Futbol denilen sihirli oyunun üzerinde en çok konuşulan bileşeni, her zaman hakemler olmuştur. Günümüzde de bu durum hiç mi hiç değişmedi, aynı yoğunlukta devam ediyor. Kaldı ki, son dönemde insani hataların ortadan kalkması ve daha adil sonuçlar edinilebilmesi için Video Asistan Hakem uygulaması yani VAR sistemi geliştirildi. Amaç hakemlerin verebileceği hatalı kararların, karşılaşmanın sonucunu doğrudan etkileyecek düdüklerin, teknoloji yardımıyla önüne geçmekti. Ancak VAR’ı da çok kısa bir sürede ağzımıza burnumuza sürmeye başladık. 

Herkesin gayet iyi bildiği bu kısa açıklamayı neden yaptım biliyor musunuz? Uluslararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Federasyonu, son on yılın en iyi hakemleri listesinde Alman Felix Bryc’i birinci, Cüneyt Çakır’ı da ikinci sırada, Hollandalı Björn Kuipers’i ise üçüncü olarak ilan etti.

Neresinden bakılırsa bakılsın, sevelim sevmeyelim bu tartışmasız gurur verici bir durum. Şampiyonlar Ligi’nde final, dünya ve Avrupa kupalarında yarı final yönetme onuruna sahip bir hakemimizin olması ve dünyanın en başarılı hakemlerinden biri olması içimizi kıpır kıpır ediyor.

Peki, sevgili Cüneyt Çakır aynı başarıyı içeride de gösterebiliyor mu? Bu soruya eminim ki toplumun büyük bir çoğunluğu, ‘Hayır yanıtını veriyordur.

Buna bağlı olarak bir soru daha size; Başarısı tescillenmiş bir hakemin kendi liginde neden eleştirildiğini ne diyebiliriz?

Sorduğum bu soruya yanıtını da ben vereyim hemen. Cüneyt hoca dışarıda hiçbir baskı altında kalmadan, bildiği ve inandığı değerlere bağlı olarak rahat bir biçimde düdük çalıyor. İçerideyse bu durum maalesef böyle değil. Bir sürü akıl oyunları, bir dünya ince ayar… Ve özetle o bilindik mahalle baskısı.

Maalesef bu baskı hiç kimse tarafından dile getirilmese de, 7’den 77’ye herkesçe bilinen bir olgu.

Üstelik bu durumu daha da ilginç kılan, bir takımın yerden yere vurduğu o hakemin, aynı maçta diğer ekip tarafından da istenmeyen adam oluşu. Yani ne İsa’ya, ne Musa’ya yaranabilen bir hakemlik müessesesi…

Cüneyt hoca için de durum tamamen aynı. Sınır dışında, zorluk derecesi en üst düzeyde maçlarda bile rahatça, en küçük bir baskı görmeden düdük çalan Çakır başarılı olurken, içeride aynı performansı gösteremiyor.

Evet, sonuçta öyle ya da böyle dünya futbol arenasındaki gururumuz Cüneyt Çakır’ı ben de kutluyorum tabi ki. Kutlarken de, dışarıda gösterdiği ve göğsümüzü kabartan başarısını içeride de sergilemesini, buna Türk futbolunun ciddi anlamda ihtiyacı olduğunu da vurgulamakta yarar görüyorum.

Hoşçakalın…