Bir ay gecikme ile de olsa ilk aşı Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Sağlık Bakanına tatbik edildi. Bilahare Sayın Sağlık Bakanı; aşılama programının son derece şeffaf, aşının da adaletle dağıtılacağını belirterek aşı için sırası gelenlerin de haberdar edileceğini açıkladı. 

Daha önceden de duyurulduğu gibi önce, toplamı bir milyon iki yüz bin kadar olan sağlık personelinin, bilahare 65 yaş üstü ve kronik hastalığı bulunanlarla asker, polis, öğretmen, kargo görevlileri gibi riskli ortamlarda çalışanların aşılanması planlanmış. Tabii bu belirtilen sıralamanın bütün vatandaşlarımızı kapsayacak netlikte planlanıp uygulanmasının ve özellikle malûl gazilerle engelli olanlar için özel önlemler alınması yanında zamanında aşı tedariğimizin önemi apaçık ortada. 

Tabii bu arada Türkiye’nin, KKTC’ni de aşı dağıtımına alıp uçakla Kıbrıs’a 14 Ocak 2021 günü aşı göndermiş olmasının da Devletimizin yüceliğine yakıştığını belirtmek istiyorum. 

Değerli okurlarım, daha yeni geride bıraktığımız 1920 yılı; malumları Muhteşem Kurtuluş Savaşı yıllarının hem çok önemli bir dönemeci hem de Anadolu’da dört cephede çetin savaşların yapıldığı ve iç cephede isyan ve ayaklanmalarla yokluk ve yoksulluk içinde mücadele edilen bir yıldı. Ve yine bilindiği gibi bu yılın ikinci yarısında Batı Anadolu; İzmit-Bursa-Gediz-Uşak-Aydın hattından Ege Denizi’ne kadar, Trakya dahil Yunan Ordusunun işgali altında idi. 

Güneyde Kuvay-ı Milliye; Adana ve Antep’i Fransız Ordusunun işgalinden kurtarmak, Maraş’ın kuzeyinde Haçin ve Zeytun (Saimbeyli ve Süleymanlı) bölgesindeki Ermeni isyanını bastırmak için savaşıyordu. 

Doğuda da Kazım Karabekir Paşa Sarıkamış, Kars’ı ve Iğdır’ı, Ermeni işgalinden kurtarma hazırlıkları içindeydi. 

Karadeniz’de Rum Pontus çeteleri ile mücadele sürerken TBMM Hükümeti de iç cephede; Mardin’de Milli Aşireti’nin, Düzce ve Bolu’da Anzavur ve Hilafet Ordusunun, Yozgat’ta Çapanoğlu ve Konya’da da Delibaş isyanlarını bastırmakla uğraşıyordu.  

Yunan Ordusu karşısında Ali Fuat Paşa komutasındaki Garp Cephesi; Eskişehir istikametine karşı İnönü’de, Afyon istikametine karşı da Dumlupınar’da, Kuvay-ı Milliye teşkilleri Ordu birlikleri içine alınarak tertiplenmeye başlamıştı. Zira artık aynı statüde, yüksek bir disiplin içinde, eğitimli ve kayıtsız şartsız itaatle görev yapacak muntazam Ordu’ya ihtiyaç vardı. 

Değerli okurlarım, malumları İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalini müteakip bölgede halkı, Rum azınlığa ve Yunan Ordusuna karşı korumak ve kollamak için lider konumundaki vatanseverler ve subaylar etrafında Kuvay-ı Milliye müfrezeleri teşkil edilmişti. Özellikle Ege bölgesinde Kuvay-ı Milliye teşkilleri; Ordusu dağıtılıp silahlarına el konan çaresiz Türk halkına adeta çare olmuştu. Halk da bu kahramanları elinden geldiği kadar kollayıp destekliyordu. 

Bir süre sonra bu teşkillerden bazıları, emir komuta dinlemez, halktan para ve müfrezelere asker toplar, mahkeme kurup suçluları yargılar ve asar hale gelmişti. Örneğin Demirci Efe, Denizli’de Askerlik Şube Başkanı ile birlikte 60 kadar kişiyi sorgusuz sualsiz katletmiş, şehri yakmaya kalkmıştı. 

