Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin yurt dışındaki tek toprağı olan Suriye’deki Caber Kalesi’ne ilişkin açıklamalarda bulundu. Süleyman Şah’ın türbesinin bulunduğu ve Türk askeri tarafından korunan Caber Kalesi’ne yönelik tehditlerin artığının hatırlatılması üzerine Davutoğlu, “Her türlü ihtimale karşı hazırlıklarımızı tamamlamış durumdayız” dedi.” 
Askerlerimize ve toprağımıza yönelik bir saldırı söz konusu değil” diyen Davutoğlu, “Ancak bir saldırı durumu için her türlü tedbir alındı. Umarız ki her hangi bir ihlal söz konusu olmaz, aksi durumda her türlü tedbir alınmıştır” ifadelerini kullandı. Çatışmaların devam ettiği Suriye’de Caber Kalesi etrafındaki bölgelerin Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adı verilen grupların kontrolüne geçtiği yönünde bilgiler gelmeye başlamış ve kalenin, bu grupların saldırısına uğrayabileceği belirtilmişti.(14 Mart 2014 Gazeteler)                                 
Bugün Suriye ile savaşın eşiğine geldiğimiz, Caber Kalesi bizlere atalarımızın emanetidir. Yani dünyaya adaleti getiren Osmanlı Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularının-atamızın- 1921 Ankara ve 1923 Lozan Antlaşması hükümlerine göre; dünyanın da kabul ettiği sınırlarımız dışındaki tek emanet toprağımızdır. Dünya da bunun hiç bir örneği de yoktur. Süleyman Şah’ın Türbesi Kuzey Suriye’de Fırat nehrinin sol kıyısında eski bir kale harabesi ve Rakka’dan Balis’e uzanan yol üzerinde bir konak yeri olan Caber Kalesi, bu günkü Rakka şehrinin 50 km. batısında, Fırat’ın sağ yakasında Siffi’nin karşısında ve Halep’in 110 km. güneydoğusundadır. İslamiyet’ten önce ve İslamiyet’in başlangıcında buraya Davsara, Arap coğrafyacıları ise Davser demişler.                                                                        
Osmanlı Devleti’nin kurucusu Sultan Osman’ın büyük babası Süleyman Şah, Malazgirt Zaferi’nden sonra 1071’de Ahlât, Erzurum ve Erzincan bölgesinde 7 sene kalıp bilahare bu bölgeden Güneye inmeye karar vermiştir. Fırat kıyılarını takiben ilerleyip Elbistan ve Halep üzerinden Caber Kalesi önlerine geldiklerinde yollarına devam etmek için Fırat Nehri’nin karşı sahillerine geçiş esnasında kabilenin reisi olan büyük Türk Beyi Süleyman Şah, üzücü bir kaza sonucu 05 Haziran 1078 tarihinde boğularak vefat etmiştir. Süleyman Şah’ın naaşı, sudan çıkarılarak Caber Kalesi’nin önüne defnedilmiştir. 
Türbe, yüksek duvarlar ve tipik Türk stili ile çevrilidir. Kaledeki eski türbe, 1144 yılında Halep Emiri Zengi Atabek tarafından başlatıldı ve oğlu Nureddin tarafından tamamlandı. Selahaddin Eyyubi, türbeyi koruma altına aldı. 1260 yılında Moğollar tarafından yıkıldı. Daha sonra kaledeki türbe, 1510’lu yıllara kadar bakım görmedi. Yavuz Sultan Selim, bölgeyi fethettikten sonra tekrar düzenletip bakımını yaptırdı. Yüzyıllar sonra türbe II. Abdülhamit tarafından yeniden yaptırılmıştır. Osmanlı Devleti zamanında Rakka Kazası’na bağlı bir nahiye olan Caber Kalesi, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin yenilmesi üzerine, 1918 yılı sonlarına doğru İngiliz kuvvetleri tarafından işgal edilmiş, daha sonra, Birleşmiş Milletler Cemiyeti kararı ile Fransız mandası altına giren Suriye Devleti sınırları içerisinde kalmıştır. 20 Ekim 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Fransız Hükümeti arasında imzalanan Ankara Antlaşması’nın 9. maddesi ile Osmanlı Devleti’nin kurucusu Sultan Osman’ın büyük babası Süleyman Şah’ın Caber Kalesi’ndeki, Türk Mezarı adı altında tanınan kabri, müştemilatı ile beraber, Türkiye’nin malı sayılmıştır. Ve Türkiye’ye orada muhafızlar bulundurma ve Türk bayrağını çekme hakkı tanınmıştır. Maddede ‘‘Osmanlı hanedanının kurucusu Sultan Osman’ın büyükbabası Süleyman Şah’ın Caber Kalesi’nde bulunan ve ‘‘Türk Mezarı’’ adı ile tanınan kabri, çevresiyle birlikte Türkiye’nin malı olarak kalacak ve Türkiye orada koruyucular bulundurup Türk bayrağını çekebilecektir’’ deniyordu. Türkiye’nin yeni sınırları 24 Temmuz 1923’te Lozan’da son şeklini alırken Fransız temsilci General Pelle Türk delegasyonunun başkanı İsmet Paşa’ya aynı gün resmi bir mektup gönderdi ve Ankara Antlaşması’nın hükümlerinin aynen geçerli olduğunu, Lozan’la çakışmadığını duyurdu. 
