Bavyera Eyaleti Batı Trakya Türkleri Aile Birliği Derneği ve BATTAM Batı Trakya Türkleri Araştırmaları Merkezi Başkanı
Dr. (HC) ÖZKAN HÜSEYİN ile BATI TRAKYATÜRKLERİ’nin Meselelerini konuştuk.



Oğuz Çetinoğlu: Batı Trakya kökenlisiniz. Batı Trakya Türklerinin problemleri ile yakından ilgileniyorsunuz. Bu sebeplerle röportajımızın konusu Batı Trakya olacak. Bu röportaj ile okuyucularımızın, şâyet var ise bilgi noksanlıklarını tamamlayabileceğimizi, mevcut bilgilerini tazeleyebileceğimizi ve ilgilerin diri tutulmasına, sevgilerin artırılmasına katkı sağlayabileceğimizi düşünüyorum.
Özkan Bey, röportajımıza Batı Trakya’nın sınırlarını çizerek başlayabilir miyiz?


Dr. Özkan Hüseyin: Batı Trakya coğrafi bir bölge adıdır. Batı Trakya bu gün Yunanistan sınırları içinde ve
kuzeydoğu kısmında bulunmaktadır. Batı Trakya Türkleri adını, Batı Trakya bölgesinin isminden dolayı almıştır… Burada yaşayan Türkler,  Yunan pasaportu taşımaktadır.
Batı Trakya’nın doğusunda, Türk-Yunan sınırını belirleyen Meriç Nehri; batısında Mesta-Karasu nehirleri; Kuzeyinde Bulgaristan; Güneyinde Ege Denizi bulunmaktadır. Batı Trakya’nın nüfusu 350.000 civarındadır. Bu nüfusun 150.000’i Türk’tür. Türklerin yüzde sekseni köylerde, yüzde yirmisi de şehirlerde oturmaktadır.
Batı Trakya’nın Ege Denizi’ne inen düzlük kısmına Ova, Rodop Balkanları etekleri kısmına Yaka, Yaka’nın kuzeyindeki dağlık bölgeye ise Balkan Kolu adı verilmektedir.
Dağlık bölgede yaşayan bu Türkler, diğer Türk köyleriyle irtibat sağlayamazlar. Bulgaristan sınırı boyunca batıdan doğuya, Türkiye sınırına kadar uzanan 8 kilometre enindeki bölge ‘Yasak Bölge’ durumundadır. Bu yasak bölgede on binlerce Türk yaşamaktadır. Buraya giriş çıkışlar özel izne tabidir. Derneklerimizin ‘Avrupa Parlamentosu’, ‘Avrupa Konseyi’ ve ‘İnsan Haklarını’ savunan kurumlara yaptıkları şikâyetleri sonucunda bu yasak, kısmen kaldırılmıştır.
Batı Trakya’daki Türk ahalinin % 95’i tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Tarımla uğraşan Türklerin bir kısmı da tütün üreticisidir. Bundan başka buğday, mısır, pancar, pamuk ve meyve yetiştiricisidir. Ancak % 5’i küçük esnaf ve sanatkârdır.
Batı Trakya 8578 kilometre kare olup İskeçe, Rodop (Gümülcine) ve Evros (Dedeağaç) olmak üzere üç ayrı vilayetten oluşmaktadır.
1923 yılında toprak mülkiyetinin % 84’ü Türklere aitti. Günümüzde ise ancak % 27’si Türk Azınlığın elinde kalmıştır.
Bu bölge, 24 Temmuz 1923 Lozan Barış Antlaşması ile Yunanistan’a bırakılmıştır.


Çetinoğlu: ‘Osmanlı toprağı’ ve ‘Kadim Türk yurdu’ olarak adlandırabileceğimiz bu coğrafya diliminde, ‘Evlâdı-ı Fâtihân’ olarak isimlendirilen Türk unsuru nasıl oluştu?

