Cumhuriyet tarihimizde Türk Milleti’nin “İstiklâl ve İstikbâl” mücadelesinde milleti başarıdan başarıya koşan ve de isimleri en çok bilinen kahramanlar kimlerdir derseniz şüphesiz ki; “İstiklâlimizin üç unutulmazı” olan “Üç Mustafa” derim. Bu Peki, Türk Milleti’ni zaferden zafere koşturan ve istiklâline istikbâline kavuşturan  “Üç Mustafa” kimdir? İşte size cevabı: 

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Mustafa İsmet İnönü

Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı Mustafa Fevzi Çakmak’tır.

 Bu üç kahramanın ortak özelliklerinden birincisi  üçünün de asker olmasıdır.  Ayrıca; iki Mustafa; Mustafa Kemal ve Mustafa Fevzi Mareşal idi. İki Mustafa; Mustafa Fevzi(Meclis Hükümetinin ilk başkanı) ve Mustafa İsmet Başbakanlık yaptı. İki Mustafa; Mustafa İsmet ve Mustafa Fevzi Genel Kurmay Başkanlığı yapmışlardır.

Bu üç kahraman İstiklâl Savaşı yıllarında muhteşem zaferler kazanmışlar ayrı gayrı düşünmemişler, birbirlerini desteklemekte asla geri adım atmamışlardır. Ama cumhuriyetin ilanı sonrası gelişen siyası farklılıklar nedeniyle malumunuzdur ki, bazı görüş ayrılıklarına düştükleri gözlemlenmiştir. Mustafa Kemal ile Mustafa Fevzi ölene kadar hep uyum ve saygı içeresinde  dostluklarını devam ettirmişlerdir. Fakat Mustafa Kemal ve Mustafa Fevzi’nin daha çok Mustafa İsmet’le fikir ayrılıklarına  düştükleri söylenir. Mustafa Kemal ve Mustafa İsmet’in zaman içeresinde fikir ayrılığı da malumunuzdur. Kamuoyunca az bilinen Mustafa Fevzi ve Mustafa İsmet fikir ayrılığına kısaca bakarsak; Mustafa Fevzi’nin ne kadar saygın, ne kadar mütevazı ve ne kadar haklı  olduğunu; Mustafa İsmet’in ise biraz vefa konusunda zayıf olduğunu da çok net olarak görürüz.

Aslında üçü birbirlerini çok iyi biliyorlardı.  Mesela; Mustafa Fevzi, Mustafa Kemal’i iyi tanımış ve onda kimseye karşı göstermediği bir güven  uyandırmayı başarmıştır. Bunun sebebi hemşerilik değildir elbette. Hatta her ikisinin İttihatçı geçmişi olmaları da değildir. Çünkü nice İttihatçılar vardır ki, cumhuriyetin ilk yıllarında sert bir şekilde tasfiye edilmiştir. Bu yakınlığın arkasında, birbirlerini iyi anlama ve sıkı bir dostluk bağları yatar!.. Devletin kuruluş yıllarındaki dostlukların sürdürülmesinde en  çok Mustafa Kemal’in  emeği çok büyüktür. Her iki Mustafa’yı da üst görevlere getiren kişi olmuştur. Ama bunun yansıra ta ilk yıllarda olmak üzere Mustafa Fevzi de göğüs geren saygın bir dost olmuştur.

Mustafa Kemal Paşa, 1918’de Suriye Cephesi’nin çökmesi üzerine İstanbul’a geldiğinde Divan-ı Harb’e çıkarılarak ağır ceza verilmesi düşünülürken, bunu Harbiye Nazırı Mustafa Fevzi Paşa engellemiş; Mustafa Kemal’in Enver Paşa aleyhtarlığını bilen; İttihatçı düşmanı padişah da arka çıkmıştır. Buna benzer bir olay Sakarya Savaşı öncesinde, ordusu mağlup olan Mustafa İsmet için de söz konusu olmuştu. TBMM’deki bir grup milletvekili, Mustafa İsmet(İnönü)’in hain sayılarak kurşuna dizilmesini dilendirdiğinde, yine Mustafa Fevzi (Çakmak), bu olaya karşı çıkmış engellemiştir ki, kuruluş yıllarında Mustafa İsmet’in Mustafa Fevzi Çakmak’a ilgi ve alakasının bir sebebi de budur.

