Türkiye’nin geleceğini planlama görevini üstlenmiş olanlara, geçmişin bilgilerini âdetâ bir altın tepsi içerisinde, tablet şeklinde sunuyor.
Eskilerin tâbiriyle ‘müfit ve muhtasar / faydalı ve özlü’ kitapta; Abdulvahap Kara, Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerimizin başlangıcı ve sağlanan gelişmeler, bu gelişmelerin arka planındaki olaylar tarafsız ve yetkin bir gözle tahlil ediliyor. Daha da önemlisi; bütün avantajlara rağmen Türkiye’nin bu bölgede hakkı olan başarıya ulaşamamış olmasının sebeplerini ortaya koyuyor. Bu sebeplerin ortadan kaldırılmasının, imkânsızlık ölçüsünde zor olmadığı müjdesini veriyor.
Abdulvahap Kara’nın büyük bir dirâyetle hazırlanan eseri, Türkiye’nin geleceğinde söz sâhibi olma niyet ve azminde olan seçilmiş ve tâyin edilmiş yöneticiler tarafından okunması gereken bir başucu kitabıdır.
IQ KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK VE MİLLETLERARASI TANITIM HİZMETLERİ TİCARET LTD. ŞTİ.: 19 Mayıs mahallesi, Osman Gazi Caddesi, Günyüzü Konakları C Blok Nu: 1-A Büyükçekmece İstanbul.
Telefon: 0.212-519 56 83 Belgegeçer: 0.212-520 91 12 e-posta: info@ıqkultursanat.com www.ıqkultursanat.com
Telefon: 0.212-519 56 83 Belgegeçer: 0.212-520 91 12 e-posta: info@ıqkultursanat.com www.ıqkultursanat.com
Prof. Dr. ABDULVAHAP KARA:
19 Kasım 1961 tarihinde İstanbul’da doğdu. Gazipaşa İlkokulu, Abdülhak Hâmid Ortaokulu, Yeşilköy Ticaret Lisesi’nde okuduktan sonra, 1982 yılında Boğaziçi Üniversitesi Elektronik Yüksek Teknisyenliği bölümünden mezun oldu.
1982-1985 yılları arasında Yeşilköy Atatürk Havalimanı Devlet Hava Meydanları İşletmesi Elektronik Bölümü’nde görev yapan Abdulvahap Kara, 1986 yılında İstanbul Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden diploma aldı. 1987-1988 arasında Osmanlı Devlet Arşivlerinde görev yaptıktan sonra, Almanya’nın Münih şehrinde bulunan Hürriyet Radyosu’nda 1988-1995 yıllarında Kazak Türkçesi yayınlarda editör olarak çalıştı.
1997’de Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde ‘Kazakistan’da 1986 Almatı Olaylarının İçyüzü ve Etkileri’ başlıklı teziyle yüksek lisans eğitimini ve 2002’de de doktorasını tamamladı. 2006 yılında doçent, 2011 yılında profesör unvanına hak kazandı.
Kitap Hâlinde Yayınlanmış Eserleri:
*Türkistn Ateşi / Mutafa Çokay’ın Hayatı ve Mücâdelesi: İstanbul-2002, *Gamalı Haç ile Kızılyıldız Arasındaki Yazar Cengiz Dağcı: İstanbul-2006, *Kazakistan’ın Yeniden Doğuşu / 1986 Aralık Olayları: İstanbul-2006, *Türk İşadamları ve Yatırımcıları İçin Kazakistan Rehberi: İstanbul-2008, *Özgürlüğün Sönmez Ruhu / Nurgocay Batur’un Osman Batur Hakkındaki Hatıraları: Astana-2009, *Avrasya’nın Yükselen Yıldızı Kazakistan: (Doç. Dr. Okan Yeşilot ile birlikte) İstanbul-2011, *Eski Devirlerden Günümüze Kazakistan ve Kazaklar: 2007, *Türk Dünyasının Ortak Edebi Eserleri: 2010, *Hasetlik: 2011, *Yaşlılık: 2011, *Oğluma Mektuplar: 2011, *Turgut Özal ve Türk Dünyası: (2012).
Prof. Dr. Abdulvahap Kara’nın tercüme kitapları ile Türkiye ve Kazakistan’da yayınlanmış çok sayıda makalesi bulunmaktadır.
