Mustafa Kemal Atatürk Diyor ki; ‘Dünyada hiç bir milletin kadını ‘Ben Anadolu kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim,’ diyemez!
Feride Küçük Hanımefendi’nin ‘7 Yıkık Kapı’ isimli romanının kahramanı Sevim, milletini kurtuluşa ve zafere götürmek için çalışan bir ‘Millî Mücâdele kahramanı’ değildir. Fakat ailesini ayakta tutmaya, üç çocuğunu en iyi şekilde yetiştirmek için, olağanüstü bir gayretle çalışan mücâdeleci bir Türk kadınıdır. Ailesi O’nu, çocuk yaşta olmasına rağmen, töre gereği görmediği ve tanımadığı farklı bir kültüre mensup bir gençle evlendirmiştir. Yuvasının selameti için eşini sevmeye mahkûm olduğuna kendisini inandırmış, eşine gönülden bağlanmış, O’nun mutluluğunu paylaşarak çoğaltmış, acılarını bölüşerek azaltmıştır.
Bir insan bu kadar sabırlı, bu kadar mücâdeleci, bu kadar hayata bağlı olabilir mi? Bu sorunun cevabını 7 Yıkık Kapı’yı okumadan veremezsiniz. Okuduktan sonra cevabını veremeyeceğiniz bir başka soru aklınıza takılacaktır: Bir insan; yaşamadığı acıları, milyarda biri ile bile karşılaşmadığı felaketleri; bu kadar içten, bu kadar yalın bir samimiyetle ve okuyucuya damardan hissettirerek yazabilir mi?
Toplum hayatımızın temeli olan Türk kadını, faziletle samimiyeti benliğinde harmanlayabilmiş ise her türlü zorlukları aşar.
Kuaförünün saatler süren çalışmasından sonraki saçının şeklini beğenmeyip sinirlenen, gittiği dâvette aynı saç şekliyle karşılaştığında krize girip ağlayan ve hayata küsen pembe problemli hanımlar, bu romanı okumalılar.
Dünyanın en acı biberinin Karayiplerdeki 7.000 adadan biri olan Trinidad’da yetişen ve ‘Moruga Akrebi’ adı ile anılan biber olduğu belirtilmektedir.
7 Yıkık Kapı’da yer alan, Moruga Akrebi kadar acı olan olaylar zincirinden tadımlık bir bölüm:
‘Babam, canım babam, karşıdan karşıya geçerken bir pazarcı, arabayla çarpmış, başını kaldırıma vurmuş.
Ertesi gün toprağa verildi.
O günün gecesini babamın yanında, yüzüne bakarak, konuşarak geçirdim.
Ertesi gün her şey otomatiğe bağlanmış gibi bitti. Hiç yaşamadığım, tarifi imkânsız bir acıydı bu. Annemin tekrar hamile olduğunu bile fark etmemişim.
Kocamın tarafı beni Tepeköy’e geri götürmek istedi, ama ben gitmek istemedim. Annemde bir hafta kaldım. Hiç konuşmadık diyebilirim. Zaten konuşacak ne vardı ki?
Ev halkı babamın yokluğuna çabuk alıştı. Gelip gidenlerle oyalandık durduk.
Sadece sürüklenen bir bedenim var. Yapılması gereken işler için gücüm yok. Dışarıya çıktım. Gözüm sebze sulamakta kullandığımız kuyuya odaklandı. Gözlerim karardı, şu anda kafam bomboş. Hiçbir şey düşünemiyordum. Bedenim kalıp gibi, bir anda ileriye doğru itildim. Bu ben değildim. Su kuyusuna kendimi bıraktım, hiçbir şey hatırlamadım...
Evde amca çocukları vardı. Beni çıkartmışlar. Bir haftada kendime gelebildim. Annem bu duruma çok üzüldü. Beni kaynanamın yanına gönderdi.
Köye gidişimin ikinci gününde evdeki dede de vefat etti. Yine ev doldu taştı. Ölmeyi istedim ama beceremedim. Bir anda ne çok şeyi üst üste yaşadım. Babamın ölümü ile büyüdüm, olgunlaştım sanki.