Çerkez Ethem daha da pervasızdı. Emrindeki, bir kısmı atlı 5000 mevcutlu Kuvve-i Seyyarenin silah, para, erzak ve insan ihtiyacını kendisi tedarik eder, özel mahkemesinde insanları yargılar, asar keserdi. Bir grup tarafından TBMM’de destek bulan Çerkez Ethem, Yozgat İsyanının bastırılışından sonra iyice gemi azıya almış, Ankara Valisini bile sorgulamaya kalkmıştı. Hatta Kılıç Ali’nin anlattığına göre Çerkez Ethem, Mustafa Kemal Paşa’yı ortadan kaldırmayı bile kafasına koymuş ama fırsat bulamamıştı.(*) 

Ve bilindiği gibi 8 Kasım 1920’de de Ali Fuat Paşa Moskova Büyükelçiliği’ne atandığından, çok geniş olan Yunan cephesi, ikiye bölünerek, Eskişehir-Kütahya bölümüne Garp Cephesi Komutanı olarak Albay İsmet, diğer bölümüne de Güney Cephesi Komutanı olarak Albay Refet atanmış ve artık iyice küstahlaşan ve Ordu emrine girmemekte direnen Çerkez Ethem’in tedibi de kararlaştırılmıştı. 

Kütahya bölgesinde bulunan Çerkez Ethem ve Kuvve-i Seyyarenin yola getirilmesi için Garp Cephesi Komutanı Albay İsmet; Bursa bölgesinde bulunan Yunan kuvvetlerine karşı gerekli tedbirleri alarak ve Güney Cephesi ile koordineli olarak 29 Aralık 1920’de iki Tümen ve bir Süvari Tugayı ile Kütahya’ya hareket etmiş, Albay Refet de iki Tümen ve iki Süvari grubu ile güneyden harekata katılmıştı. Bu birliklerin toplam mevcudu 15 bin kadardı. 

Çerkez Ethem Kuvve-i Seyyareyi Kütahya’dan Gediz’e çekmiş, 30 Aralık’ta Kütahya’ya giren Garp Cephesi birlikleri de Gediz’e yönelmişti. 

Küçük çatışmalar dışında savaş olmamış 3 Ocak 1921’de Çerkez Ethem Yunanlılarla anlaşmış Kuvve-i Seyyarede anlaşmazlıklar da başlamıştı. 

Garp Cephesi birlikleri 6 Ocak’ta Gediz-Altıntaş bölgesini kontrol altına aldığında aynı gün Yunan Ordusu da Bursa bölgesinden Eskişehir istikametine, Uşak bölgesinden de Afyon istikametine taarruza başlamıştı. 

Ve bir süre bölgede kalarak Gediz ve Kütahya’ya başarısız taarruzlar yapan Çerkez Ethem, 13 Ocak’ta bölgeyi terke başlamış, 10 gün sonra Kuvve-i Seyyare tamamen dağılmış, Çerkez Ethem de Yunanlılara iltica etmiştir. 

***

Değerli okurlarım, 22 Haziran 1920’de Milne Hattından Bursa ve Uşak istikametine iki koldan taarruz eden Yunan Ordusu iki haftada Bursa’yı bilahare 25 Temmuz’da da bütün Trakya’yı işgal etmiş, Bursa-Uşak hattını altı, Trakya’yı da üç tümenle kontrol ediyordu. 

Bilindiği gibi aslında İngilizlerin hizmetine girmiş olan Yunan Ordusunun bu taarruzunun amacı Sevr Antlaşmasının kabulü baskısı idi. Kasım ayında Yunanistan’da tekrar iktidara gelen Kral Konstantin de Anadolu’daki iç isyanlar yanında Çerkez Ethem’in ayaklanmasından da yararlanmak ve aynı zamanda iktidardan ayrılan Venizelos siyasetini benimsediğini İngilizlere ispat etmek istiyordu. Harekatın askeri hedefi de İstanbul-Eskişehir ve İzmir-Eskişehir demiryollarının stratejik kavşaklarını, İç Anadolu’nun batıya açılan kapılarını kontrol altına almak ve Türk Ordusunun güçlenmesine fırsat vermemek olarak belirlenmişti. 

