Siz çöp kamyonu kanununun hikayesini bilir misiniz? Bilenlere hatırlatma, bilmeyenlere güzel bir hikaye. 

ÇÖP KAMYONU KANUNU

Kadın taksiye binmiş ve hava alanına gitmek istediğini söylemişti.
Sağ şeritte yol alırken siyah bir araba park ettiği yerden aniden yola, önlerine çıktı. Ticari taksinin şoförü bu siyah arabaya çarpmamak için sert şekilde frene bastı. Taksi kaydı, ama diğer arabaya çarpmaktan kıl payı farkla kurtuldu. Siyah arabanın sürücüsü bir de ukalaca camdan başını çıkarıp bağırmaya ve küfretmeye başladı.

Bizim taksinin şoförü ise gayet sakin ona gülümsedi ve içten bir şekilde el salladı. Kadın müşteri bütün bu olanları şokunu yaşarken, taksi şoförünün tavrına daha da şaşırmıştı.
Sordu: “Neden böyle davrandınız? Adam neredeyse arabanızı mahvedip ikimizi de hastanelik edecekti.”
Taksi şoförü gülümsemeye devam ederek: “Çöp Kamyonu Kanunu” dedi.
Kadın: “Çöp Kamyonu Kanunu mu?” diye sordu, anlamamıştı.

Şoför açıkladı:

“Pek çok insan, çöp kamyonu gibidir.
Her tarafta içleri çöp dolu olarak dolaşırlar; kızgınlığı, öfkeyi ve hayal kırıklığını biriktirirler.
Ancak dolduklarında ise çöpleri bırakacak bir yere ihtiyaç duyarlar.
Bu bazen ben, bazen de siz olabilirsiniz. Üstünüze almayın.
Sadece gülümseyin, onlar için iyi şeyler temenni edin ve yolunuza devam edin.
Onların çöpünü alıp iş yerinize, evinize veya sokaktaki diğer insanlara dağıtmayın.” 

 Ne güzel değil mi? "Toksik insanların, toksik olayların hayatınızı mahvetmesine izin vermeyin" kıssadan hisse. Yanlarında mutlu olmadığınız insanlara "kusura bakma beni mutsuz ediyorsun, bu şekilde devam edersen seninle ilişkilerimi gözden geçireceğim" diyebilelim. Kimsenin boks torbası olmayın. Zaman çok hızlı akıyor, zamanınızın her salisesinin kıymetini bilin ve o zamanlardan kimsenin çalmasına izin vermeyin.Kendinize iyi davranın ve kucaklayın.

 

SENDE Mİ CEMAL BİLGE ?

2000 yılında Amerika dönüşümde tanıştık seninle. Hep beni, ailemi onurlandıran yazılar yazdın. "Almuş'um" derdin bana. Çok heyecanlı, mesleğini çok seven, deli-dolu, içinde hiç kötülük olmayan, dili ve yüreği birlikte olan biriydin. Bizim Bilge Cemal'imizdin. Haberi okuduğumdan beri öyle anlamsız kaldım. Çok üzdüler seni, yüreğini çok yaraladılar. O yüreğin sonunda dayanamadı işte. Senin gibi kıymetli, güzel insanlar bu dünyadan kırgın ve hızlı gidiyorlar. Hakkını helal et olur mu? Gittiğin yerde mutlu ol, yattığın yer incitmesin. Bu arada sen babamı, babam seni çok severdi. Bizim için kucakla onu...

 

NASIL SEVMELİ

"Nasıl seveceğini bilmeden sevmek, sevdiğimiz kişiyi yaralar." Ünlü Zen Budist keşiş, öğretmen, ve barış aktivisti Thich Nhat Hanh, gerçek aşkın ve sevginin sırlarını şiirsel bir dille bizimle paylaşmış. "Nasıl Sevmeli" kitabı da "sevdiklerimize daha yakın hissettiğimizde, bir bütün olarak dünyaya da daha bağlı oluruz." diyor. Nhat Hanh, kendine özgü berraklığı, şefkati ve mizahı ile en güçlü duygularımızdan biri olan nasıl sevilir sorusunu dört temel noktaya indirgiyor: ancak kendiniz için gerçek sevgiyi hissettiğinizde bir başkasını sevebilirsiniz; sevgi anlayıştır; anlayış şefkat getirir; ve derin dinleme ve sevgi dolu konuşma sevgimizi göstermenin temel yollarıdır. Ona göre anlamak sevginin diğer adı. Şöyle devam ediyor; Eğer bir bardak suya, bir avuç dolusu tuz atarsanız, o su içilmez olur. Ama bir avuç tuzu bir nehre atarsanız, insanlar hala o sudan içip, yemek pişirebilirler. Nehir kocamandır, kabullenme ve dönüştürme yetisi vardır. Kalbimiz küçükse, anlayışımız ve merhametimiz limitlidir, ve acı çekeriz. Diğer insanları ve hatalarını kabullenemeyiz ve değişmelerini bekleriz. Ancak kalbimiz büyüdüğünde, böyle şeyler bize acı çektirmez. Çok fazla anlayış gösterebiliriz ve diğer insanları kabulleniriz. Onları oldukları gibi kabullendiğimizde, değişim şansları da olur.

