Ülkemizin girdiği ekonomik cendere sonucu adeta tarih yeniden tekerrür ediyor.

Bu dönemde Türkiye'den yeni ödünler koparabilme yarışı sürüyor.

Türkiye önündeki fırsatları iyi değerlendirmeli ve geçmişte yaşadıklarını unutmamalıdır.

Kapitülasyonların zararlarına anlaşıldığı ve tümden kaldırma alanındaki ilk çaba 1713 yılında Sadrazam olan Şehit Ali Paşa tarafından gerçekleştirilmişti.

Buna göre Şehit Ali Paşa'nın yok etmeyi istediği en önemli iki şey, kapitülasyonlar ve katolik misyonerlerinin faaliyetleriydi.

1716-1724 yılları arasında İstanbul'da Fransız elçiliği yapan Marki de Bonnac 1718'de kralına yazdığı raporda; "Bu adam (Şehit Ali Paşa) iki üç yıl daha kalsaydı, belki de kapitülasyonları kaybedecektik. Kapitülasyonların hukuksal temeli o deli zayıftır ki bunların devamı için boyuna uğraşmak gerekir. Ali Paşa bunu anlamıştır. Benim amacım kapitülasyonların yenilenmesi ve pekiştirilmesidir." diyerek, Ali Paşa'nın amacını belirttiği gibi, bir süre sonraki 1740 kapitülasyonlarının da nedenini ortaya koymuştur.

Beratlı tercümanlık kurumunun verdiği zararlardan kurtulmayı amaçlayan Osmanlı Devleti, ilk olarak III. Ahmet zamanında 1722 yılında mücadeleye başlamıştı.

Bu tarihte çıkartılan fermanla aslında Osmanlı uyruğu olan Yahudi ve Hıristiyan reaya sözde ticaret yoluyla, akraba ve dostlarını cizyeden kurtarmak amacıyla, ekonomik güçlerini kullanarak tercümanlık beratı aldıkları ve pek çok gayrimüslim kimseleri kendi hizmetlerinde göstererek bunların özellikle cizye vergisinden muaf olmalarını sağladıkları anlatılıyor ve bunun önlenmesi isteniyordu.

Bu dönemde özellikle beratların büyük paralarla büyük paralarla zımmilere satılması karşısında, 1. Abdulhamit devlet adamlarından bunun önlenmesini isteyince, 11 Mayıs 1786'da Reisülküttab Seyyid Feyzullah efendi bütün elçilik tercümanlarını Babıaliye çağırarak bu konudaki suistimallerin önlenmesi konusunda onlara bir nota verdi.

Ancak bütün elçiler verdikleri yanıtta. Babıaliyi haklı gören ama çıkarlı durumlarını da kaybetmek istemeyen bir dil kullandılar ve uzun yıllar sürecek politikalarına başlamış oldular.

Kapitülasyonların zararlarının önlenmesi konusunda en kapsamlı çalışmaları III. Selim gerçekleştirmiştir.

III.Selim yabancıların imtiyazlı durumlarına daima şiddetle itiraz etmiş ve yabancılara yüz verilmemesini istemişti.

Ayrıca, yabancıların özellikle de elçilerin ve konsolosların şatafatlı merasimlerine de katlanamadığı gibi, elçilerin takrirler vererek uluorta Babıali'nin iç işlerine karışmalarına da şiddetle karşı çıkmıştı.

1791 Ekim başlarında Selanik, İzmir, Akdeniz ve Ege Denizi adalarındaki idari birimlere, beratlı tercüman istismarının önlenmesi konusunda kesin talimatlar gönderildi.

Ellerinde tercüman beratı olanların kimlikleri araştırıldı, gerçek tercüman olmayanların beratları ellerinden alındı ve tercümanların ticaret ile uğraşmaları da yasaklandı

1802 yılında verilen notada, İngiltere ve Fransız elçilerden bu durumun önlenmesi, beratlı tüccarların iç ticaret düzenine uyması istenmişti.

Bu notaların işe yaramadığını gören III. Selim, sonunda gayrimüslim Osmanlı tüccarlarını Avrupalı tüccar adı altında imtiyazlı bir sınıf haline getirdi.

Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir. İftihar etmek için yaratılmış, tarihini iftiharla doldurmuş bir millettir.

Atatürk