İstanbul Barosu Tiyatrosunda eğitim verdiğim sırada tanıştığım ve kendisi ile uzun yıllardır tiyatro yapmaktan keyif aldığım, oyunlarımızın çoğuna irili ufaklı birçok katkısı olan hayata dair güzel düşünceleri ile çevresini koruyup kollayan kadirşinas kişiliği ile örnek olan sevgili Nebahat YILDIZ ile sanata ve hayata dair birçok konuyu konuştuk. 

Merhaba Nebahat Hanım sanata bakış açınızdan biraz bahseder misiniz? 

Ben Nebahat Yıldız, Almanya /ULM doğumluyum ama bir Karadeniz kızıyım.

Hayata ilk önce sanat penceresinden bakarım. Çünkü sanat yaşamın tam da kendisidir. Sosyal medyada vs. birçok başarı öyküsüyle karşılaşıyorum. Bazıları var ki sadece okuyarak ya da izleyerek keyfini çıkarıyorum. Fakat yorum yapamıyorum bu gibi gerçekten sanat olan paylaşımlara. Çünkü ben ne kadar güzel cümleler yazarsam yazayım, sadece değerini aşağıya çekmiş olurum. Bazı emekler sadece izlenmelidir sessizce minnetle. Yürekten teşekkür edilerek.

Oysa bunun tam tersi kişiler de vardır.  Bu kişiler sanatın yüz karasıdır. Bir ürün çıkarmazlar emek vermezler ama gündemde kalmaya çalışmak uğruna birçok sanat ve sanat emekçisini harcarlar. Bu durum da insanlığımızdan utandırır bizi hep.

Tam bu nokta sormak istiyorum. Günümüzde yaşanan teknolojik gelişmelerin etkisiyle sanatçıyım diye sosyal medya platformlarında hiçbir şey üretmeden tüketen kişiler hakkında düşüyorsunuz? 

Bana göre sanat insanın yaradılışından gelen bir yetenektir. Sonradan olacak bir başarı değildir. Ruhundan gelir o sevgi ve yetenek. Sanat reeldir, sanal değildir. Doğaldır, gerçektir.  Söylenecek o kadar çok şey vardır ki aslında, bazen susmak en güzelidir. Sessizce sevmek mesela.  

Siz belli bir yaştan sonra tabiri caizse oğlunuz yaşındaki çocuklarla tiyatro yapmaya başladınız bu sizi biraz korkutmadı mı?

Hayatta imkânsız diye bir şey olmadığını yaşayarak görmüş bir insanım.

Çok istemek ve çaba göstermek, mücadeleyi bırakmamak her kapıyı açar bence.

 Hayallerin de yaşı yoktur. Unutmayalım ki hiçbir hayal için geç kalınmaz.

Çok sevdiğiniz şeyleri yapmak için adım atalım yeter ki,

Ben halen okumaktan, öğrenmekten ve hayallerimden vaz geçmedim mesela. Şu anda bile Arkeoloji okuyorum. Meslek edinmek için değildir bazı şeyler. Bilgi edinmek içindir. 

Yayınlanma aşamasında olan bir de kitabım var.  Adı: TUTSAK.  Senaryolar yazdım ve kültür bakanlığına gönderdim. Skeçler yazdım mesela. Bir yandan çalıştım hayatımı idame ettim ve de çocuk yetiştirdim okuttum. Hem kendi evladımı hem de ihtiyacı olan birkaç çocuğu meslek sahibi olana kadar destek verdim her konuda. Bu da hayata dair bir sanattır bence. Bir eser yaratabilmek sevgiyle. Sonra gururla o eserini izlemek.  Bunlar sadece benim elimden gelebilenlerdi. Herkesin hepimizin elinden güzel şeyler gelebilir. Yeter ki isteyelim ve adım atalım.

Sizin uzun yıllardır tanıyorum ve beraber birçok oyunda yer aldık. Sizin için sahne önü veya arkası fark eder mi? 

Evet beraber uzun yıllardır tiyatronun içindeyiz. Sahnede olmak kadar da kostümleri dikmek, dekor hazırlamak, aksesuar bulmak beni inanılmaz mutlu ediyor.  Kadromuz kalabalık olduğundan her oyunda bulunamıyoruz hepimiz. Ama hazırlamış olduğum kostüm ve  aksesuarları sahnede izlemek bana gurur veriyor, içimi ısıtıyor. Sorunuza gelince benim için her iki tarafta inanılmaz keyifli

Velhasıl hayal bile edemeyeceğim fırsatlar sundu hayat bana. Yaşama dair, insanlığa ve sanata dair. 

Çok sevdiğim bir söz ve röportaj için kullandığım başlık “İnsan Ruhunun Sanata İhtiyacı var’’ siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? gelecekle ilgili planlarınız neler?

Size katılıyorum gerçek sanata hepimizin ihtiyacı var. Sahte yapay olana değil yürekten gelen ve severek yapılan her şey bana göre sanattır. Örneğin mesleğe olan aşk ve de en önemlisi kendine olan aşktır. Kişi kendini sevmezse karşısındakine sevgi veremez. Bunun adına da rol yapmak denir anca.

Dedim ya hayal güzel şeydir. Geleceğe dair o kadar çok hayalim var ki. Hepsini yapabilmek için 500 yaşıma kadar yaşamak isterim. En baştaki hayalim ise sanat okulu açabilmek. Ama ülkenin dört bir yanında okullar açabilmek. Sadece sokak çocuklarına özel. Yani imkânı olmayan, yaslanacak bir duvar arayan, ya da yeteneğini boğazında düğüm gibi saklayan garibanlara öncelik tanıyan bir okul.

Yurdun her yerinde ücretsiz servis ve yemek olanağı sağlayabileceğim. İsterlerse konaklayabilecekleri duş alabilecekleri okullar yapabilmek.  Yani başta sevgi olmak kaydıyla bir çocuğa ya da kimsesiz hissedenlere hayata dair her şey sunabilmek istiyorum.  Tez zamanda böyle bir fırsat versin hayat bana diye hep dua ediyorum.  Umut olmadan yaşanmazmış. Hayalimden vaz geçmeyeceğim. Yaşayabildiğim sürece mücadele edeceğim hayalimi gerçekten layığıyla gerçekleştirebilmek için.

Mutlu insan olmak için mutlu edebilmek gerekir çünkü.

Benim mutluluk anlayışım tek başına değildir. Hep birlikte isek mutluyuzdur.

Hayatı ve gezmeyi seviyorum. Fırsat buldukça motoruma atlar yurt geneline ücra köşelere kadar gezmeyi severim. Tiyatroma faydası olacak parçalara rastlarsam da atarım motorumun sandığına. Mutlaka bir yerde kullanılır çünkü.

Gezerken insan analizleri yaparım. Kendimde tek sevmediğim yöndür bu. Maalesef insanların iç dünyasını ve karakterlerini ilk bakışta anlayabiliyorum. Ama sadece ilk bakışta. Kişiyi tanıdıkça yaptığı role kapılıyor ve göremiyorum yüreğini. 

Hani güzel görünümlü ama çok kötü kokan bazı bitkiler vardır ya. Kokarca misali yani. O denli kötü insanlarla karşılaştım inanın ki.  Keşke dediğim çok zamanlar olmuştur hayatta.

Hayat da böyledir. Kuralsız yaşamalı hayatı. İçinden geldiği gibi yani. ÇÜNKİ HAYATIN YAŞI YOKTUR…