Bu mektupla, Caber Kalesi’ndeki Türk Mezarı’nın Türk toprağı olduğunun kabul ecilmesiydi. Suriye Fransız hâkimiyetinden çıkıp tam bağımsızlığını kazanmasından sonra da bu anlaşmaya aynen uydu. Böylece Türkiye’nin yeni sınırları 1923’ün 24 Temmuz’unda Lozan’da son şeklini alırken Fransız heyeti bunu aynen kabul etmiştir. Yani Suriye’nin kuzeyinde ve Fırat nehrinin sol kıyısında kalan bu kalede 1921 yılından 25 Mart 2014 bugünde dahil Türk bayrağı dalgalanmaktadır. Türbenin muhafazasını sağlamakla görevli olan Jandarma İhtiram kıtasının ikameti için 30 Mayıs 1938 tarihinde modern bir karakol yaptırılmış, eski türbenin tamiri imkânsız hale geldiğinden tarihi önem ve özelliğine uygun olarak, 1939 yılında da karakolun yanında yeni bir türbe inşa ettirilerek mezar buraya nakledilmiştir. Süleyman Şah Türbesi Akçakale İlçesi’nin 10 km. Güneyinde, Rakka ile Balis arasında ve Rakka’ya 50 km. mesafede Fırat nehrinin sol sahilindeki Suriye toprakları üzerinde bulunmaktadır. 
Türbe Halep’in 130 km. Doğusunda, Deyrizor muhafızlığının ise 610 km. Kuzeybatısındadır ve 8797m2’dir. Türkiye ile Suriye heyetleri arasında 1956 yılında Halep’te yapılan üst seviyede bir toplantıda düzenlenen tutanağın 13 ve 14. maddelerinde türbe için gönderilecek ihtiram kıtasının her ayın 7ve 20’sinde değiştirilmesi kabul edilmiştir. Suriye Hükümeti, Fırat Nehri üzerinde 1966 tarihinde başlattığı Tabka Barajı’nın 1973 yılı içerisinde her türlü inşaatını bitireceğini ve barajın doldurulmasıyla “Süleyman Şah Türbesi”nin tamamen barajın suları altında kalacağını ileri sürerek, hükümetimizden türbenin yerini değiştirilmesi veya türbenin Türkiye’ye naklini talep etmiştir. Türbe yerinin Suriye’nin yaptırdığı Tabka Baraj Gölü’nün suları altında kalması nedeniyle anlaşmada belirtildiği gibi, türbe ve karakol binası ek tesisleri ile birlikte Karakozak Köyünde 8797 m2’lik bir alan üzerine konuşlandırılmıştır. Bu defa da Süleyman Şah Türbesi’ni ve Karakolu, Suriye tarafından yaptırılan Teşin Barajı suları tehdit etmektedir. Bu durum Türkiye ve Suriye hükümetleri arasında yeni görüşmelere yol açmıştır. İki hükümetin temsilcilerinin uzun bir süreden beri Ankara ve Şam’da yürüttükleri ikili konuda bir anlaşma imza edilmiştir. Anlaşmanın ana maddelerine göre; Türbe, müştemilatı ile birlikte Karakozak köyü yakınındaki yere nakledilecek. Barajın kenarında, türbenin bu günkü mevkiine mümkün olan en yakın yerde mermerden bir kitabe dikilecek. Türbenin bugünkü yerini tespit etmek maksadıyla, göl üstüne bir şamandıra konacaktır, deniliyordu. Suriye bu toprak parçasını yok etmek için olmadık oyunlara başvurduysa da Türkiye Cumhuriyeti kendisine emanet edilen bu türbeye milleti adına gözbebeği gibi bakmaya devam edecektir.
Günümüzde Caber Kalesi(Süleyman Şah Türbesi), Türkiye Cumhuriyeti Kara Kuvvetleri Komutanlığı 20. Zırhlı Tugayı 3.Hudut Alay Komutanlığı 2. Hudut Taburuna bağlı bir manga asker tarafından korunmaktadır. Osmanlı Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti’ni ayrı gayrı kabul edenler dikkat ediniz!  Cumhuriyet yönetimi, Osmanlı Devleti’nin gerek maddi gerekse manevi değerlerine sahip çıkmakta asla geri durmamıştır. Bundan böyle de sahiplenmeye devam edecektir. 23 Mart 2104 Pazar günü Suriye’ye verilen cevap bunun en güzel örneği olmuştur. Allah Süleyman Şah ve tüm şehitlerimize rahmet eylesin