FİLİZ BAHÇIVAN

İSTANBUL

Türkiye olarak hep beraber yaşadığımız zorlu süreçte birçok duyguya da birlikte şahitlik ettik, etmeye de devam ediyoruz. Acıya da ortak olduk, umuda da.

Sadece deprem bölgesinde olanlar değil uzaktan izleyenler de dahil hep beraber bir akut travma ve yas sürecindeyiz.

Depremin düşüncesi bile korkutucudur, özellikle bizim gibi depremle ilgili kötü anıları olan ülkelerde deprem olasılığı insanlar için önemli bir kaygı sebebidir. Düşüncesi dahi korkutucu olan böyle bir olasılık maalesef ülkemiz için bir kez daha gerçek oldu.

Artık yaşadığımız bir gerçek olarak depremle bir kez daha karşı karşıya kaldık. 

Depremin hem biz yetişkinler hem de çocuklar üzerinde yarattığı olumsuz etkilerle nasıl başa çıkacağımızı bilmek istiyoruz. 

Peki bu süreçte depremzede kardeşlerimizin yanında olmak adına neler yapmalıyız?

Millet olarak depremin üzerimizde yarattığı psikolojiyle nasıl başa çıkabiliriz?

Tüm merak ettiklerimizi Psikolog Bilge Çevik'le konuştuk.

-Bilge Hanım merhaba. Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Ben Psikolog Bilge Çevik, Işık Üniversitesi Psikoloji bölümünden 2018 yılında mezun oldum. Aynı yıl Bursa İnegöl’e döndüm ve bir özel öğretim kurumunun rehberlik ve idari kısmında işe başladım. Sonrasında 3 yıl aynı kurum bünyesinde çalışmaya devam ettim. Bu 3 yıl boyunca alanda uzman olan hocalarımızdan çeşitli ekollerde eğitimler aldım. Bilişsel Davranışçı Terapi, EMDR, Çocuk Odaklı Oyun Terapisi ve Çift-Aile Terapisi uygulayıcı eğitimlerini alıp, süpervizyonlarına katıldım. Hala da eğitimlerime ve süpervizyonlara devam ediyorum. 2021 Temmuz ayından bu yana kurucu ortağı olduğum İZ Danışmanlık bünyesinde yüz yüze ve çevrimiçi danışmanlık hizmeti vermekteyim.

--Deprem sonrasında en sık görülen psikolojik ve fiziksel problemler nelerdir?

Deprem sonrası ilk bir iki ay boyunca kendini güvende hissedememe, sürekli tetikte olma, sallanma hissi, yüksek sese veya ani hareketlere karşı aşırı duyarlılık, bedende uyuşma, uykuya dalamama, sık sık kabuslarla uyanma, yeme problemleri, donup kalma, şaşkınlık ve şok hali, dalgınlık, unutkanlık, kafa karışıklığı, geleceğe karşı ümitsizlik ve güvensizlik, ani öfke patlamaları ve odaklanma problemleri gibi tepkiler yoğun stres ve kaygı eşliğinde görülebilir.

Vefat sayısının bu kadar yüksek olduğu bir afette hayatta kalan kişilerde (göçük altında kalmış ve sonradan kurtarılmış kişilerde daha yoğun olabilir.) utanç ve öfke duyguları da yoğun şekilde hissedilebilir.

Bu süreçte bölgede olmayan ve depremi yaşamayan veya birinci dereceden bir yakınını kaybetmemiş kişilerde de psikolojik ve fiziksel problemler oluşabilir. Bu durum Travmatik olaya doğrudan maruz kalmayan fakat olaya şahit olan ya da yazılı-görsel medya aracılığıyla olayı izleyen kişilerin “travmatize” olması durumu ile açıklanır ve buna ikincil travma denir.

--Afetzedelere nasıl yaklaşmalıyız?

