90 yıl önce, Yunanlılar 27 Mart 1921’de malumları, Türk Ordusunu daha kuvvetlenmeden ezmek ve ortadan kaldırmak ve Sevr’i Türk Ulusuna zorla kabul ettirmek için yeniden saldırmışlardı. İki buçuk ay önce BİRİNCİ İNÖNÜ MUHAREBESİ’nde uğradıkları yenilginin acısını da çıkarabilmek için, bu defa bir kolordu ile Uşak’tan Afyon, bir kolordu ile de Bursa’dan Eskişehir istikametinde 23 Mart’ta taarruza geçtiler. Güneyde Uşak grubu karşısında Dumlupınar mevzilerinde Refet Paşa komutasında Güney Cephesi birlikleri, kuzeyde Bursa grubu karşısında İnönü mevzilerinde de İsmet Paşa komutasında Garp Cephesi birlikleri tertiplenmişti. Her iki cephede de Yunan birlikleri hem sayıca hem de silah, cephane ve donanım bakımından Türk Ordusuna karşı kesin bir üstünlüğe sahipti. 24 Mart’ta güneyde Dumlupınar mevzilerindeki birliklerimiz ağır düşman baskısı altında yer yer mevzilerini kaybedince savunma bütünlüğü bozulduğundan, 27 Mart’ta Afyon düşman eline geçti. Kuzeyde ise düşman İnönü mevzilerine 28 Mart günü taarruz edebildi. Bu cephede dört gün süren çok çetin ve kanlı muharebeler sonunda, yenilen düşman 1 Nisan günü çekilmeye başladı. Kuzeyde ZAFER’i kazanan İsmet Paşa bir taraftan çekilen düşmanı takip etti, bir kısım kuvvetlerini de güneye düşmanın Uşak grubuna yöneltti. İmha tehlikesini hisseden düşman bu bölgede de 7 Nisan’da Afyon’u boşalttı ve geri çekildi. Bu yeni ZAFER, tarihe İKİNCİ İNÖNÜ ZAFERİ olarak yazıldı. 1 Nisan günü Metristepe’de harekatı takip eden İsmet Paşa, Ankara’ya Genelkurmay Başkanlığına yazdığı raporu şöyle tamamlamıştı: “Bozüyük yanıyor. Düşman binlerce ölüleri ile doldurduğu muharebe meydanını silahlarımıza terketmiştir.” ZAFER’i bu telgrafla öğrenen Mustafa Kemal Paşa da aşağıdaki cümlelerle Cephe Kumandanı’nı tebrik ediyordu. “Bütün tarih-i alemde (dünya tarihinde) sizin İnönü meydan muharebelerinde deruhte ettiğiniz (yüklendiğiniz) vazife kadar ağır bir vazife deruhte etmiş kumandanlar enderdir. Milletimizin istiklal ve hayatı, dahiyane idareniz altında şerefle vazifelerini gören kumanda ve silah arkadaşlarınızın kalp ve hamiyetine (vatanseverliğine) büyük emniyetle istinat ediyordu. Siz, orada yalnız düşmanı değil, milletin makus (tersine dönmüş) talihini de yendiniz. İstila altındaki bedbaht topraklarımızla beraber bütün vatan, bugün müntehalarına (en ücra köşelerine) kadar zaferinizi tes’it ediyor (kutluyor).” Mustafa Kemal Paşa’nın yüksek ruh ve vicdanından fışkıran, tarihte eşine az rastlanan bu muhteşem takdir ve tebrik mesajı, askeri yazışma ve hitabetin en seçkin ve değerli örneğidir. İsmet Paşa da yüksek muhatabına şükranlarını arz ederken Mustafa Kemal Paşa’yı aşağıdaki gibi ne kadar enfes ve veciz tarif ve tasvir ediyor. “Zulüm ve istibdat (despotluk) dünyasının en zalimane hücumlarına karşı, yalnız ve şaşkın kalan milletimizin maddi ve manevi bütün kabiliyet ve kuvvetlerini, ruhundaki ateşle toplayan ve harekete geçiren Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa!” İKİNCİ İNÖNÜ ZAFERİ’nden sonra Türk Ordusunun öyle kolayca yenilemeyeceğini bütün düşmanlar anlasa da, Yunanlılar şanslarını bir defa daha denemek için hırsla ve hızla hazırlığa başladı. Ancak ZAFER’den hemen sonra önemli gelişmeler de oldu. 28 Nisan’da İngilizler Malta’dan bir kısım Türk esiri serbest bıraktı. 1 Haziran’da İtalyanlar Anadolu’dan çekilmeye başladı. 9 Haziran’da Fransa adına görüşmelerde bulunmak üzere Franklin Boullion Ankara’ya geldi. 21 Haziran’da Fransızlar Zonguldak’ı tahliye etti. İKİNCİ İNÖNÜ ZAFER’inden sonra bütün ülke adeta bayram yaptı, halkın kurtuluşa olan inancı arttı. Bu muhteşem ZAFER’in 90 ncı yılı kutlu olsun. Savaşta kasatura kılıfı olmadığından kasaturayı kuşağına sokan, yırtık çarığından çıkan ayakları ile karlı yollarda km.lerce yol alan, kaputsuz, çadırsız, açlık içinde, yokluk içinde, tarihi bile kıskandıran kahraman ordu ve kahraman komutanlarını, İKİNCİ İNÖNÜ ZAFERİ’nin 90 ncı yılında minnet ve şükranlarla anıyorum. Başta ebedi başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşlarının, kahraman şehitlerimizin ruhları şad olsun, mekanları cennet olsun.