Bektaşi geleneğindeki “Kırk İstanbul Erenleri”nden bir zat-ı muhterem. Aziz Mahmut Hüdayi Hz.nin halifelerinden Divitçi Mustafa Hazretleri: Halâ şikayet ediyorsan, hakikati göremiyorsun demektir, diyen bir muhteremdir. Bir şiirinde kendisiyle kavgası bitmeyenlere şöyle seslenir:
Eğer halâ kızıyorsan, kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir. 
Eğer halâ kırılıyorsan, gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir. 
Eğer halâ kınıyorsan, düşüncelerin yeterince berraklaşmamış demektir. 
Eğer halâ karşılıksız sevmiyor ve sevginde ayrım yapıyorsan hala akıl ve mantığını kullanıyor, içindeki sevginin boyutlanmasına engel oluyorsun demektir. 
Eğer halâ ben demekten vazgeçmiyorsan, dizginlerin hala nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir. 
Ve eğer halâ şikayet ediyorsan, hakikati göremiyorsun demektir! 

O gün bu gündür maalesef biz halâ kızıyoruz, kırılıyoruz. Kendimizi o kadar önemsiyoruz ki, sürekli şikayet edip, diğerlerini kınıyoruz. Egomuz öyle yüksek ki sevmeyi de beceremiyoruz.
Ve hala gerçeği göremiyoruz ki, kan ve zulüm bitmiyor.
Eğer kötü huyların kokusu olsaydı, temizlenmesi de zor olmazdı ama kokmuyor. Kalbin kötü huylardan temizlenmesi; çirkin huyların güzel huylara, kötü sıfatların iyi sıfatlara dönüşmesi sayesinde iyi ahlakla ahlaklanmaktan geçiyor. 

Kötü sıfatlar, cahillik, cimrilik, öfke, kin, kibir, haset, riya, mal ve makam sevgisi, övülmeyi sevmek, ayıplamaktan korkmak, su-i zan, övünmek gibi şeyler. Güzel huylar ise ilim, tefekkür, rıza, hayâ, tevazu, merhamet, mürüvvet, cömertlik gibi güzel işlerdir.
Tanımadığınız birini dinlediğinizde konuşması güzel ve doğru gelir; yüzü ise kötülüklerden kurtulmuş gibi gülüyordur, ya kalbinin hâli nasıl? Toplum içinde iyi görünüyor, ya yalnız iken, yanında kimse yok iken nasıl? Söylediği gibi doğru yolda mı?

Doğru yolda ilerlemekten maksat, kötü sıfatlardan kurtulmak ve güzel huylarla süslenmektir. Doğru yolda giden; tevekkülden ayrılmayan, en ufak bir durum karşısında öfkelenip, konuşup sabır orucunu bozmayandır.