İnsan, hayat denizinde yaşamını sorguya çeker, hayatının mihenk taşını bulmaya çalışır. Birey hayat amacını, seçimlerini, doğrularını ve yanlışlarını düşünce süzgecinden elek  elek geçirir. Kolay mıdır peki, hayat  amacını, seçimlerini, yanlışlarını, düşünce süzgecinden geçirmek? Yazıldığı, çizildiği gibi kolay değildir elbette.

Yaşama dair sorular sormak ,insanların korkulu rüyası olan, adını bile duymaktan hoşlanmayacakları, felsefeye iter. Felsefe insanlara çok korkunç gelir lakin hayatın bütün evrelerinde farketmeseler de felsefe yaparlar.

Neden felsefe yapmaktan insanlar bu denli korkar ve çekinir? İnsana felsefe yapmanın zor ve korku dolu gelmesinin sebebi, derin düşünmeyi gerektirdiği için olabilir mi? Felsefe yapmak öyle kolay değildir, doğru soruyu sormayı, entelektüel düşünmeyi gerektirir.

Felsefe yapmak, pencereden hayata bakmayı değil, pencereden dışarıya çıkarak hayata bakmayı öğretir. Dünyaya farklı bir göz ile baktırır, yaşamayı iliklerine kadar hissettirir felsefe insana. Lakin çoğu insan başkalarının pencelerinden bakarlar dünyaya. Hayatlarında neyi istemeyi bırakın, neyi istemediklerini bile bilmezler. Başkalarının fikirlerini kolayca benimser, kullanışlı piyonlar haline gelirler.

Lakin felsefeyi özümsemiş insan öyle mi? Felsefeyi odak noktasına koyan insanların hayatı güzelleşir, yaşam onlara çiçekli bahçeler sunar. Felsefe yapan birey argümanlarını karşısındakine kolay satar, daha rahat iletişim kurar, içinde bulunduğu topluluğun lideri olabilir. Az düşünen, sorgulamayan insan çürümeye doğru yol alır. Hem de sonu olmayan yola doğru...