Dr. Hüseyin:
Türkiye Cumhuriyeti dışında yaşayan birçok Türk olduğu gibi, Orta Asya ve Balkanlarda da birçok Türk toplulukları yaşamaktadır. Biz, Batı Trakya Türklerinden bahsetmek istiyoruz.
Batı Trakya dört bin yıllık bir yerleşim bölgesidir. Batı Trakya’nın ilk sâkinleri, Traklardır. Frigyalılar, Etrüskler, İskitler, Persler, Atinalılar, Makedonlar, Keltler, Romalılar, Vizigotlar, Ostrogotlar, Hun ve Kuman Türkleri bölgeye hâkim oldular.    
Osmanlı Türkleri ilk defa Padişah Orhan Gazi devrinde, Şehzade Süleyman Paşa’nın kumandası altındaki kuvvetlerle Rumeli’ye ayakbastılar. 1354 yılında Çanakkale Boğazı’ndan geçerek Gelibolu’yu fethettiler.
Şehzade Süleyman Paşa bir sürek avı esnasında uğradığı bir kaza neticesinde şehit olmuştur. Türbesi Gelibolu Bolayır kasabasındadır. 1359 yılında o yüce komutanın şehit olmasıyla geçici bir duraklama devri başlamış, bu duraklama devri 1361 yılına kadar sürmüştür.
Bundan sonra Lala Şahin Paşa gerekli hazırlığı ikmal ederek, o zaman Trakya bölgesinin en ehemmiyetli merkezi olan Edirne şehrinin fethine teşebbüs etmiş. Şehrin 1362 yılında fethiyle buranın muhafazası Lala Şahin Paşa’ya verilmiş.
Lala Şahin Paşa Edirne’yi emniyete alabilmek için, emrindeki muzaffer kuvvetlerle Meriç Nehri boyunca ilerleyerek, kolaylıkla Filibe’yi de fethetti. Bu surette Osmanlı fütuhatı Bulgaristan’ın orta kesimlerine kadar ilerlemiş ve böylece Bizans’ın Bulgaristan ve Makedonya Sırplarıyla irtibatı kesilmiş oluyordu.
Diğer bir Osmanlı fütuhatını sevk ve idare eden Gazi Evrenos Bey ise Vardar Nehri boyunca ilerleyerek, Gümülcine ve İskeçe’yi almış. Sırpların elindeki Serez’i de fethederek burasını bir üs haline getirmiş. Böylece, 1364 yılında Batı Trakya’nın fethi gerçekleşmiştir.
Daha sonradan Anadolu’dan Ceneviz gemileriyle Rumeli’ye Türk muhacirleri taşınarak, yerleştirilmiş. Önceleri burada yaşayan Kuman Türkleriyle kaynaşmaları sağlanmıştır.
Batı Trakya’nın büyük fatihi Gazi Evronos Bey, Batı Trakya Türklerinin unutulmaz kahramanlarındandır. Türbesi, Yunanistan sınırları içerisinde Yaniça (Vardar Yenicesi) kasabasında bulunmaktadır.

Çetinoğlu: Türkiye’de, konunun uzağında olan bir kısım insanlar; Batı Trakya halkının, Hıristiyan Slavların asimle edilerek zaman içerisinde Türk kültürünün zorla benimsetilmesi suretiyle oluşturulduğu şeklinde bir kanaate sâhip. Bu düşünceleri çürütecek gerçekleri açıklar mısınız?

