Alman Marshall Fonu, Avrupa ve ABD arasındaki işbirliği ve koordinasyonu güçlendirmek maksadıyla 1970'te kurulan ve bağımsız yapısıyla güven duyulan bir kuruluştur. Bu fon, batı ülkeleri ve Türkiye'de binlerce denek üzerinde yaptırdığı bir anket çalışmasıyla halkın eğilimlerini ölçtü.  

Gallup tarafından yapılan bu ankete verilen cevaplar, Türk halkı ile batılıların bazı meselelere bakışları arasında önemli farklılıkları ortaya koyuyor. Bu anket sonuçlarını kıstas alarak insanlarımızın çeşitli konulardaki tercihlerini yorumlamaya çalışalım:  

Çıkan sonuca göre Türk halkının yüzde 73'ü AB'ye girişten yanaymış. Buradan halkımızın gerçekten AB yanlısı olduğu anlaşılmamalıdır. Zira yüzde yetmişlik bir kısım AB'yi "Avrupalılık" kimliği veya başka bir fayda umarak değil, sadece "ekonomik fayda" ümidiyle istemektedir. Bu insanlarımız, yabancı sermayenin bütün piyasalarımıza hakim olacağı ve otomasyona geçiş sebebiyle çoğunun işsiz kalacağını öğrendikleri takdirde, bu sevdadan vazgeçeceklerdir.  

Avrupalılık kimliğinin benimsenmediğini gösterecek bir diğer ölçü de, "AB'nin bir süper güç olmasını ister misiniz?" doğrultusundaki bir soruya, Türklerin yalnızca yüzde 21'inin olumlu cevap vermiş olması. Oysaki, bu soruya Avrupalıların yüzde 71'i "evet" demiş. Bundan da insanlarımızın Avrupalı olmayı, medenî olmakla eşanlamlı görme kanaatlerinden vazgeçtikleri anlaşılmaktadır.  

Türklerin yaklaşık yüzde 60'ı barışı sağlamanın yolunu "askeri güç"te görüyor. Demek ki bir tecrübeyi ifade eden, "Hazır ol cenge, eğer istersen sulh-u salah" atalar sözü, halkımızın kulağında gerçekten küpe olmuş. Bu da insanlarımızın siyasetle bir çözüm bulunamayacağına kani olduklarını göstermektedir ki, sebebini batının politik oyunlarla sürekli zararımıza kararlar çıkarmasında aramak gerekir.    

Terör örgütleri ve terörle mücadele konusunda, "askerî yöntemler ve harekât" gerektiğine inananların yer aldığı istatistikte de ülkemiz birinci olmuş. Vatandaşlarımızın yüzde 74'ü, terörizme karşı savaşırız, diyor. Bu konuda bizden sonra yüzde 63'lük oranla ABD vatandaşları geliyor.  

Bizim birinci, ABD'nin ise ikinci olduğu ilginç bir konu da Birleşmiş Milletleri gerektiğinde devre dışı bırakma temayülü. "Yüksek menfaatleriniz için BM'i devre dışı bırakır mısınız?" şeklindeki soruya "evet" diye cevap verenlerin yüzdelik oranı bizde 71, Amerika'da 59.  

Bu son iki paragraftan dolayı bazı yorumcular, Türklerle Amerikalıların terör ve BM karşısındaki tavrının aynı olduğu sonucunu çıkarmaktadırlar. Bu, büyük bir yanılgıdır.  

Türkler terörün mağduru olduklarından dolayı düşmanlık duymaktan öte bir özellik göstermezken, ABD'nin önce terör örgütlerini kurup, finanse ettiği ve işine yaramadığı zamanda yok etmeye çalıştığı bilinmektedir. Dahası bir örgüt, aynı türden faaliyetleri ABD'nin tasvip ettiği doğrultuda yaptığı sürece "vatansever", aksi istikamette yaptığında ise "terörist" diye nitelendirilmektedir. Bunun en bariz örneği Taliban'dır.  

BM'i dışlama temayüllerimizin ortak olması da yine zıt sebeplerden kaynaklanmaktadır. Bizimki, başta Kıbrıs olmak üzere bütün haklı davalarda aleyhimize tavır almasından; ABD'ninki ise, haksız saldırıları önünde engel çıkarması endişesindendir.  

Anket sonuçları doğru yorumlanmadığı takdirde hiçbir faydası olmayacak, boşa sarf edilen bir emekten başka mana taşımayacaktır.  

İlginç bir sonuç daha var:  

ABD'ye sevgi duyanların oranı Avrupa'da yüzde 55'ken, Türkiye en düşük oranla yüzde 28'lik sonucu vermiş.   

Müttefikimiz ABD'nin "stratejik önemimiz"i gözönünde bulundurup tekrar düşünmesi gerekmektedir. Ondan uzaklaşmamız kendisi için bir kazanç mıdır, yoksa kayıp mı?  

Not: Bu yazı 28 Eylül Salı günü yayınlanmış olmasına rağmen bir rakam hatası oluşundan dolayı düzeltilerek tekrar yayınlanmıştır.