Fatih’in fethinden beri ilk defa Birinci Dünya Harbi sonunda İstanbul sokakları düşman çizmeleri altında inlemeye başlamış, düşman donanması da Boğaz’ı varlığı ile kirletmekteydi. Malumları Muhteşem Kurtuluş Savaşı ile Anadolu düşmandan arındırılmış, sıra İstanbul ve Trakya’nın kurtuluşuna gelmişti.

İstanbul’a Lozan’ı müteakip Şükrü Naili Paşa komutasındaki Ordumuz, 6 Ekim 1923’te girmiş, Rafet Paşa da daha önce Trakya Valisi olarak 19 Ekim 1922’de gelmişti.

6 Ekim Pazar günü, TESUD İstanbul İl Koordinatörlüğü; Taksim Sarayburnu ve Dolmabahçe’de etkinliklerle bu mutlu günleri kutladı.

Emekli Subay ve Astsubaylarla eşlerinin, Muharip Gazilerle, Şehit Aileleri ve Malûl Gazilerimizin ve yurttaşlarımızın katıldığı törende, TESUD İstanbul İl Koordinatörü E.J.Tugg. Ümit YILMAZ’ın Sarayburnu’nda Atatürk Anıtına çelenk konulmasını müteakip hislerimize tercüman olan konuşmasını aynen yandaki sütunda bilgilerinize sunuyorum.

Değerli Okurlarım; bilindiği gibi, Rafet Paşa’nın emrindeki bir Jandarma Bölüğü ile İstanbul’a girişini, Falih Rıfkı ÇANKAYA’da “Belki ilk sevinç günü de bu kadar sevinçli geçmiştir” diye anlattığı İstanbul halkı; yaptığı muhteşem karşılama ve sevinç gösterileri ile Rafet Paşa’nın şahsında kahraman orduyu selamlamış ve muhteşem zaferi kutlamıştı.

Refet Paşa, Lozan sonuçlanıncaya kadar; İstanbul’da, güvenlik kuvvetlerinin yönetiminden haberleşme hizmetlerine ve gümrük işlemlerine kadar birçok hizmete sahip çıktı. Böylece işgal kuvvetlerinin yetki ve otoritelerini eriterek ve ayrıca İstanbul Hükümeti’nin her türlü tasarrufunu geçersiz sayarak, Ankara Hükümeti’ni İstanbul’a yerleştirmişti.

TBMM’nin 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırmasından sonra 17 Kasım’da Vahdettin, bir İngiliz zırhlısı ile Malta’ya kaçıp İngiltere’ye sığınmış, ertesi gün de Abdülmecit Efendi, TBMM tarafından halife olarak seçilmişti.

Lozan Konferansı’nın ardından da 6 Ekim 1923’te, Şükrü Naili Paşa komutasındaki muzaffer ordumuz, halkın yine muhteşem karşılama ve gösterileri arasında İstanbul’a girmişti.

6 Ekim’de, İstanbul’un unutulan İkinci Kurtuluşu kutlanmıştı. Uzun yıllardan beri ilk defa bu yıl, yine halkımızın katılımı, İstanbul Valiliği ve Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın yardım ve destekleri ile kutlandı.

Törende değerli dostum şair Atılay ERGE okuduğu güzel şiirlere şu sözlerle başlamıştı:

Bugün 6 Ekim 2019.

İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluşunun 96’ncı yılı.

Bu güzel günün şerefine, onuruna,

Gökyüzünde bulutlar al al oldu.

Her bulutta gaziler, şehitler

Ve Mareşal Gazi Mustafa Kemal

Atatürk vardı,

ve hep var olacak.

***

Ben de büyük bir coşku ile törenlere katıldım. Bütün İmkanları zorlayarak İstanbul için güzel bir başlangıç yapan TESUD İstanbul İl Koordinatörü Ümit YILMAZ Paşa ve katılımcı kuruluşları yürekten kutlar, Sayın Valimizle, Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımıza da en kalbi teşekkürlerimizi ve saygılarımızı sunarız.

E.Tugğ. Ümit YILMAZ’ın konuşması;

Sayın Valim,

Sayın Garnizon Komutanım,

Sayın Büyükşehir Belediye Başkanım,

Saygıdeğer Konuklar,

Bugün burada özgürce bir aradayız, çünkü burası bizim Vatanımız ve asırlardır bu topraklar Türk Milletine aittir.