Dr. Hüseyin:
Batı Trakya’daki bu insanlarımız üzerinde çeşitli söylentilere rastlanmaktadır… Bu insanlarımız öz be öz Türk soyundandırlar. 900’lü yıllarda kuzeyden gelerek Balkanlara yerleşen Peçenek Türkleridirler… Zamanla Sırpların ve Bulgarların baskısı altında kaldıkları doğrudur… Belki bu dönem için de de bu milletlerin dilinden ve kültüründen etkinleşmiş olabilirler… Ama bu insanlar kesinlikle Hristiyan olmamışlardır… 1364 yılına kadar Slav halkı içinde kendi varlıklarını korumuşlardır… Bölgeyi fetheden Lala Şahin Paşa ile de çatıştıkları bir gerçektir… Aralarında yaptıkları bir görüşme neticesinde kendilerinin de Türk oldukları anlaşılmıştır… Bu insanlar Lala Şahin Paşayla güçlerini birleştirerek Serez’i fethetmişlerdir… Osmanlı’nın bu bölgeye hâkim olması neticesi, Peçenek Türkleri kendiliğinden İslam dinine girmişler… Bu gün de bu insanlarımız kendilerini Batı Trakya Türk Toplumundan saymaktadırlar…

Çetinoğlu: Osmanlı Devleti, Batı Trakya coğrafyasının Türkleştirilmesinde ve Müslümanlaştırılmasında nasıl bir metot uyguladı?

Dr. Hüseyin: İlk önceleri Osmanlı devleti içinde mevcut olan dinî kurumlar Tekke Şeyhleri, Dervişler Batı Trakya Topraklarının üzerinde Türkleşme ve İslamlaşma konusunda büyük rol oynamışlardır… Tekke Şeyhleri müritleriyle beraber önce bu topraklara gelerek yerleşmişler ve tekkeler kurmuşlar… Tekkelerin etrafında tarıma elverişli tarlalar oluşturulmuş… Daha sonra bu topraklara Anadolu’nun muhtelif yerleşim merkezlerinden insanlar getirilip yerleştirilmiş… Bu gün tekkeler halen günümüzde dahi kullanılmaktadırlar… Belli günlerde de anma etkinlikleri düzenlenmektedir…

Çetinoğlu: Bulgarların; ‘Müslüman Türk komşun varsa, emniyettesin…’ şeklinde özdeyişleri var. Buna rağmen Türk düşmanlığı da had safhada. Bu çelişkiyi nasıl açıklamak gerek?

Dr. Hüseyin:
Batı Trakya Türklerine asimile politikası her parti döneminde uygulanmıştır… Yunanistan’da hangi parti iktidara gelirse gelsin bu uygulama değişmez… Çünkü bu uygulama Yunanistan Devletinin millî bir politikasıdır…
Batı Trakya Türkleri önce Lozan Anlaşmasından, Yunanistan Anayasasında ve Yunan Vatandaşlık Yasasındaki var olan haklarını bilmek mecburiyetindedir… Bu yasaları bilmeyen Batı Trakya Türkü kendisine uygulanan ayrıcalıkların ve haksızlıkların neler olduğunun farkına varamaz…
Yunanistan anayasasının 5. Maddesinin 2. Paragrafında şu ifadelere yer verilmiştir… ‘Yunan egemenliği altında bulunan herkesin hayatı, namusu ile özgürlüğü, milliyet, ırk, dil, din, inanç ve siyasî kanaat ayrıcalığı gözetilmeden devletin himayesindedir.’
Bu demek oluyor ki Yunanistan’da başka bir millete, başka bir ırka, başka bir dine mensup ve başka bir dili konuşan insanların olduğunu teyit ediyor… Bunların her türlü hakları da devlet güvencesi altındadır demektedir…
Yunanistan’da bazı kurumlar kendi anayasasında var olan hakları uygulamamakla Batı Trakya Türklerine birçok haksız davranışlarda bulunmaktadırlar. Sadece bununla kalmayıp Yunan demokrasisine de zarar vermektedirler… Batı Trakya Türkleri önce Yunanistan içinde daha sonra da milletlerarası alanda demokrasi mücâdelesi savunuculuğu yapmalıdırlar…

Çetinoğlu:
Batı Trakya’da yaşayan soydaşlarımızda; geleneklere, örf ve âdetlere bağlılığın, millî ve İslamî hassasiyetin doruk noktada olduğu gözlemleniyor. Bu yapının oluşmasını ve korunmasını sağlayan ana damar nedir ve gerektiğinde nasıl güçlendirilir?


