Gömleğin düğmeleri gibi kader; Alttan yanlış iliklemeye başladığında üstte iki yaka kavuşmuyor bir türlü. Yani iki yakası bir araya gelmiyor insanın hayat boyunca. Kaderin ilk düğmede yazılmış oluyor.. doğru düğme doğru iliğe...

Bir kere yanlış başladı mı gidişat, geçmiş olsun, bir daha kolay kolay düzelmiyor. Ta ilk düğmenin iliklenişine kadar tek tek her düğmeyi açıp tekrar, yeni baştan başlamak gerekiyor. E tabi aradan epey süre geçmişse yanlış iliklenen yeri de hatırlayamıyor insan, hatirlasa da o kadar geriye gidip yeni baştan başlamaya ne gücü, ne takati kalıyor. O sebeple yanlış ne kadar erken fatkedilirse geriye dönüp düzeltmesi de o kadar kolay oluyor. İşte böyle; rastgele, iyice düşünülmeden iliklenen bir düğme nelere kadir oluyor, bir hayata mal oluyor.

Elbette ki herşey bizim irademizde gelişmiyor çoğu zaman. Hata çocuk yaştaki yanlışlar, yanlış öğretiler ve zoraki yönlendirmeler tamamen inisiyatif dışı olgular malesef. Ergenlikte bile zaaf ve arzular ve ufacık bir akıl aldanması pek çok geri dönülmez hatalarla başbaşa bırakabiliyor insanı. Yani kişi o ilk yanlışa maruz bırakılmış olabilir.. O sebeple hemen ön yargılı davranmamak gerek. Çevresel ve aile faktörü çok önemlidir kaderde. Fakat kişi blu çağına gelip aklı ermeye başladığında gidişatın yanlışlığını algılayabilmeli ve inisiyatif ortaya koymalı. Çevrendekilerin ve ailenin doğru diye dikte ettiği yanlışları sen de toplum psikolojisi ile doğru kabul edersen vay haline.. Çık çıkabilirsen işin içinden. Elbet gün gelir hayat sana gerçekte neyin doğru olduğunu gösterir ve sen yanlışlarla dolu hayatında artık mapus yaşarsın. Müebbet bir mapusluktur bu. Çünkü kaderindir artık o hayat senin, çünkü yıllarca doğru bilerek yaşadığın ve yaşattığın hayattır o.. kolay aydınlanamaz insan. Hele ki başkalarının boyunduruğunda yaşıyorsa hayatı, aydınlansa da ayağa kalkamaz. Cesaret ister bu. Yanlışları bir bir ayıklayıp tekrar sıfırdan bir hayata başlamanın dirayetini gerektirir. Zordur, güçtür. Seni yanlışa sokan ve bunda ısrar eden insanlara yanlış yolda olduklarını kabul ettirmek çok zordur elbet. Bu yüzden hiç efor sarfetme, kendi hayatına bakacaksın artık. Bırak onlar yanlışları içerisinde kalsın, doğru bildikleri gibi yaşamaya devam etsin. Kendi aydınlanmalarını yaşayana kadar onlara hiçbir şey öğretemezsin. İnatlaşırsan düşman olursunuz, daha da kopar bağlar ki insan oğlu nankördür. Nankörlükten de ziyade egoludur. Egosunu yenemez ki senin ona "Yanlış yoldasın" demeni kaldırabilsin. Seni anlasa da kabul etmez, çünkü düzen bozup tekrar sıfırdan başlamak her yiğidin harcı değildir. Belki o da aydınlanmıştır ama takiye yapıyordur. Toplum içinde ayrı, kendi özelinde çok farklı bir hayatı vardır.. kimbilir... Gerek ticaret, gerek politik, gerek sosyal konumu sebebiyetiyle bu takiyeciliği yaşam tarzı edinmiş olabilir. O yüzden çevrene değil kendi hayatına bakacaksın. Nasıl istiyorsan öyle yaşayacaksın. Dürüstçe ortaya koyacaksın fikrini ve tercihini. Mahallede başını örtüp tatilde bikini ile gezenlerden olmakla sen sen olamazsın. Ama işte dedim ya hekesin harcı değildir kaderi değiştirmek.. Cesaret ister, özveri ister, herşeyden önemlisi ahlak ister.

Yalancı mıyım?