Eylül 1969’da Kral İdris’e karşı darbe yapan yüzbaşı Kaddafi, darbe başarıya ulaşınca kendisini Albaylığa terfi ettirmişti. Kral İdris o tarihte Türkiye’deydi, darbeye karşı çaresiz kalmıştı. O yıllarda Mısır, Suriye ve Irak’ta Sovyet (Rusya) rüzgârları esiyordu. Sosyalist Baas partileri etkindi. Kaddafi de Mısır lideri Cemal Abdülnasır’ın etkisinde kalarak darbe yapmıştı. Kaddafi kurduğu yönetime Libya Arap Cemahiriyesi (Cumhuriyet) diyordu. Bu cumhuriyet aslında aşiretlerin önde gelenlerinin uzlaşısı ile kurulmuştu. Yönetimi ele geçiren Kaddafi, Libya’nın yol haritasını anlattığı Yeşil Kitabı’nı yazmaya başlamıştı. Yeşil Kitap’la ilgili Libya’nın birçok kentinde anıtlar yapıldığı da bu karışıklıklardan sonra görülmektedir. Kaddafi fikirlerini anlatabilmek için Türkiye’de de Yeşil Yürüyüş isimli bir gazete çıkarmaya başlamıştı. 1965’te kurmuş olduğum REK-DAĞ Dağıtım Şirketi o yıllarda da faaldi. Gazetenin dağıtımı için, Libya İstanbul Konsolosluğu benimle temasa geçmişti. Konuştuk, anlaştık ve Libya’nın yayınladığı Yeşil Yürüyüş adlı haftalık gazeteyi dağıtmaya karar vermiştik. BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ Kaddafi’nin fikriyatını taşıyan Yeşil Yürüyüş Gazetesi’nin dağıtımını üstlenmek beni bir hayli endişelendirmişti. Acaba bizim yasalarımıza ters düşecek fikir veya eylemlerin savunulduğu veya önerildiği bir durumla karşı karşıya kalırsak durumumuz nice olur diye!... İstanbul Basın Savcılığına hitaben bir dilekçe yazıp, Yeşil Yürüyüş Gazetesi’ni ekledim ve savcılığa gönderdim: Bu gazeteyi dağıtacağız, bir sakınca var mıdır?... diye. Savcılık: “Bu gazete piyasaya dağıtılmadan inceleme yapamayız, bu basın özgürlüğüne aykırıdır, peşinen sansür uygulayamayız...” diye bize yanıt vermişti!... Evet aradan bunca yıl geçti. Şimdi demokrasimiz daha da ilerledi. İnsan hak ve özgürlükleri tabii ki daha da gelişti. Kişi hak ve özgürlükleri konusunda, basın özgürlüğü ve sansür hakkında endişe duymamamız gerekir!... Evet Libya ayaklanmaları, beni o yıllardaki anılara sürükledi.