Dr. Hüseyin:
Batı Trakya Türkleri kendi gelenek ve göreneklerine, örf ve adetlerine, millî benliklerine,  dinî inançlarına ve diğer değerlerine bağlıdırlar… Batı Trakya’yı iskân eylediklerinden bu güne kadar, bu değerlere bağlı olarak yaşamaktadırlar… Batı Trakya’da yaşayan Türklerin bunun dışında başka yapacakları bir seçenek yoktur… Azınlık olmanın bilincindedirler…  

Çetinoğlu:
Günümüzde, Türkiye’de yaşayan Batı Trakya kökenli vatandaşlarımızın nüfusunun, Batı Trakya’da yaşayan Müslüman Türklerden daha fazla olduğu tahmin ediliyor. Bu durum şüphesiz, göçler sebebiyle oldu. İlk göç, hangi sebeplerle, ne zaman başladı ve hangi dalgalarla tahmine dayalı olarak ne kadar insan Türkiye’ye geldi?

Dr. Hüseyin: Türkiye’ye ilk göç 1947 yıllarından sona başladı. Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden sonra da resmen Batı Trakya’dan göç ald. Bu göç Menderes hükümetinin talebi doğrultusunda gerçekleştirildi…  Aslında göçün maksadı Batı Trakya’daki topraksız halkı Türkiye’ye getirmekti. Ama bu hiç de böyle olmadı. Batı Trakya’daki toprak sahipleri bunu fırsat bilerek Batı Trakya’daki topraklarını Yunanlılara sattılar. Aynı zamanda da Menderes Hükümeti Türkiye ile Yunanistan arasında 1951 yılında Kültür anlaşmaları imzaladılar. Bu kültür anlaşmaları neticesi Türk köylerine ilkokul binaları yapılmaya başlandı. 1960 yılına kadar Türkiye bir yandan Batı Trakya’dan göç alıyor, bir yandan da Batı Trakya’daki köylere okul inşa ediyordu.
Asıl göç 1974 yılında Kıbrıs savaşından sonra Yunanlıların baskıları sonucu başladı. Birçok Batı Trakya Türkü korkutularak göçe zorlandı. Bunların çoğu Türkiye’ye muhtelif şehirlere yakınlarının yanına gittiler. Buralardan arsalar satın alarak yerleşmeye başladılar. Kimi elindeki paralarla bu arsalara bina inşa ettiler. Kimileri de daha sonra elindeki toprakları Yunanlılara satarak paralarını Türkiye’ye intikal ettirdiler. Kimi bu paraları çok iyi değerlendirdi ve büyük iş yeri sahibi oldular. Kimileri de iş hayatında başarılı olamadılar. 1990 yıllardan sonra bir kısmı Türkiye’deki mal varlığını satarak tekrar Batı Trakya’ya yerleştiler, bir kısmı da Almanya’daki yakınlarının yanına gitti.
1970’li yıllarda birçok Batı Trakya Türk’ü çalışmak maksadıyla zaten daha önceden Almanya’ya ve Avusturalya’ya işçi olarak gönderilmişti. Bu amaçla Almanya’ya 20.000 kişi gönderilmiş oldu. Yunanistan’ın Avrupa Birliğine girmesiyle bir o kadar Türk daha Almanya, Hollanda ve İngiltere’ye yakınlarının yanına gitmiş oldu. Bu gün Avrupa birliği ülkelerinde 40.000 Batı Trakya Türk’ü yaşadığı tahmin edilmektedir…

Çetinoğlu:
Türkiye’de yaşamakta olan Batı Trakya kökenli soydaşlarımızın – dindaşlarımızın belli başlı problemleri nelerdir?

