Cumhuriyet rejim olarak farklıdır ama aslında Osmanlı’nın devamıdır.

Atatürk Anadolu’ya geçmek, bir şekilde milli mücadeleyi başlatmak istiyordu.

İşgal kuvvetleri Osmanlı’ya ültimatom vermişti: “Nerede isyan ve ayaklanma çıkarsa, orayı işgal ederiz!...” diyorlardı.

Samsun bölgesinde güya Rumlar’a yönelik baskılar yapılıyormuş.

Samsun’da zaten bir İngiliz taburu vardı.

Atatürk, büyük gayretler sarfederek, etkili aracılar bularak, Samsun’a gidebilmek için fırsat yaratmaya çalışmıştı ve bunu başarmıştı.

Padişahın tavsiye ve kefaletiyle, İngiliz işgal kuvvetlerinden zorlukla izin alınabilmişti.

Atatürk vapurla yola çıkmıştı ama yine de endişe içindeydi.

Endişelerinde haklıydı. İngilizler izin verdiği için pişmandı, hemen bir savaş gemisini Atatürk’ün bindiği vapuru batırmak üzere görevlendirmişlerdi.

Atatürk gemi kaptanına, kıyılara yakın seyir etmesini emretti, İngilizlerin her an gemiyi batırabileceklerini tahmin ediyordu.

İngiliz savaş gemisi, Atatürk’e yetişemeyince, İngilizler Samsun’daki askeri birliğine telgraf çekerek, Atatürk karaya çıkmadan, vapurda tutuklanıp, İstanbul’a getirilmesini istemişlerdi.

Samsun’daki İngiliz işgal kuvvetlerinin komutanı, Tabur komutanı piyade binbaşı Mr.Salter, kıyıya yanaşamayacak olan gemiye, bir motorla çıkıp, Atatürk’ü tutuklamayı düşünüyordu.

Zira Samsun limanında büyük bir halk kitlesi toplanmış, bu kitlenin içinde sivil giyimli Türk İstihbarat birimleri de yer alıyordu.

İngiliz komutan, bir müfreze ile motora bindi ve açıkta demirlemiş olan Bandırma Vapuru’na çıkarak, Atatürk’ü gözaltına alma niyetini taşıyordu.

Vapura çıkan İngiliz komutan, Atatürk’ün karşısına çıkınca donup kalmış ve esas duruşa geçerek selam durmuş ve: “Paşam emrinize amadeyim..” demişti.

İngiliz komutan bu beceriksizliği yüzünden, İngiltere’ye geri çağrılmış ve askeri mahkemeye çıkarılmıştı.

Mr.Salter anılarında, bu olayı anlatıyor ve “Atatürk’ü tutuklamak üzere vapura çıkmıştım ama Atatürk’ün karşısında basiretim bağlandı, donup kaldım ve ona itaat etmek zorunda kaldım...” diye yazmıştır.

Atatürk’ün, Anadolu’daki kongre ve çalışmaları, hepsi önemli ve uzun konular, hele Erzurum’da Ordu komutanı Kâzım Karabekir Paşa tarafından ziyareti, tarihin seyrini değiştirebilecek nitelikte bir olaydı.

Padişah askeri birliklere telgraf çektirmiş ve Mustafa Kemal’in tutuklanması isteniyordu.

Kâzım Karabekir Paşa da Atatürk’e selam durarak, emrinde olduğunu beyan etmişti.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin oluşturulmasına ilişkin kısa bir bilgi vererek yazımı sonlandırmak istiyorum.

Yazının başlığında, Cumhuriyet neden Osmanlı’nın devamıdır demişiz.

İlk Meclisin oluşturulmasında, İstanbul’un, savaşmadan İngilizler tarafından işgali, meclisi dağıtmaları ve bazı milletvekillerini tutuklamaları olayları üzerine, Atatürk İstanbul’a haber gönderiyor ve bütün Meclis-i Mebusan üyelerini Ankara’ya davet ediyordu.

İlk Mecliste; 90 kişi İstanbul’dan gelen mebuslar, 53 asker kökenli üye, 53 din adamı, tüccar, çiftçi ve hukukçulardan oluşuyordu.

Sultan VI. Mehmet Vahdettin’in kendi yazdığı anılarında, işgalcilere karşı bir milli mücadele düşünmediği, İngilizlerle iyi geçinerek bu kötü dönemi atlatmayı düşündüğü anlaşılıyor.