Ancak, Birinci Dünya savaşında başta Çanakkale, Gazze, Kut-ül Amare, Azerbaycan ve Dağıstan olmak üzere pek çok cephede zafer kazandığımız halde harbi kaybetmiştik.

Kaybetmenin bir sonucu olarak da topraklarımız işgal edilmişti.

29 Mayıs 1453’de Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde, Topkapı’da bulunan Fetih Kapısından beyaz bir at ile şehre girmişti.

İşgal kuvvetlerinin başında bulunan Fransız ve İngiliz generalleri de ayrı ayrı tarihlerde yine beyaz bir at ile ve tam da şu anda bulunduğumuz noktaya, buraya, Sarayburnu’na ve adeta Fatih’in fethine nazire yaparcasına çıkmışlar ve buradan da yine at sırtında Ayasofya’ya giderek 465 yıllık özlemlerini gidermeye çalışmışlardı.

Şehre çıkmak için burayı seçtiler, çünkü burası Osmanlı Sarayının da, Hükümetinin de merkezine el atacak en kıymetli yer olarak görülmüştü.

İşte, tam da bu noktada kirlenen Vatan Topraklarımızı geri almak için, Mudanya Mütarekesi sonrasında, 19 Ekim 1922’de Refet BELE Paşa ve bir bölük Jandarma askeri de buraya çıkmışlar, buradan Ayasofya’ya geçerek Cuma namazlarını kılmışlar, şükür duası etmişler ve sonrasında da kutsal emanetlerimizin emniyetini almışlardır.

09 Eylül İzmir’in kurtuluşundan tam 13 ay, Lozan Antlaşmasının da imzalanmasından sonra, işgal kuvvetleri nihayet İstanbul ve Trakya’yı terk ederek bir daha gelmemek üzere terk etmişlerdir.

96 yıl önce tam bu gün, Şükrü Naili Paşa kumandasındaki 3’üncü Kolorduya bağlı 1’nci Tümen, yine şu an bulunduğumuz yere çıkarak önce Ayasofya ve sonra Taksim’e geçmişlerdir.

İşte şu an bulunduğumuz yerin önemi; işgallerin de, kurtuluşun da hep buradan geçmesinden kaynaklanmaktadır.

Tam da bu sebeple, 1926 yılında, Atatürk hayatta iken, adına ilk anıt da burada açılmıştır. Bu nedenle İstanbul’un Kurtuluşunu burada anıyoruz.

Bizler, Kamu Yararına Çalışan Dernekler olarak, atalarımızın bizlere mirası olan ve şehitlerimizin kanı ile bedeli ödenmiş olan bu topraklara ve bu toprakların tarihine sahip çıkmak zorundayız.

Tarih bildiğimiz gereği bu gün burada işgal kuvvetlerini hayırla anacak durumda değiliz. Çünkü yaklaşık beş yıl süren işgal esnasında, sadece İstanbul değil, Trakya ve Anadolu’daki halkımıza neler yaptıkları bilinmektedir.

Halkımıza yaptıklarından dolayı işgalci Devletlerin Bayraklarını yerlere sererek üzerinden geçmeye veya yakmaya da milli kültürümüz engel olmaktadır.

Ancak, Türk Milleti olarak esarete boyun eğmeyip, kendi küllerimizden yeniden doğmanın haklı gururunu da mahcup ve sessiz bir şekilde yaşamaya da asla razı değiliz.

Buradan bütün Dünya’ya ilan ediyoruz ki; “Türk Milleti esaret altında yaşamayı asla kabul edemez! Etmeyecektir.”

Tarih boyunca Milletimizin bekası için çalışan Devlet Büyüklerimizi, hiç birisini ayırmadan saygı ile anıyorum.

Bu çerçevede, başta Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, ülkemizdeki işgali defetmek için çalışan kadın ve erkek tüm kahramanlarımıza, gazilerimize ve bu uğurda şehit düşenlere minnet ve şükranlarımızı sunuyorum.

Allah bu millete bir daha esaret yaşatmasın.

Saygılar sunarım.