Afetzedelerle temas eden herkesin dikkat etmesi gereken unsurlar var. Karşımızdaki insanlar çok zor bir deneyim yaşadılar. Bu ani ve beklenmedik deneyim sonucunda büyük kayıplar verdiler. Ekrandan ve sosyal medyadan takip ederken gördüklerimizin çok daha fazlasını yaşayan bu insanlara yönelik davranışların son derece hassas ve özenli olması gerekmektedir. Onları zorlamamaya, yaşadıkları şeyleri tekrar tekrar anlattırmamaya, anlatmak istediklerinde ise sözlerini kesmemeye özen göstermeliyiz. Telkinde bulunmak, nasihat etmek, hayattasın en azından şükret gibi ifadelerden olabildiğince uzak durarak yanlarında olmalıyız. Temel ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı olmalı ve sosyal desteği sürekli olarak sağlamalıyız. Yanlarında olduğumuzu hissettirmeli, yalnız olmadıklarını göstermeliyiz.

--Afetzedelere psikolojik destekte nasıl bulunulmalı?

Afet durumlarında ilk öncelik kişilerin güvenliğini sağlamak ve barınma, gıda, giyecek, hijyen gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Bu ihtiyaçların giderilmesiyle birlikte psikososyal destek süreci başlar. Burada önce psikolojik ilk yardım uygulanır. Psikolojik ilk yardım sadece ruh sağlığı çalışanları tarafından değil, sahadaki diğer gönüllüler tarafından da uygulanabilir. Psikolojik ilk yardımın ne olduğu ve uygulanırken nelere dikkat edilmesi gerektiği ile ilgili bilgi sahibi olmak isteyenler, Türk Psikologlar Derneği, Türk Psikiyatri Derneği başta olmak üzere birçok yerden bu bilgilere ulaşabilirler.

İlk birkaç ay uygulanan PİY sonrasında ihtiyaç duyan kişiler ruh sağlığı uzmanları ile terapi sürecine başlayabilirler. Afetzedelerin ihtiyacına göre tedavi planlaması yapılır ve gerekli görülürse psikiyatri kontrolünde ilaç tedavisine de başvurulabilir. Burada önemli olan kişinin ihtiyacına uygun müdahalenin uzman kişilerce verilmesi ve ulaşılabilir olmasıdır.

--Deprem felaketini yaşamış, göçük altından sağ çıkartılmış birçok küçük çocuğumuz var. Kimi ailesinden birçok bireyi kaybetti, kimi de evini, arkadaşlarını. Onları tekrar topluma kazandırmak ve yalnız olmadıklarını hissettirmek için neler yapmalıyız?

Çocuklar kayıp yaşadıklarında gelişimsel ve zihinsel düzeylerine uygun olarak onlara ölümün ne olduğu açıklanmalıdır, aile bireyleri ve çevresindekilerle birlikte çocuğun yasını yaşaması için uygun bir zemin hazırlamak gerekir. Mümkün olan en kısa zamanda çocuğun en yakını ve sevdiği ve güvendiği kişi kaybı bildirmelidir. Ebeveynlerinin ikisi de vefat etmişse çocuğa bakım verecek ve sorumluluğunu alacak kişinin söylemesi uygun olacaktır.

Kaybedilen ebeveyn veya yakınlar için “uzaklara gitti, melek oldu” gibi muğlak ifadeler yerine acı da olsa “öldü” gibi net ve açık ifadeler kullanmak gerekir. Yani gerçek neyse o söylenmelidir.

Gerçeği söyledikten sonra yanında olmak, sevgi, şefkat ve merhameti eksik bırakmamak birçok çocuk için iyileştirici olacaktır. Bolca zaman geçirmek yanlarında olmak, fiziksel temas, sarılma, onları etkin dinleme çok önemlidir.

Çocukların duygularını ifade etmelerinin en önemli araçlarından biri oyun oynamaktır. Onlara oyun alanı yaratılmalı, resim, boyama vs gibi etkinlikler yapılmalı ve bu etkinlikler sırasında çok müdahale etmeden çocuklara eşlik edilmelidir.

Duygu ve düşüncelerini ifade etmeleri konusunda çocukları desteklemeli ve yüreklendirmeliyiz.

Çocuklar yalnız olmadıklarını bilmeli, ihtiyaç duyduklarında destek alabileceklerini bilmelidir.

Kayıplar sağlıklı yaşanan yaslar sonrasında travmaya dönmeyebilir. Yas süreci sonrasında çocuğun travmatize olmuş olabileceğinden şüphelenilirse psikolojik destekle bu durumu atlatmasına yardımcı olmak gerekir.

