SAĞLIKLI YAŞAMAK İSTEYENLER!

Dr. OĞUZ PAKÖZ SİZLERE SESLENİYOR:

ĞRI KESİCİLER VE ANTİBİYOTİKLERDEN UZAK DURUNUZ!

Oğuz Çetinoğlu: Ağrı kesici ilaçlar çok kullanılıyor. En çok da baş ağrısı için kullanılıyor. Herkesin başı, zaman zaman, bilinen veya bilinmeyen sebeplerle ağrır. O sebepler neler olabilir?

Dr. Oğuz Paköz:  Baş ağrısının bilinen yüzlerce sebebi var. Ancak bu bilinen sebepler yaşanılan baş ağrılarının ancak % 10’u kadardır. Çoğunlukla baş ağrısına bir sebep bulunamaz. Bir sebep bulunamayan baş ağrıları hastalık olarak kabul edilmekte sebebe bağlı olan baş ağrıları ise semptom (belirti) olarak kabul edilmektedir. Bir iki saat süren baş ağrıları olduğu gibi günlerce süren baş ağrıları vardır. Baş ve boyun yaralanmaları, beyin hastalıkları, kafa içi basıncının artması,  sinüzit ve çeşitli enfeksiyonlar baş ağrısına sebep olabilirler.

İç organların ağrıları -özellikle batın (karın)- ağrıları önemli hastalıkların belirtisi olacağından hasta ve yakınları tarafından dindirilmeye çalışılmamalıdır. Bir barsak düğümlenmesi, apandisit, dalak ve karaciğer yaralanmaları, safra kesesi taşları gibi hastalıklarda ağrı doktora yol göstericidir. Bu yüzden ağrının sebebi belirlenmeden ağrı kesici kullanılmasını tavsiye etmiyoruz. Ağrı hastalığa teşhis konulmasında çok önemli bir belirtidir. Ağrının kaynağı belirlenmeden ağrı kesici kullanmak çok tehlikeli sonuçları doğurabilir.

Çetinoğlu: Sebep bilinirse, sebebin oluşmasını engellemek ve baş ağrısına mâruz kalmamak mümkün mü?

Dr. Paköz:  Sebebin oluşmaması için yapılacaklar genelde koruyucu hekimliğin sınırları içindedir. Söz gelimi çalışma, dinlenme ve uygun egzersiz yaparak bu çağda sık rastlanan gerilim tipi baş ağrısından kurtulabilirsiniz. Soğuktan, sıcaktan, rüzgârdan korunmak, genelde banyodan veya başınızı yıkadıktan sonra yeterince kurulanır, üst solunum yollarının hijyenini sağlarsanız daha az baş ağrısına yakalanırsınız. Çok sıcak veya çok soğuk yiyecek ve içecekleri bir çırpıda tüketmek de çeşitli hastalıklara yol açabilir. Aşırı yorgunluk ve hissî sıkıntılardan sakınarak daha sağlıklı bir hayat yaşayabilirsiniz. Fizikî ve ruhî dinginliğiniz sağlanır, hayat şartlarınız iyileştirilirse bu tür ağrıların çok az görüleceğini düşünmekteyim. Ancak bilinen bir sebep varsa tedâvi o sebebin giderilmesi yönünde olacaktır.

Çetinoğlu: Diyelim ki sebeplerin oluşmasını engelleyemedik, baş ağrısı da gelip yerleşti. İlaç almadan kurtulmak mümkün olabilir mi, nasıl?

Dr. Paköz: Çocukken başımız ağrıdığında anamız bizi uyuturdu. Uyandığımızda başımızın ağrısının geçtiğini görürdük.  Eskiden Afrikalı hanımlar başları ağrıdığında söğüt kabuğu çiğnerlermiş. Aspirinin bu durumdan faydalanılarak bulunduğu söylenir. Şüphesiz bir aspirin etkisi almak için belki bir kilo söğüt kabuğu çiğnemek gerekecektir. Ufak tefek ağrılar için ben de ilaç kullanılmasına karşıyım. Ama baş ağrısıdır geçer diyerek daha büyük sağlık problemlerine sebep olmamak gereklidir. İyice yerleşmiş baş ağrılarını hem gidermek hem de altında yatan sebebi bularak onu tedâvi etmek gereklidir. Ağrı kesicilerin mevcut hastalığı gizlemesine izin verilmemelidir.

