Uzun zamandır öğrencilere ev ödevleri verilmeli midir? Verilmemeli midir? Tartışması yapılmaktadır. Özellikle veliler çocuklarına çok fazla ev ödevi verildiğinden yakınırken eğitimciler de bu konuda değişik görüşler ileri sürmektedirler. Bazı eğitimciler ev ödevi verilmemesini savunurken, bazıları ev ödevlerinin öğrencilerin okul dışında da çalışması için en önemli fırsat olduğunu belirtmektedirler. Bu görüşte olan eğitimcilerin bir kısmı ev ödevlerini zorunlu olması gerektiğini belirtirken diğerleri ödevin zorunlu olup olmamasının öğrencinin bulunduğu eğitim kademsine bağlı olduğunu vurgulamaktadır. Türkiye'de özellikle 2004 yılında değişen yeni müfredat programıyla birlikte ödev teriminden kaçınılırak ilk ve ortaöğretimde öğrencilere proje adı altında görev verilmektedir. Ancak bu proje konuları bazen öğrencilerin bilgisinin fevkinde seçilmektedir. Öyle anlaşılıyor ki öğretmenler proje konuları dağıtımında öğrencinin yaşını, durumunu, seviyesini ve hazırbuluşluluk durumunu ciddi bir şekilde değerlendirmeye tabi tutmamaktadır. İlk ve orta öğretimde verilecek proje ödevleri öğrencinin kavrama ve psikomotor özelliklerini geliştirmek için çok iyi seçilerek verilmelidir. Ödev yerine proje ismini koyarak meseleyi çözüme kavuşturmak düşüncesi yanlıştır. Bir eğitim bilimci olarak benim şahsi kanaatim öğrencilere düzenli, sevdirerek ve seviyesine göre ödev bir başka tabirle proje verilmelidir. Verilen projeler ciddi tapik edilmeli ve sonunda çok başarılı projeler not haricinde de ödüllendirilmelidir. Ödevler öğrencilerin öğrendiklerini pekiştirmeleri bakımından önemli materyallerdir. İster evde ister okulda hazırlasın ödevler öğrencilerin çalışma alışkanlıklarının ne ölçüde iyi olduğunun en önemli göstergeleridir. Zamanında ve titiz bir biçimde ödev hazırlayan öğrenci ile baştan savma yada hiç ödev hazırlamayan öğrencinin çalışma tutum ve alışkanlıklarının farklı olduğu kesindir. Bu da öğrencinin geleceği açısından da iyi bir göstergedir. Atalarımız boşuna dememiştir; 'Kişi yedisinde ne ise yetmişinde de odur' diye. Yani çocuklarımıza yedi yaşında görev ve sorumluluğunu iyi öğretirsek yetmişinde de aynı bilinci gösterecektir. Evde daha az ödev, okulda daha fazla çalışma öneren eğitimciler ev ortamının, anne baba ilgisinin, anne-babanın eğitim düzeyinin ve benzeri özelliklerinin ev ödevinin iyi yada kötü olmasını etkileyecektir. Çalışma ortamı kavramı ile öğrencinin okul dışında, okula ilişkin etkinliklerini sürdürdüğü fiziki ve psikolojik ortam kastedilmektedir. Öğrenci evde kalıyorsa anne babası ve kardeşleriyle ilişkileri, eve gelip giden misafirler, arkadaş ziyaretleri, çalıştığı yerin düzeni gibi pek çok faktör öğrencinin iyi yada kötü çalışma alışkanlıkları kazanmasında etkili olmaktadır. Öğrencilerin ailelerinin yanlış tutumu, ilgisizliği, baskısı, sertliği, sevgisizliği yada aşırı ilgisi gibi durumlar öğrencilerin ders çalışmaktan soğumalarına korku ve gerginlik duymalarına neden olmaktadır. Öğrencilerin yetersiz çalışma alışkanlıkları edinmeleri yalnızca anne ve babalarının tutumunda değil çalışma ortamındaki tüm faktörlerden etkilenmektedir.örneğin televizyon seyretme saatlerinin ayarlanması dahi bazıları için sorun olmaktadır. Öğrenci hangi saate kadar televizyon seyredecektir? Hangi programları seyredecektir? Görüldüğü gibi çalışma ortamında bir yayın aracını seyretmek bile sorun olabilmektedir. Ailesi yanında kalmayan, örneğin yurtta, yatılı okulda kalan öğrencilerin aile yanında kalan öğrencilerinkine ek pek çok sorunları olmaktadır. Aile özlemi, karnını doyurma, çamaşırlarını yıkama gibi ihtiyaçları ve bunların yarattığı sorunlar çalışmalarını etkilemektedir. Bazen de bu gibi yerlerde kalan öğrencilerin aile ortamında kendilerine sağlanandan daha iyi bir çalışma ortamı bulmaları mümkündür. Örneğin yatma yada çalışma saatlerinin belli olduğu bir kurumda kalan öğrenci isterse çalışmalarını daha düzenli bir şekilde yürütebilmektedir. Öğrencilerin bizzat kendileri çalışmalarının yetersizliğini çalışma ortamlarına bağlanmaktadır. Yapılan araştırmalarda öğrencilerden kendilerini verimli çalışmadan alıkoyan nedenlerden üçünü sıralamalarını istemişlerdir. Öğrenciler birinci nedenin "zihinlerini kurcalayan bir problemleri olması" ikinci nedenin "ev ve yurt durumlarının düzenli olmaması" üçüncü nedenin ise "rahat bir çalışma yeri bulamama" olduğunu belirtmişlerdir. Yine aynı araştırmada öğrencilerden verimli çalışmalarını teşvik eden unsurları belirtmeleri istendiğinde, öğrenciler sırasıyla "maddi rahatlık, kişisel sorunlarının bulunmaması ve aile ilişkilerinin düzenli olması" hususlarına işaret etmişlerdir. Hasılı öğrencinin başarısında ev ödevleri ve çalışma ortamı son derece önemlidir. Öğretmenler öğrencinin durumuna göre düzenli ödev verirlerse, velilerde çalışma ortamını iyi bir şekilde yerine getirirlerse evlatlarımız başarılı olur. Zaten eğitim nesillerimizi öncelikle mutlu ve huzurlu bireyler olarak yetiştirmek değil midir? Başarı sonradan da gelir... ÇOCUĞUMUZA ! Sürekli meşguldüm o kadar sene, Seninle doyasıya oynayamadım. Sen beni çağırdın gel oyna diye, Ben bir türlü zaman ayıramadım. Giydirdim, doyurdum, seni kolladım, Sadece bunları yeterli sandım, Bana oyuncağı getirdiğinde, Ben seni çoğu kez, başımdan savdım. Yatağa yatırır seni okşardım, Sen uyur uyumaz hemen çıkardım. Şimdi o günleri çok özlüyorum, Keşke bir dakika fazla kalsaydım. Hayat ne kadar kısa, yıllar ne çabuk, Ne zaman büyüdü bu küçük çocuk Ona dokunmak için uzandığımda Ellerim boş kalır, yüreğim buruk. Artık ne resimler, ne de oyunlar, Ne "İyi geceler", ne sarılmalar, Hepsi çok geride, ulaşmak zor, Yaşanmadı sanki o güzel yıllar. Artık hiç işim yok, yapayalnızım. Günlerim çok uzun, üstelik bomboş Keşke isteklerini bir bir yapsaydım, Küçük arzuların şimdi çok şirin, çok hoş. (Alice Chase)