--Afet bölgesi dışında yaşayan çocuklarımızda da, deprem korkusu başladı. Bu dönemde onları depreme nasıl hazırlamalı ve mental sağlıklarını nasıl korumalıyız?

Çocuklar afet döneminde çevrelerinden ve iletişim araçlarından olayla ilgili birçok bilgiye maruz kalabilir. Bu maruz kalma sonucunda da kafalarında birçok soru oluşur. Bu soruların cevaplarını güvendikleri birinden almaları daha sağlıklı olacaktır. Afetlerden sonra çocukların en çok ihtiyacı olan şey güvende hissetmek olur. Onların göz hizasına gelerek ve onlara temasta bulunarak güvende olduklarını söylemek, afet hakkında bilgi vermek, kısa, net cümlelerle ama fazla detaya girmeden durumu onlara anlatmak yararlı olacaktır. Bölgedeki ihtiyaçlarla ilgili onlarla konuşmak, yaşıtları için toplanan yardımlara onlarında katkı sağlayabileceğini söylemek belki mektup yazdırmak, resim çizdirmek, kendi seçtikleri eşya veya oyuncaklarını bölgeye göndermek onlar için faydalı olabilir. Deprem riski yüksek bir bölgede ikamet ediyorsak deprem çantası hazırlığına onu da ortak edebiliriz.

--Yaşadığımız depremlerin etkisinden kurtulmakta zorlananlar kaygı seviyesini azaltmak için neler yapabilir? Bunun için terapi almak gerekir mi yoksa kendi kendimizi iyileştirebilir miyiz?

Yaşanılan travmanın kimde nasıl bir etkiye sebep olacağını tam olarak kestirmek mümkün değil, bu afet, bölgedekiler kadar bölge dışındaki insanlarımızı da derinden etkiledi. Bu afet sonrasında bazıları psikolojik ilk yardım süreci sonrasında terapiye ihtiyaç duymayabilir. Bazıları için terapi ihtiyacı doğabilir. İlk dönemlerde psikolojik ilk yardımın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu dönemlerde desteğe ulaşan afetzedelerin ilerleyen süreçte kendi iyilik halini korumakta daha güçlü olabileceğini, terapi alması gerekirse de, terapiden daha hızlı sonuç alabileceğini düşünüyorum.

--Deprem olmasa bile sallanıyormuş gibi hissetmekten, sürekli avizeleri kontrol etme ihtiyacından kurtulmak için neler yapabiliriz?

Bu ve benzeri durumların yaşanması deprem sonrasında normaldir. Bu süreçte yaşanan durumlar anormal olduğundan bunların sonucunda verilen tepkileri belli bir süre normal karşılamak gerekir. Bu durumda buna önek verilebilir. Zamanla bu durumda azalma gözlemlenecektir. Özellikle ikincil travmaya maruz kalıp bu problemi yaşayan kişilerin deprem gündeminden biraz uzaklaşmaları onlar için faydalı olacaktır. Bir iki ay sonrasında bu durum hala devam ediyorsa terapi desteği alınabilir.

--Kimler bu konuda daha hassas ve daha yoğun kaygı taşıyor?

Yaşanan afetler sonrasında bireyin verdiği tepki o bireyin afet öncesindeki psikolojik sağlamlığıyla ilişkilidir. Bu büyüklükte bir deprem ve sonrasında yaşananlar bu psikolojik sağlamlığın korunmasına çok olanak tanımamaktadır fakat bu sağlamlığa sahip olsun olmasın bireyler, afet sonrasında psikolojik ilk yardıma, sosyal desteğe ve bir rutine ne kadar hızlı ulaşırsa o kadar faydalı olur. Burada bahsettiğim rutin deprem öncesi gibi ya da hiçbir şey olmamış gibi davranmak ve buna göre yaşamak değil elbette. Yaşanılan acı çok büyük ve hepimizin bu acının içinden geçmesi gerekiyor. Bu acının içinden geçip sonrasında da bu acının etrafında kendi olgunluğumuzu, sabrımızı, metanetimizi, inançlarımızı ve hayatla ilişiğimizi genişletmemiz gerekiyor. Tüm bunları yaparken çevrenizde güven duyacağınız insanların olması ve destek görüyor olmak yoğun kaygı yaşayan kişilerin de sürece adaptasyonuna yardımcı olacaktır.

