Irak, her geçen gün, huzurdan, emniyetten daha da ıraklaşırken, gelecekle ilgili komplolar daha belirginleşiyor. Bush başarısız demek, Anglo-Siyonist proje de başarısız demek değildir. Başarısız olan ABD yönetiminin Irak'a müdahale için Kongre'den kaynak isteme gerekçeleridir. Buna göre ülkedeki diktatörlük düzenine son verilecek, demokratik bir yönetim kurulacak, dünyanın bu bölgesindeki huzur ve refah kenarından, köşesinden ABD halkını da mutlu edecekti. Ancak müdahalenin asıl nedeninin, kamuoyu ve kongre engelini aşma gerekçesiyle pek ilgisi yoktu. Büyük Orta Doğu Projesi olarak sunulan komplonun temelinde bölgeye daha fazla nüfuz etmek, gelişmeleri kendi ekonomik, siyasi, askeri çıkarları doğrultusunda yönlendirmek, enerji merkezleri ile geçiş yolundaki kontrolü pekiştirmektir. Gelişmelere bu açıdan bakınca, Irak'ta huzur ve sükûnun kurulması, halkın kendi ayakları üzerinde durması ile Anglo-Siyonist hedefler taban tabana zıttır. Müdahale sonrası adım adım hazırlanan bölünme fiilen gerçekleşmiş olup hergün yaşanan vahşet bu fiili durumun hukukileşmesi yolunda kamuoyunu hazırlamaktadır. Osmanlı'nın dağılmasından sonra kurulan sistem, bütün sömürgeci yönetimlerde olduğu gibi, dış güçlerin müdahalesini zorunlu kılacak unsurlar içermekteydi. Irak haritası bölgenin gerçekleriyle ilgisizdi. Ancak bu harita, tıpkı yanlış kaynamış bir kemik gibi, istikrar kazanmış, biyolojik olarak yaşamaya devam ediyordu. Şimdi, yeni bir operasyonla başka yanlışlar yapılıyor, kemikler yeniden kırılarak daha yanlış bir şekilde kaynaması deneniyor. Bünyenin, yeni bir operasyonla kemiklerin daha çarpık bir şekilde kaynamasını kaldırması mümkün değil. Orta Doğu 1920'lerin Orta Doğu'su olmadığı gibi, Irak ülkesi de insanlar da ve toplumsal şartlar da çok farklı. ABD'deki seçimlerden sonra Bush yönetimi Irak'taki başarısızlığı kabul etmiş ve Savunma Bakanı'nı değiştirmiştir. Irak'tan asker çekilmesi veya azaltılması programı işlemektedir. Kuzey Irak'ta oluşturulan "mutlu bölge" ile iktifa ederek gerisi "ne olursa olsun, hatta onlar birbirlerini daha fazla kırsın ki kuzeye karışacak, oranın kaynaklarını isteyecek mecalleri kalmasın" politikası da önemli aşamalar kaydetmiş durumda. Bu çerçevede, konuya sadece Irak Kürtleri açısından bakınca, acaba ortalık güllük gülistanlık mı? Saddam devrinde, bir sürü acılara maruz kaldılar da acaba şimdi onların rahat ve müreffeh yaşayacakları devir geldi mi? Zaten, Irak'ın diğer bölgelerindeki iç savaşın sorumluları Kürtler değil ki. Irak'ta bugün olanların sorumlusu elbette Kürtler değil. Son yıllarda yaşanan olaylarda Barzani ve Talabani sadece piyondur. Kullanılışlı, her şarta uyum sağlayacak, istenildiğinde her şeyi feda edebilecek testlerden geçirilmiş taşeronlar. Kaldı ki bunları da Irak Kürtleri seçmiş değil. Ancak, dünyanın patronları Kürtlerin temsilcisi olarak onları uygun bulmuş. Onların liderliğindeki bölgeye, bugün bütün komşularını kıskandıracak sermaye aktarılmakta, yatırımlar yükselmektedir. İşte problem de burada başlamaktadır. Bush tarafından görevlendirilen Irak Çalışma Grubu'nun hazırladığı raporun bir kısmı basına sızdırıldı. Bunun, özellikle kamuoyunu hazırlama, tepkileri test etme, ona göre tedbirler alma fonksiyonlarını unutmayalım. Rapora göre Irak, Sünni, Şii ve Kürt olmak üzere üç bölgeye ayrılacak. Şimdiye kadar gayri resmi olarak birçok kişinin seslendirdiği proje artık resmiyet kazanmakta ki fiilen zaten ülke bu noktaya gelmiştir. Bu ayrımın temel mantığını ise mezhep ve etnik köken farkı oluşturmaktadır. ABD, dört yıldır Kuzey Irak'ı Kürtleştirme projesini adım adım hayata geçirmektedir. Tebaa-i Sadıka durumundaki Kürtler, ABD-İngiliz-İsrail ittifakı için petrolün de bekçiliğini yapacak. Karşılığını fazlası ile alırken, Sünni ve Şiiler birbirlerini boğazlayacaklar ki bunun altyapısı oldukça hesaplı bir şekilde kurulmuş.