Çetinoğlu: Alışılagelmiş kısa süreli baş ağrılarında, alınacak ağrı kesici ilacın olumsuz yan etkilerinden korunmak için, ağrıya tahammül etmenin zararı var mı?

Dr. Paköz: Ağrı insan bedenine olumsuz etki yapar. Bu etki fizikîdir ve ruh ile alakalıdır. Bu bakımdan gerekli olduğunda ilaç kullanılmalıdır. Bugünkü tıpta yan etkisi olmayan ilaç yoktur. Daha doğrusu yan etkisi olmayan şeyler ya gıdadır veya gıdadan sayılmalıdır. Ağrı ya bir hastalıktır veya birçok hastalığın belirtilerinden biri olabilir. Olayı küçümsemenin pek çok mahzuru vardır. Söz gelimi ağrıdır geçer derken bir beyin tümörünün ilerlemesi veya yayılması ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu bakımdan ağrının altında sağlam bir sebep bulunamamışsa ve ağrıya katlanılması mümkünse ancak ilaçtan vazgeçilebilir. Bu sebeple uzun süren veya tekrarlayan ağrılarda bir doktora görünmenin gerekliliği kaçınılmazdır. Buna karşılık ağrı kesicileri gelişi güzel ve çok kullanmak da başka sağlık problemlerine sebep olabilir. Ağrı konusunda bilinçlenmenin ilk adımı ağrının kaynağını ve sebebini belirlemektir. Öteki işlemlere bu basamak geçilmeden başlanılmamalıdır. 

Çetinoğlu: Baş ağrısı, hangi tür hastalıkların habercisi olabilir?

Dr. Paköz: Önceden kestirilemeyecek kadar çok rahatsızlığın belirtisi olabilir. Yüksek tansiyon gibi kan dolaşımı problemleri, bunların başındadır. Kulak, boğaz, burun rahatsızlıklarında baş ağrısı olabilir. Ateşli hastalıklarda da baş ağrısına sıklıkla rastlanmaktadır. Kafa içi basınç artırıcı sebepler çok kuvvetli baş ağrılarına yol açabilir. Beyin zarındaki hastalıklar veya migren gibi hastalıkları da bu gruba katmak gereklidir.

Çetinoğlu: Migren neden olur, nasıl bir hastalıktır, nasıl tedâvi edilir?

Dr. Paköz: Migrenin, beyin damarlarının belli bir süre için genişlemesi sebebiyle oluştuğu söylenir. Ama bu damarlar neden genişliyor ve sonra yeniden nasıl eski durumuna geri geliyor gibi sorulara cevap bulunamıyor. İşin özü migrenin nasıl oluştuğu tam olarak aydınlanmış değildir. Genetik yapı ve çevre faktörlerinden söz ediliyor. Çoğunlukla bir tetikleyici sonrası atak hâlinde gelen şiddetli baş ağrıları olarak târif ediliyor. Kimi durumlarda tetikleyici olmadan da atak başlayabiliyor. Sebebi bilinen yalnızca bâzı enfeksiyonlardan kaynaklanan migren rahatsızlıklarının kesin tedâvisi vardır. Diğer migren rahatsızlıkları, -belki bir ömür boyu- bir doktor (tercihen nörolog) gözetiminde duruma en uygun tedâvi gerekmektirir.

Çetinoğlu: Ağrıları gidermek için uygulanan Kuru iğne (İMS) tedâvisi hakkında bilgi lütfeder misiniz?

Dr. Paköz: Kuru iğneleme veya İntra Muskuler Stimülasyon (İMS) olarak da adlandırılan bu yöntem ameliyatsız ve ilaçsız bir ağrı tedâvisi çeşidi olarak sunulmaktadır. Kronik kas ve iskelet sistemi hastalıkları ile bu hastalıklara bağlı ağrıların tedâvisinde bu yönteme de başvurulmaktadır. Kullanılan gümüş iğneler, herhangi bir ilaç veya solüsyon içermediği için alerjik reaksiyonlara, ilaç etkileşimlerine ve ilaçtan kaynaklanan yan etkilere yol açmaz. Ancak ağrı dindirici olarak etki alanı sınırlıdır. Baş, boyun, sırt ve bel ağrıları, omuzda hareket kısıtlılığı ve omuz ağrısı, tenisçi dirseği, ağrılı kas spazmları, bilgisayar kullanımı ve duruş bozukluğuna bağlı ağrılar ile el, dirsek, omuz, topuk ve kasık tendinitleri,  spor yaralanmaları ve rehabilitasyonu gibi ağrılı durumlarda tıbbi tedâviye ek olarak kullanılabilir.

