ABD ordusunun Irak’taki batağı derinleştikçe, bugünleri bekleyen belki de hazırlayan çevrelerin programları adım adım sahneye çıkmaktadır. Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Joseph R. Biden Jr.’in, fiilen altyapısı oluşturulmuş olan üç bölgeli federasyonu hukukileştirmeyi öngören ve senatoda kabul edilen tasarısı bunlardan biridir. Yönetim için tavsiye niteliğinde olan bu karar, Irak’ın etnik yapı esasına göre üçe bölünmesini öngörmektedir. Gelen tepkiler üzerine Biden, 3 Ekim’de Washington Post’ta yayınlanan Federalism, not Partition (Federalism, Bölünme Değil) başlıklı yazısında kararı savunmaktadır. Önce kendi kamuoyunu, daha sonra da dünyayı parçalanmış bir Irak’a hazırlama yolundaki bu gelişmeden, uzun vadeli programların nasıl olgunlaştığının izlerini de görmekteyiz. Nitekim 24 Ağustos tarihli basın bülteninin başlığı Irak’ı bütün olarak muhafaza etme planı olup burada şunları söylemekteydi: Daha fazla asker, Irak’taki Sünni-Şii çatışmasını çözemez. Irak’ı parçalanmadan korumanın ve askerlerimizi geri çekmenin şartlarını oluşturmanın tek yolu Şiiler, Sünniler ve Kürtlere çıkarlarını barışçıl bir şekilde koruyacakları siyasi çözüme ikna etmektir. Daha çok Amerikalının başarısızlığı ile aniden çekilmeyi desteklemek bölgesel savaşa yol açacak kaos ve iç savaşa götürür. Buna karşı hazırlanan planda adım adım şu hususlar yer almaktadır. 1. Kürtler, Şiiler ve Sünnilerin kendi bölgelerinin belirlendiği, merkezi olmayan bir birleşik Irak. Merkezi hükümet, sadece sınır güvenliği ve petrol gelirlerinin dağılımı gibi ortak çıkarların gereğini icra edecek. 2. Petrol gelirlerinden pay vermeyi garanti etmek Sünnileri bağlar. Her gurup petrol üretimini artırmayı arzu edecek, petrol ülkeyi bir arada tutan bir zamk haline gelecektir. 3. Bu plan, inşaat sektörünün genişlemesine katkıda bulunurken muazzam bir istihdam programı oluşturacaktır. Özellikle petrol zengini Körfez ülkelerinin katkısıyla. 4. Bölgesel bir saldırmazlık paktı hazırlamak ve taahhütleri yerine getirmeye zorlayan bir temas gurubu oluşturmak üzere uluslararası bir konferans toplanacaktır. 5. ABD askerlerinin programlanmış olan bu yılki yeniden yerleştirilmesi ve çoğunun 2007 sonunda geri çekilmesine başlanmalıdır. Bu arada komşular, dürüst davranmaları ve teröristlere destek olmamaları konusunda hafifçe zorlanmalıdır. Biden’e göre şiddeti durdurabilecek masadaki tek plan budur. Mezhep çatışmasını sona erdiremeyen güçlü merkezi hükümet için de burada düzenlemeler vardır. Buna göre Bağdat, federal bir şehir olarak hiçbir bölgeye ait olmayacaktır. Diğer karışık şehirler için de yerel güvenliği takviye etmek ve azınlıkları korumak üzere uluslararası barış gücü hazırlanacaktır. 3 Ekim tarihli savunma yazısında, eğer ABD bu federalizm fikrini hayata geçirmezse, Irak’ta siyasi bir çözüm şansının kalmayacağını, geride kaos bırakmadan Irak’ı terketme imkânı olmayacağını belirtir. Biden’e göre, federal yönetim, Birleşik Arap Emirlikleri’nde, İspanya’da ve Bosna’da başarıyla uygulanmış bir çözüm yoludur. ABD Senatosunun Irak’ın geleceği ile ilgili bir karar vermesinin ne derece meşru olduğu tartışmalarına da cevap veren senatör, Irak’a ve Beyaz Saray’a gerçekleri göstermek istediğini söyler. Ancak, Başkan Bush’un mesela Maliki’nin önünü açmak için Caferi’yi kenara itmekten çekinmediğini, yani Irak’ta zaten içişlerini kenidisi yürüten bir yönetimin olmadığını hatırlatır. ABD’nin 160.000 askeri, milyarlarca doları, 3.300 ölü ve 28.000 yaralısı ile burada sorumluluğu olduğunu yazar. Biden’in burada sormadığı soru, bugünkü mevcut durumun sorumlusunun kim, hangi ülke olduğu. Dolayısıyla mevcut şartları veri olarak Kabul ettikten sonra hazırlanan plan gerçekten tutarlı olabilir. Bu plana, Bush yönetiminin de karşı gelmesini taktik bir politika olarak görüyoruz. Büyük güçlerin, şatları oluşturma yönünde politikalar izlediğini, nihai kararı şartlara bakarak politika oluşturacak olan piyonlara bıraktığını hatırlatalım. Irak’a müdahalenin ilk günlerinden itibaren, kuzeyde bir Kürt bölgesi oluşturmak, bunun için bu bölgedeki Türkleri sürmek, öldürmek, asimile etmek, nüfus ve tapu kayıtlarını bile yakmak gibi sessizce fakat kararlı ve planlı olarak gerçekleşen uygulamalar aslında nihai plana meşruiyet kazandıracak dolgu malzemeleriydi. Öte yandan, Saddam’ın idam ediliş şeklinde olduğu gibi, sürekli olarak Sünni-Şii çatışmasını gündemde tutmak, diğer aktörleri, bu çatışmayı durduracak arayışlara sevketmek de aynı planın parçası. Biden’in bültenlerinde ve yazılarında hiç temas etmediği, fakat günümüzde artık herkesin bildiği bir konu ise Irak’taki derin ABD, İngiliz ve İsrail güçleridir. Ki senatörün savunmasının temellerini de esasen bu güçlerin faaliyetleri oluşturmaktadır. Sorulması gereken asıl soru fiilen bölünmüş olan Irak’ı ise federalizm adı altında hukuken bölmek üzere ABD’li senatörler planlar hazırlarken, Irak’a komşu ülkelerin yöneticileri ve milletvekillerinin ne tür planları olduğudur. [email protected]