Romalılar düşünsel yaşam alanında değil, kurdukları devlet ve hukuk sistemi ile yani pratik alanda çok ileriydiler. Bilindiği gibi kurdukları hukuk sistemi ve temel hukuki kavramlar, günümüz hukuk sistemlerinde bile etkisini sürdürür. 

Doğu'da İslam yeni yeni yayılıyor ve getirdiği hoşgörü ortamı sayesinde, bilimde ve sanatta

ileri gelişmeler yaşanıyordu. Batıda tamamen unutulan Antik değerler, İslam Dünyasında tekrar canlanmaya başlamıştı. Batılılar pek çok şeyi, 12. ve 13. yüzyılda düzenledikleri Haçlı Seferleri yolu ile Orta Doğu'dan öğrenirler.

Ayrıca Avrupa'da İspanya'da yayılan İslam Uygarlığının da bu kültür etkileşiminde önemli rolü olur. Bu hareketlerin sonucunda Avrupa'da insan hakları alanında önemli düşünceler ortaya çıkar. İnsan hakları alanında ileri görüşlere sahip filozof John Locke; toplumun kökenini, kendisinden önceki bazı filozoflar (Grotius ve Hobbes) gibi doğal yaşama ve sözleşme fikrine dayandırır.

"Doğal yaşama dönemi, özgürlüğün insanlararası eşitliğin alabildiğine hüküm sürdüğü bir çağdır. İnsanoğlu, aklından başka, kendisini yönetecek hiçbir üstün kuvvet tanımaz." Bu mutlu dönemin bazı sakıncaları da vardır. Birincisi, kişiler bireysel cezalandırma yetkisine sahipti. Kişiler bireysel cezalandırmada aşırıya kaçabiliyordu. İkincisi, siyasal toplum kurulmadan önce de varolan mülkiyet hakkının yeterince güvence altında olmamasıydı. İnsanlar bu sakıncaları gidermek için aralarında sözleşme yaparlardı. 

Ancak bu sözleşmeye her bireyin mutlaka katılması gerekli değildi. Bu isteği, belli bir toplumda yaşayarak, işlemde bulunarak ya da mülk sahibi olarak da gösterebilir. Locke, kendisinden önce ortaya atılan görüşlerin etkisiyle iki ayrı anlaşmadan söz açar. İlk anlaşma toplumu kurmak içindi. İkincisi ise siyasal anlaşmaydı. Toplumsal insan, cezalandırma hakkı dışında, doğal insanın bütün haklarına sahipti. Eğer, devlet sözleşmede belirlenen hükümlere aykırı davranırsa, sözleşme bozulmuş olur. "Halk artık devlete itaat etmekle yükümlü olmaz ve doğal yaşam halindeyken sahip olduğu bütün hak ve hürriyetleri geri alır." Yani Locke, düşünce sistemiyle tutarlı olarak "Direnme Hakkı"nı da benimsemişti.