Çetinoğlu: Tendinit’ dediniz. Ne olduğu hakkında bilgi lütfeder misiniz?

Dr. Paköz: Tendinit, daha çok koşu sporu yapanlarda görülür. Mikrobik olmayan iltihaplanmadır. Dizkapağı, omuz ve dirseklerde belirir. 

Çetinoğlu: Neden olur?

Dr. Paköz: Dizkapağı, omuz ve dirseklere, vücudun alışık olmadığı şekilde aşırı yüklenmelerden kaynaklanır. Yaşlılarda ve aşırı kilolu insanlarda da görülür. 

Çetinoğlu: Sporculardaki tendinitin tedâvisi, spor hekimlerine ait olmalı. Biz, yaşlı ve kilolu insanlardaki tendinite bakalım. Doktor tedâvisi dışında tavsiyeleriniz olabilir mi?

Dr. Paköz: İlk elde; buz tedâvisi uygulanabilir. Mikropsuz iltihabı baskılayan ilaçlar kullanılabilir. Sonrası hastayı muayene edecek doktora aittir. Muhtemelen fizik tedâvisi tavsiye edilecektir. 

Çetinoğlu: Teşekkür ederim efendim. Ağrı tedâvisinde kuru iğneleme yöntemini konuşuyorduk. Bu tedâvi nasıl uygulanıyor? 

Dr. Paköz: Tedâvide çeşitli uzunluklarda, çok ince ve mikroplardan tam olarak temizlenmiş iğneler kullanılır. Gümüş iğnelerin spazm olduğu belirlenen kaslara batırılarak spazmın çözülmesine yardımcı olunur. Ağrılı ve spazmlı bölgede kasılmış olan birçok kas demeti olduğu için sıklıkla çok sayıda iğnenin kullanılması gerekebilir. Bu iğneler akupunktur iğnelerini çağrıştırmaktadır.

Çetinoğlu: Kuru iğne tedâvisi hangi rahatsızlıklarda kullanılıyor?

Dr. Paköz: Çok derinde bulunmayan kas ağrılarında yardımcı olabiliyor. Bugün için pek sık başvurulan bir yöntem değildir.

Çetinoğlu: Herkese uygulanabilir mi? 

Dr. Paköz: Kuru iğne tedâvisi küçük çocuklara kesin olarak uygulanamaz. Yetişkinler için ise ilgili doktorların bu konuda verecekleri karar önemlidir.

Çetinoğlu: Peki Efendim! Antibiyotikler hakkında genel bir değerlendirme yapmanız mümkün mü? 

Dr. Paköz: Antibiyotikler bize daha uzun ve daha kaliteli bir hayat sunmaktadırlar.  Ancak unutulmamalıdır ki antibiyotik kullanımı sonrasında bakteriler de korkunç bir hal almaya başladılar. Antibiyotikler insan ömrünün uzamasında en büyük etkenlerden biridir. Bugün antibiyotikler olmasa, sanırım dünya nüfusu bir yıl içinde dörtte üçünü kaybeder. Büyük ameliyatların hiç biri yapılamaz veya başarılı geçen ameliyatların büyük çoğunluğu ölümle sonuçlanır. 

Çetinoğlu: Hayret edilecek bir mûcize… Özelliklerinden bahseder misiniz?

Dr. Paköz: Antibiyotikler adından da anlaşılacağı gibi canlı öldürücülerdir. Çağdaş tıp bunun dozunu, yapısını iyi ayarlayarak hastalara (insanlığa) yararlı hâle getirmiştir. Eskiden büyüklerimiz küflü peynir yiyerek şifa ararlardı. İlk antibiyotik de böyle bulunmuştur. 1928’de penisilin bulunmuş, 1940’larda geniş çapta kullanılmaya başlanmış ancak 1955’lerde dünyanın dört bir yanında penisiline dirençli stafilokoklar türemiştir. Metisillin 1959’da icat edildi. O da 1972’ye kadar dayanabildi. O sırada vankomisin üretildi. O da 1980’de zayıflamış, 1996’da direncini yitirmeye başlamıştır. Buna antibiyotik paradoksuda deniyor. Aklımızı başımıza almazsak mikroorganizmalar bütün insanlığı alt edebilirler. 