1920 yılı Aralık ayı sonlarında Yunan Ordusu; üç tümenli İzmir Kolordusu ile Bursa bölgesinde, yine üç tümenli 1nci Kolordusu ile de Uşak bölgesinde bulunuyordu. 

Yunan Ordusunun karşısında ise Türk Ordusu; Eskişehir-Kütahya bölgesinde, Garp Cephesinin Üç Tümeni (11, 24 ve 61nci Tümenler) ve bir Süvari Tugayı ile, Uşak bölgesindeki Güney Cephesinde de iki tümen (8 ve 23ncü Tümenler) ve iki süvari grubu ile tertiplenmişti. 

Albay İsmet; 29 Aralık 1920’de Çerkez Ethem’i tedip için Kütahya’ya 11 ve 61nci tümenler ve süvari Tugayı ile hareket etmiş, Bursa bölgesindeki Yunan Ordusu karşısına da 24ncü Tümeni görevlendirmişti. Aynı şekilde Albay Refet de Uşak bölgesinde bir Alay görevlendirip diğer birlikleri ile Kütahya’ya hareket etmişti. 

(YUNAN ORDUSUNUN PLANI)

Yunan Ordusu; Gediz bölgesinde Çerkez Ethem’le çarpışan Türk Ordusunu Harita-1’de görüldüğü gibi kuzeyden Bursa, güneyden de Uşak grubu ile Eskişehir istikametinde kuşatıcı bir taarruzla Kütahya-Gediz bölgesinde imha etmek için 6 Ocak 1921 günü ileri harekata başlamıştı. 

Aynı gün Alb. İsmet de malumları Gediz’e Çerkez Ethem’in üzerine yürüyecekti, harekatı durdurup derhal İnönü’ye koştu. 

6 Ocak’ta kuzeyde 24ncü Tümen İnönü mevzilerini güneyde de 23ncü Tümenden bırakılan Alay Dumlupınar mevzilerini işgal etmişler, düşmanla temas halinde idiler. Ancak 24ncü Tümenin acilen takviyesi ve Kütahya’da Çerkez Ethem’e karşı tedbir alınması da gerekiyordu. 

24ncü Tümene elden geldiğince düşmanı oyalamasını emreden Garp Cephesi Komutanı Albay İsmet, 61nci Tümeni Kütahya’da Güney Cephe Komutanı Albay Refet’in emrine Çerkez Ethem’e karşı bırakarak 11nci Tümen ve Süvari Grubunu İnönü mevzilerine intikal halinde idi. 

(BİRİNCİ İNÖNÜ SAVAŞI)

Durumu yakından takip eden Genelkurmay; Ankara’dan 4nci Piyade ve 3ncü Süvari tümenlerini İnönü’ye, Afyon’dan da iki alayı Dumlupınar’a sevke başlamıştı. 

Mevsim kış, her yer karla kaplı ve soğuk. Asker yorgun ve aç. Trenler yetersiz, üst üste. Mevcut 10 topu öküzler çekiyor. Süvari birliklerinde atların nalları düşmüş nal da yok, nalbant da yok. 

24ncü Tümen de üç gün düşmanı oyalamayı başarmış, Tümenin artçılarının himayesinde 8/9 Ocak gecesi İnönü mevzilerine çekiliyor. 

Trenle intikal halinde olan 4ncü Tümenle 11nci Tümen 8 Ocak akşamı bölgeye yetişmiş İnönü mevziinde kuzeyden itibaren 24, 4 ve 11nci Tümenler savunma için tertiplenmişlerdi. 