Kocam askerden döndü. Ben hayalet gibiyim. İki, üç ay geçti. İlişkimiz hâlâ resmî ve birbirimize yabancı gibiyiz. Halim bana karşı saygısız değil, ama bana göre aramızda sevgi yok. Yani ben O’nu istemiyorum, aramıyorum, yokluğu beni rahatsız etmiyor. Odamızda paylaştığımız güzel anlar yok. Bana dokunduğunda heyecanlanmıyorum. Diğer taraftan istediklerimi O’na söyleyemiyorum.
İkinci defa hâmile olduğumu öğrendim. Halim yine Urfa’ya çalışmaya gitti. Yedi aydır Urfa’da. Sabah çok erken kalkıp işlerimi yapıyorum. Hayvanların altını temizlerken kasıklarımda yoğun bir ağrı hissettim. İşimi yarım bırakıp yukarı çıktım. Bebek yedi aylık fakat doğmak istiyor.
Kayınvalidem köy ebesini çağırdı.
-Bu kızın yaşı küçük, ilk doğumu Esme Hanım. Bunu Diyarbakır’a hastaneye götürelim.
-Ne hastanesi? Karı olmayı bilen doğurmayı da bilir. Biz hastanede mi doğum yaptık? Evde doğuracak. Hastane-mastane yok.
Ebenin bütün ısrarları boşa çıktı. Köy ebesi olarak zabıt tuttu. Kaynanamın inadı karşısında şaşkın, bir şey söyleyemedi. Amcamın çocukları eşime haber göndermişler, O da gelmiş. İki gün sancı çektim. Çok zorluklarla kızım Ruken dünyaya geldi. O kadar halsiz ve yorgunum fakat kızımı kucağıma verdiklerinde hepsini unuttum.
Artık mücâdele etmek için sebebim vardı.
Romandaki cümleler, suya hasret çeken Gobi Çölü’nün kumu gibi, sevgiye hasret bir kalbin iniltisi şeklinde sayfalar boyu devam ediyor. Okuyucu, gözpınarlarına dâvetiyeler gönderen cümleleri okudukça, kendi hâline şükrediyor ve rahatlıyor. Şükürler nimeti artırır.
Okuyucunun başka kazançları da var: Devrik cümle kullanılmadan da edebiyat yapılabileceğine, hem de bir solukta okuma arzularını besleyecek kadar çekici bir roman meydana getirilebileceğine olan inancı dirileşiyor, irileşiyor.
Romanın kahramanı; ‘Yanımda olan tek arkadaşım yine ve sâdece korku…’ Diyerek şikâyet etse de hayatın âdeta iki yakasına yapışmış gibi huzur ve mutluluk aramaya devam ediyor.
Bulabiliyor mu?
Okuyanlar, romanın ‘ikinci bölüm’ olarak adlandırılabilecek devamını kendi muhayyilelerinde yazacaklar…
7 Yıkık Kapı için; ‘Vahşi töre ve çocuk gelin üzerine yazılmış ‘tez roman’ denilebilir. Ancak yazar tezini; çığırtkan bir eda ile değil, sevecen bir annenin uykuya henüz dalmış ciğerpâresine ninni mırıldanır gibi söylüyor.
Dokunaklı, etkili ve edepli…
İKİNCİ ADAM YAYINLARI: Moda Caddesi Nu.28 Özgür İşhanı Kat:4 Nu.403, 404, 405 Kadıköy / İstanbul
Telefon: 0.216-345 95 66
Belgegeçer: 0.216-345 95 74
e-posta: [email protected] www.ikinciadamyayinlari.com
FERİDE KÜÇÜK
Konya doğumlu olan Feride Küçük ilk ve orta öğrenimini aynı şehirde tamamladı.
Lise yıllarında güzel sanatlara olan yeteneği sayesinde karma resim sergilerine katılan Küçük eğitimine İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Filolojisi bölümünde devam etti.
Evlenmesini takiben 1967-1989 yılları arasında yaşadığı Akşehir’de, 7 Yıkık Kapı isimli romanında anlatacağı Anadolu insanını tanıdı.
Daha sonra İstanbul’a yerleşen Küçük, çocuklarının da iş hayatına atılması ile birlikte hayalini kurduğu emeklilik döneminde hem yağlı boya resim yapmaya devam etti hem de yazarlık faaliyetlerine başladı.
4 yıllık hazırlık döneminin ardından ilk kitabı olan 7 Yıkık Kapı okuyucularıyla buluştu. 3 çocuk annesi olan Feride Küçük, halen İstanbul’da yaşamaktadır.
