Kıbrıs’ta 27-29 Nisan’da Cenevre’de garantör ülkelerle KKTC ve Kıbrıs Rum Yönetimi’nin katıldığı 5+BM şeklinde formle edilen toplantıya, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın getirdiği iki devletli çözüm önerisi, malumları Türkiye tarafından da güçlü bir şekilde desteklendi.

Çok eskilere gitmeden İkinci Dünya Harbi sonrası galip devletler masasına oturup Oniki Ada’yı da ele geçiren Yunanistan, hemen Küçük Asya bozgununu unutuvermiş ve malumları Megali İdea safsatası hedeflerinden Kıbrıs Adası’nı ilhaka kalkmıştı. Ve hemen adada anarşi ve terörü başlattılar. Amaçları, soydaşlarımızı adadan kovmak ve Kıbrıs Adası’nı Yunanistan’a bağlayıvermekti.

Ama iş tasarladıkları gibi kolay değildi. Karşılarında artık T.C. vardı. Uzun görüşmelerden sonra malumları 16 Ağustos 1960’ta, Kıbrıs Türk ve Rum halklarının, eşit egemen iki kurcu ortak oldukları Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştu. Cumhuriyetin ve anayasal üzenin muhafazası için Türkiye ile birlikte İngiltere ve Yunanistan, garantör ülkeler olarak yetkilendirilmişlerdi.

Ancak Rumlar, Enosisi gerçekleştirmek için Kıbrıs Cumhuriyetini bir platform olarak kullanmaya kararlıydılar. Nitekim çok geçmedi, Rumların 21 Aralık 1963’te silahsız savunmasız soydaşlarımıza Lefkoşa’da başlattıkları taarruzlar kısa sürede bütün ada sathına yayılmıştı.

Planlı Rum saldırılarının kana boyadığı adada yüzlercesi katledilen ve yaralanan soydaşlarımızın onbinlercesi, evini, işini, aşını terketmiş ve göçmen olmuştu.

Değerli okurlarım, üçyüz yıl adanın efendisi olan soydaşlarımız, yaşadıkları bu ağır şartlara rağmen, Rum-Yunan ikilisine geçit vermediler. Damarlarındaki kanın asaletine yakışan bir şekilde kahramanca karşı koydular. Tam 11 yıl direndiler ve 20 Temmuz 1974’te, adaya müdahale eden TSK’nin başarısı için adanın her yerinde Rum birliklerini tespit edip geciktirdiler. Her kademede TSK ile birlikte çarpıştılar. Ve kazanılan ZAFER’in önemli bir unsuru olarak tarihteki mümtaz yerlerini aldılar!

Adanın kuzeyinde malumları soydaşlarımız, güneyinde de Rumlar; Adada TSK’nın varlığı sayesinde 47 yıldır barış ve huzur içinde yaşamaktadır.

Anarşi ve terör önlenmiş, ada huzura kavuşmuştu.

Değerli okurlarım, bilindiği gibi, Akdeniz’in doğusunda, deniz ve hava yolları üzerinde konumu ile batmayan bir uçak gemisi ve roketler için rampa ve ayrıca Ortadoğu’nun adeti gözetleme kulesi, Süveyş Kanalı’nın tıpası ve Anadolu’nun ileri karakolu olarak değerlendirilen Kıbrıs Adası, şimdilerde, Doğu Akdeniz’in zengin hidrokarbon yatakları nedeni ile bölge ülkeleri yanında, bütün emperyal güçlerin de hedefi halindedir.

Ve yine malumları Kıbrıs’ta ‘1974 Zaferi’nden bu yana Yunanistan bir türlü barış için masaya oturtulamadığından barış yapılamamıştır. Görüşmeler yıllardır devam etmektedir. 27-29 Nisan’da Cenevre’de yapılan son toplantıda, KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar, Türkiye’nin de desteğini alarak aşağıdaki önerileri sundu.

- İki tarafın eşit uluslararası statüsü ve eşit egemenliği BM Güvenlik Konseyi kararı ile garanti altına alınacak.

- Sağlanacak eşit uluslararası statü ve eşit egemenlik sonrası taraflar arasında, zaman limitli müzakere süreci başlayacak.

- Müzakerelerde mülkiyet, güvenlik, sınır düzenlemeleri ve AB konuları ele alınacak.

- Müzakereler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından desteklenecek.

- Anlaşma halinde Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin desteğinde taraflar birbirlerini eş zamanlı olarak destekleyecek.

- Anlaşma taraflarca eş zamanlı olarak referanduma sunulacak.

Değerli okurlarım, Sayın Ersin Tatar’un sunduğu bu önerilerin, TBMM’nin 7 Mart 2003 tarihinde oy birliği ile aldığı ve benim Kıbrıs’ta Misak-ı Milli olarak değerlendirdiğim karar olması yanında tabii ki Türk Ulusunun da beklentisidir. 

Ve Doğu Akdeniz’de Türkiye-Libya arasında yapılan Deniz Yetki alanlarının Belirlenmesi Anlaşması’nın, Mısır, Filistin hatta İsrail ile de yapılması ile Yunanlı komşularımızın Akdeniz’le ilgili ham hayallerinin de çerçeve içine alınmış olacağı ortadadır.

Ve ayrıca Kapalı Maraş’ın kullanıma açılması kararı ile Kıbrıs’a Anavatandan getirilen suyun Güzelyurt ve Meserya Ovaları’na iletilmesi, KKTC’nin geleceğini parlatacak ve Ortadoğu’da halen rahmetli Aliyev’in ‘bir millet iki devlet’ olarak ifade ettiği Türk dayanışması artık ‘bir millet üç devlet’ olarak anılacaktır.

Başka da çare yoktur.