23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’nin açılışı ile malumları Anadolu’da yeni bir devlet doğmuştu. Muhteşem Kurtuluş Savaşı tarihimizin en önemli dönemeçlerinden biri olan 23 Nisan’a gelmeden önce İstanbul Hükümeti; Mustafa Kemal Paşa’yı etkisizleştiremediğinden yeni imkanları zorlamaya, Ankara’yı tehdit edecek, karışıklık ve tehlikeler yaratacak emir ve fetvalarla ve propagandalarla halkı Kemalistlere karşı ayaklandırmaya başlamıştı.

Nitekim Konya’nın Bozkır ilçesinde Ankara’nın güneyinde, Marmara güneyinde de Biga’dan Düzce, Bolu ve Gerede’ye kadar Ankara’nın batısında, Yozgat ve Zile’de Ankara’nın doğusunda, ikişer defa Milli Hareket karşıtı ayaklanmalar olmuştu.

Bozkır’da halkı iki hoca kışkırtmıştı. Yozgat’ta ayaklanma İttihatçı karşıtlarınca, Biga ayaklanmaları da emekli ve alaylı Binbaşı Anzavur tarafından yönetilmişti.

Sadrazam Damat Ferit Paşa; TBMM’nin toplanmasını önlemek ve Milli Hareketi dağıtmak için asilere bol keseden silah, para ve rütbe dağıtmış, hatta Milli Kuvvetler üzerine sevk etmek üzere Kuvayı İnzibatiye adında Saltanat Ordusu bile teşkil etmişti. Ancak malumları Milli Kuvvetler; Anadolu’yu çepeçevre saran işgallere karşı savunurken, işsiz ve güçsüz, disiplinsiz bu grupları dağıtmayı başarabilmişti.

Değerli okurlarım, unutulmamalı ki, iç ve dış düşmanlara karşı yapılan bu mücadele için; her şeyden önce bir devlet, bir ordu ve para gerekliydi.

Osmanlı, İstanbul’da esir olduğundan Mondros’tan birbuçuk yıl sonra 23 Nisan’da devlet daha yeni kurulabilmişti.

Mondros’tan sonra ordumuz dağıtılmış, 19 Mayıs 1919’dan beri yorgun ve bitkin Anadolu halkı, Milli Mücadeleye sahip çıkarak her cephede ancak Kuvayı Milliye’yi teşkil edebilmişti.

Ve ayrıca Anadolu halkı yorgun ve bitkin olduğu kadar fakirdi ve ülkenin tüm kaynakları İtilaf Devletlerinin kontrolündeydi. Yani para hiç yoktu.

Peki para yoktu da çark nasıl döndü? İşte 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışı ile başlayan Milli Mücadelenin mali durumunu, Alptekin Müderrisoğlu, iki cilt halindeki “Kurtuluş Savaşı Mali Kaynakları” kitabında incelemiş. Maliye Bakanlığında üst düzeyde hizmetler yapan Sayın Müderrisoğlu; kutsal savaşımızın motoru olan mali kaynakları ve günlük yaşamını zar zor sağlayan fakir halkımızın akıl almaz fedakarlıklarını ve darboğazların nasıl aşıldığını akıcı bir şekilde anlatıyor.

Mustafa Kemal Paşa 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan Samsun’a üç aylık Ordu Müfettişi ödeneği ile hareket etmişti. Ödenek kısa sürede tükendiğinden Amasya’dan Erzurum’a, Mustafa Kemal Paşa’nın birikimi 800 lira ile gidilmişti. Mustafa Kemal Paşa’nın bu paradan başka parası olmadığı gibi gelir sağlayan bir mülkü de yoktu. Ve Erzurum’da istifa edip, askerlikten ayrıldığı için, Ordu Müfettişinin sahip olduğu avantajları da kaybetmişti.

Erzurum Müdafai Hukuk Cemiyeti, ev sahibi olarak kongrenin masraflarını, üyelerinin bağışı ile toplanan 1500 liralık bütçesinden karşılamıştı. Kongre bir okulda yapılmış, dışarıdan gelen temsilciler için sınıflar yatakhane olarak kullanılmış, askerler Kolordu’da misafir edilmişti. Ve Erzurum dışındaki vilayetlerin temsilcilerinin yollukları da kendilerini seçen Müdafai Hukuk ve Reddi İlhak Cemiyetleri tarafından ödenmişti.

Kongre sona erdiğinde 1500 liranın tamamına yakını harcanmış, Müdafai Hukuk Cemiyeti parasız kalmıştı. Oysa Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekilerin Sivas’a nakilleri için at arabası kiralanması gerekti.

Ve o günlerde, halk o kadar fakir ve çaresizdi ki, Müdafai Hukuk para temin edememiş, durumu öğrenen Binbaşı Süleyman Bey kefen parası olarak ayırdığı 800 lirayı getirmiş, yaptığı yardımı kimsenin bilmemesi kaydı ile Cemiyete bağışlamıştı.