KISA KISA / KISA KISA…
1-AMA HANGİ OSMANLI? Timaş Yayınları. Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci. Alayköşkü Caddesi Nu: 11 Cağaloğlu, İstanbul.
Telefon: 0.212-511 24 24 Belgegeçer: 0.212-512 40 00
e-posta: [email protected] / www.timas.com.tr
2-EDEBİYATIMIZDA TERİMLER: Dr. Arslan Tekin. Boğaziçi Yayınları: Çatalçeşme Sokağı Nu: 44 Kat: 3 Cağaloğlu, İstanbul
Telefon: 0.212-520 70 76 Belgegeçer: 0.212-526 09 77
www.bogaziciyayinlari.com.tr
e-posta: [email protected]
3-YENİ BAHAR YAZILARI: Zaman Kitap. Elif Nesibe Temiz. Zaman Kitap: Çobançeşme Mahallesi, Kalender Sokağı Nu: 21 Yenibosna 34530 İstanbul
Telefon: 0.212-454 14 54 Belgegeçer: 0.212-639 34 99
www.zamankitap.com
e-posta: [email protected]
4-SELEY ÇAKKAN FIKRALARI: Çağrı Yayınevi. Prof. Dr. Sultan Mahmut Kaşgarlı. Çağrı Yayınları. 0.212-516 20 80
e-posta: [email protected]
www.cagriyayinleri.com
5-SÜRGÜNDEKİ DERVİŞ MUHAMMED SALİH: Oğuzhan Cengiz. Bilgeoğuz Yayınları. Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul.
Telefon: 0.212-527 33 65 Belgegeçer: 0.212-527 33 64
e-posta: [email protected]
www.bilgeoguz.com.tr
DERKENAR
DOĞRU VE GÜZEL TÜRKÇE İLE YAZMAK İÇİN İPUÇLARI
*’Ne gecenin sessizliği, ne de gündüzün gürültüsü beni rahatsız etmiyordu.’ Cümlesinde, olumsuzluk bildiren ‘ne’ kelimesi ile yine olumsuzluk bildiren ‘etmiyordu’ kelimesinin bir arada kullanılması, cümlenin anlamını ‘olumlu’ya çevirir. Cümlenin; ‘Ne gecenin sessizliği, ne de gündüzün gürültüsü beni rahatsız ediyordu.’ Şeklinde yazılması gerekir. En doğrusu, sâdesi ve güzeli ise cümlenin; Gecenin sessizliği de gündüzün gürültüsü de beni rahatsız etmiyordu.’ Şeklinde yazılmasıdır.
*Bir cümlede Ahmet ve Ayşe gibi özel isimler kullanıldıktan sonra, ikinci cümlede bu özel isimler yerine üçüncü tekil şahıs zamiri olarak kullanılacak ‘O’ harfi büyük yazılmalıdır.
Örnek: ‘Ahmet’i severim. Çünkü O, çok terbiyeli ve saygılıdır.’
* ‘Kaybetme şansım yok.’ Veya ‘Kaybetme lüksüm yok.’ Cümleleri hatâlıdır. ‘Kaybetmek’ şans ve lüks değildir. Cümlenin doğrusu; ‘Kaybetmeye tahammülüm yok.’ Şeklinde olmalıdır.
*Bir cümle inde başka bir yazıdan veya şahıstan aktarılan ve mutlaka (‘) içerisinde gösterilmesi gereken cümleler, büyük harfle başlar.
DİNLE NEYDEN
Allah’ın sırlarını Kur’an açıklar; Kur’an’ın sırlarını Mesnevi… Bu kitap ise Mesnevi’nin sırlarını açıklıyor.
Asırlardır gönüllere, dimağlara, akıllara nurlar saçan, hakikatler öğreten Mesnevi-i Şerif, söz eri ve muhabbet ehli bir ârifin himmetiyle kapılarını okura aralıyor.
Kitabın yazarı Ömer Tuğrul İnançer, İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu müdürü olmanın yanı sıra akılla kalbi harmanlayan, dünle bugünü buluşturan çağdaş mutasavvıflarımızdandır. TRT’de yayınlanan programları, söyleşileri ve kitaplarıyla Türk okurunun gönlünde taht kuran yazar, hikmet ve hakikat dolu satırları, Mesnevi’den incilerin yanı sıra divan şiirimizden beyitlerle süslüyor, âyetler ve hadislerle taçlandırıyor.