Bu durumda, asıl soru kendi kalbimizi nasıl büyütebileceğimiz. Bunun yolu da kendimizi anlamak, kendi acılarımızı fark edip kendimize şefkat göstermeye başlamaktan geçiyor. Kendimizi mutlu etmeyi öğrendiğimizde, sevme yeteneğimizi de geliştirmiş oluruz. Yine Hayat Üzerine; "Dünyayı ayaklarının altıyla öpüyormuş gibi yürü. Hepimiz tek bir ağacın yaprakları, bir denizin dalgalarıyız. Umut önemlidir çünkü şu ana dayanmayı kolaylaştırabilir. Yarının daha iyi olacağına inanırsak, bugün  zorluk çekebiliriz. " diyor. 

Sevinç ve mutluluk üzerineyse "Mutlu değilsek, barışçıl değilsek, sevdiklerimiz, aynı çatı altında yaşayanlar dahil başkalarıyla huzuru ve mutluluğu paylaşamayız. Huzurluysak, mutluysak, bir çiçek gibi gülümseyip çiçek açabiliriz ve ailemizdeki herkes, tüm toplumumuz huzurumuzdan faydalanacaktır. Burada ve şimdi mutlu yaşamak mümkündür. Pek çok koşul şu anda mutlu olmanız için fazlasıyla mevcut. Daha fazlasını elde etmek için geleceğe koşmanıza gerek yok. " der. Bence onun kitapları başucu niteliğinde. Yavaş yavaş sindire sindire okuyun derim. 

 

DUYUSUZLAR

Yazar ve sunucu Yelda Kırçuval harika bir kitap yazmış. Diyor ki; Görmezden geldiğin her şey, tam da şu an geleceğini inşa ediyor.

Görmek, duymak, tatmak, koklamak ve hissetmek...

İnsanoğlunun yönetme ve geliştirme kabiliyetine sahip olduğu üstün niteliklerinden sayılan beş duyu... Ne var ki artık hepsi köreldi hatta çoğunda hiçbiri çalışmıyor bile.

Gözler var görmüyor, diller var tek sözü yok, türlü çeşitli lezzetler doğmaya devam ediyor ama ağızların tadı yok, pahalı parfümlerden tenin gerçek kokusuna ulaşmak, ötekini ayırt etmek, hissetmek neredeyse mümkün değil. Duyusuzluk çağı, uzaklarda distopik bir evren gibi görünse de aslında tam olarak içine doğduğumuz narsistik ve teknolojik dünyanın tam da kendisi...

Yazar Yelda Kırçuval’ın kaleme aldığı Duyusuzlar romanı, hayatın içinden kahramanların, suyun kaynamakta olduğunu hissedene kadar öldüğünü fark edemeyen kurbağalara nasıl dönüştüklerinin trajik ve son derece düşündürücü öyküsüdür. Yüreğine, kalemine sağlık...

 

