İzmir il merkezinin yaklaşık 69 km kuzeybatısında dolanıyorum… Burası başka bir doğa harikası... Antik çağda İyon yerleşimi ile…

Eskisi Yenisi… Birbirinden endamlı…

Doğa bahşettiği güzelliklerle, yaşadığı kadim tarihini de koluna takmış kurum kurum kurulmakta…

Kadim sözcük anlamıyla, başlangıcı geçmişin derinliklerinde bulunan, pek çok eskiye uzanan, öncesiz ise…

Foça tam da bu tarife uyuyor…

Ege… Aklım sende kaldı diyenler ne kadar da haklılar!

Foça’ya giriş, solunuzda kalan Ege’nin eski sembol değirmenleri ile başlıyor. Sıcak oldukça yüksek olduğu için ziyaretçileri az. Meydanına geldiğimde ise yine tarihten sesler geldi kulağıma.  Acılar, kederler, aşklar, sonlar, güzellikler tarihi bir film platosu gibi…

Sıcakkanlı insanları, gözü yormayan, dar sokakları çevreleyen sanat eseri benzeri  evleri, limanı, balık restoranları, meydanları, uzun kordon boyu yürüyüş şeridi, kalesi ılgıt ılgıt esen yeliyle şirin mi şirin Foça. (Doğrusu benim de kalbime girdi)

‘Galata, Cenova’nın bir yansıması gibidir’ der İlber Ortaylı hocamız ancak Cenevizlilerin girdiği her yer bıraktıkları dokuyla  hemen anlaşılıyor. Çünkü onlar muhteşem denizcilermiş.

Evet Foça…

Doğusunda Aliağa, güneyinde Menemen, batısında ve kuzeyinde turkuaz renkleriyle ve berrak deniziyle  İzmir'in doğal kalmış ilçelerinden biri. Mersin, Antalya'dan başlayıp İzmir'e kadar uzanan bölgenin içinde olması sebebiyle  turistler için mavi tur ve diğer gezilerin durağı ve pek çok dalış noktası ile gözde dalış sporu duraklarından. Burada yılın büyük bölümünde  esen poyraz beldeye temiz bir hava getiriyor.

(Her ne kadar halka açık plajları olsa da son yılların o ‘beach’ konsepti kılıfı ile fişsiz faturasız işletilen koylar maalesef buralarda da hayalet baskılarını sürdürmekte)

Eski Foça’dan  kıyı şeridini takip ederek hafif yokuşlarla 25 kilometre uzaklıkta ki Yeni Foça’ya ulaşılıyor. Buranın çok meşhur şapı, doğal kokusuz bir tuz çeşidi. İnsanoğlunun tarihte kullandığı en eski doğal malzemelerden biri. Öyle ki binlerce yıl önce Antik Mısır’da şapı kötü vücut kokularını önlemek amacıyla kullanıyorlarmış. ( Hani tuzlayım da kokma derler ya herhalde buradan geliyor) İşte tuz o dağın eteklerinden çıktığı için o zamanlarda Cenevizliler oraya göç etmeye başlamışlar. Ve orada yaşamışlar. Günümüzdeki Yeni Foça özellikle Cenevizlilerin yerleşim alanı olarak biliniyor…

(İnşallah daha sonra  Yeni Foça’yı da  kaleme alacağım)

Ortaçağ’da da şap çok önemli bir maden. Hafif ilaçlar kategorisinde, yün ve pamuk dokumacılığında, dokuma ve dikiş ipliği üretiminde, tekstil renklendirmesinde, deri imalatı ve  tabaklamada, kâğıt üretiminde çok önemli hammadde olarak kullanılmakta. Yalnızca Foça şapından özelikle mor, pembe ve kırmızıya yakın renkler üretildiği için çok değerli. Bugün hala tıraş kesiklerinde, kan taşı, deodorant yapımında kullanılmakta imiş.

Ahh rahmetli babam usturayı yanağına fazla iliştirince kanamasına sürerdi. Takım taklavatı aynanın önünde dururdu traş olurken. Artık o ritüel de klasikleşti diğerleri gibi. Teknoloji yuttu!

Bu arada şöyle bir bilgi de var elimde. Tuz çıkanı Eski Foça. Taş çıkanı ise Yenifoça. Şap da bir tuz çeşiti olduğuna göre bu bölge içinde tuz barındırıyor.