Dinle Neyden isimli kitabı, dinlemeyi bilene, Mesnevi’nin gizemli hikâyeleri üstündeki perdeleri aralıyor, tasavvufun inceliklerine dair yol haritaları sunuyor, yolun erkânı ve edebini anlatıyor. Neyzenin ‘hu’ sadâsıyla yakıcı bir ateş haline gelen neyden, Allah (cc) nidasıyla inleyen kudüme, ölüleri diriltip, padişahı kul eden aşktan, geçici âlemin bağından kurtulmak olan gerçek zühde kadar tasavvufî kavramların ve tarikat kültürüne ait unsurların sembolik mânâlarından dem vuruyor.
Bu kitapla Mesnevi’nin anladığımızı sandığımız beyitleri ve hikâyelerindeki katman katman mânâlar bir-bir önümüze seriliyor. Mesela, ‘Padişah ve Câriye’ başlıklı hikâyedeki padişahı ruh, câriyeyi nefs ve hekimleri de şeyh ve mürşidler olarak görmeye başlıyoruz. Kitap, Mevlana ve Mesnevi hakkındaki bilgilerimizi tazeliyor ve bunlara yenilerini ekliyor.
Tuğrul İnançer, kendine has şairane üslubuyla adeta kelimeleri semâ ettiriyor, sözü nakış nakış işliyor. Aslında hiç geçmeyen geçmişten beslenerek mâneviyat ve edebiyattan mârifet ve hakikate uzanan yollar açıyor.
13,3 X 21 santim ölçülerinde, 176 sayfalık kitabın 3. Baskısı Mayıs 2014’te yayınlandı.
SUFİ KİTAP: Alayköşkü Caddesi Nu: 5 Cağaloğlu-İstanbul Posta Kutusu: 50 Sirkeci-İstanbul
Telefon: 0.212-511 24 24
Belgegeçer: 0.212-512 40 00
www.sufikitap.com.tr
e-posta: [email protected]
ANADOLU UYGARLIKLARI VE TÜRKİYE’NİN YÖNETİM TARİHİ
Bekir Parlak ve Cantürk Caner, erken Hitit devletinden Pers istilasına kadar Anadolu topraklarında yönetim sisteminin hangi evrelerden geçtiğini sistemli bir yaklaşımla inceliyorlar.
Kitapta; Anadolu’da kurulan Hitit, Urartu, Frig, Lidya ve İyon medeniyetlerinde devlet kavramı ve sistemi, kamu bürokrasisinin organizasyon yapısı ve işleyişi, bürokraside yer alan teşkilat ve kamu görevlileri ile toplumun hukuk düzeni, harita ve grafiklerin desteği ve zengin bir kaynakçayla okuyucuya sunuluyor. İş bölümünden yönetim birimlerinin şehir içinde konumlandırılışına, kamu hizmetinden devletin ilk inşasına; idarenin askerî, hukukî, siyasî ve sosyal biçimlenişi, akademik bakışla ele alınıyor.
Yazarlarının ifadeleriyle kitap; üniversitelerimizde lisans, yüksek lisans ve doktora seviyesinde kaynak kitap olarak okutulabilmeyi, sadece akademisyenler değil, Türkiye yönetim tarihinin ilk evrelerini araştıran ve Anadolu medeniyetleri alanında çalışan kişilere de hitap edebilmeyi amaçlıyor.
16 X 24 santim ölçülerinde, 271 sayfalık kitap, 2013 yılında yayınlandı.
EKİN BASIN YAYIN: Beşevler Mahallesi, Yavuz Sokağı Nu: 37/A Bursa.
Telefon: 0.224-451 89 64
Belgegeçer: 0-224 221 27 75
OSMANLI İSTANBULU’NUN TOPLUMSAL TARİHİ
İstanbul, en parlak devrinde sınırları Fas’tan Ukrayna’ya, İran kıyılarından Macaristan’a uzanan Osmanlı Cihan Devleti’ne 470 yıl boyunca başkentlik etti. Payitaht, Osmanlı coğrafyasının sanat ve fikir merkezi olduğu gibi, dünyanın dört bir yanından tüccarları kendine çeken bir ticaret üssü ve cihan devletinin siyasî motoruydu.