Yıllar sonra gazi de olduğunu öğrendiğim Binbaşı Süleyman Bey’in Ankara’da çocukları ile irtibat kurmuş, bu gözleri yaşartan bağış olayının, bir televizyon programı ile nakline teşebbüs etmiştik. Çocukları ise “Babamız bu hususu hayatında hiç kimse ile konuşmadı, hiç sözünü bile etmemişti. Bizi bağışlayın. Olay O’nun isteği gibi kalsın” demişler ve bir kere daha gözlerimizi yaşartmışlardı.

Değerli okurlarım, Binbaşı Süleyman’ın, benim değerli sınıf arkadaşım ve TESUD Rasimpaşa Derneği’nin uzun süre başkanlığını yapan çok değerli dostum E.Yb. Erol Hatunoğlu’nun akrabası olduğunu yıllar sonra öğrenmiş ve arkadaşımı böyle fedakar, eli öpülesi bir akrabası nedeni ile kutlamıştım.

Değerli okurlarım, 29 Ağustos’ta, Erzurum’dan üç çürük çarık otomobil ve kiralanan üç at arabası ile hareket eden Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları 2 Eylül’de Sivas’a gelebilmişlerdi.

Sivas’ta lise binası kongre için hazırlanmıştı ama Sivas Kongresi, Erzurum Kongresi’ne nazaran daha kapsamlı bir kongre idi. Sivaslılar lise binasını yatmak, yemek yemek ve dinlenmek için tefriş ettikleri gibi birçok delegeyi evlerde de misafir etmişlerdi. Ve kongreye katılmak üzere seçilen delegelerin yollukları da kendilerini seçen Müdafai Hukuk ve Reddi İlhak Cemiyetleri tarafından ödenmişti. Hatta bazı temsilciler de, kendi olanakları ile kongreye katılmışlardı.

11 Eylül’den sonra Mustafa Kemal Paşa ve Heyeti Temsiliye 18 Aralık’ta ayrılana kadar üçbuçuk ay Sivas’ta kalmışlardı. Bu süre içinde para, Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyetinin en önemli sorunları arasında idi.

Rauf Bey 100 altın bağışlamış, Mazhar Müfit Bey de Osmanlı Bankası’ndan kendi adına bin lira kredi almış, Ankara’ya giderken Sivas Amerikan Okulu’ndan, otomobiller için ücretsiz benzin ve lastik temin edilmişti.

27 Aralık’ta Ankara’ya gelen Mustafa Kemal Paşa ile beraberindekiler ve Heyeti Temsiliye üyeleri güçlüklerle dolu uzun bir yolculuğun ardından Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa ve Ankara halkı tarafından hazırlanan okullara yerleşmişlerdi. Ankara’daki ilk günlerinde Mustafa Kemal Paşa’yı ziyaret eden Ankara Müftüsü Rifat Börekçi, Heyeti Temsiliye’ye Ankara halkının yardımı olarak Mazhar Müfit Bey’e 1000 lira teslim etmişti.

Ali Fuat Paşa’nın da desteği ile günler geçiştirilmiş ve 23 Nisan’dan sonra Anadolu’yu artık TBMM Hükümeti yönetmeye başlamıştı.

İlk beş ay Milli Mücadeleye karşı başlayan ayaklanmaların bastırılması ile geçmiş, Milli Mücadele, daha çok geniş halk kitlelerini ilgilendirmeyen tüketim ve gümrük vergilerine zam yapılarak finanse edilmeye çalışılmış, Eylül ayında gelir artırmak amacı ile Tuz Resmî Kanunu çıkarılmıştı.

1921 yılında TBMM’nin çıkardığı 109 kanunun 56’sı mali kanunlardır. Geri kalanların 27’si askeri ihtiyaçlarla, 16’sı idari tedbirlerle 10 tanesi de tüketimi azaltıp üretimi artırmayı teşvik eden tedbirlerle ilgili kanunlardı. Ve bu ara Maliye Bakanlığı da, Osmanlı Bankaları, Düyunu Umumiye ve Reji idareleri ile anlaşarak İstanbul’a gönderilerek gelirlere el koymuştu. Bunun gibi pek çok uygulamalardan başka Hükümet, ilk bütçe tasarısını ancak 30 Eylül 1920’de TBMM sunabilmişti.

Bu ilk bütçemiz olacaktı. Gecikmiş de olsa 28 Şubat 1921’de kabul edilen ilk bütçenin giderler toplamı 63.018.358 giderler toplamı da 51.388.626 lira idi. Bütçe açığı 11.629.732 lira idi.

Değerli okurlarım, Muhteşem Kurtuluş Savaşımız gibi dünyada başka hiçbir savaşın böyle finanse edilip başarıya ulaştığının örneği yoktur. Muhteşem Kurtuluş Savaşımız boyunca üç yıl, ihtiyaç duyulan mal ve hizmetlerin çoğunluğu, halkın mal ve para şeklinde bağışları ve hizmet yükümlülükleri ile zaman zaman da el koymalarla sağlanmış, fedakar ve cefakar Anadolu insanı da, kanı ve canı dahil varını yoğunu seve seve Milli Mücadeleye sunmuştu.

O’nlarla ne kadar övünsek, gururlansak azdır. Ruhları şad mekanları cennet olsun.