Türk İstiklal Savaşı tarihi sayısı bilinemeyecek kadar kahramanların tarihidir. İşte size herkesin “Cüce saray soytarısı” diyerek alay ettiği hatta tabir-i caizse hor gördüğü  “Kısa boylu, cesur yürekli dev adamın” hikâyesi! Kimdir bu “Kısa Boylu Cesur Yürek”  diye soracak olursanız? Bu kahramanın adı Ali Şamil’dir!

 Ali Şamil, 110 cm boyunda -o günkü söylemle-bir saray soytarısıydı. Ancak İstiklal Savaşı başladığında kuş tüyü yatağını bırakıp, Mustafa Kemal’in askerlerine katıldı… İstiklal Savaşı’na katılan her kahramanının kendine özgü bir hikâyesi vardır. Ancak Ali Şamil Güler’in öyküsü, kuşkusuz en ilginçlerinden biridir. Birinci Dünya Savaşı’nın ilk yılları… Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa, Doğu Cephesi’ni teftişe gittiğinde, kendisine sadece 110 cm boyu olan Ahlatlı bir genç “hediye” edilir. Ali Şamil’in işi artık İstanbul’daki sarayda Enver Paşa ile eşi Naciye Sultan’ı eğlendirmektir.

Birinci Dünya Savaşı’nda işler tersine gidince, Enver Paşa alelacele İstanbul’dan ayrılır. Birdenbire “efendisi” kalan Ali Şamil, bu kez Padişah Vahdettin’in kızı Ulviye Sultan’ın sarayına alınır. Ali Şamil burada kırmızı sırmalı elbisesi ve heybetli, ipekli sarığı ile ortalıkta dolaşmakta Sultan’ı eğlendirmeye çalışmaktadır. Ali Şamil, diğer saray soytarılarına benzememektedir. Hazırcevap ve nüktedanlığıyla kısa zamanda herkese kendisini sevdirmiştir. Ancak bütün şakacılığına rağmen Ali Şamil, kısa boyuna bakarak onunla alay etmeye kalkanları, birkaç dakika içinde ağızlarını açtıklarına pişman edecek bir yapıya da sahiptir.

Ulviye Sultan’ın eşi, Sadrazam Ahmet Tevfik Paşa (Son Osmanlı Sadrazamı olarak Şubat 1921’de Doğu Sorunu’nu çözümlemek üzere Londra’da toplanan konferansa TBMM Hükümeti’nin delegeleriyle birlikte gidilmesini önerdi. Ancak, Mustafa Kemal bu öneriyi kabul etmedi. Konferansta Osmanlı ve TBMM hükümetleri ayrı kurullarca temsil edildi. Görüşmeler başlayınca, “Milletin asıl temsilcisi TBMM yani Ankara Hükümeti’dir,” diyerek sözü, TBMM Hükümeti Dış İşleri Bakanı Bekir Sami’ye bırakan asil bir insandır.)’nın oğlu olan Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey, Ali Şamil’i çok sevmektedir. Kurmay yüzbaşı olan İsmail Hakkı Bey ile Ali Şamil arasındaki iddialı tavla partileri meşhurdur. Ali Şamil’in saray günleri heyecanlı tavla partileriyle geçerken, Anadolu’da Milli Mücadele hareketi başlar. Bütün vatanseverler, İstiklal Savaşı’na katılmak için hazırlıklara başlar. Padişahın damadı olan İsmail Hakkı Bey de Balkan ve 1. Dünya Savaşlarına iştirak etmiş mert bir subaydır. Eşi Ulvide Sultan’la bir geçimsizliği bahane ederek Anadolu’ya geçmek için gizlice hazırlık yapar. Bu işi herkesten sakladığı halde, Ali Şamil’den gizleyemez. Ali Şamil’in küçücük göğsünde kocaman bir aslan kalbi çarpıyordu. O da bu kutsal savaşa katılmak için can atıyordu. İsmail Hakkı Bey kendisini yanında götürmek istemeyince Ali Şamil müthiş bir tehdit savurur: 

“Ya beni de götürürsün, ya da her şeyi Sultan’a anlatırım…”

Böylelikle Damat İsmail Hakkı Bey ve Şamil, sarayın kuş tüyü yataklarını bırakarak üç yıl sürecek meşakkatli bir çadır hayatına doğru ilk adımlarını attılar. Sadrazam Tevfik Paşa’nın başyaveri Albay Hüseyin Hüsnü de kendilerine katılmıştı. Sahte hüviyet ve köylü elbiseleriyle İngilizlerin kontrolünü aşarlar ve Adapazarı’na ulaşırlar. 

Bu ikilinin yolculuk haberi, Mustafa Kemal’e kadar gelir. Başkomutan, Ankara’ya getirilmelerini ister. İkili Ankara’ya vardıkları günün akşamı Kurmay Yüzbaşı Çopur Neşet’in evinde Mustafa Kemal’le karşılaşır. O gece, Ali Şamil için hayatının en unutulmaz gecesidir. Mustafa Kemal misafirleriyle sohbet ederken, Ali Şamil’le kadeh de tokuşturur. O gece, hayatının en unutulmaz gecesidir. Çünkü Mustafa Kemal misafirleriyle sohbet ederken, onunla da kadeh tokuşturur. Hayatımın en unutulmaz akşamıydı dediği akşamı yaşadı Ali Şamil... Mustafa Kemal'le kadeh tokuşturuyordu. 

İsmail Hakkı Bey, İstiklal Savaşı için kendisine verilen büro işini reddedip cepheye koşunca, Ali Şamil’e de büyük işler düşer… Kendisine bir er elbisesi bulur; bunu boyuna göre yaptırıp, büyük de bir kalpak edinir. Artık hayatı, atlı araba üzerinde, eşyalar arasında cepheden cepheye düşman peşinde dolaşmakla geçer… Saray hayatının konforlu yaşamını terk edip, İstiklal Savaşı’nın meşakkatli mücadelesine girişen bu “Aslan Yürekli Cüce”, yaşamının daha sonraki yıllarını kışın Ankara, yazın ise İzmir’de geçirdi. İki kez evlenip boşandı. 1978 yılında İzmir’de aramızdan ayrılmıştır. Cenazesi İzmir Alsancak Camii’nde kaldırılıp Bornova’daki Kokluca Mezarlığı’na defnedilmiştir. İsmail Hakkı Bey, Anadolu’ya gitmeden kısa bir süre önce Sultan Vahdettin’in kızı Ulviye Sultan’dan ayrıldı ve istiklalimizi kazanmamızın ardından Ferhunde Hanım’la evlendi. Ferhunde Hanım, Bülent Ecevit’in büyük teyzesiydi. Bülent Ecevit’e ilk daktilosunu İsmail Hakkı Bey hediye etmişti. Belki bildiğiniz bir hikâyeydi bu ama bazı hikâyeler zaman zaman yeniden hatırlatılacak kadar değerlidir. 

O cüce boylu dev adam yani “Kahraman Ali Şamil,” isteseydi sarayda kalıp insanları güldürmeye devam ederdi ama o savaşa gidip insanları kurtarmayı tercih etti.  Rahat uyu, aslan yürekli cüce. Gerçek vatan sevgisi ve cesaretin kimde olduğunu dış görünüşüne boyuna posuna bakarak asla anlayamazsınız. 

Gerçek vatan sevgisi, cesaret ve “muhtaç olduğun kudret damarlarından dolaşan asil kanda mevcuttur.”