Geçen haftaki yazıda Hollanda ve Norveç maçlarına kazanan A Milli akımımızdan söz etmiştik. Yazının yayınlandığı günün akşamı bir türlü şansımızın tutmadığı, futbol yıldızımızın barışmadığı, karşılaştığımız her yerde ayağımıza çelme takan Letonya ile oynadık. 2-0 ve 3-1 gibi skorlarla önde olduğumuz rakibimize skor anlamında yakalandık ve 3-3 berabere kaldık.

Üç maçta toplanan yedi puan bu maçlar öncesi önerilse hiç oynamadan kabul eder bir de üstelik teşekkürlerimizi sunardık. Ancak iki önemli rakibi yendikten sonra, içerideki Letonya maçı için tek beklenti galibiyet oldu tabi ki. Olmadı yenemedik işte. Grubun lideri olarak kapattığımız ilk maç haftasının ardından Eylül’e kadar, Dünya Kupası Eleme serüvenimize ara verdik.

Oynanan üç maçın ardından elde edilen yedi puan ve grup liderliğinden çok, takımımız için federasyonun verdiği 3 milyon 750 bin EURO dillere sakız oldu. Bu durum Şenol Güneş’in online yaptığı basın toplantısında da gündeme getirildi.

Evet, pek tabi ki milli takımda oynamak, o futbolcu grubunun içinde yer almak kesinlikle en büyük onur. Ay Yıldızlı o formayı giymek yaşanabilecek en büyük  mutluluk ve gurur. Ancak, unutulmamalı ki; marifet iltifata ve de dolayısıyla ödüle tabidir. Bu insanlar da profesyonel ve ekmeklerini bu işten kazanıyorlar. Verilen primleri konuşmak ortaya konan emeğe ve o insanların akıttığı emeğe saygısızlık olmuyor mu? Başta da vurgulamaya çalıştığım gibi, milli formayı giymenin verdiği onur ve gururu en önde tutuyorum. Lakin, bu işin profesyonelleri olan futbolcu ve teknik adamların aldıkla para üzerinden yürütülen muhabbetlerin de doğru olmadığını düşünüyorum.

İtimat edin, şayet milli takımımız bu üç maçta başarısız sonuçlar alsaydı bu sefer kaostan beslenen o kesim ne yazacaktı?

“Bu takımdan bir şey olmaz”, “Rezil olduk”, “Eski tas, eski hamam” gibi başlıklar atıp veryansın edeceklerdi. Peki şimdi ne yaptılar? “Bu nasıl bir prim rakamı”, “Bu parayı iş adamları bile kazanamıyor” vb. şekilde söylevler atıyorlar. Yani her hal ve koşulda muhalefet. Çünkü bu tür insanlar her koşulda saldıracak bir şeyler bulurlar. Bu durumu düz mantıkla değerlendirdiğimizde, bu insanlara göre başarı da başarısızlık ta bir şekilde eleştiri nedeni.

Neyse biz tüm bu olup biteni bir kenara itelim ve Ay Yıldızlıların başarısının verdiği mutluluğu yaşamaya bakalım. Bu gibi, her şeye karşı olmayı hayat felsefesi olarak belirlemiş kaos sevici insanlara gülüp geçelim.

Eğer böyle yapmazsak, hem onlar amacına ulaşmış olur. Biz de zaten sıkıntılarla yoğrulmuş vaziyetteki günümüz yaşamında kaybolup gideriz.

Hoşçakalın…