Dr. Hüseyin: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçmiş bir Batı Trakyalı Türkün hiçbir problemi yoktur… Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşlık haklarının tamamından yararlanmaktadırlar.
Ancak Yunan vatandaşı olarak Türkiye’de yaşayan Batı Trakya Türkleri, Yabancılar Polisinden aldıkları ikametleri süresince kalabilmektedirler. Bu ise sadece insanlarımızın Türkiye’de ikamet etmelerini sağlamaktadırlar. İş yeri açma ve çalışma müsaadeleri verilmemektedir. İş yeri açmak veya bir işyerinde çalışmak isteyen Batı Trakya Türkleri Çalışma Bakanlığına müracaat ederek izin alma mecburiyeti vardır. Mal edinme hakları ise sadece belediye sınırları içinde olan yerleşim yerlerinden gayrimenkul satın alabilmektedirler… Gayrimenkul tapu işlemleri yine Ankara Tapu Kadastro Dairesi onayı ile geçerli olabilmektedir. Şehir dışındaki köylerde ikamet edebilirler, ancak ev, tarla satın alamazlar. Batı Trakya Türklerinin birçoğu, geçimini tarımdan sağlamaktadır. Batı Trakya Türklerinin bu durumu göz önünde bulundurularak gerekli düzenleme yapılmalıdır.

Çetinoğlu:
Hâlen batı Trakya’da yaşayan soydaşlarımızın ve dindaşlarımızın Türkiye’den beklentileri nelerdir. Hükümetimizin bu beklentilerin karşılanması konusundaki tutumunu değerlendirir misiniz?

Dr. Hüseyin: Batı Trakya’daki Türkler Türkiye’den 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşmasıyla Yunanistan’a ‘Azınlık’ olarak emanet edilmiştir. Batı Trakya Türk Azınlığına tanınan 37. Maddeden 45. Maddeye kadar olan hakların arkasında durmasını beklemektedirler. Ayrıca Yunanistan Anayasası ve Vatandaşlık hukukundaki farklılıkların ortadan kaldırılması gibi girişimlerde bulunmasını talep etmektedirler. 
Anavatan Türkiye’deki Gayri Müslimlere tanınan haklar, Yunanistan’daki Türklere de tanımalıdır. Milletlerarası hukuka göre mütekabiliyet uygulanmalıdır.  

Çetinoğlu:
Türkiye’de ve özellikle İstanbul’da; Rumeli, Batı Trakya ve Balkan Türkleri adları ile pek çok vakıf ve dernek var. Şüphesiz sayılarının çok olması, hizmet yarışı ve rekabet zemini oluşturması açısından faydalıdır. Bu kuruluşların, altında birleştikleri federatif bir yapılanma söz konusu mu?

Dr. Hüseyin: Batı Trakya Türklerinin oluşturdukları dernekler, federasyon ve konfederasyonlar yeteri kadar vardır. Bu teşkilatlarımızın sosyal ve kültürel amaçlı olmalarında yarar var. Rumeli, Batı Trakya, Balkan Türkleri, geldikleri ülkelerden kültürleriyle beraber geldiler. Bu kültür değerlerini Türkiye sınırları içinde de yaşatmak için gayret etmeliler.
Bu tür çalışmalar, Türkiye’nin kültürel zenginliklerini ve hem de o topraklardaki yaşayan insanları manevî yönden ayakta tutmayı sağlar.  Bunlar Avrupa standartlarına göre STK (Sivil Toplum Kuruluşu) anlayışına göre yapılmalıdır. Bu derneklerimizin siyasî partilerden bağımsız faaliyet göstermelerinde yarar var. Siyasete âlet edilmemeli. Kişi hangi partiye mensup, hangi ideolojiye sahip olursa olsun ana ve temel konu derneğin tüzüğündeki amaçları doğrultusunda hareket etmeliler.

Çetinoğlu:
Devletin etkili makamlarında bulunan yetkililerin, Batı Trakya Türkleri için faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına yaklaşımlarını değerlendirir misiniz?

