Dostlarımız seçtiğimiz hayatımızdaki en önemli kişilerdir. Gerçek arkadaşlarımız, gerçek dostlarımız en güvendiklerimizdir.
Sevilen, güvenilen yakın arkadaş, kardeştir, sırdaştır gerçek dost; yanlış yaptığında uyaran, sonrasında ise koruyan kişidir. Üzülme, üzülürüm diyendir. Ölümde tabuta omuz verendir.
İnsan dostunun huyunu alır derler. Şems-i Tebrizi Şam’a döndüğünde, Mevlana Celaleddin için onun yokluğu dayanılmazdır. Şems’in varlığını kabullenememiş kimseler, Mevlana
Celaleddin’e ileri geri laflar ederler. Mevlana’nın bu kimselerden birine verdiği cevap şöyledir:
'Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı nameyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım. Ben onun avucunda bağlar, bahçeler ağaçlar görür; deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim. Lakin siz bunların hiçbirini göremezsiniz. '
'Dost; acı söyleyen değildir Acıyı tatlı söyleyebilendir' diyen Mevlana, 'Sende en iyi ne varsa dostuna onu ver.' diye seslenir ve kötü dostu şöyle açıklar:
'Yılan sokması seni sadece canından eder. Ama kötü dost hem candan hem de imandan eder!
Ey Gönül! Bir sürü dostlarının yanında elbet ki düşmanların da olacak; Ama imtihan ya bu, onca düşmanın var iken seni dostun vuracak.
Madem ki rızkı taksim eden O’dur o halde şikâyet küfürdür. Sabır gerekir. Sabır genişliğe ulaşmanın anahtarıdır. O'ndan başka herkes düşmandır. Sen asıl dostu düşmanlara şikâyet eder, halinden sızlanırsın öyle mi? Padişah köleye şikâyet edilir mi? Akıllı ol.'
Dostluklar babamın döneminde vardı. Şimdi başka bir zamandayız… Dost gibi görünen mutantlar arasında yaşamaktayız.
Bu yüzden bazı dostlara her zaman her türlü fedakârlığı yaparsınız da ama hala onların sizin için gerçek dost olup olmadıklarını anlayamazsınız.