Gelelim Eski Foça’nın tarihine…

Yunanca adı Phocaea olan antik kentin bulunduğu yerde kalmış. Foça Adaları’nda yaşayan foklardan adını alan Phokaia MÖ 9.YY da İyonya’nın yerleşim yerlerinden biriyken, Aiollar tarafından MÖ 11. Yüzyılda kurulmuş. Tarihte usta denizci olarak bilinen Phokaialılar, ayrıca mühendislikte gelişmiş ve başarılılarmış. Üstüne Akdeniz ve Karadeniz’de koloniler de kurmuşlar. Şimdiki Samsun’da Amisos, Midilli Adası’daki Methymna, İtalya’daki Velia, Marsilya’daki Marsilya (Massalia), Çanakkale Boğazı’ndaki Lapseki (Lampsakos) Korsika’daki Alalia önemli kolonilerinden.

Başka önemli bir not, Phokaialılar İyonya'da doğal altın-gümüş alaşımını kullanarak "elektron" sikkeyi tarihte ilk defa bastıranlardan biri olarak tarihe geçmiş, sonra da Anadolu’ya yayılmışlar.

Bizanslılar… Cenevizliler- tarihin olmazsa olmazları-buralarda hüküm sürmüşler. Bölgenin şap rezervleri nedeniyle Orta Çağ döneminde aktif bir limanmış burası. Bu arada Cenevizler, 1275 yılında Bizans’tan aldıkları kira sebebiyle Osmanlı döneminde bile şehri kontrol etmişler. (Foça limanı ve hemen yakınındaki Sakız Adası’da 1346'da Ceneviz tarafından yönelmekte imiş)

Tarih akmış gitmiş buralarda… Sonra efendim;

Çaka bey Foça’yı , 11. Yüzyılda yönetimine almış, daha sonra da Foça Saruhanoğulları Beyliği yönetimine girmiş.  İstanbul'un fethi sonrasında 1455 yılında Osmanlı Padişahı 2. Mehmed Foça'yı alarak Osmanlı topraklarına katmış. 1953 yılında başlayarak günümüze kadar aralıksız devam eden kazılarda Helenistik dönemden kalan tiyatro, Athena Tapınağı ve Kutsal Alanı- Kibele’ye ait olduğu düşünülmekte- Pers Anıt Mezarı- Foça’nın 7 km doğusundaki  Taş Ev- Bölgeyi MÖ 492 yılında istila eden Ahamenid-Pers Ordusu komutanları için bir anıt olarak yapılmış daha sonra mezar, ağıl, gözetleme noktası, mola yeri gibi amaçlar için kullanılmış. Anıt; Anadolu'da bulunan ender Pers yapılarındanmış.

Çok kıymetli bir tarihi içinde barındıran bir ülkemiz var. Medeniyetler zinciri mübarek… Arkeolojinin merkezinde olmak bilene  ne kadar büyük bir nimet!

Eski Foça, Büyükdeniz adlı büyük bir koy ve bu büyük koyda Orta Çağ kalesinin de bulunduğu Küçükdeniz adlı daha küçük bir koy olmak üzere iki koy boyunca uzanıyor. Kalenin etrafındaki yürüyüş oldukça uzun ve  yorucu ve de gün batımını görmek isteyenlere sıcağın etkin saatleri pek uygun değil.

Flora ve faunanın değeri ve özellikle Foça ile Yenifoça arasındaki küçük koy ve koyların güzelliği nedeniyle ilçenin birçok bölgesi sıkı çevre koruması altında. Bu nedenle ilçeyi tanımanın mantıklı bir yolu, ilçe merkezinden düzenli olarak düzenlenen tekne turları Koruma önlemleri nedeniyle ilçenin birçok yerinde yeni inşaatlara izin verilmemekte imiş. ( inşallah)

Dileğim Foça, esas olarak eski evlerden oluşan kendine has özelliği korunmaya devam eder.

Biz yemeyi severiz. Burada neler yenir mi?

Yoğurtlu Kupa, Balık Çeşitleri (Kefal, Mezgit, Kalamar, Ahtapot, Midye), Ot Çeşitleri ( Turp Otu, Hardal Otu) Boyoz, Kumru, Zeytinyağlılar, Limonata…

Her güzelliğin bir sonu var. Bazıları için soğuk sayılabilen berrak masmavi denizine girip dalgalarla tüm kötü enerjilerimi atarak Foça’dan ayrıldım.