Aldığı Armağanlar:
Türkiye Yazarlar Birliği Biyografi Ödülü (2002), Almatı Valiliği Şeref Ödülü (2007), Kazakistan Cumhurbaşkanlığı Astana Şehri 10. Yılı Madalyası (2008), Kazakistan Kültür ve Enformasyon Bakanlığı Dil Komitesinin ‘Kazak Türkçesine Hizmet’ Madalyası (2008), TÜRKSOY Şair Kasım Amancolov’un 100. Yılı Madalyası (2011), Kazakistan Eğitim ve Bilim Bakanlığı Kazakistan Bilimine Hizmet Madalyası (2011), Kazakistan Ankara Büyükelçiliği Kazakistan - Türkiye İlişkilerine Hizmet Madalyası (2011), Kazakistan’ın Jas Kazak Üni Gazetesi tarafından 2010 yılında ‘Diyasporada Yılın Adamı’ gibi armanlara layık görüldü.
KUŞBAKIŞI
KUŞBAKIŞI
TÜRK DIŞ POLİTİKASI TARİHİ
1991’de SSCB’nin dağılmasını Kafkasya ve Orta Asya’da sekiz bağımsız devletin kurulması tâkip etti. Bunların altısında Müslümanlar ve Türkler nüfusun çoğunluğunu oluşturuyordu. Hepsinin Osmanlı Devleti’yle on dördüncü yüzyılda başlayan ve on dokuzuncu yüzyıla kadar devam eden bağları vardı.
Türkiye’yi bir istikrar vahası olarak gören yeni Türk devletleri, bizden; kendileri modeli vazifesi görmemizi bekledi.
Türkiye’nin bir model olarak düşünülmesinin sebebi, Türkistan Türk Cumhuriyetleri açısından taşıdığı ve geçmişte yok saymak istediği çok eskilere dayanan tarihî, etnik ve dinî önemin yanı sıra laik ve demokratik bir rejime ve nispeten gelişmiş bir piyasa ekonomisine sâhip olmasıydı.
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, Türkiye’nin bir rol modeli olarak sâhip olduğu çekiciliğe daha da ağırlık kattı. Türkiye, bizzat üstlendiği veya birilerinin kendisine verdiği bu rolleri, üzerinde pek fazla düşünmeden tereddütsüz kabul etti. Kendisinden beklenen rolle geçmişte Asya’yla veya Müslümanlarla ilişkilerinin zayıf oluşu arasındaki çelişkiyi önemsemedi. Türkiye Cumhuriyeti, neredeyse daha en başından itibaren, Azerbaycan ve diğer Türk cumhuriyetlerinin tarihlerine, kültürlerine ve dillerine karışmadı, hatta en ufak bir ilgi bile göstermedi. Birçok Türk bölgeye yoğun ilgi gösterse de; devlet, yayılmacılıkla, Pantürkizm’le ve Panislâmizm’le suçlanmamak için, yetmiş yıl boyunca sadece Türkistan’daki değil, Balkanlardaki Türk ve Müslümanlara da uzak kaldı.
Prof. Dr. Kemal Karpat, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra uzun yıllar ABD’de, siyâsî ve sosyal bilimler alanında öğretim üyesi olarak görev yapmıştır. ‘Türk Dış Politikası Tarihi’ isimli eserinde; 1994 yılından bakarak Osmanlı mirasını inceledikten sonra Türkiye’nin; Arap dünyası, İsrail, SSCB ve diğer komşu ülkelerle ilişkilerini değerlendiriyor, Ermeni meselesini tahlil ediyor. (Belki de uzun yıllar ABD’de kalmış olması sebebiyle) Avrupa’ya itimatsızlık beyan ediyor.
Kitapta ayrıca, konu ile ilgili olarak yazarla yapılmış röportajlara yer verilmiş.
2012 yılında basılan kitap 13,5 X 21 santim ölçülerinde ve 400 sayfa.
TİMAŞ YAYINLARI: Alayköşkü Caddesi Nu: 11 Cağaloğlu, İstanbul.
