Kılıçdaroğlu konuşmasını şu cümlelerle sürdürüyor; 20 Temmuz sivil darbesinden sonra dosyada delil varmış yokmuş hiç önemli değil. Hâkim gözünü dikmiş saraya. Saraydan gelen talimata göre karar veriyor. 20 Temmuz sivil darbesinden sonra delilsiz ceza verme dönemi başlamıştır.  Oysa hâkimlik kutsal bir görevdir. Hâkimin cübbesinde ilik yoktur. Düğme yoktur. Hâkim kimsenin önünde eğilmez, ayağa kalkmaz. Ben buradan bütün hâkimlere ve savcılara sesleniyorum. Adaletin hakkını korumak benim kadar sizin de görevinizdir. Dik durun, onurlu durun, vicdanınızın sesini dinleyin ve ona göre davranın. Saraydan talimat geliyorsa elinizin tersiyle itin. 

Konuşmanın bir yerinde dedim ki niçin yürüyoruz. FETÖ’nün darbe girişiminin siyasi ayağı ortaya çıksın diye yürüyoruz dedim.  Bu arada AYM’nin değerli başkan ve üyelerine de seslenmek istiyorum. Korkmayın, Korkunun ecele faydası yoktur. Neden korkuyorsunuz? Neden sarayı ürkütürüz diye çekiniyorsunuz? 

450 km’yi büyük bir keyifle yürüdüm. 450 km’yi yürürler mi diye soranlar oldu. Fazla yürümezler, 50-60 km’de bırakırlar diyenler oldu. Evet, yürüdüm, ülkem için yürüdüm, 80 milyon için yürüdüm. Hiçbir ayrım yapmadım, herkesi kucakladım.

Bu yürüyüşle ne kazandık. Önce toplum olarak korku gömleğini çıkarıp çöp sepetine attık. Cesur olacağız. Bir milli kurtuluş savaşını vermiş bir milletiz. Yalnız olmadığımızı gördük, tüm dünyaya bunu duyurduk. Umudumuzu yeniden yeşerttik. Artık hepimiz umutluyuz.

Konu adalet olunca bütün farklılıklarımızı bir kenara bırakıp kenetlendik. Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli destanlarından birini yazdık. Bu destanı yazan sizlersiniz. 

Peki, ne istiyoruz?

OHAL kalksın, Türkiye normalleşsin, adliyeye, kışlaya, camiye siyaset girmesin istiyoruz. Hapiste gazetecileri olmayan bir Türkiye istiyoruz özgür medya istiyoruz. Üniversiteleri susturulmuş değil üniversiteleri konuşan bir Türkiye istiyoruz. Düşünceleri susturulmayan bir Türkiye istiyoruz.

FETÖ ile mücadelenin göstermelik değil gerçekten yapılmasını ve bu darbe girişiminin siyasi ayağının kesinlikle ortaya çıkarılmasını istiyoruz.

Tek adım rejimi değil demokratik parlamenter sistem istiyoruz.

TBMM’nin gasp edilen yetkilerinin iadesini istiyoruz.

Kadın erkek eşitliği istiyoruz.

Toplumsal barışımızı bozan tüm anti demokratik uygulamaların eşit yurttaşlık temelinde sona erdirilmesini istiyoruz.

Gelelim bu suçlamaların mantıki temeline;

Türkiye’de hiçbir hâkim vicdanen müsterih olmayacağı hiçbir karara imza atmaz, hukuk dışı karar veren hiçbir mahkeme tutmaz. Bu durum darbe dönemlerindeki keyfi yargılamalarda bile böyle olmuştur. Darbe dönemlerinin yargılamaları daha sonra hiyerarşik yargı mercileri tarafından bozulmuş, birçok yanlış hüküm ortadan kalkmıştır. Kaldı ki bu günkü yargılamalarda en son yargı mercii olarak AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) var. Bütün sonuçların nihayetinde oraya gideceği biliniyor. Adaletsiz yargılama ne siyasetçilere ne de hüküm veren hâkimlere bir fayda sağlamaz. Önemli olan suça karışmış, milletin kendine namusunu korumak için emanet ettiği silahı halkına karşı kullanan ahlaksız takımının cezalandırılmasıdır. Kılıçdaroğlu hayır bunları cezalandırmayın diyorsa yanlış yapıyor. Bu yargıladıklarınız suç işlemedi yanlış adamları yargılıyorsunuz diyorsa suçu işleyenler kimse onu söylemesi lazımdır. Hayır, darbe marbe yapılmadı çocuklar balon patlatmıştı, sesler oradan geliyordu diyorsa akıllara ziyan bir mantıksızlıktır…

Kadri Gürsel, Can Dündar, Enis Berberoğlu, MİT tırlarını durduran adamlar suçsuzdur diyorsa Amerikan ağzı ile konuşuyor. Graham Fuller’de; Henri Barkey ’de onlar bizim adamlarımız serbest bırakın diyor.

Kılıçdaroğlu üç tane bomba patladı 8-10 kişi öldü diye Fransa’da 2 seneden beri OHAL uygulandığını görmüyor herhalde… O kadar büyük olayların olduğu, Türkiye’yi iç harbe sürükleyecek, ABD’nin sömürgesi yapacak, bölünmeye götürecek bir planın bertaraf edilmesini hafife alıyor. Bizce OHAL devlet yeniden tarihi devamlılığı temsil edecek normlara kavuşuncaya kadar sürmelidir. Gerekli yasal ve anayasal yetki her defasında Meclisten alınarak yasal dayanak oluşturulmalı, kanuni salahiyete dayanarak yetki kullanılmalıdır. Bu darbe döneminde TBMM kapatılmamış, yetkileri elinden alınmamış yasama faaliyetleri kesintisiz devam etmektedir. TBMM’nin yetkileri iade edilmelidir sözünün temeli yoktur. Aksine darbe bastırılarak Meclis çalışır duruma getirilmiştir. Meclis Başkanı İsmail Kahraman kahramanca davranarak darbe günü meclisi toplamıştır.

Fethullahçı yapı ile mücadele var gücü ile devam etmektedir. 100 bin kişi görevden alınmıştır. Bu rakamın büyüklüğüne bakmadan Sn. Kılıçdaroğlu’nun Feto ile mücadeleyi sözde mücadele olarak nitelemesi akıl tutulmasıdır. 

Bu mücadelenin siyasi ayağına gidilmelidir sözü dayanaksızdır. Şayet öyle bir şey olsa Feto tutukluları siyasi ayağın kimler olduğunu söyler AKP’yi yıpratmak için her fırsatı tepe tepe kullanırlar. Demek ki böyle bir şey yok…

Sn Kılıçdaroğlu yalan yanlış argümanlara dayalı olarak, Amerikancı sloganlar dayanarak bazen “kadın erkek eşitliği diyor, bazen diktatörlük diyor, otoriterleşme” diyor, esip savuruyor… İşin aslına baktığınızda Amerika’nın Siyonist lobinin sloganlarını kullanıyor. Onların hedef ülkelere karşı kullandıkları argümanlarla saldırıyor.