“Sayın elçi, siz bizim donanmamızı yakmakla sakalımızı kestiniz; fakat biz sizden Kıbrıs'ı almakla kolunuzu kestik. Unutmayın, kesilen kol yerine çıkmaz fakat kesilen sakal daha gür olarak çıkar.” Bu sözü Sokullu Mehmet Paşa, İnebahtı Deniz Savaşı sonrası Osmanlı donanmasını yakan Venedik Büyükelçisi Barbaro’ya söylemiştir. Osmanlı’nın Kıbrıs’ı feth etmesinden önce burası, Doğu Akdeniz'deki Osmanlı Devleti’ne ait gemilerine akın yapan Hıristiyan korsanlarının sığınağı haline gelmiştir. Bu korsanlar genellikle deniz ticaret gemilerine ve hacca giden yolculara saldırarak buradaki yol güvenliğini yok etmektedir. Bu gibi nedenlerden dolayı Kıbrıs'ın alınması gerekli görülmüştür. Meselenin önce barış yoluyla halledilmesi için çalışmalar yapıldı. Bunun için Venedik’e üst üste iki elçi gönderildi. Kıbrıs sularında meydana gelen olayları anlatarak bunların önlenmesini ve burada üslenen korsanların sebep olduğu zararın ödenmesini istedi. “Ya korsanlığı bırakın, ya adayı alırız!” dedi. Bu istek karşılanmayınca, bir süre sonra ikinci elçi gönderildi. İkinci defa ise açıkça Kıbrıs’ın Osmanlılar’a terk edilmesini istedi. Bu istek de kabul edilmeyince sefer kararı kesinleşmiş oldu. Venedikliler yönetimindeki, Kıbrıs Rum halkı Osmanlılar’dan yardım isteyince Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’nın karşı çıkmasına rağmen ada kuşatıldı. Ada 1571 yılında Lala Mustafa Paşa, tarafından tamamen fethedilmiştir. Osmanlıların Kıbrıs’ta feodal sistem yerine millet sistemini uygulamaya koymasıyla, Gayrimüslimler kendi dini yöneticileri tarafından yönetilmiştir. Böylece, Kıbrıs Kilisesi’nin Roma Katolik Kilisesi’nin baskısından kurtulmuştur. 1878 Savaşı’nda Osmanlı, Rusya’ya yenilince fırsatı değerlendiren İngiltere, “Ruslara karşı Osmanlı’ya yardım edeceğiz” vaadiyle yıllık yaklaşık 92.799 altın karşılığında “Kıbrıs Sözleşmesi” ile adayı Osmanlılar’dan kiralamıştır. Kıbrıs’ın mülkiyeti Osmanlı’da olmasına rağmen, yönetim İngiltere’ye geçti. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın İngiltere karşısındaki, Almanya’nın yanında savaşa girmesi üzerine İngiltere adaya bir vali tayin etti. Ne yazık ki, Lozan’ın 21. Maddesi gereğince, İngiltere ilhakı tanındı.
1925 yılında Kıbrıs “Kraliyet Sömürgesi” olarak ilan edildi ve adaya ilk Türk konsolosu atandı. Ekim 1931'de itibaren Rumlar ENOSİS isteğiyle ayaklandı, Rumların İngiltere yönetimine karşı ayaklanması sonucu İngiltere’nin politikası sertleşti. Yunan ve Türk tarihinin okutulması, iki ülkenin bayraklarının kullanılması ve Yunan ya da Türk milli kahramanlarının resimlerinin sergilenmesi yasaklandı. Ocak 1950 tarihinde Doğu Ortodoks Kilisesi, Kıbrıs Türk toplumunun boykot ettiği bir “halk oylaması” düzenledi. Oylamanın sonucunda, halkın %90’ı Kıbrıs'ın Yunanistan ile birleşmesi düşüncesi olan ENOSİS lehinde oy verdi. Kıbrıslı Rumların kurduğu EOKA örgütü İngiliz kuvvetlerini adadan çıkarmak için silahlı eylemlere başladı. Bu zaman zarfında Kıbrıs Türkleri’de silahlanmaya başladı ve İngiltere adanın tamamını kontrol etmekte zorlanıyordu. Bu tarihten itibaren taksim isteğinde bulunan Türkler ile ENOSİS isteyen Rumlar birbirleri ile çatışmaya başladı. Ada, 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla bağımsızlık kazanmıştır. 1974’te Yunanistan darbesinin ardından Türkiye’nin gerçekleştirdiği harekât sonucu 1976’da adanın kuzeyinde tek yanlı Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulmuştur. Bu devlet Rauf Denktaş’ın siyasi başarısı sonucunda 15 Kasım 1983 yılında bağımsızlığını ilan ederek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adını almıştır. 24 Nisan 2004 tarihinde BM genel sekreteri Kofi Annan tarafından hazırlanan birleşme planı adada “halk oylamasına” sunulmuştur. Türkler plana %35’e karşı %65’le “evet” deyip kabul ederken, Rumlar %25’e karşı %75 ile “hayır” deyip kabul etmemiştir. Türkiye’nin karşı çıkmasına rağmen, Mayıs 2004’te adanın güneydeki Rum kesimi, adanın tamamını temsil ettiği tezine dayanarak, “Kıbrıs Cumhuriyeti” adıyla AB’ne katılmıştır. Kısacası; yukarıdaki halk oylaması sonucuna göre adada sorun çıkaran sadece ve sadece Rum tarafıdır. KKTC şu anda Türkiye’nin desteği dışında yalnız bir durumdadır. Temennimiz KKTC’nin T.C. dışında; dünyadaki bağımsız devletler tarafından tanınmasıdır.