GÖZÜN EN SİNSİ HASTALIĞI: GLOKOM
Uzm. Dr. SADUN YALÇIN
Halk arasında KARASU hastalığı olarak da bilinen glokom; dünyada önlenebilir körlüklerin başında gelmektedir. Glokom; yüksek göz tansiyonu veya görme sinirinin beslenmesini bozan damarsal bozuklukların neticesinde meydana gelen ve görme sinirinde kurumaya neden olan kronik, sinsi ve ilerleyici bir hastalıktır.
Glokom hastalığın son evresine kadar hiçbir belirti vermeden ilerleyebilir. Bunun nedeni glokom öncelikle yandan görmeyi bozduğu için karşıdan görme son ana kadar bozulmaz ve hasta hiçbir şey hissetmez. . Buna rağmen glokom bazı durumlarda; gözde ağrı ve kızarıklık, görmede azalma, zonklayıcı başağrısı, bulantı ve kusma gibi şikayetlere neden olabilir.
Özellikle bazı kişiler glokom açısından risk taşımaktadırlar. Bu risk faktörlerini şöyle sıralayabiliriz: 40 yaşından büyük olmak, kadın olmak, ailesinde glokom olması, şeker ve hipertansiyonu olmak, yüksek miyop yada hipermetrop,migren, kansızlık, guatr hastalığı ve sigara içmek gibi faktörler önemli risk faktörleridir. Bu risk faktörlerine sahip olanların mutlaka göz hekimine kontrol olmaları gerekmektedir.
Özellikle toplumda sık ve birlikte görülen Şeker ve Hipertansiyon hastaları glokom açısından özellikle risk altındadır. Burada glokomun nedeni yüksek göziçi basıncından ziyade görme sinirini besleyen küçük kılcal damarlarda kan akımının azalarak sinirin kurumasıdır. Özellikle hipertansiyonu olan hastaların akşam aldıkları ilaçlara bağlı olarak gece uyurken tansiyonlarının aşırı düşmesi görme sinirine önemli derecede hasar vermektedir
Tüm hastalıklarda olduğu gibi glokomda da en önemli şey erken teşhistir. Ama glokom son ana kadar belirti vermediğinden risk altındaki hastaların hiçbir şikayetleri olmasa da göz hekimine başvurmaları gerekmektedir. Bu durumda göz hekimi tarafından hastanın göz tansiyonu ölçülerek ve görme sinirine özel mereklerle bakılarak glokomdan şüphelenilir. Bu şüpheyi gidermek yada doğrulamak için ise günümüzde sık kullanılan GLOKOM OCT ile erken tanı konur. Hastalığın en başında tanı koyan bu tomografik yöntem hastadan bağımsız olarak 1-2 dakikada sonuç verir. Ayrıca tedavinin takibinde de son derece faydalıdır
Glokomda günümüzde en önemli tedavi yolu damla ile yapılan medikal tedavi ve Lazer tedavisidir. Glokomda kullanılan damlalar üç ana mekanizma ile göz tansiyonunu düşürürler. Gözde üretilen göz suyu trabeküler ağ denilen kanallar ile kana karışarak vücuda yayılır. Yani üretilen göz suyu ile dışarı atılan sıvı eşit miktarda olmalıdır. Atılan sıvı üretilen sıvıdan az olursa göz tansiyonu oluşur. Damla tedavisi ya üretilen sıvı miktarını azaltarak ya da dışarı akımı arttırarak gözde biriken sıvının azalmasına neden olur.
Bazı damlalar sadece yapımı azaltır, bazı damlalar dışa akımı arttırırken bazıları da iki etkiyi birden gösterir. Damlalar ya sabah akşam ya da sadece akşamları damlatılır. Özellikle son yıllarda iki ilacın birleşmesinden oluşan kombine ilaçlar kullanım kolaylığı ile tedavide ki başarımızı arttırmaktadır. Yani iki ilacın etkinliği tek damlada sağlanmaktadır.
Önemli bir tedavi yolu ise göze olan kan akımını arttırmak ve NÖROPROTEKSİYON dediğimiz yolla sinirin canlandırılması ve korunmasıdır. Bazı damlalar göz tansiyonunu düşürürken göze olan kan akımını azaltarak kendi etkilerini sınırlamaktadır. İdeal tedavide amaç hem göz tansiyonun düşürülüp hem de görme sinirine olan kan akımını arttırarak siniri canlı tutmaktır. Brimonidin denilen damla nöroproteksiyon sağlayarak glokomda ilave koruma sağlamaktadır. Prostoglandin analogları ve karbonik anhidraz inhibitörleri ise göze olan kan akımını arttırarak görme sinirinin kanlanmasına yardımcı olurlar.
Önemli bir konuda günlük hayatta kullandığımız birçok ilacın gözde açı kapanması glokomu ve ağrıya neden olabilmesidir. Özellikle grip tedavisinde kullanılan birçok ilacın içinde bulunan efedrin ve antihistaminik ilaçlar riskli hastalarda glokoma neden olur. Ayrıca Astım, Depresyon ve Tansiyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar da glokoma neden olabilir. Özellikle hipermetrop bayanlar bu açıdan risk altındadırlar. Bu ilaçları kullanan hastaların göz tansiyonlarının ölçülmesi ve gerekirse ön kamera açısının değerlendirilmesi gerekebilir. Hem sinir kalınlığını hem de ön kamera açısını aynı anda değerlendiren gelişmiş OCT ile bu mümkündür.
Son yıllarda en yeni ve en sık uygulanan laser tedavisi SLT( Selektif LazerTrabeküloplasti) dir. Adından da anlaşıldığı gibi seçici olan bu lazer tedavisi ALT lazer tedavisi ile benzer özelliklerde kullanılmaktadır. Uygulanması ve tekrarlanabilirliği yüksek olan SLT lazer tedavisinin en önemli özelliği uygulandığı dokuya zarar vermemesidir. Böylece gerektiğinde defalarca uygulanabilir. Ağrısız olan bu lazer tedavisi toplam 1-2 dakika sürmekte olup topikal anestezi ile uygulanmaktadır. Böylece damla tedavisinin yetersiz kaldığı durumlarda veya damla ile olan düşüşten daha yüksek bir düşüş beklediğimiz durumlarda cerrahiye alternatif olarak güvenle uygulanabilir. Ama unutulmamalıdır ki SLT tedavisi her zaman damla tedavisine alternatif bir tedavi değil ona yardımcı bir tedavi olarak kullanılabilir. Sadece damla damlatması mümkün olmayan ya da damlaları yan tesirlerinden dolayı kullanamayan hastalarda eğer cerrahi gerektirmeyecek kadar yüksek göz tansiyonu yoksa SLT ilk tedavi olarak düşünülebilir.
Özetle söylemek gerekirse; lazer tedavisi glokom hastalığında gerektiğinde güvenle uygulanabilen ve kısa ya da uzun dönemde olası görme kayıplarını önleyen bir tedavi seçeneğidir. Uygulaması kolay ve yan tesirleri az olan bu lazer tedavi yöntemleri her geçen gün yeni teknolojilerle hastalarımıza sunulmaktadır
Yorumlar