SÜLEYMAN EFENDİ HAZRET’LERİ HAKKINDAKİ, YALAN, İFTİRA VE BUHTAN’LARA CEVAPLAR!..  ( 75 )

Turuk-u  Âliyye’de, Mürşid-i Kâmil’in cismanî, zahirî, tasarrufu tamamlanıp  da, batınî, ruhânî  ve Üveysî tasarrufunda zaman uzadıkca, Turuk-u Âliyye’nin esasatından sapmalar başlar, bid’atlerin hudusu da kaçınılmaz olur. Üveysî  tasarrufta, Mürşid-i Kâmil’in tasarrufu  bi’temamiha ve bi’kemaliha devam ediyor olsa da, “ Salikîn,”’ den ba’zılarının bunu tam ma’nasıyla idrak edemedikleri de bir vakıa’dır.Onun içindir ki, saliklerden  belli bir kemale erişmiş, Seyr-i Sülûkini bir mertebeye  ulaştırmış, en azından, Letâif-i  Hamseyi çalışmış, nefis terbiyesinde- tezkiyesinde, Nefs-i Mutma’inneye vasıl, ışık kulelerine ihtiyaç vardır. Vardır ki,bir vehme, bir rehne düşenler, içine düştükleri karanlıktan kurtulmak için kendilerine müracaat edebilsinler, ya da bu ışık kuleleleri onların derdune derman olmak için, yukarıdan bakıp onları bilhassa, tasavvufî  bid’atler hususunda kendilerini ikaz etmiş olsunlar...

Zikr-i Hafî, Tarîkat-i Nakşibendiyye-i Âliyye’de Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil’lerden ba’zıları, hatta ekserisi diyebiliriz, Tasarruf müddetlerinin bir bölümünü “Üveysî,” olarak tamamlamışlardır.Böyle vaz’iyyetlerde salikîn’in tekâmülü için, tecrübeli,kamil “ Ağabey,” diyebileceğimiz, rehberlere ve bu rehberlerin sohbetlerine ihtiyaç vardır.

Sohbet,sohbetine mazhar olunan Zat’ın kemal derecesine göre, tasaffî eder,özel gayretlerle, çok çok ibadetle ulaşılamayacak  mertebelere ulaştırır.Ashab-ı Güzin,Peygamber’imize  Asr-ı Saâdette iman ederek sohbetinde bulunma şerefine nail oldukları için, Peygamber’lerden sonra Bu Ümmetin  en şereflisi ve en faziletlisi olmuşlardır. Ebû Süfyanın Karısı, Hind’in kölesi iken çeşitli va’ad’lerle Uhud’da, Hazreti Hamza radiya’llâhu anh’ vahşice şehid edip ciğerlerini parçalayan, Hazreti Vahşi, radiya’llâhu anh, iman edip, bir def’a bile olsa da onun sohbetine mazhar olabildiği için, Ümmetin en hayırlılarından birisi olmuştur. Abdullah İbn-i Mübarek Hazretlerine sorulur.” Muaviye bin. Süfyan mı, yoksa, Emevî hükümdarlarınrdan, Tâbi’în’den, İslam Tarihine 2. Ömer olarak geçen, Ömer Bin Abdülaziz mi daha faziletlidir? Abdullah İbn-i Mübarek, “ Allah’a yemin ederim ki, Resûlullah ile birlikte çıktığı harb’lerden birisinde, Hazreti Muaviye radiya’llâhu anh Efendimizin atının burnuna giren  tozlar, Ömer Bin Abdülaziz’den daha fazeletlidir,” buyurmuştur.

Tasavvufta, Sâlikîn’e sohbet, asla dünyevî  hususlar üzerine olmamalı, birilerini parlatmak,birilerini zem için de olmamalıdır.

Tasavvufun gayesi,Gönül dünyasını, kalp,ruh, sır, hafî, Ahfâ’nınadavet, buğz,kin, hıkd-u haset ve bilumum ma’nevî kirlerden ,“tahliyesi,” ( noktalı Hâ ile temizlenmesi) ve Nur-u İlâhî ile” tahliye,”  (noktasız, Hâ, ile  süslenmesi... En önemlisi de nefis terbiyesi, tezkiyesidir....

Dünyada, hiçbir saha boşluk kaldırmaz;Dinî  ve tasavvufî sahalar da, hiçbir zaman otorite boşluğunu kaldırmaz.2000’li, yıllardan i’tibaren oluşan otorite boşluğu sebebiyle, 30-35 yaşlarında, tecrübeleri,müktesabatı ma’lum kardeşlerimiz, ortaya çıkmışlar, “ Efendi Hazret’leri şöyle buyurmuş, Efendi Hazretleri böyle buyurmuş,” diye ahkam kesiyorlardı.Nerede buyurmuş, ne zaman buyurmuş,kimin yanında buyurmuş,ravîsi, mu’temed birisi mi bu suallerin hiçbirisinin cevabı yoktur.

