Ailecek, devletin en yüksek kademelerinde görev almış bir âilenin; ileri gelen bir ferdiyle televizyon kanallarından birinde yapılan söyleşiyi -hasbe'l-kader- dinledim. Düşüncesi istenen bir soru şuydu:  

Resmî birinin -hem de avenesiyle- öldürülen bir teröristin ailesine taziye/başsağlığı ziyaretinde bulunması doğru mudur?  

Verdiği cevap çok şaşırtıcıydı. Aşağı yukarı şöyle diyordu o yüksek şahıs:  

"Türkler ve Kürtler beraber yaşamaya mahkûmdurlar. Olayların üzerine zaptiye tedbirleriyle gidilmemeli! Taziyede bulunanın üzerine fazla gitmekle, halkın bir kesimini karşımıza almamalıyız."  

Saldırıyı yapan teröristlere bir kelimecik olsun lâf etmedi. Onları kınamadı! Bir bekçiyi şehit etmelerine ise hiç temas etmedi!  

Böylece terör estiren teröristleri zımnen/dolaylı yoldan desteklemiş oldu. Teröristlere ve yaptıklarına hiç ama hiç değinmedi. Onlara dokunmadı. Dokundurmadı. Sadece devleti ve güvenlik güçlerini tenkit edip eleştirdi.  

Bu davranış biçimi terörü desteklemek değildir de ya nedir? Böyle destekçiler varken, terör sivrisineklerinin beslendiği, kök saldığı böyle bataklıklar oldukça, terör durur mu hiç? Durmak bir yana, daha da azmaz mı? Adama demezler mi bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?  

Ne demek "Türkler ve Kürtler beraber yaşamaya mahkûm iki millettirler!" deyişi?  

Zaten beraber değiller mi?  

Zaten asırlardır, anca beraber kanca beraber yaşamıyorlar mı?  

İçtikleri su ayrı mı gidiyor?  

Yedikleri farklı şeyler mi?  

İnançları gayrı şeyler mi?  

Müşterek konuştukları dilleri yok mu?  

Asırlardır kız alıp vermiyorlar mı?  

Aynı vatanda yaşamıyorlar mı?  

Aynı vatan uğrunda, omuz omuza çarpışmadılar mı?  

Gerekirse yine çarpışmayacaklar mı?  

Öyleyse ne demek oluyor?  

"Türklerle Kürtler beraber yaşamaya mahkûmdurlar!"  

ifadesi.  

Sanki istemiyorlar da beraber yaşamayı? İster istemez birbirlerine katlanmak zorunda kalıyorlar! Öyle mi? Demek ister istemez bu çileyi çekmek mecburiyetindeler! Öyle mi?  

Ne demek Türklerle Kürkleri ayrı görmek? Ayrı sanmak, farklı düşünmek, birbirlerini gayr saymak?  

Türklerle Kürtler; et ile tırnak gibidirler. Biri birisiz asla olamazlar derken; ikisi bir, ancak bir sayılır.  

Türkler ve Kürtler iki unsurun karışımı değildirler.  

Türkler ve Kürtler ve diğer unsurlar karışım değildirler. Terkip hâlindeyiz. Sentez durumundayız. Hemen ayrışacak şekilde birbirimizle iğreti bir şekilde tutuşturulmuş değiliz. Kopmaz, ayrılmaz sûrette birbirimizle kaynaşmış bir kitleyiz. Bizler millet olmuş bir hâldeyiz. Ayrışmaz bir bütün teşkil etmişiz.  

Atom nasıl ki proton ve elektronlardan meydana gelmiştir. Ayrılmaları imkânsız bir bütün oluşturmuşlardır. Ayrılmaları ancak berhava olmakla mümkündür ki, bu durumda ayrılık değil; iki tarafın da yok oluşu mukadderdir. Böyle bir mukadderatı kim ister, kim buna sebebiyet verir? Kim buna cesaret edebilir?  

Böyle düşünenler; kim olursa olsun Türk Milleti'ni teşkil eden ve bu ortak şemsiye altında oluşta birleşen, bir olan ve bir olmuş bulunan millet fert ve bireylerinin tükürükleriyle boğulmaya mahkûmdur.  

Kendilerini Türk Milleti'nin mensubu ve bağlısı sayan Bosna'lı ve Arnavut kardeşlerimiz; ayrılık gayrılık taslıyanlara bu konuda en güzel cevabı vermişlerdir.  

Sırasında Türk Milleti'ni meydana getiren tüm unsurların aynı cevabı vereceklerinden kimsenin şek ve şüphesi olmasın.  

Çünkü Türkiye'de olanların oluş sebebi: Türkiye'nin mazlum milletlerin sığınağı olmasıdır bir. Geliş sebeplerinin başında gelenlerin Müslüman olmalarıdır iki.  

Çünkü Türkiye'de yaşayan herkes -çok azı dışında- Müslümandır. Yani hepsinin dinleri birdir. Yani İslâm...  

Türkiye'de yaşayan herkes -ana dilleri ne olursa olsun- Türkçeyi çok iyi bilmekte, Türkçeyi konuşmaktadır. Yani her unsurun müşterek/ortak dili; Türklerin dili olan Türkiye Türkçesidir.  

Demek ki, doğuşu değil oluşu gösteren "millet" mefhumu Din ve Dilbirliği ile gerçekleşmiştir.  

Türk Milleti, bugün bu iki asıl temel üstünde yükselmektedir.  

Nitekim Türk Milleti olarak ismini tarihe ve bugünkü uluslara tescil ettirmiş bulunmaktadır.  

devamı yarın...