Çetinoğlu: Mûcizeden fâciaya dönüş… Ya sonrası?

Dr. Paköz: Ümit edilir ki ilmî araştırmalar ve çalışmalarla bu problemin üstesinden gelebiliriz.

Çetinoğlu: Antibiyotikler insan vücuduna ne gibi zararlar veriyor?  

Dr. Paköz: Önce antibiyotiklerin yanlış kullanımından söz etmek daha iyi olur. Antibiyotikler genelde yalnız bakterilere etki ederler. Virüs, mantar ve parazitlere antibiyotiklerin hiçbir etkisi yoktur. Bu sebeple gereksiz yere antibiyotik kullanımı mikroorganizmaları yapı değişikliğine uğratarak direnç oluşturmaktadır. Özellikle bilinmesi gereklidir ki gripte de antibiyotik kullanılmasının hiç faydası yoktur. Antibiyotikler ishal yapabilir, Karaciğer fonksiyonunu bozabilir, böbrek yetmezliğine yol açabilir, alerjiyi tetikleyebilir, bağışıklık sistemini bozabilir, obeziteye de sebebiyet verebilir.

Gelişigüzel antibiyotik kullanımı ile kişi kendine de bütün insanlığa da zarar verecektir.

Bâzı antibiyotikler birçok organ için toksik (zehirli) etkiye sâhiptir.

Bâzı antibiyotikler de birçok kişiye alerjik etki yapar. Bu etki ölümcül olabilir.

Çetinoğlu: Deri altından alınan antibiyotikler de ağızdan alınanlar kadar mahzurlu mu?  

Dr. Paköz: Antibiyotik kullanım şeklinin seçimi de kullanımı da mutlaka bir doktor tarafından yapılmalıdır. Endikasyon (gereklilik) ne ise o uygulanmalıdır. Bu konuda karar verme yetkisi hastanın değil doktorun olmalıdır. Hasta ancak doktorunu seçme hakkına sahiptir.

Çetinoğlu: Yardımcı ağrı kesici olarak tavsiye edebileceğiniz var mı?

Dr. Paköz: İnsan temiz olmalı, temizliğe özen göstermeli, bedenine ve ruhuna saygılı davranmalı ve öyle yaşamalıdır. Çevresine dikkat etmeli, zararlı alışkanlıklarından vazgeçmeli, uykusuna itina göstermelidir. Çalışma şartlarını olabildiğince iyileştirmelidir. Yediği de içtiği de önemlidir. Sanatla da ilgilenmelidir. Gezebilmeli, arkadaş çevresinde bulunmalı, konuşmasını da dinlemesini de becerebilmelidir. Kısacası kendisiyle, çevresiyle, içinde bulunduğu toplumuyla barışık yaşamalıdır. İstirahat, gezmek, müzik dinlemek, uyumak ilaç gibi gelir insana.

Çetinoğlu: Kaliteli hayat’ denilen şey bu olsa gerek. Antibiyotik konusuna dönersek efendim, yakın bir gelecekte antibiyotik üretilmeyeceği söyleniyor. Antibiyotik ihtiyacı nasıl karşılanacak?

Dr. Paköz: Mikroorganizmalarda normal kromozomlardan ayrı olarak plazmid denilen DNA parçalarının varlığı görülmüştür. Bu DNA parçacıkları antibiyotiklere karşı bir tavır geliştirerek kendilerini yenilemekte daha doğrusu değiştirmektedirler. Onlar değiştikçe insanlık da yeni bir antibiyotik geliştirmektedir. Bu işin sonuna varılmış gibi bir izlenim doğmaktadır.  Tıp bu konuda şimdilik çözümsüz bir sona doğru sürüklenmektedir.  Bugünkü durumda bakteriler antibiyotiklerden daha ileri bir savunmanın içindedirler. Sentetik antibiyotikler de çözüm olmayacak gibidir.