Dr. Hüseyin:
Şu an görebildiğimiz kadarıyla Türkiye’deki siyasî partiler sadece Batı Trakya Türk Derneklerine değil, bütün göçmen derneklerine önem vermektedirler. Her parti bu derneklerden aday gösterme ve oy alma gayreti içindedir.
Türkiye’de yabancıların gayrimenkul edinme ile ilgili yeni çıkan kanununda Batı Trakya Türklerine ayırım gözetmeksizin Gayri Müslümlerle aynı kefeye konulmuşlardır. Daha önceki kanunlarda Batı Trakya Türklerine ayrı bir statü tanınmıştı…

Çetinoğlu:
Batı Trakya Türkleri ile ilgili olarak, yaşadığımız son bir yıl içerisindeki olumlu gelişmelerden söz eder misiniz?

Dr. Hüseyin:
Batı Trakya Türkleri ile ilgili olumlu bir gelişme göremiyoruz. Var demek saf dillilik olur… Yunanistan Batı Trakya Türklerine hiçbir zaman iyi niyetli yaklaşmamıştır… Her zaman değişik yöntemlerle asimile politikalarını uygulamış ve halen de uygulamaktadır…
Son birkaç ay içinde gözlemlediğimiz gelişmeler hiç de iç açıcı değil… Altın Şafak denen aşırı sağcı derneklere destek vererek Batı Trakya’da terör havası estirerek halkımızın içine korku salarak psikolojik bir hareket uygulamaktadır.

Çetinoğlu: Siz, Batı Trakya Türkleri ile ilgili bir sivil toplum kuruluşunun başkanı olarak Türkiye’de yaşayan Batı Trakya kökenli vatandaşlarımızla Batı Trakya’da yaşayan soydaşlarımız-dindaşlarımız arasında, gönlünüze göre güçlü ve etkili bir kültür köprüsü, gönül bağı oluşturabiliyor musunuz? Aşamadığınız zorluklar ve sebepleri hakkında bilgi verir misiniz?

Dr. Hüseyin:
Türkiye’de yaşayan Batı Trakyalı kökenli insanlarımızın Batı Trakya’daki yakınlarıyla her zaman samîmi ilişkiler içinde olmuşlardır. Türkiye’de yaşayan insanlarımızın muhakkak bir kesimi Batı Trakya’da kalmışlardır. İster Batı Trakya’da olsun isterse Türkiye’de isterse başka ülkelerde olsun Batı Trakya Türkleri parçalanmış bir aile olarak görülmektedirler.
Türkiye’deki Sivil Toplum Kuruluşlarıyla Batı Trakya’daki Sivil Toplum Kuruluşları samimi bir diyalog içinde birlikte hareket etmektedirler. Avrupa, Amerika, Avustralya’daki Batı Trakya Türk Dernekleri de Batı Trakya’daki insanlarımızın karşılaştıkları sıkıntıları dünya kamuoyuna duyurmaya gayretlidirler.
Batı Trakya dışında yaşayan Batı Trakya Türkleri hâlen Yunan korkusunu üzerlerinden attıkları iddia edilemez. Yunanistan’a karşı yapacakları her hak arama mücâdelesinde başlarına gelebilecek olan olumsuzlukların hesabını muhakkak yaparlar.

Çetinoğlu: Son olarak… Özkan Bey, Batı Trakya Türkleri ile ilgili kitaplarınız ve diğer yayınlar konusunda neler söylemek istersiniz?

