29 Ekim Perşembe günü Cumhuriyetimizin 97’nci yılını, koronavirüs gölgesinde olsa da mutluluk içinde gururla ve onurla idrak edip kutluyoruz. Bu müstesna bayramımızı en kalbi dileklerimle kutluyorum. Ve ayrıca da ben, 29 Ekim günü doğduğum ve adımı bu mutlu günden aldığımdan Cumhuriyet bayramları benim için daha da anlamlıdır. 

Değerli okurlarım, bilindiği gibi Birinci Dünya Harbini müteakip artık tarihi misyonunu tamamlamakta olan Osmanlı Devleti, Anadolu’da Milli Kuvvetlerin baskısı ile Mebusan Meclisinin toplanmasını kabul etmiş ve Meclisi de 12 Ocak 1920’de İstanbul’da toplamıştı. Bilahare Misak-ı Milliyi kabul eden bu Meclis, İngilizlerin İstanbul’u fiilen işgalleri ile 18 Mart 1920’de kapanmıştı. Zaten Mustafa Kemal Paşa başlangıçta, Meclisin işgal altındaki İstanbul yerine Anadolu’da toplanmasını talep etmiş, ancak İstanbul Hükümetine kabul ettirememişti. 

Mebusan Meclisinin kapanması üzerine Mustafa Kemal Paşa, hemen Ankara’da, Türk Milletini yönetecek bir Meclis teşkili kararını aldı. Bu Meclis, İstanbul Mebusan Meclisinden gelebilenlerle, Milletin yeniden seçeceği vekillerle teşkil edilecekti. 

Süratle yapılan seçimleri müteakip malumları 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Ankara’da toplanarak Türk Milletinin mukadderatına el koymuştu. 

Değerli okurlarım, bilindiği gibi bu Meclis; 23 Nisan’dan sonra tam üçbuçuk yıl Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde, Türk Milletini istiklalini kurtaracak azim ve karar etrafında birleştirmiş, yeni bir ordu ve kaynak yaratarak, eşi menendi görülmemiş bir Kurtuluş Savaşı sonunda, zalim düşmanı denize dökmüş, Lozan’da da Türkiye’nin tapusunu 24 Temmuz 1923’te Düveli Muazzamadan söke söke almıştı. Ve bu arada TBMM, 1 Kasım 1922’de kabul ettiği bir kanunla saltanatı kaldırmış, Padişah Vahidettin de 17 Kasım’da bir İngiliz gemisi ile Malta’ya kaçmış, 18 Kasım’da da Abdülmecit Efendi TBMM tarafından Halife olarak seçilmişti. 

Değerli okurlarım, 23 Nisan 1920’den beri TBMM Hükümetinin şekli, esasen bir Cumhuriyetti. Ancak o günlerde yapılacak rejim münakaşalarının Milli Mücadeleye yararı olmadığı da ortada idi. Ve Meclis’te, muhtemel ihtiyaçları karşılayacak düzenlemelere de hazırlık yapılmaktaydı. Örneğin mevcut Anayasaya göre; Meclis Başkanı, Devlet Reisi görevini de yürütüyor ve bakanlar da başbakan tarafından değil, tek tek Meclis tarafından seçiliyordu. Özellikle bakan seçiminde, zaman zaman hükümet içinde uyum sağlanamadığı da olabiliyordu. Nitekim Lozan’dan sonra boşalan Dahiliye Nazırlığı seçimi, Başbakan Fethi Bey ve hükümetin toptan istifasına neden olmuştu. Ve milletvekillerinin üzerinde birleşecekleri bir liste de oluşturulamıyordu. 

Anayasa değişikliği gerekiyordu. 

Mustafa Kemal Paşa 1921 Anayasasının birinci maddesine “Türkiye Devletinin hükümet şekli Cumhuriyettir.” ibaresinin ilavesi ile Cumhurbaşkanı seçimi ve Bakanlar Kurulunun teşkili konularında hazırlanan değişiklik tekliflerini 29 Ekim günü Meclis’e sundu. Meclis’te lehyte ve aleyhte görüşmeler Meclis’in en yaşlı ve saygın üyelerinden, eski Osmanlı Nazır ve Ayan üyelerinden Abdurrahman Şeref Bey’in “Hakimiyeti Milliye, kayıtsız şartsız Milletindir. Kime sorarsanız sonuç bu, Cumhuriyet demektir. Doğan çocuğun adıdır.” sözlerinden sonra oylama yapılmış, tasarı oybirliği ile Yaşasın Cumhuriyet sözleri arasında saat 20:30’da kabul edilmişti. 

Ardından Cumhurbaşkanı seçimine geçildi. Ve Mustafa Kemal Paşa’nın yine oybirliği ile Türkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı olarak seçildiği, 101 pare top atışı ile bütün yurtta ilan edilip, kutlandı. 

Değerli okurlarım, yaklaşık bir asır önce, 10 yıl süren amansız bir savaşın ardından, asırlardır ihmal edile edile siyasi, sosyal, ekonomik her alanda hala Ortaçağı yaşayan, Düveli Muazzamanın sömürdüğü ülkemiz; uğruna binlerce şehit verdiğimiz Cumhuriyet idaresi ile şükürler olsun ki bugün medeni dünyanın şerefli ve güçlü bir üyesi, bölgenin de en önemli ve saygın devleti haline geldi. 

Ne mutlu bizlere. 

Tekrar bu büyük bayramımızı sağlık ve mutluluk candan kutlarken, bizi Cumhuriyetin nimetlerine, güzelliklerine kavuşturan başta Ebedi Başkomutanımız Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Kahraman silah arkadaşlarını yüksek bir saygı ile anıyor, Ulu Tanrı’dan rahmet diliyorum. 

Mekanları cennet olsun.