Antibiyotiklerin gelişigüzel kullanımının yasaklanması da bu savaşta bakterilerin antibiyotiklere karşı direnç kazanmasını engellemek içindir. Şu anda mikroplarla antibiyotikler (bunu insanlık diye de okuyabilirsiniz) arasında bir savaş vardır. Bu savaşı şu anda mikroplar önde götürmektedir. İnsanlığın bu savaşı yitirmemesi ilim insanlarının çalışması yanında akıllı antibiyotik kullanımı ile bu savaşa destek vermektedir.

Çetinoğlu: Sizden, sağlık konusunda, orta kültür seviyesinde vatandaşlarla sohbet etmeniz istenilse onlara hangi tavsiyelerde bulunurdunuz?

Dr. Paköz: Koruyucu hekimliği (aşılanmalar dâhil) öncelerdim. Önce hastalanmamanın yollarını öğrenmeliyiz. Nasıl olsa ilaç var, doktor var, hastane var, boş ver diyemeyiz. Sağlığımızı yitirmeden sağlıklı yaşamak için çaba göstermeliyiz. Çevre ile uyumlu yaşamayı, kendimize bakmayı öğrenmeliyiz. 

Sevgi ile olunuz, sağ olunuz.

Çetinoğlu: Teşekkür ederim, Değerli adaşım. 

enfeksiyon: Bedende hastalığa yol açan mikrobun gelişmesi, çoğalması ve yayılması. 

stafilokok: Mikroskopla bakıldığında üzüm salkımını andıran öbekler durumunda görülen, çok küçük çaplı mikrop.

metisilin: Penisilinin yerine kullanılmak üzere keşfedilmiş bir antibiyotik.

vankomisin: Penisilin ve benzeri ilaçların tedâvi edemediği, hassas organizmaların, hayatı tehdit eden potansiyel enfeksiyonlarında kullanılan ilaç.

paradoks: Kökleşmiş inançlara aykırı olan düşünce, aykırı kanaat.

Dr. OĞUZ PAKÖZ                                                                                                                                                           

Kahramanmaraş’ta l947 yılında doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Kahramanmaraş’ta tamamladı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1974 yılında mezun oldu. Mezuniyet sonrası Kahramanmaraş’ta pratisyen doktor olarak meslek hayatına başladı. Askerlik görevi sonrasında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesinde biyokimya bölümünde ihtisas yaptı. Mecbûrî hizmetini Çorum, Elbistan ve Kahramanmaraş Devlet Hastânelerinde tamamladı. 1984’ten sonra Kahramanmaraş’ta özel laboratuar çalıştırmaya başladı. Bu görevi 2008 yılının Eylül ayına kadar devam etti. Bu tarihten sonra Kahramanmaraş’ta bir özel hastanede çalışmaya başladı. Hâlen aynı hastanede laboratuar sorumlu doktoru olarak görev yapmaktadır.

     

Oğuz Paköz evli, dört çocuk babasıdır. Kahramanmaraş’ta uzun bir süre politika ile de ilgilendi. İki yıl (bir dönem) Türk Ocağı başkanlığında bulundu. Rauf Denktaş’ın Kahramanmaraş’ı ziyareti onun başkanlığı dönemindedir. Dört defa Tabip Odası başkanı seçildi. Kahramanmaraş Meslek Odaları Birliği’nin kurucuları arasında yer aldı ve uzun süre başkanlığını yaptı. Yine aynı dönemde Güney İlleri Tabip Odaları Birliği’nin kurucu başkanlığını üstlendi.   

       

Oğuz Paköz 2002 yılında kurulan Kahramanmaraş Kültür ve Sanat Evi (KÜSEV) Derneği’nin kurucularındandır ve derneğin kurulduğu günden beri başkanıdır. Bu derneğin yayın organı olan sanat ve edebiyat dergisi Alkış’ın dernek adına sahipliğini ve başyazarlığını on beş yıldır uhdesinde bulundurmaktadır. Kılgı, Var Varanın-Sür Sürenin, İlk Çıngı İlk Çılgınlık, Bombalar Öldürmez Sevgiyi, Türkülerle Giden İlbey , Ahır Dağı Destanı, Maraş Senin Nazın Var ve Maraş Destanı adlarında 8 kitabı yayımlanmıştır.