Dr. Hüseyin:
Almanya’nın Münih şehrinde faaliyet gösteren ‘Batı Trakya Türkleri Aile Birliği Derneği’miz bünyesinde 1995 yılında kısa adı BATTAM olan ‘Batı Trakya Türkleri Araştırma Merkezi’ni kurduk. Bu merkez etrafında dünyanın çeşitli yerlerinden ilim adamları yer aldı. Milletlerarası araştırma kongreleri düzenledik. Çok sayıda ilim adamları Batı Trakya ile ilgili çalışmalar yaparak, tebliğler sundular. Batı Trakya’mızın bilinmeyen değerlerini gün ışığına çıkardılar. Bu tebliğleri bir araya getirerek kitaplar halinde yayınladık. Böylece 12 sene gibi kısa bir zamanda 15 ayrı konuda 15 tane kitabı Batı Trakya ve Türk dünyasına kazandırmış olduk. Bu kitaplarımızı çeşitli ülkelerin kütüphanelerine ve üniversitelerine gönderdik. Böylece araştırmacılarımızın da önünü açmış olduk.
Bu kitaplar 100 yıllar önce yazılması gereken kitaplar. Ancak ihmal edilmiş veya ilgi duyulmamış. Biz bu açığı kapatmış olduk. Şu an bizi örnek alan gençlerimiz kitap yazma girişimlerinde bulunarak, Batı Trakya’daki diğer eksikliklerin giderilmesi için gayret sarf edilmektedir.
Çetinoğlu: Sayın Dr. Özkan Hüseyin! Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.
Dr. Hüseyin: Dâvâmızın ve faaliyetlerimizin kamuoyuna detaylı bir şekilde duyurulmasına imkân sağladığınız için ben de size ve gazeteniz Önce Vatan’a teşekkürlerimi sunuyorum.

Dr. ÖZKAN HÜSEYİN:
1947 yılında Batı Trakya’da Rodop (Gümülcine) vilayetinin Kargılı Sarıca köyünde dünyaya geldi.
İlköğretimini kendi köyünde tamamladı. Askerlik görevini Yunanistan’da yaptı.
1972 yılında Almanya’ya çalışmak amacıyla gitti. Bavyera Türk Sanat ve Kültür Derneği’nin idare ve kültürel çalışmalarında görev aldı.
Batı Trakya Türklerini bir dernek çatısı altında birleştirmeye gayret etti. T.C. Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün doğumunun 100. yılı anısına Almanya Münih’de 22 Mart 1981’de Batı Trakya Türkleri Aile Birliği adlı derneğin kurulmasında rol aldı. Bu derneğin çeşitli kademelerinde bulundu; Batı Trakya Türleri Aile Birliği Derneği başkanlığını yaptı.
Kısa adı BEBTTAB Bavyera Eyaleti Batı Trakya Türkleri Aile Birliği bünyesinde, Batı Trakya Türk Evi’ni kurdu ve hizmete açtı. Kısa adı ‘BATTAM-Batı Trakya Türkleri Araştırma Merkezi’ olan kuruluşu faaliyete geçirdi. Merkezin yayın faaliyetlerini başlattı. Batı Trakya-Dr. Sadık Ahmet Camiini Almanya Münih şehrinde hizmete açtı. İLMER (İlim ve İletişim Merkezi) BİLMER (Bilgi ve Bilgisayar Merkezi) KÜGMER (Kültür, Kütüphane ve Gençlik Merkezi)ni kurdu.
22 Mayıs 2007’de Batı Trakya Türkleri Araştırma Merkezi (BATTAM) Başkanı Özkan Hüseyin’e Türk Dünyasına yaptığı hizmetlerinden dolayı, Azerbaycan’da bulunan bilim kuruluşu VEKTÖR Beynelmilel İlim Merkezi tarafından ‘Fahri Doktor’ unvanı verilmiştir. 
Dr. Özkan Hüseyin, Liderlik Okulunun Ankara Gazi Üniversitesi İİBF’in 100. yıl salonunda düzenlediği Liderlik, Proje Yönetimi, Kriz Yönetimi, Sosyal Medya, Beden Dili, Diksiyon ve Osmanlıca okuma ve yazma kursları gibi seminerlere katılarak sertifikalarını almıştır.