2000 binli yıllardayız.İstanbul- Zeytinburnu, Emine İnanç Vakfı Külliyesinde, bir yakınımız, her Ramazan Kadir Gecesinde çok geniş katılımlı bir iftar yemeği verir.İftar yemeğine bizler de da’vetliler arasındaydık.. Akşam ezanıyla birlikte, Külliye’nin çok geniş yemek salonlarında, bin kişiye yakın da’vetli topluluğu, du’a’larla iftar yemeği yenildi.Akşam namazı kılındıktan sonra ba’zıları, Teravih için abdest yenilerken, ba’zıları ikram edilen çaylarını yudumluyorlardı.Külliye’nin idarecisi ya da hoca’lardan birisi, migrofonu eline aldı.” Kardeşlerim.Çatı Mescid’de hatimle teravih hamazı kılınacak. Orta Mescid’de  normal teravih namazı kılınacak, Teravih Namazından sonra da Cemaatle Tesbih Namazı kılınacak, Halkımıza açık Camieiu’deNormal Teravih namazından sonra, Sakal-ı Şerif ziyaret edilecek, sonra da, Cemaatle tesbih namazı kılınacak,sahura kadar Külliye ve Cami açık kalacak, burada kalmak isteyenlere sahud yemeği de ikram edilecektir,”dedi.

İdareci’nin, ya da hoca’ların odasında,20-25 kadar misafir-da’vetli bulunuyordu. “Hocam, doğrudur, tesbih namazı  zahmetli ve meşakkatli kılınan bir namazdır, fazileti büyüktür,ecri misilsizdir. Ne varki, Nafile namazlarında esas olan, imkanlar dahilinde gizlice kılınmasıdır.Teheccüd namazının  nafile namazlar arasında, farzlardan sonra en faziletli namaz olmasının sebebi gece yarısında herkes uyurken kılınmış olmasıdır. Tesbih namazı da öyledir, ferden ve gizli kılınmalıdır.Kaldı ki, da’vetle, tesbih namazını cemaatle kılmak, bütün fakihlerin ittifakıyla tahrimen mekruhtur. Tahrimen mekruh olan bir ibadetten ecir ve sevap beklemek, haramı helal,helali haram addetmekten bir derece aşağıdadır. Halböyleyken,siz, nasıl oluyor da Cemaati cemaatle tesbih namazı kılmaya da’vet ediyorsunuz?Bilgiçlik taslayan hoca, öfkesinden deliye dönmüş, burnudan soluyor,” Bunları niçin başkaları söylemiyor, sizden başka kimse bilmiyor mu? Hem Efendi Hazretleri Bursa seyahatlerinde, bizzat kendisi kıldırmış ve  kıldırılmasını  tavsiye etmiştir.2 Hoca hoca! Senin yaşın kaç, müktesebatın ne haddini bil!Efendi Hazretleri Bursayı ne zaman ziyaret etmiştir, Bursa’nın neresinde kimin evinde , Cemaatle tesbih namazı kıldırmıştır,kimlere tavsiye etmiştir,kim rivayet etimiştir?Bu söylediğiniz külliyen yalandır, Hazreti Üstazımıza iftira ve buhtandır. Mürşid-i Kâmil, asla tahrimen mekruh olan bir şeyi irtikap etmez ve asla, tahrimen mekruh olan bir şeyi tavsiye etmez..” Oda’da bulunan ve bizim bu sert tartışmamamıza şahid’lik edenlerden ba’zıları, homurdandılar. Biz, bu gece buraya  cemaatle tesbih namazı kılmak için gelmiştik,” dediler.Kendilerine,” buyurun , külliye’nin bir köşesinde veya camiin  bir köşesinde  tesbih  namazı  kılmanıza  bir  mani  yok...Bu arada oda’da bulunan ve o an için Emine İnanç Camii’nin imamlığını yapmakta olan  kişi, “ Şimdi böyle söyliyorsunuz,Ama, bu Cemaati Cemaatle tesbih namazı kılmaya sizler alıştırdınız, şimdi ben Cemaatle tesbih namazı kıldırmaya mecburum,” dedi.” Sizler alıştırdınız,” diyerek, daha önceki yıllarda, Emine İnanç Vakfı Camii’nde  halaf-seleaf imamlık yapan, Mustafa Özaltın Hoca’mızla, Bendenizi kasd’ediyor olmalıydı.2 Kendisine bak  Kardeşim, ne ben ne de Mustafa Özaltın Hoca’mız, burada vazife yaptığımız yıllarda, cemaatle tesbih namazı kıldırmadık, kılınmasını tavsiye etmedik. Aksine,  tesbih  namazını  ta’rif- tavsiye ettik, yalnız kılınmasını da ayrıca tavsiye ettik.Bütün bunları öğrendikten sonra  hala  Tesbih Namazını cemaate kıldırıcağını söyliyorsun, o halde sen bir ehl-i Bid’attir.ehl-i Sünnet bir başka imamın bulunduğu bir yerde, ehl-i Bid’at bir imam’ım arkasında namaz kılınmaz. Bundan böyle ben de asla senin arkanda namaz kılmayacağım,” dedim.