Telefon: 0.212-511 24 24 Belgegeçer: 0.212-512 40 00 www.timas.com.tr e-posta: [email protected]
TAHT UĞRUNDA BAŞ VEREN SULTANLAR
Taht kavgaları tarih boyunca hep olagelmiştir. Tarihî konuların usta yazarı M. Çağatay Uluçay, ‘Taht Uğrunda Baş Verenl Sultanlar’ isimli kitabında, Osmanlı Devletin yaşanan taht mücâdelesini anlatıyor:
‘Sultan Mahmut, Hasoda’da ve Babüssaade’nin önünde tahta oturmuş, bayram tebriklerini kabul etmişti. O günleri hatırladı, tebessüm etti, eliyle okşayarak yanında bulunan diğer tahtı seyre başladı.
Bu Osmanlı Sarayı’nın en değerli ve san’atkârane yapılmış tahtı idi. Denildiğine göre bu tahtı, Türk-Hint san’atçıları Şah İsmail için yapmışlardı. Yavuz Sultan Selim Çaldıran savaşında harp ganimeti olarak almış, hazinesine koymuştu. Yuvarlaktı, ortasında bir minder vardı, tahtın her yanına inciler ve zümrütler kakılmıştı. Çok zarifti. Ondan sonra, Arz Odası’ndaki ve diğer yerlerde bulunan diğer tahtları hayalinde canlandırdı. Fakat fazla bir kıymet bulamadı. Hepsi de geniş sedirden, sandalyadan veya koltuktan başka bir şey değillerdi. Ne üzerlerine konan incilerden işlenmiş yumuşak minderler, ne de taht örtüleri kardeş kanına girmeğe şehzadeyi zorlayacak kadar kıymetli değillerdi. Çünkü sarayın hazinesindeki mücevherler yanında bunların adı bile geçmezdi.
Evet, tahtın bir sırrı vardı. Fakat tahtların kendisi sırrın sebebi olamazdı. Muhakkak surette bu sırrı çözmeliydi.
Onun için oturup tekrar düşünmeye karar verdi. Şah İsmail’in tahtının yumuşak minderinin üzerine oturunca rahatlık hissetti, üzerine bir rehavet çöker gibi oldu, o zaman tahta daha çok yerleşti, gözlerini kapadı, düşünmeye başladı. Bir anda, okuduğu Türk tarihi gözünün önünden bir rüya gibi geçti…’
Basıldığı yıl: 2012, 12 X 19,5 santim ölçülerinde, 204 sayfa.
ÖTÜKEN NEŞRİYAT: İstiklal Caddesi Ankara Han Nu: 65/3 Beyoğlu 34433 İstanbul.
Telefon: 0.212-251 03 50 www.atuken.com.tr e-posta: [email protected]
ÖTEKİ TARİH
Her ne kadar inandırıcılığını kaybettiğini herkesin bildiği resmî tarihçilik hükmünü devam ettiriyor. Okul müfredatı asırlık nakaratlardan kurtulamadığı sürece bu ezberi bozacak ‘çatlak’ seslerin çıkmasını engellemek de mümkün değil. Son yılların en çok konuşulan ‘aykırı’ seslerinden biri de Ayşe Hür. Şimdiye kadar anlatılanlara yeni bir bakış açısı getiren Hür, serinin ikinci kitabı ile tarihin ‘öteki’ yüzünü çevirmeye devam ediyor. Mondros Mütârekesi’nden İzmir Suikastı Dâvâsı’na kadar devam sancılı dönemi, resmî ideoloji tarafından sargılı hâle getirilmesine rağmen masaya yatırıyor ve yakın tarihin yaralarını tedaviye çalışıyor. 1921 Koçgiri İsyanı’ndan Papa Eftim’in cemaatsiz kilisesine, Mustafa Kemal’in Ermeni kırımına dair tavrından, Musul’u kaybetme sebeplerimize, 1923 İzmir İktisat Kongresi’nden resmî tarihin hainleri 150’liklere kadar daha pek çok başlık Ayşe Hür’ün özgün ve cesur üslubuyla kitapta kendine yer bulmuş. Millî Mücâdele’de Kürtlerin ve tarikatların faydalarının hangi boyutlara ulaştığı, ‘kötülüklerin anası’ sayılan Sevr ile Lozan’ın gerçek mâhiyetinin neler olduğu, İzmir yangını ve İstiklal Mahkemeleri gibi pek çok tartışmalı konuya hep anlatılagelenin dışında kalan bir cepheden yaklaşıyor.