Güneyde Uşak Grubu Dumlupınar mevziine taarruz etmemiş, bir kısım kuvvetlerin Kütahya’da ve Dumlupınar’da tesbiti ile yetinmişti. Bu arada Çerkez Ethem de Gediz’den Kütahya’ya yanaşıp Kütahya’daki birlikleri tesbit şeklinde değerlendirilecek konumunu sürdürüyordu.

Albay İsmet, Garp Cephesi emrindeki birliklerle İnönü mevzilerini işgal etmiş Albay Refet de Kütahya’daki birlikleri de emrine alarak Kütahya bölgesini kontrol altına almıştı. 

Düşman 9 Ocak 1921’de İnönü mevziine çattı ve derhal taarruz etti. Soğuk ve karlar arasında günlerdir yollarda yorgun ve uykusuz birlikler direndi, düşmana geçit vermedi. 

10 Ocak günü bölgeyi kaplayan yoğun sisin sağladığı örtünün de yardımı ile ileri yanaşan Yunan kuvvetleri; öğleye doğru, 24ncü Tümenle 4ncü Tümen arasında girmeye muvaffak olmuşsa da daha cephe yarılmadan Garp Cephesi Komutanı Albay İsmet öğleden sonra Çukurhisar mevzilerine çekilme emri vermişti. 

Garp Cephesi birlikleri 10/11 Ocak gecesi çekildikleri Çukurhisar mevziine yerleşirken taarruz gücünü kaybeden Yunan Ordusu da ölü ve yaralılarını toplayarak sabahın ilk saatlerinde geriye Bozüyük istikametinde çekilmeye başlamıştı. 

2nci Süvari Grubu düşmanı takibe başlarken Tümenler de yeniden İnönü mevzilerini işgale başlamışlar, düşman muharebe meydanını Kahraman Mehmetçiğe terk etmişti. 

Değerli okurlarım, her ne kadar Yunanistan’ın Küçük Asya Ordu Komutanı Papulas “İzmir Kolordusu KEŞİF HAREKATINI başarı ile tamamladı” dese de Ankara’nın muntazam kuvvetlerle yaptığı bu savaş, Anadolu yanında bütün dünyada yankılar yapan Mustafa Kemal Paşa’nın belirttiği gibi Türk Vatanının, Türk İstiklalinin ilk zafer müjdesi idi. 

Üç gün süren savaşta; sayıca Türk Ordusundan üç misli üstün olan Yunan İzmir Kolordusu; ayrıca ikmal, bakım, silah, cephane dahil her açıdan fevkalade üstündü. 

Tarihte BİRİNCİ İNÖNÜ ZAFERİ olarak yerine alan bu zaferden sonra TBMM Albay İsmet’e Mirliva (Tuğgeneral) rütbesi vermiş, İtilaf Bloku da, Sevr Antlaşmasında Türkler lehine yeni düzenlemeler yapmak için 21 Şubat 1921’de Londra’da bir konferans tertibini kararlaştırmıştı. 

Ve 1nci İnönü Zaferi ile Kuvay-ı Milliye devri de son bulmuş, TBMM Hükümeti ve Ordusunun ülke içinde ve yurt dışında itibarı artmış, otoritesi herkes tarafından kabul edilmişti. 

Değerli okurlarım, BİRİNCİ İNÖNÜ ZAFERİ’ni kazanan birkaç Tümen o günlerde nerede ise Türk Ordusunun tamamı ve yeni teşkil edilen yeni ordumuzun da ilk zaferi idi. 

Cumhuriyetimizi ayağa kaldırıp O’na can veren ve bütün olumsuzluklara rağmen kazanılan ZAFER’imizin 100ncü yılını yürekten kutluyorum. 

Başta Ebedi Başkomutanımız, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Paşa olmak üzere İsmet Paşa ve Refet Paşa ile Kahraman Silah Arkadaşlarını, Kahraman Mehmetçikleri büyük bir saygı ile selamlıyor Ulu Tanrı’dan rahmet diliyorum. 

Ruhları şad mekanları cennet olsun. 

(*) Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları. 

Derleyen Hulusi Turgut

İş Bankası Yayınları S. 133