Şehrin sakinleri, güç ve gösterişin ihtişamı içinde, bu başşehrin şiddetiyle kuşatılmış olarak ve devletin çok çeşitli kaynaklarının aktığı Dersaadet’in devasa refah ağlarına yaslanmak suretiyle hayatlarını devam ettiriyorlardı. Değerli iki Osmanlı tarihçisi Ebru Boyar ve Kate Fleet’in birlikte kaleme aldıkları, Serpil Çağlayan’ın Türkçeye çevirdiği Osmanlı İstanbul’unun Toplumsal Tarihi, bu uzun zaman dilimi boyunca canlı, şiddet dolu, dinamik ve kozmopolit cihan devletinin başşehrinin toplumsal bir portresini sunuyor.
15 X 23 santim ölçülerinde, 464 sayfalık kitap, 2014 yılında yayınlandı.
TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI: İstiklal Caddesi Meşelik Sokağı Nu: 2 Kat: 4 Beyoğlu, İstanbul (T. İş Bankası Parmakkapı Şubesi üzeri)
Telefon: 0-212 252 39 91
Belgegeçer: 0.212-252 39 95
www.iskultur.com.tr
e-posta: [email protected]
İRFAN VE İNSAN
Bu eserde, şöhretini ve kalemini lüks bir hayat yaşamak için değil de, milletinin huzurlu ve gelişmiş bir istikbali için kullanan ve bu uğurda varını yoğunu ortaya döken bir ideal adamının şimdiki ve gelecek kuşaklarca örnek alınacak gayret ve çırpınışları yankılanıyor.
“Ben asla tâviz vermedim. Bilerek tâviz vermedim. Yazılarım 1960’tan bu yana ortadadır. Bunlara ben alnı ak olarak bakar ve güvenirim. Bir kimse kalkıp da bana ‘Hoca, sen evvelce şöyle derdin, şimdi nasıl böyle konuşuyorsun?’ diyemez. Evet, yanılmış olabilirim. Bilmeyerek yaptığım yanlış olabilir. Ama bilerek veya çıkarım için yaptığımı kimse iddia ve ispat edemez.”
13,5 X 21 santim ölçülerindeki kitap, 2013 yılında yayınlandı.
TÜRK EDEBİYATI VAKFI YAYINLARI: Divanyolu Caddesi Nu: 14 Sultanahmet, Fatih, İstanbul.
Telefon: 0.212-527 50 32
Belgegeçer: 0.212-513 27 49
www.turkedebiyati.com.tr
e-posta: [email protected]
DUKAN DİYETİ
Dr. Pierre Dukan’ın yazdığı, Hadiye Deniz Ülker’in Türkçeye çevirdiği 13,5 X 21 santim ölçülerinde 224 sayfa hacimle 2014 yılında okuyucu ile buluşturulan kitap, sağlıklı zayıflama için istenildiği kadar yenilebilecek 100 besinden söz ediyor.
Dukan Diyeti, dört aşamalı bir programdır. İlk iki aşaması istenmeyen kilolardan kurtulmanızı diğer iki aşaması da ideal kilonuzu hayatınız boyunca korumanızı hedefler.
Dr. Dukan, diyeti’nin her aşamasında bu kitaptaki besinler istenildiği miktarda tüketilebileceğini belirtiyor. Zayıflamak isteyenlere yardımcı olacak, 72 protein kaynağı ve 28 sebzeden oluşan 100 besinin isimlerini ve nasıl tüketilebileceğini, târifleriyle birlikte açıklıyor.
Dr. Dukan, otuz beş yıllık meslek hayatını insanların kalıcı bir şekilde kilo vermelerine adamış Fransız tıp doktorudur. Yazdığı kitaplar, 50’den fazla ülkede benimsenmiş ve 25 dile çevrilmiştir.
PEGASUS YAYINCILIK TİCARET VE SANAYİ LTD. ŞTİ.
Gümüşsuyu Mahallesi, Osmanlı Sokağı Nu: 27/9 Taksim, İstanbul.
Telefon: 0.212- 244 23 50
Belgegeçer: 0.212-244 23 46
e-posta: [email protected] // www.pegasus.com