--Deprem gibi önlenemez afetler karşısında pek çoğumuz "çaresiz" hissediyoruz. Çaresizlik ve böyle durumlarda karşılaştığımız benzeri hislerle nasıl başa çıkabiliriz?

Depremin ne zaman ve nerede olacağı günümüz şartlarında öngörülebilir değil maalesef. Bununla birlikte ülkemizin aktif fay hatları üzerinde olduğunu biliyoruz ve deprem riski yüksek yerlerle ilgili konunun uzmanları açıklamalar yapılıyor. Bu gerçeği kabullenerek buna uygun tedbirlerle yaşamayı hayat düzenimizin bir parçası haline getirmeliyiz. Yapamayacağımız, değiştiremeyeceğimiz şeylerden ziyade bu süreçte gücümüz neye yetiyor? Hangi konuda destek sağlayabiliriz gibi yapıcı ve işlevsel soruları kendimize yöneltmek ve bunlara cevap aramak bu ve benzeri hislerle baş etme becerimizi arttırmamıza destek olabilir.

--Kahramanmaraş'ta yaşadığımız büyük deprem beklenen İstanbul depremine olan kaygılarımızı tetikledi. İstanbul çevresinde yaşayan kimseler için bu kaygıyla baş etmek için neler önerirsiniz?

Kişilerin önce bireysel olarak alabilecekleri önlemleri alması ve gerekli kontrolleri yaptırması gerekmektedir. Evde tatbikat yapılabilir. Yaşam üçgeni oluşturabilecek yerler belirlenebilir ve çıkış ihtimali için nerede toplanılacağı belirlenebilir. Deprem çantası oluşturulmalı ve kolay ulaşılabilecek bir yerde bulundurulmalıdır. İstanbul ve çevresinde uzun zamandır deprem bekleniyor ve bu sık sık gündeme geliyor. Bu korkuyu sürekli olarak diri tutarak hayatın olağan akışında yaşamak oldukça güç. Değiştiremeyeceğimiz şeyler üzerine uzun süre düşünmenin kişisel veya toplumsal olarak bir faydası olmayacağını biliyoruz. Zamanı belli olmayan bir şeye karşı sürekli tetikte olmak kişinin hayatını olumsuz etkiler. Bu nedenle hayatın akışına uyum sağlamalı, rutini korumalı ve psikolojik sağlamlığı korumaya ve arttırmaya çalışılmalıdır.

Veganların aklında bir soru; Hayvan Hapishaneleri Ne Olacak? Veganların aklında bir soru; Hayvan Hapishaneleri Ne Olacak?

--Sosyal medyada paylaşım yapmazsak bu konuya duyarsız kalmışız gibi algılanıyor, sürekli bakarsak korku yaşıyoruz. Nasıl çıkacağız bu işin içinden?

Depremin üzerinden 1 ay kadar geçti şuan görüntüler eskisi kadar tetikleyici değil ama yine de dikkatli ve sınırlı kullanmakta fayda var. Depreme, orada yaşananlara duyarlı olduğumuzu göstermenin aracının sosyal medya olmadığını bilmemiz gerekiyor. Geniş kitlelere hitap eden çok takipçili hesapların bu konuda ekstra hassasiyet göstermeleri gerekiyor. Tetikleyici içeriklerden uzak ihtiyaca yönelik paylaşımlar oradaki insanların yararına olacaktır. Bu geniş kitlelere sahip kişilerde bu ihtiyaçları doğru kişilere ulaştırmakta aracı rol oynayabilirler. Yine bu şekilde sivil toplum kuruluşlarına, bölgeye gidebilecek gönüllülere, farklı şehirlere göç eden depremzedelerin doğru şekilde yönlendirilmesine destek olunabilir. Bizlerde bu tarz paylaşımlarla bağış ve desteği sürekli hale getirebiliriz. Hem kendimizi hem çevremizdekileri korumak için ikincil travmaya sebebiyet verebilecek içerikleri paylaşmaktan kaçınmalı ve sosyal medyayı bu süreçte olumlu bir araca dönüştürmeliyiz. Bunun bir parçası olur ve buna uygun davranırsak bu korkuyu azaltmış ve korkumuzu dönüştürerek yarar sağlayan bir şeyler yapma arzusuna çevirmiş oluruz.