Hormon sözcüğü “uyarmak, harekete geçirmek” anlamına gelmektedir. Hormonlar vücudumuzdaki büyüme, gelişme, üreme, bazı metabolik olayların sağlanması ve vücudun sağlıklı olarak görev yapmasını sağlayan kimyasal habercilerdir. Hormonlar vücudumuzdaki salgı bezlerinden salgılanarak kan yoluyla diğer dokulara taşınır ve etkilerini gösterirler. Miktar olarak çok az salgılanmasına karşın kuvvetli etkileri vardır. Bu nedenle bir tür haberci olarak görev yaparlar. Taşındıkları hücreye nasıl davranması gerektiğini anlatırlar. Çok az miktarda salgılanmasına rağmen hormonlar vücutta çok büyük görevler yapar. 

Hormonların başlıca görevleri 3 ana grupta ele alınabilir:

-Büyüme ve farklılaşma

-Vücut dengesinin sağlanması

-Üreme

Çok sayıda hormon büyüme olayında etkilidir. Büyüme hormonu ve tiroid hormonları bunların en önemlisidir. 

Vücut dengesinin sağlanmasında ise birçok hormon görev alır. Bu hormonlar ve görevleri şunlardır:

Tiroid hormonları: çoğu dokuda bazal metabolizmanın %25’ini kontrol eder

Kortizol : kendisinin doğrudan etkilerinden başka birçok hormonun etkisini de kolaylaştırır

Paratiroid hormonu: kalsiyum ve fosfor dengesini sağlar

Vazopressin: vücut su dengesini sağlar

Aldosteron: vücut sıvı miktarı ve serum elektrolitlerini (Na ve K) kontrol ederler

İnsülin: açlık ve toklukta kan şekerinin normal olmasını sağlar

Kan şekeri düşünce vücudumuz buna hormonsal tepki vererek kan şekerini artırmaya çalışır. Açlıkta ve kan şekerinin düştüğü durumlarda insülin salınımı azalır. Buna bağlı olarak dokuların glukoz alımı azalırken karaciğerden glukoz (şeker) üretimi artar.

Vücuttan su atılması esas olarak vazopressin isimli hormon tarafından kontrol edilmekle beraber, kortizol ve tiroit hormonları da bu konuda etkilidir.

Paratiroid hormonu ve D vitamini koordineli hareket ederek kan kalsiyum dengesini sağlarlar. Paratiroid hormonu böbreklerde D vitamini sentezini artırır. D vitamini ise bağırsaklardan kalsiyum emilimini artırır, kemiklerde paratiroid hormonunun etkisini kuvvetlendirir. Kan kalsiyumunun artması ise paratiroid hormon salgılanmasını azaltır..

Vücuttaki herhangi bir stres durumunda, stresin şiddeti, akut (ani) veya kronik (devamlı-süregen) oluşuna göre, çok sayıda hormonu harekete geçirir.

Travma veya şok gibi şiddetli ani streslerde sempatik sinir sistemi aktive olarak katekolamin dediğimiz adrelanin ve noradrenalin isimli hormonlar kanda artar, kalbin pompaladığı kan miktarı çoğalır, kan basıncı ve glukoz (şeker) yapımı artar. Stres ACTH , büyüme hormonu ve kortizol hormon yapımını artırır. Artan kortizol kan basıncının devamlılığını sağlar.

Hormonların Yapıldığı Bezler:

Hormonlar hipotalamus, hipofiz, tiroid, pineal bez, pankreas, sürrenal (böbreküstü) bezi, yumurtalık ve testislerde yapılır ve salgılanır. Bundan başka beyinde, bağırsaklarda da hormon üretimi olmaktadır.

Reseptör 

Hormonların hücrede bağlandıkları yapıya ‘’reseptör’’ denir. 

Hormonların biyolojik etkileri bu reseptörlere bağlandıktan sonra oluşur. Reseptörleri kilit olarak düşünürseniz hormonlar bir anahtar olarak görev yapar ve bu kiliti açarak hücrede etkilerini gösterirler. 

Köpeklerde ve Kedilerde hipotroit risk faktörleri şunlardır

Genetik 

Ana hücrelerinin karşı antikor üretmesi 

Tümör 

Yetersiz iyot alınması 

Doğuştan bir troit bezinin olmaması 

Şeker hastalığı