Kadının vücudu kendisine mi ait yoksa kocasına mı ait...

Bir kadın eşinin izni olmadan yumurtalık tüplerini bağlatıp doğurganlığını durdurabilir mi, yada hamile kalmamak için kendi insiyatifi ile doğum kontrolü yöntemlerini kullanabilirmi?

YASAL olarak bunun karşılığı nedir?

CEZAİ müeyyidesi var mı?

TOPLUMSAL karşılığını sormaya gerek bile duymuyorum, yaşananlar ortada...

Kadın eşinden habersiz bir yere gidemez, onun onaylamadığı kimselerle görüşemez. Kafasına göre herşeyi giyemez. Saçını boyatacaksa, kestirecekse veya zayıflayacak yahut kilo alacaksa, ve hatta estetik operasyon yaptıracaksa bile eşine sormak zorunda.

Nitekim geçmişte böyle bir dava hatırlıyorum.

En kötüsü de eşinin çiftleşme arzularını sevinçle karşılayıp vazifesini yerine getirmek zorunda. Reddetme hakkı yok. Başım ağrıyor yalanı da bi yere kadar...

Evlendiği zaman intifa hakkı malesef kocasına devrediliyor. Toplum da buna sesini çıkarmıyor.

Konunun hukuki boyutunu danışmak için  Ünlü Avukat BERZAN TOPRAK ile görüştüm.

YAPTIĞI AÇIKLAMALARI DUYUNCA DEHŞETE DÜŞTÜM...

Bir kadının eşinden habersiz hamileliğini sonlandırması veya hamile kalmamak için doğum kontrol uygulamalarını kullanması BOŞANMA SEBEBİ sayılıyormuş. Yalnız enteresan bir durum var; Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) boşanma şartlarını belirleyen 166. Maddesi'nde malesef buna açıkça yer verilmemiş. Bu şekilde yansıyan vaka-i adliye olayları "ŞİDDETLİ GEÇİMSİZLİK" başlığı altında ele alınıyormuş. Yani anladığım kadarı ile konu muallakta bırakılıp, hakimin inisiyatifi ve toplumsal yargılara terk edilmiş.
Misal; evli bir kadın, zorlu bir hamilelik geçirsin ve hatta doğum esnasında bir takım komplikasyonlar yaşasın; "Bu çok sancılı bir süreç, ben bunu tekrar yaşamak istemiyorum" deme hakkına sahip değil.

EŞİNİ İKNA EDEMEZSE BOŞANMAK TEK ÇARE.

Tabii bu durumda geçimsiz ve kabahatli taraf kadın oluyor...!

Yani demek oluyor ki, kırsal kesimde yaşayan bir aile düşünün; erkek çocuk takıntısı olan bir koca, erkek evladı olan kadar karısını istediği kadar doğuma zorlayabilecek. ZAVALLI KADININ KANUN ÖNÜNDE HİÇBİR HAKKI YOK.

Hayvanların bile ticari anlamda damızlık olarak insafsızca, hatta ölümlerine sebebiyet olacak noktaya kadar doğuma zorlanmasını tartıştığımız şu dönemde kadınlarımızı konuşma sırası ne zaman gelecek.

KÖPEK KADAR DEĞER VERMEYECEK MİYİZ KADINLARIMIZA...

Av. Berzan Toprak bu konuda çiftlere tek bir çıkış yolu öneriyor; EVLİLİK SÖZLEŞMESİ...

"Taraflar aralarında evlilik sözleşmesi yaptığı zaman kanunda açıkça belirtilmeyen hususlarda kendilerini kanun önünde güvenceye alabilirler" diyor.

SOY DEVAMLILIĞI ÖNEMLİ. Ama soy kelimesini sadece erkek çocukla ilişkilendirmek bir cinsiyet ayrımcılığıdır.

AİLE KUTSALDIR VE TOPLUMUN TEMELİDİR. SAĞLAM BİR TEMEL EŞİT HAKLARLA OLUR.
Ülkemizde kadın özlük haklarını iyileştirmek için bir çok yasal düzenlemeler yapıldı.

Bu yasa değişikliklerinin pek çoğuna son 17 yıl içerisinde bizzat şahit olduk.

En önemlisi ANAYASA’nın 41. maddesine; “AİLE TÜRK TOPLUMUNUN TEMELİDİR” ifadesine “VE EŞLER ARASINDA EŞİTLİĞE DAYANIR” hükmü eklendi.

Daha sonraki yıl “AİLE REİSİ KOCADIR” hükmü “EVLİLİK BİRLİĞİNİ EŞLER BERABER YÖNETİRLER” olarak yeniden düzenlendi.

Tabii ki herşeyi devletten beklemeyip insiyatif alan bir çok sivil toplum kuruluşu (STK) kadın hakları ile ilgili çok değerli çalışmalar yürütmektedir.

Özellikle Sümeyye Erdoğan Bayraktar'ın öncülüğünde kurulan KADEM ve MOR ÇATI, KADAV, KAMER, KAHDEM gibi STK'lar mağdur kadınlarımıza kol kanat germektedir.

NE MUTLU Kİ TÜRK KADINI ARTIK KENDİ NESLİNE SAHİP ÇIKMAKTADIR.

Son yıllarda kadına şiddeti önlemek için çıkarılan yasal düzenlemeler ülkemizde büyük bir sevinçle karşılanmıştır.

İnanıyorum ki, evlilikte kendi bedeni üzerindeki haklarını kadına geri verecek bir yasal düzenleme; köyde, mezrada sevincini açıkça gösteremeyecek PEK ÇOK EZİLMİŞ KADININ DUASINI ALACAKTIR.

Yalancı mıyım?