Cumhuriyetin ilânı sırasında Mustafa Kemal’in Cumhurbaşkanlığı teklifini önce Mustafa Fevzi’ye teklif ettiği söylenirse de; Mustafa Fevzi teklifi büyük bir nezaketle geri çevirdiği: “Senin cumhurbaşkanlığını bütün varlığımla desteklemeye hazırım” diyerek Mustafa Kemal olan bağlılığını ve daha gösterdiği zaman zaman anlatılır. Mustafa Fevzi, Mustafa kemal’in bütün icraatlarına tam destek vermiş her dediğine doğru olarak bakmıştır. Örneğin Mustafa Kemal’in milletvekilliğinden ayrılma teklifini hemen yerine getirmiştir. Bu olaylar, sonucunda Mustafa Kemal’in Mustafa Fevzi’ye olan güveni bir kat daha artmıştır. Mustafa Kemal’in ölümünde, sonra cumhurbaşkanı imkânı olmasına rağmen bu teklifleri de geri çevirmiş: “Ordu emrinizdedir paşam” diyerek   Mustafa İsmet’i cumhurbaşkanı yapmıştır. Cumhuriyet devrinde hep çekinilen (aslında saygı duyulan) birisi olmuş; herkeste “Mareşal ne der?”  endişesi hep var olmuştur. Mustafa Kemal bile, bir iş yaparken onun fikrini ve gönlünü almak için: “Şimdi sıra mareşali iknaya geldi” derdi. Mesela Antalya Valisi Haşim İşcan: “Finike yolunu mareşalden gizli yaptım. İşitirse, İtalyan çıkartmasına kolaylık olur diye engelleyeceğinden korkuyorum” demiştir. 

Rumlar o zaman fazla olduğu için İstanbul’da radyo anteni kullanılmasına izin vermemiş; Rusya’dan çekinmesi nedeniyle demir-çelik sanayinin Karabük, silah sanayinin Kırıkkale’ye gönderilmesini temin etmiştir.  Kırık dökük birkaç geminin de toplarını söktürerek İzmit körfezine yerleştirmiştir. Uçak ve tankı hep küçümsemiş; ordunun teknik donanımına fazla önem vermemiştir. Dönemin güçlü siyasilerinden biri olan Falih Rıfkı bile: “Allah vere de Fevzi Çakmak devrinde bir savaşa girmesek” demekten kendisini alamamıştır. 

 Mustafa Fevzi’nin kızının 1939’da veremden ölmesi onu çok çok üzmüştür. Nihayetin de Mustafa İsmet’in kendisine karşı olumsuz davranışı karşısında kendisini de Mustafa İsmet’e karşı soğuk davranmaya itmiştir. Yaş haddinde girdiği halde, görev süresini uzatmak elinde iken Mustafa İsmet kendisini 1944’te emekliye ayırdı. Böylece aralıksız 23 yıl Genel Kurmay Başkanlığı yaptı. Makam arabası elinden alındı; kömür tahsis edilmedi; hatta Mustafa Kemal’in verdiği tapulu evini bile boşaltması istendi. Hastayken kaldırıldığı Teşvikiye Sağlık Yurdu’nda kendisini ziyaret etmek isteyen Mustafa İsmet’i kabul etmedi. Ama ertesi gün Anadolu Ajansı: “Milli Şef’in mareşali hastane de ziyaret edip sağlık dileklerini bildirdiği” haberini geçti. 

1945’te demokrasiye geçiş üzerine, Mustafa Fevzi muhalifler arasında yer aldı. 1946 seçimlerinde Demokrat Partisi listesinden Bağımsız İstanbul milletvekili seçildi. Celal Bayar’ın Mustafa İsmet’ten demokrasi için icazet alırken verdiği tavizi ifade eden “Devr-i sabık yapmayacağız” (yani eskilerden hesap sormayacağız) sözü üzerine kendisine danışıklı dövüş içinde görerek istifa etti. Millet Partisi’ni  kurdu. 10 Nisan 1950 tarihinde öldü ve vasiyeti üzerine Eyüb’e kızı ve dedesinin yakınına gömüldü. Ailesi na’şının sonradan Devlet Mezarlığı’na gömülmesine karşı çıktı. 

Kısacası; İstiklâlimizin üç unutulmazının; kendi aralarındaki fikir ayrılıkları olması bir yana; “Üç Mustafa” Türk Milleti’nin kahramanlarıdır. Türk Milleti’nin İstiklâl ve İstikbâl mücadelesinin ebediyen unutulmazları olacaktır. Hizmetleri için  onlara müteşekkiriz.