Şampiyonlar Ligi’nde de gruptan çıkmayı başaran Sarı Kırmızılı takımla birlikte çıktığı 46 maçta 25 kez kazanan 8 yenilgi ve 13 beraberlik alan Mancini için bir taraftan bakıldığında başarılı, bir diğer taraftan bakıldığında da başarısız demek mümkün. Bu aynen yarısı su dolu bir bardağı tanımlarken, “Bu bardağın yarısı dolu” ya da, “Bu bardağın yarısı boş” demek gibi bir şey.
Malum burası Türkiye, burada her şey şampiyonluğa endeksli. Hatta yalnızca şampiyonluk bile kesmeyebilir kimilerini. Çifte kupa falan gibi beklentiler de öne çıkabilir, başarı kriterlerinin standardında.
Başarıyı, başarısızlığı bir kenara bırakmak gerek bence Mancini olayında. Değil Mancini, Mourinho bile gelse, Galatasaray’da Fatih Terim’in yanında esamesi bile okunmaz. Kaldı ki, taraftarın gözünde, Terim’e reva görülen gönderiliş şekli ve gönderilme öncesinde yaşananlar asla kabullenilebilir şeyler değildi. Aslında yalnızca Galatasaray taraftarının değil, hiçbir sağduyu sahibi futbolseverin, Fatih Terim gibi bir firmaya, ‘eleman’ yakıştırması ve muamelesini kabul etmesi pek olanaklı değil.
Evet o ruh hali ve gelinen noktanın ardından Sarı Kırmızılı takımın başına geçen Mancini’nin başarılı ya da başarısız olması işte tam da bu nedenle çok önemli değil. Her ne kadar, Fatih Terim’in şu sıralarda Galatasaray’a yeniden dönmek gibi bir düşüncesi olmasa da, İtalyan hocanın gitmesiyle birlikte, Terim sevdalıları en azından umut bazında da olsa farklı bir ruh hali yaşamaktalar. Çok büyük bir olasılıkla takımın başına, eski göz ağrısı ve Galatasaray için kesinlikle özel bir anlam taşıyan bir başka isim Mircea Lucescu gelecek gibi görülüyor.
Bu arada fısıltı gazetesi haberlerine göre, Mancini’nin yakın çevresine, “Ben takımın başındayken, yönetimin bir başka teknik adamla görüşmesi çok mantıklı değil. Böyle bir şeyi kabullenmek mümkün mü?” diyerek sitem etmiş. Ayrıca da, yol ayrımı öncesinde yönetimle yaptığı toplantıda bu durumu dile getirerek, “Benim ne kariyerim ne de karakter yapım, görev başındayken yerine alternatif aranacak düzeyde değildir. Bu duruma anlam veremedim” sözleriyle tepkisini dile getirmiş.
İşin aslında İtalyan haksız değil de, Galatasaray yönetimi bu konuda sabıkalı. Yukarıda da vurguladığımız gibi, Fatih Terim gibi bir isme bunu yapmış bir yönetim ve başkanın Mancini’ye böyle bir şey yapmasını yadırgamamak gerek diyorum.
Peki, şu anda Galatasaray teknik adamlığı için en önemli aday olan Mircea Lucescu’nun geçmişteki öyküsüne bir bakalım dilerseniz. Terim’in İtalya’ya gitmesinin ardından geldiği Galatasaray’da şampiyonluk yaşamasına, Süper Kupa’yı kazanan takımın teknik patronu olmasına, Şampiyonlar Ligi’nde Barselona, Roma ve Liverpool takımlarının arasında beş beraberlik, bir yenilgi alarak, son anda gruptan çıkmayı kaçırmasına karşın, sezon sonunda takımın başından gönderildiğini görebiliyoruz.
Bu durumda Rumen hocanın eğer bir hafıza sorunu yoksa, kuşkusuz yaşadıkları gözlerinin önünden bir bir geçecektir. Her ne kadar, herkes gibi Luce de öncelikli olarak aldığı ve alacağı parayı düşünecek olsa da, manevi değerleri de tamamen yok varsayamaz herhalde diyorum.
Evet, gelecek günlerde hepimizin birlikte göreceği gerçekler, bakalım karşımıza nasıl bir tablo çıkaracak…