BAYRAM KAHVALTISI

Kuzenim Seren Fosforoğlu ve kızı Nil bizimle birlikteydi bayram sabahı. Çocuklar kaynaşsın, aile bağları güçlensin istedik. İyi de oldu, keyifli üç gün geçirdik. Bayram sabahı onlar Bodrum'da en sevdiğim yere 'Kuytu Bahçe'ye götürdüm. İstanbul'dan Bodrum'a uzanan hikayelerini şöyle anlatıyorlar;"Birçok kişi gibi bizim de İstanbul'dan uzakta hayallerimiz vardı. Çok önemli olduğunu düşündüğümüz kariyerimizi bir kenara bırakacak, Ege kasabasında minimal bir hayat yaşayacaktık. Mesude'nin (nam-ı diğer Mesu) Bodrumlu olması aslında rotanın nereye olacağını az çok belli ediyordu, Yiğit de bu rotadan pek şikayetçi değildi. Ve gün geldi dedik ki; daha fazla bu hayali ertelemeyelim ve Bodrum'da bir hayat kuralım! İşte her şey önce bir adımla başlıyor. Koyduk önümüze hayalleri, aldık arkamıza aile desteğini, yaptık en incesinden bütçe detaylarını ve şehirden kaçış planını devreye soktuk. Aylardan Nisan, günlerden 15'te karar aldık ve Ağustos başında evi Bodrum'a taşıdık. Planımız, Bitez'de yer alan ailemizin mandalina bahçesini bir kahvaltı yerine dönüştürmekti. Bahçe bakımı, mutfak telaşı, masa sandalye boyaması, çiçek dikmesi derken 31 Mart'ta attık masaları ağaçların altına, buyur ettik misafirleri bizim evin bahçesine. Kuytu Bahçe'nin hikayesi işte biz 2 delinin hayali ile böyle başladı. Şimdi annemiz börekleri yapıyor, babamız portakalları sıkıyor, kardeşimiz masaya servis yapıyor, minik oğlumuz bahçede neşe saçıyor derken baya yoğun işlerin içindeyiz ama bir görseniz pek de keyifliyiz.Bodrum'da anne eli değmiş muhteşem kahvaltılıklarla, mandalina ağaçlarının altında leziz bir kahvaltı yapmaya ne dersiniz? Hemen her şey anne eli değmiş olarak üretiliyor. Evet "anne eli" zira yiyeceğiniz pişilerden, reçellere, kabak çiçeği dolmasından, sigara böreğine kadar birçok şey Mesude'nin yine Bodrum'lu olan annesi tarafından yapılıyor. Bodrum, Bitez kahvaltı mekanları içinde öne çıkan Kuytu Bahçe, pişman olmayacağınız bir seçenek.

 

 

GECE GÖRÜŞÜ

Türk figüratif resim sanatının önemli isimlerinden Orhan Umut, küratörlüğünü Zeynep Öztürk’ün üstlendiği “Gece Görüşü” isimli sergisini, 18 Nisan-11 Mayıs tarihleri arasında DG Art Project’te sanatseverler ile buluşturacak. Galerinin sahipleri olan Dursun Gündoğdu ve kardeşi Arzu Gündoğdu, eğitime destek için Orhan Umut’un üç tablosunu, Beşiktaş’ın kadın taraftar grubu Çarşı Kadın’ın “O Okursa Dünya Değişir” kampanyasına bağışladı. Dursun Gündoğdu, bir tabloyu kendisi 160 bin TL’ye satın aldı. Diğer iki tablo da sergide satışa çıkacak. Elde edilen gelirle depremin yıktığı Hatay Defne’de bir okul yaptırılacak.

 

KUKLALARIN YOLCULUĞU

Dünyanın en büyük kukla gösterilerinden biri olan ‘Dragons and Mythical Beasts’, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında Türkiye’ye geliyor. Devasa taş trol, gizemli Indrik, görkemli Griffin, tek boynuzlu at ve ejderha gibi birçok kuklanın yer aldığı Olivier Ödülü adayı şov, 19-23 Nisan tarihleri arasında Maximum Uniq Hall misafirlerini fantastik bir yolculuğa çıkarmaya hazırlanıyor.

 

GÖZYAŞI USTASI

Nica, Grave yetimhanesinde büyümüş bir gençtir. 17 yaşına gelen Nica’nın en büyük hayali gerçekleşmek üzeredir. Ona her zaman istediği aileyi vermeye hazır olan Bay ve Bayan Milligan, evlat edinme sürecini başlatmıştır. Ancak Nica yeni evinde yalnız değildir. Onunla birlikte, Nica'nın üvey kardeş olarak dünyada isteyeceği son kişi olan, huzursuz ve gizemli bir yetim olan Rigel de yetimhaneden alınır.   İki genç, hayatlarının dönüm noktasında birbirlerine destek olacak ve gerçek aile bağlarını keşfedeceklerdir.Yönetmen Alessandro Genovesi, oyuncular Caterina Ferioli, Simone Baldasseroni , Sabrina Paravicini , Alessandro Bedetti , Roberta Rovelli. Haftasonu sinema keyfi olabilir.