Her söylediğinin gerçeğin tam bir yansıması olduğunu iddia etmek elbette ki mümkün değil. Ancak bilimin her aşamasında olduğu gibi tarihte de alternatiflerin var olması, başkalarının çizdiği değil, kendimizin inşa ettiği yoldan gitmemize faydalı olabilir.
Baskı yılı: 2012, 410 sayfa.
PROFİL YAYINLARI: Çatalçeşme Sokağı Nu: 15 Meriçli Apartmanı Kat: 3 Cağaloğlu, İstanbul.
Telefon: 0.212-514 45 11 Belgegeçer: 0.212-514 45 12 www.profilkitap.com e-posta: [email protected]
ABDURRAHİM KARAKOÇ:
Abdurrahim Karakoç’un şiirlerini Dadaloğlu’na Karacaoğlan’a bazıları da Fuzuli’ye benzettiler. Halk şiiriyle kendine has bir tarz ve köşe oluşturmayı başarmıştı. Hece ölçüsünü ustaca kullandı. En güzel aşk, tabiat ve yergi şiirlerini yazdı. Elinizdeki bu kitap 1960’tan bugüne kadar Abdurrahim Karakoç için yazılan yazıları içerir. Fedai Dergisi (1964), Pınar Dergisi (1979), Doğuş Edebiyat (1983), Türk Edebiyatı Dergisi (1991), Genç Kardelen Dergisi (1998) ve benzeri dergilerde tefrika edilen, ayrıca vefatından sonra millî gazetelerde çıkan köşe yazılarını da içine alır. Günümüzde yayın hayatına devam eden Kardeş Kalemler Dergisi başta olmak üzere diğer dergilerde Abdurrahim Karakoç ile ilgili yazılan yazı ve şiirlere de yer verilmiştir. Ayrıca edebiyatımızın yaşayan kıymetli isimleri bir vefa örneği sergileyerek bu kitap için yeni yazılarını kaleme aldılar. Hayrullah Eraslan’ın hazırladığı kitap, Aralık 2012’de çıktı.
NAR YAYINLARI: Ticarethâne Sokağı, Tevfik Kuşoğlu İşhanı kat: 2, No:24
Telefon: 0.212-512 37 69 Belgegeçer: 0.212-512 31 42 e-posta: [email protected] www.naryayinlari.com
FERMAN:
İstanbul’da hâlen aktif olmayan Mim Kitabevi tarafından 2000 yılında basıldı. 425 sayfalık kitapta, Necdet Sevinç’in keskin kalemin ürünü olan ve herkesin okuması gereken makaleler yer alıyor. Bâzı makalelerin başlıkları şöyle: ‘Kimliğimiz Türk’tür, Başka Kimlik İstemez’ ‘Türk Diline Saygı Türk’e Saygıdır’ ‘Dersimiz Türkçe’, ‘Önce Millî Hassasiyet’ ‘Dil Ve Milliyetçilik’, ‘Devlet, Türkçe Konuşmaya Mecburdur’, ‘Milliyetçilik Meselesinde Bermuda’nın Gerisindeyiz’, ‘Nazım Hikmet’in Soyu’
BİLGEOĞUZ YAYINLARI: Bilgeoğuz Yayınları. Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul.
Telefon: 0.212-527 33 65 Belgegeçer: 0.212-527 33 64 e-posta: [email protected] www.bilgeoguz.com.tr
KISA KISA / KISA KISA…
1- TÜRKLER NASIL MÜSLÜMAN OLDU: Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı. Yedikubbe Yayınları Konya.
Telefon: 0.332- 350 82 86 e-pota: [email protected] www.zkitapci.com
2- TÜRKÇEMİZ VE UYDURMACILIK: Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş. Boğaziçi Yayınları. Telefon: 0.212-520 70 76
3- AZATLIĞIN KÖŞE TAŞLARI: Hüseyin Adıgüzel. Orkun Yayınları.
Telefon: 0.212-531 87 48 e-posta: [email protected]
4- İRAN TÜRKLERİ: Mehmet Emin Resulzâde. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayını.
Telefon: 0.212-511 10 06 e-posta: [email protected] www.turan.org
5- ÇİN YOLCULUĞU DEFTERLERİ: Roland Barthes. Tercüme: Sema Rifat. Yapı Kredi Yayınları.
Telefon: 0.212-252 e-posta: [email protected]