Gerçekte yaşanmış bu alıntı hikâye, Belçika'da yaşayan on sekiz yaşındaki Maria Elif’e ait: “Onun ile karşılaşmamızda Türk müsün, diye sordum. Daha karar vermedim, dedi. Müslüman mısın, dedim. Ona karar vermek daha zor, dedi. Merakım iyice artmıştı... Konuştuklarınızdan hiçbir şey anlayamadım, dedim.

Ben de bir şey anlayamıyorum. Hayatım bir kördüğüm. Nasıl çözeceğimi bilemiyorum. Babam Fransız, annem Türk, ikisini de seviyorum... Babam Hıristiyan bir Fransız olmamı istiyor. Annemse Müslüman bir Türk olmamı... Bu iki istek arasında sıkışıp kaldım... -Bilemiyorum ne yapacağımı?

Sis perdesi biraz aralanmıştı.  Biraz daha açmak için sorulara devam ettim. Kendini kalben Hıristiyanlığa mı daha yakın hissediyorsun, Müslümanlığa mı? İslam'a daha sıcak bakıyorum, ama Müslümanlara baktığımda birden soğuyorum. Babam annemin Türkiye'deki akrabalarını Brüksel'e getirip oturum aldı, iş buldu. Bir iki yıl çalıştılar o kadar... Şimdi hepsi 'somaca basıyorlar' yani işsizlik parası alıyorlar. Hepsi de sapa sağlam... Babamın akrabaları Hıristiyan... Kiliseye gitmiyorlar ama iş ahlakları var... Herkes işinde dürüstçe çalışıyor... 

Annemin akrabaları hem namaz kılıyor, yeri gelirse hırsızlık bile yapıyorlar... Türkiye'ye gidiyoruz her taraf cami dolu, camiler de namaz kılan insan dolu... Ama herkes hile yapıyor, sizi kandırmaya çalışıyor...  Belçika'da kiliseler bomboş ama Hristiyanların hepsi ahlaklı... 

İşte bu yüzden olmak istediğim halde Müslüman olamıyorum...

Ama Müslümanlara bakarak karar vermek ne derece doğru? Kusura bakmayın lütfen...  Bir din anlayışı güzel ahlak üretemiyorsa ben o dini yani Müslümanlığı kabul edemem... Brüksel'deki Müslümanları geçtim; Türkiye'de herkes devleti soyuyor, vergi kaçırıyor, haram yiyor... Her şeyi yapıyorlar... Ondan sonra "Döndüm Kabe'ye Allahü Ekber" Jimnastik bu ya, namaz değil jimnastik...

Bu sözler ceviz büyüklüğündeki dolu taneleri gibi başıma çarpıyordu... O zaman siz Hıristiyanlıkta kesin kararlısınız, diye sordum. Annem "Müslüman ol" diyor ama bu ihtimal çok zayıf...  Brüksel'de en çok ezan seslerini seviyorum, çan sesleri beynimi tırmalıyor... Haaa annemin hatırına belki Türküm diyebilirim...”

Maria Elif'in yaşadığı sorun, değişen dünyanın gerçeği olmakla kalmayıp örnek alacağı büyüklerin kendilerini yeterince iyi ifade edemiyor olmalarından kaynaklanıyor olabilir mi? 

İdeal insanı tanımlamanın ölçüsünü Müslümanlık mı yoksa ahlaki değerler mi belirler gibi sorularla kafası karışan ergenlerin bir çuval taşın içinde pirinç tanesi arayışı belki de.